İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener geçen hafta (7 temmuzda) yaptığı grup toplantısı konuşmasında ilginç konulara değindi. Dijitalleşmenin önemine değinen Akşener, İyi Parti iktidarında telekom sektöründe tekelleşmenin kaldırılacağını söyledi ve kürsüye e-sporcu bir vatandaşı çıkardı. Bu konuşmasıyla da bugüne kadar dijitalleşme konusunda konuşan liderler arasında açık farkla öne geçti.
Hatırlayacağınız üzere geçen hafta da “Artagan” adını taşıyan projelerini şöyle anlatmıştı;
“Bugün yıkıcı inovasyon olarak adlandırılan ve toplumların yaşam biçimiyle birlikte, ticaretin de kurallarını değiştiren bir değişim sürecinden geçiyoruz. Bu öyle güçlü ve hızlı bir değişim ki, pek çok dünya devini, ticaret sahnesinden sildi. Ülkelerin milli gelirlerinden daha büyük ciroları olan, teknoloji şirketlerinin doğmasını sağladı. Hayatın her alanındaki bu yeni değer ve yöntemler, yıkıma götüren tehditlerle, zenginliğe açılan fırsat kapılarını aynı anda sunuyor.”
Bu hafta da internet konusuna değindi. Konuşmasının bu bölümünden bir kesit sunuyoruz;
Aziz Milletim;
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur.” anlayışının ülkeyi getirdiği nokta ortada.
Daha dün gibi hatırlıyorum.
2018 genel seçimlerinde, dolar 4 liraya,
avro da 5 liraya yükselmişti.
Aynı uyarıları o zaman da yapmıştık.
“İş bilmez damadından, ekonomi bakanı olmaz, Türkiye’nin altını oyuyorsun.” dedik.
“Demokrasi olmadan, ekonomi düzelmez.” dedik.
“Merkez Bankası’nı sarayın arka bahçesine çevirirsen, Türkiye’nin itibarı kalmaz.” dedik.Aradan üç sene geçti;
Bugün dolar, 8.7 liralara,
Avro da, 10 buçuk liralara geldi.
Türkiye, üç yıl öncesini bile, mumla arar oldu.
Keşke olmasaydık ama;
o zaman da haklıydık, bugün de haklıyız, yarın da haklı çıkacağız.
Bu gerçek artık tescillenmiştir.Kayıt dışı ekonomi gibi, yüksek enflasyon gibi, ithalata bağımlılık gibi,
Sayın Erdoğan da, artık Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunu haline gelmiştir.
Ne son 10 yılda, ne son 5 yılda, ne de son 3 yılda yaşadıklarımızdan,
tek bir ders dahi çıkaramadı.Öğrenmeye kapalı, akla ve bilime düşman, demokrasiyi de zayıflık olarak gören bu zihniyet, Türkiye’nin en büyük yapısal sorunudur.
İşte o nedenle,
Sayın Erdoğan gitmeden, Türkiye zenginleşemez. Sayın Erdoğan ve arkadaşları gitmeden, Türkiye özgürleşemez. Bu iktidar değişmeden, Türkiye düze çıkamaz.
Bu değişimi ne kadar önce yaparsak, ülkemiz adına o kadar hayırlıdır. Türkiye, yeni bir sayfa açmamızı bekliyor. Milletimiz, güçlü, zengin ve mutlu bir ülkede yaşamak istiyor.
Biz bu çağrıyı duyduk ve geçtiğimiz hafta, Artagan’ı açıkladık.Büyük bir mutlulukla görüyoruz ki, sadece biz değil, artık tüm Türkiye, Artagan’ı bekliyor. İktidara oy vermiş olanlar da, muhalefete oy vermiş olanlar da, tüm vatandaşlarımız, Artagan etrafında birleşiyor.
Teknolojiyi kullanarak, dünyanın en baskıcı düzenini kurmak da mümkün, dünyanın en demokratik düzenini kurmak da mümkün.
Artagan, teknolojinin demokrasi tarafındadır. Biz Artagan’la, bu eğri düzeni, kökten değiştireceğiz. Ve bizden sonraki nesillere, hak ettikleri bir Türkiye’yi miras bırakacağız.
