Bu makalenin ilk bölümünü okumak için buraya tıklayınız
Çin internette ağırlığını hissettiriyor
Artık Facebook dünyanın en büyük sosyal ağı olarak gittikçe artan bir rekabetle karşı karşıya. Çin’in en büyük sosyal ağı Qzone 720 milyon kullanıcısı ile Facebook’un ve ona yakın duran Youtube’un ensesinde soluyor. Facebook’un kullanıcılarının yaklaşık yüzde 85’inin ABD dışında olması rekabetin önemini artırıyor.
Qzone kullanıcı sayısı açısından WhatsApp’ı ikiye ve Twitter’ı üçe katlıyor! Bu yıl Sina Weibo, Renren, Tencent, Douban ve WeChat gibi sosyal ağların 1,351 milyarlık Çin nüfusunun yardımıyla internette etkisini artıracağını göreceğiz. Nitekim mesajlaşma hizmeti WeChat, Line ve WhatsApp’la birlikte dünyada ilk 3’te yer alıyor.
2014 yılında 300 milyonluk kullanıcı tabanıyla WeChat anlık mesajlaşma, grup sohbeti, içerik paylaşımı, online ödeme ve e-ticaret hizmetlerini bir arada sunarak sosyal ağlara yenilikçi bir yaklaşım getirecek. Bu eğilimi ilk başlatan şirket kariyer siteleri ile sosyal medyayı birleştiren LinkedIn olmuştu, ama sosyal ağlardaki yakınsamanın yeni hamlesi Çin’den geliyor.
2014’te PayPal, Hangout ve Facebook hizmetlerini birleştiren entegre ağlar görmeye başlayacağız. Çünkü sosyal medya tıpkı faturalama çözümleri gibi tüm sektörlerde kullanılan bir genel hizmet oluyor. Bu da markaların sosyal medyada kendini yeniden konumlandırmasını gerektiriyor.
Bu uygulamalar yaygınlaştıkça kurumsal iletişimden internet bankacılığına, telekom çözümlerinden online perakendecilik sektörüne kadar birçok alanda değişim yaşayacağız. Doğal olarak sosyal CRM ve online marka iletişimi de bambaşka taktikler geliştirilmesini gerektirecek. Google bunu ta Buzz döneminde öngörmüştü ama vaktinden önce yapılan bu girişimler tutmamıştı.
Bugüne kadar sosyal ağlar birbirine rakip, birbiriyle genellikle uyumsuz uygulamalardan oluşuyordu. Şimdi sosyal medyada sadece satın almanın değil, ağlar arası işbirliğinin de hızlandığı bir döneme giriyoruz ve bunun Yeni Medyayı nasıl dönüştüreceğini birlikte göreceğiz.
Telepatik internet
Android telefona Türkçe sesli komutla bir şey yaptırmaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz, ama kelimelerin yetersiz kaldığı yerde düşünceler yetişebilir. 2014 yılında beyin-bilgisayar arayüzleri sayesinde bilgisayarları düşüncelerimizle, yani kablosuz telepati ile kontrol edeceğiz. Böylece engelliler tekerlekli sandalyeleri veya kol ya da bacak protezlerini düşünceleriyle yönetebilecek. Evin kapısını düşünce komutlarıyla açabilecek. Washington Üniversitesi, Avustralya Monash Üniversitesi, Carnegie Mellon Üniversitesi ve Brown Üniversitesi bu teknolojilere öncülük ediyor.
Beyin görüntülerini okuyarak insanların duygularını ve yüzeysel eğilimlerini anlayan bilgisayarlar online reklamcılıkta şartları değiştirecek. Örneğin geçen yıl, Hollanda Radboud Üniversitesi insan beynindeki elektrik sinyallerini el yazısı ile eşleştiren bir yazılım geliştirdi. Bu yazılım, kitap okuyan bir kişinin hangi satırlara baktığını MR cihazı ile beyni tarayarak anlayabiliyor.
Sistem yakında “düşünce ile kontrol edilen” bilgisayarlarda kullanılacak ve nihayet telepatik internet, insanları bilgisayarda gözetleme kaygılarını “bizzat insan beynini takip etme endişesine” dönüştürecek. Keio Üniversitesi’nin geliştirdiği telepatik kamera Neurocam ise beyin dalgalarını kaydederek, müşterilerin mağazada hangi ürünlerle ilgilendiğini tespit edecek ve bunu akıllı telefon veya tablet ekranlarına yansıtacak. Bu sistem sokaktaki billboardlarda, gösterim ve tıklama oranlarına dayalı SEO metriklerinin kullanılmasını sağlayacak.
Karma gerçeklik, artırılmış gerçekliğin yerini alıyor
Google Glass gibi gözlük ekranlar zenginleştirilmiş gerçeklik kullanarak, çıplak gözle gördüğümüz dış dünyanın üzerine Terminator tarzı grafikler bindiriyor. Ancak bu teknoloji bile zamanının gerisinde kalmaya başladı.
Bu yıl Google Glass ve diğer gözlük ekranlar sayesinde gözümüzle Photoshop yapabileceğiz! Örneğin “dijital resim temizleme” özelliğini kullanarak, bir müzeyi gezerken tabloların önünden geçen insanları elimine edebileceğiz. Bu tür karma gerçeklik uygulamaları online reklamcılığı kökten değiştirecek.
80’lerde tanıştığımız sanal gerçeklik uygulamaları da Oculus Rift “kask vizör” ile geri dönüş yapacak ve bu kez video oyunlarıyla sınırlı kalmayacak. Bir yandan Leia Display System gibi holografik (3B) ekran teknolojileri vizörlere eklenirken, diğer yandan MR (Karma Gerçeklik) teknolojileri yaygınlaşacak.
MR vizörler tıpkı Oculus Rift gibi kullanılacak ve sanal gerçeklik ile zenginleştirilmiş gerçekliği bir araya getirecek. Örneğin sağ gözle bir odanın kızılötesi çekimini yaparken, sol gözle karşımızda konuşan bir Çinlinin söylediklerinin İngilizce çevirisini altyazılı olarak okuyabileceğiz. Inition firması Oculus Rift kullanarak bu konseptin ilk demosunu yaptı bile.
Kendi kendini süren arabalar
Elon Musk’ın kurduğu Tesla şirketi 3 yıl içinde Kara Şimşek dizisindeki KITT gibi kendi kendini süren otomobiller üretmeyi planlıyor. Musk’ın amacı bu teknolojiyi elektrik motoruyla çalışan ve kablosuz şarj olan bugünkü modellerle birleştirmek.
Musk bu konuda gerçekçi tahminler yürütüyor. Nitekim Google’ın otomobilleri her ne kadar hazırcevap KITT gibi sürücüsüyle laf yarıştıramasa da 2013 yılında 700 bin km’den fazla yol yaptı. Akıllı arabalar navigasyon hizmetlerinden internet bağlantısına kadar birçok alanda Yapay Zeka’dan yararlanarak, eşyaların internetini görülmemiş ölçüde geliştirecek. Sensörlü sokak lambaları hem şehirlerde hem de otoyolda arabalara yol gösterecek.
Bu makalenin ikinci bölümünü okumak için buraya tıklayınız