Üç aylık aradan sonra bugün kış dönemi çalışmalarına başlayan TBMM’nin gündemindeki ilk madde dezenformasyonla mücadele yasa tasarısı oldu.
Tasarı haziran ayında tali komisyon olan Dijital Mecralar Komisyonu’ndan ve sonra da ana komisyon olan Adalet Komisyonun’dan yıldırım hızıyla geçmişti. Utku Çakırözer o günlerde aşağıdaki tweet’i atmıştı.
Ancak gazetecilik meslek örgütleri ve sendikalar tarafından büyük tepki gösterilince, yasalaştırılması ertelenmiş ve ekim ayına bırakılmıştı.
Sansür yasası olarak tanımlanan yasa tasarısı AKP ve MHP’nin ortak imzasıyla Meclis’e sunulan “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin” adını taşıyor ve 40 madde içeriyor. Muhalefetin, yasa tasarısı ile ilgili olarak “Anayasa’nın düşünce, ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili hükümlerine aykırılık” nedeniyle maddelerine geçilmeden reddedilmesi şeklindeki önergeleri kabul edilmemişti.
Muğlak İfadeler, Hapis ve Para Cezası
Yasa teklifi ile ilk kez ‘dezenformasyon suçu’ tanımlanıyor. Türk Ceza Kanunu’na “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu ekleniyor. Böylece, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya yönelik olarak yayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Suçun, failin gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilen cezalar yarı oranına kadar artırılıyor.
Tasarının en tartışmalı maddesi 29.madde. Muhalefet partileri 29’uncu maddenin Anayasaya aykırı olduğunu belirtirken, ‘Ülkenin iç ve dış güvenliği’, ‘kamu barışını bozma’ kavramlarının muğlak olduğuna dikkat çekiyor.
Meclis Başkanı Mustafa Şentop da geçen hafta düzenlediği basın toplantısında bu alanda ilave düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtirken, çok uluslu şirketlerin demokrasiye, insan haklarına, ifade hürriyetine kastedebilecek risk taşıyan faaliyetleri olduğunu iddia etmişti. Şentop konuşmasında özellikle Trump’ın hesabının Twitter tarafından kapatılmasını hatırlattı.
Şentop, Sosyal medyanın bir suç işleme özgürlüğü alanı gibi değerlendirildiğini de iddia etti.
Ana akım medyayı yıllardır kontrol altına alan AKP, buna rağmen ayakta kalan 3-5 medya organının ve sosyal medyanın kendi aleyhinde konuşmasını, yazmasını engellemeye çalışıyor. Çünkü enflasyon rekor düzeyde, pahalılık çok fazla üstelik ortada pek çok yolsuzluk olayı konuşuluyor.
Kılıçdaroğlu : Dezenformasyon yasası, Saray’ın yolsuzlukları yazılmasın diye çıkarılmak isteniyor
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin yeni yasama dönemindeki ilk grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Meclis’e gelmesi beklenen sansür yasasına dair konuşan Kılıçdaroğlu, “Dezenformasyon yasasının amacı Saray’ın yolsuzlukları yazılmasın diye” dedi.
CHP grup toplantısı 600 milletvekilini temsilen Türkiye’nin 81 ilinden gelen 600 gencin katılımı ile gerçekleşti. Kılıçdaroğlu gençlere seslenerek, dezenformasyon kanunu konusunda şöyle devam etti :
“Sesinizi kısmak isteyebilirler, onun hazırlıklarını yapıyorlar. Dezenformasyon yasası getirdiler. Geçen dönem CHP’liler direndiler ve geri çektirdiler. Şimdi yine getiriyorlar.
Hukuk dediğimiz yapı içinde eğer bir haber yalan ise tekzip gönderebiliyorsunuz. Mahkemeden tekzip kararı almadan bile açıp telefonu gazeteci ile konuşabiliyorsunuz. Eğer hala yanlış haber yapılıyorsa, gerçek dışı haber yapılıyorsa tazminat davası açabiliyorsunuz. Ama bunla yetinmiyorlar.
Sevgili gençler iki tür medya var. Bir, gazeteciliğin hakkını veren, eleştiren olarak olaylara bakan, gerçekleri topluma aktaran medya, buna özgürlükçü medya diyoruz. Burada görev yapanlar, gerçek anlamda birer gazeteci. Bu özgür medyada görev alan ve kalemini satmayan bütün gazetecilere selamlarımı saygılarımızı gönderiyoruz.
Kalemini, dolayısıyla iradesini satan gazetecilere gazeteci denilemez, havuz medyası denir. Havuz medyasının neler yaptığını, toplumu nasıl kutuplaştırdığını, beğenmediği kendilerini övmeyen insanları nasıl düşman ilan ettiklerini biliyoruz, yalanın her türlüsünü rahatlıkla bunlar yazabiliyorlar, söyleyebiliyorlar.
Ellerinde büyük silahlar var, Basın İlan Kurumu, basın infaz kurumuna dönüşmüştür. 31 Ocak 2020 tarihinden bu yana Yeni Asya gazetesine tek bir ilan verilmiyor. Evrensel Gazetesine tek bir ilan verilmeme kararı aldılar.
Sabah gazetesine bakın, Akşam’a bakın Yeni Şafak’a bakın, bir sürü gazeteleri var. Tirajlarına bakın bayide yok. Hepsinin tirajı 100 binin üzerinde. Dünyanın parası aktarılıyor buraya, sizin ödediğiniz paralar aktarılıyor.
Havuz medyası her kanaldan besleniyor. En büyük kaynağı 5’li çete. İkisinin varlık nedeni birbiri. Geliyor gelmekte olan beşli çeteyi bulacağız ve yakalayacağız bunları. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi özgür medyayı susturmak için başka arayışlara giriyorlar.
Hızlı tren yapılacaktı. İhalesi açıldı. Almanya’dan Siemens gelecekti. 10 milyon avro rüşvet dağıttılar. Buradaki mahkemede gizlilik kararı aldılar kimse öğrenmesin diye. Ama Siemens bir Alman firması ve Almanya’da da mahkeme var. O mahkemelerden öğreniyoruz. Aynen okuyorum: ‘Siemens Türkiye’nin verdiği 10 milyon avronun şu şekilde dağıtıldığını söylüyor; yüzde 30 Türk devlet görevlilerine. Türk devlet görevlisi kimdir? Herhalde bay Kemal değildir. Yüzde 20 Kolin’e. Yani beşli çeteninin aktörlerinden birine. Yüzde 20 TCDD yetkililerine. Yüzde 20 Siemens ile Kolin’i buluşturan aracılara. yüzde 10’u Siemens Türkiye’nin yöneticilerine verdik’ diyor. Şimdi bunlara tamamen yasak getirmek istiyorlar. Halk bunları öğrenmesin istiyorlar.
Türkiye’nin bu hale gelmesi dış güçler yüzünden diyorlar. Dış güçler Türkiye’yi bu hale getirdiyse peki siz neredeydiniz? Siz demek ki Türkiye’yi yönetemiyorsunuz. Efendim son mermiyi de ekonomiye sıkmışlar. Demek mi bir mermi kalmış, şu akla bakar mısınız? Devleti yönetemediklerini itiraf ediyorlar.”