Bizim amacımız, sadece iktidara gelmek değil, 100 yıl sonra bile hatırlanacak, yeni bir hikaye yazmaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkeye nasıl bir miras bıraktıysa,
aynı onun yaptığı gibi, milletçe gurur duyacağımız kutlu bir miras bırakmaktır.Sayın Erdoğan; Ne ekersen, onu biçersin. Sen, aklını rant için kullandın, ortaya Kanal İstanbul gibi bir ucube çıktı. Biz, aklımızı milletimiz için kullandık, ortaya, zengin bir Türkiye’nin kapısını açan, Artagan çıktı.
Sen, önce şahsım, sadece şahsım dedin, ortaya, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi gibi bir ucube çıktı. Biz, önce millet, önce memleket dedik, ortaya, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çıktı.
Liyakat işte budur. Vizyonlarımız arasındaki uçurum işte budur. İYİ Parti’nin farkı işte budur. Bu kadar basit.
Aziz milletim, değerli milletvekilleri; Dünya, dijital çağda hızla ilerliyor. Türkiye, bu yeni dünyadaki yerini almadığı taktirde, İktidarın zenginlik masallarını dinlemeye, maalesef devam edeceğiz.
Doğru zamanda, doğru yatırımlar yaparak, doğru kararlar alarak, dünyanın gerisinde kalmamak, artık ülkeler için kritik önem taşıyor. Çünkü, bu değişimleri sonradan yakalamaya çalışmanın maliyeti, artık çok yüksek.
Son 20 yılda, 3G’den 5G’ye hızlı geçişimizin nedeni, veri hızındaki artış ihtiyacıdır. 3G ile, 2 saatlik bir filmi indirmek, 26 saat sürüyordu. 4G ile bu süre, 6 dakikaya indi. Ama 5G bunu, 3,6 saniyeye indirmeyi vadediyor.
Peki, Türkiye bu hızın neresinde? Çok uzak değil, 2025 yılında, 5G bağlantı sayısının, ülke nüfuslarına oranı; Japonya’da yüzde 83, Kore’de yüzde71, ABD’de yüzde 55, Fransa’da yüzde 47, Çin’de ve Rusya’da ise yüzde 32 olacak.
Peki Türkiye için beklenti ne kadar? Sadece yüzde 13. Belli ki yeniliklere yetişemiyoruz, peki mevcut internetimiz ucuz mu? Hayır, tam tersine.
Gelişmiş ülkelerin vatandaşları, internete, gelirlerinin yüzde 0.5 ila yüzde 1 buçuğunu ödüyorlar. Bizse, bu yavaş internete bile, gelirimizin yüzde 2’sini ödüyoruz. Mesela, bir Portekizli ile bir Türk vatandaşı, internete, gelirine göre aynı oranda para ödese de, Portekizli, 5 kat daha hızlı internet kullanıyor.
Peki bunları neden anlatıyorum? Mesela; hala iç karışıklıklarla uğraşan, Ukrayna’daki bir genç,
bir oyunu 20 dakikada indirebiliyorken, bu sürenin, Türkiye’de 40 dakika olması, çok mu fark ediyor?Evet, gerçekten çok fark ediyor. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki; internet hızıyla, ekonomik büyüme arasında, çok yakın bir ilişki var.
Dünya Bankası raporlarına göre, internet hızındaki yüzde 10’luk bir artış, ekonomide, yüzde 1,3’lük bir büyüme demek.
Yani, internet hızlandıkça ekonomi büyüyor. Dolayısıyla, kafayı betona takmış bu iktidar geciktikçe, Türkiye kaybetmeye devam ediyor.
Yalnızca ekonomik büyüme değil. İstihdamın da, internetle yakından bir ilişkisi var.
Yapılan bir çalışma, internete erişim ve internet hızı arttıkça, istihdam oranının da, yüzde 1,8 oranında artacağını gösteriyor.Yani, internete erişebilmek ve hızlı bir internet kullanmak, başta, iş bulma ve beceri geliştirme imkanlarını artırdığından, istihdama olumlu bir katkıda bulunuyor.
Peki, interneti hem yavaş, hem pahalı sunan ülkemiz, onu erişilebilir hale getiriyor mu? Maalesef hayır.
Gelin basit bir karşılaştırma yapalım: 2010 yılında, Türkiye’deki geniş bant internet abonesi sayısının nüfusa oranı, yüzde 9 olarak ölçülmüş. 2020 yılının son çeyreğinde ise, bu oranı yüzde 18 buçuğa çıkarmışız.
Ak Partili arkadaşların, sevinç çığlıklarını duyar gibiyim.
Ama çok sevinmesinler.
Çünkü aynı dönemde, OECD ortalaması, yüzde 24’ten yüzde 32’ye çıkmış.
Macaristan, yüzde 19’dan yüzde 32’ye,
Yunanistan ise, yüzde 19’dan yüzde 39’a gelmiş.
Türkiye’nin, gösterdiği performansla geride bıraktığı, sadece iki ülke var:
Meksika ve Kolombiya.
Üstelik, Meksika’nın bizi geçmesi de an meselesi.2019 yılı verilerine göre, nüfusumuzun yalnızca yüzde 74’ü internet kullanıyor.
Bu oran, Rusya’da yüzde 82, Macaristan’da yüzde 80, Güney Kore’de ise yüzde 96.
Fas’ta bile, Irak’ta bile, nüfusun yüzde 75’i internet kullanıyor.Maalesef Türkiye, nüfusunun internete erişimi konusunda, 2007’nin Almanya’sını, daha yeni yakalamış durumda.
Yetersiz internet altyapısına,yalnızca makro-ekonomik etki, ve istihdam üzerinden bakmak da yeterli değil.
Konunun başında da söylediğim gibi, dünya değişiyor.
Gelişen teknoloji, beraberinde yeni değer setleriyle geliyor.
Yeni ekonomide gençler, internet üzerinden yeni bir dünya kuruyor.Bugün artık hayatımızda yepyeni kavramlar var.
Artık Gig Ekonomisi’nden bahsediyoruz.
Dijital Göçebelik’ten bahsediyoruz.
Yeni Medya’dan bahsediyoruz.
Yeni nesil eğlence platformlarından, e-spordan bahsediyoruz.Peki bu kısıtlı erişim ve düşük hız ile, küresel trendleri yakalayabilir miyiz?
Maalesef yakalayamayız.
Mesela; araştırmalara göre, yalnızca ABD ve AB-15 bölgelerinde, 160 milyon Gig işçisinden bahsediliyor.
Pandeminin, uzaktan çalışmanın mümkün olduğunu kanıtlaması ile, bu sayının çok daha artacağı tahmin ediliyor.
Peki bu 160 milyonluk yeni çalışan grubunun, bir kısmını Türkiye’ye çekmek ve ülkemize ekonomik katkı sağlamak mümkün mü?Mevcut dijital altyapımız ile, maalesef bu şimdilik imkânsız.
Çünkü Türkiye, dijital göçebelik endekslerinde, en yaşanabilir ülkeler arasında 106. sırada.Mesela;
Bugünkü anlamıyla e-spor, çok değil,
son 7-8 senedir hayatımızda olan bir kavram.
E-spor, artık yalnızca bilgisayar oynamaktan ibaret değil.
Dünya çapında 500 milyon izleyiciye ulaşan,
ve milyarlarca dolarlık bir endüstrinin parçası olan,
devasa bir spor organizasyonu.Bu alandaki gelişmişlik,
doğal olarak, 100 milyar dolarlık bilgisayar oyun pazarından, alacağınız payı da belirliyor.
Ama, e-sporda başarılı olmak için bazı şartlar var.
Profesyonel anlamda e-sporcu yetiştirebilmemiz için,
düzgün bir altyapıya ve mevzuata ihtiyacımız var.Ama maalesef, özellikle gençlerimizin ciddi talepleri olmasına rağmen, STK, dernek ve kulüplerin özverili çabaları haricinde, bu konuyla ilgili, devlet politikası olarak yürütülen, ciddi bir çalışma yok.
İşte o nedenle bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde, hem genç bir teknoloji girişimcisi, hem de bir e-sporcu olan, Hamza SÖNMEZ kardeşimizi ağırlayacağız. Kendisi bize sektörün sorunlarından ve ihtiyaçlarından bahsedecek.
Varsın onlar, beton ekonomisine kafa yorsun, biz, yeni ekonomiye odaklanacağız.
Varsın onlar, yandaşlarının kasalarını dert etsinler, biz, gençlerimizin dertlerine odaklanacağız.
Çağın ve demokrasinin gereklerinden nasibini alamamış, TRT ve Meclis Televizyonu,
yayını birazdan kesecek olsa da, biz, milletimizin sesini, bu kürsüden duyurmaya devam edeceğiz.Buyur Hamza, söz de kürsü de senindir.
Teşekkür ederim Hamzacım.Buradan e-sporcularımıza seslenmek istiyorum:
Gerçi Hamza DOTA’cı değilmiş ama;
İYİ Parti iktidarında, “DOTA, 10 kişinin oynadığı ve sonunda Korelilerin kazandığı bir oyundur.” klişesini, sizlerle birlikte tarihe gömeceğiz.
Doğru yatırım ve desteklerle, Türk e-sporcuları, dünyada hak ettiği yeri alacak.
Hiç merak etmeyin.
Sözümüz söz.Değerli dava arkadaşlarım;
Geçen hafta, Artagan Projemizi anlatırken de bahsetmiştim.
Dijitalleşen dünya, Türkiye için fırsatlarla dolu.
Her biri birbirinden yetenekli, zeki ve çalışkan gençlerimiz var.
Tek yapmamız gereken, onlara, potansiyellerini açığa çıkartabilecekleri imkanları ve altyapıyı sunmak. Bu kadar basit.İnternet hızı, internete erişim ve bilgi toplumuna entegrasyon bunlardan bazıları.
Peki biz ne yapacağız?
Biz, interneti milletimiz için, elektrik gibi, su gibi, temel bir ihtiyaç olarak görüyoruz.
O nedenle her şeyden önce, iletişimdeki vergi yükünü hafifleteceğiz.
İnternet altyapı hizmetlerini güçlendirip, yatırım miktarımızı, OECD ortalamasının üzerine çıkaracağız.Bu, hem daha çok kişinin internete erişimini sağlayacak, hem de internet hızımızı artıracak.
Bu amaçla, fiber altyapımızı, ülke çapında genişletip, tüm vatandaşlarımızın hizmetine sokacağız.Genç Cumhuriyetimiz, nasıl Türkiye’yi demir ağlarla ördüyse, biz de Türkiye’yi, fiber ağlarla öreceğiz.
Nitekim, bu yoldaki adımlarımızı, iktidar olmayı beklemeden atmaya başladık.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyemiz, Taylan Yıldız’ın yoğun gayretleri,
Sayın Ekrem İmamoğlu ve ekibinin de desteğiyle, “Metroda İnternet Projesi’nde” sona gelindi.
İstanbullular, artık metronun birçok yerinde, internet kullanabiliyor.
Proje tamamıyla devreye girdiğinde, inşallah metroda internetin olmadığı yer kalmayacak.
Bu vesileyle, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.Yavaş ama pahalı internetin en büyük sebebi, internet hizmet sektöründeki rekabetin zayıflamasıdır.
BTK verilerine göre, Türkiye’de hâkim pazar operatörlerinin payı, yüzde 65’in üzerinde.
Bu, birkaç firmanın, bu alanda tekelleşmesi demek. Firmalar tekel oldukları durumlarda, yatırımdan kaçınıyor, dolayısıyla, hizmet kalitesi ve değişimlere uyum hızı da düşüyor.İşte o nedenle, İYİ Parti iktidarında, internet servis sektöründe, tekelci anlayışı ortadan kaldırıp,
gerçek rekabeti sağlayacağız.Değerli dava arkadaşlarım;
İktidarlar boş lafla, hamasetle değil, icraatla büyür.
Hamaseti icraatın önüne koyan siyasi partiler, sandıkta kaybetmeye mahkumdur.
İcraat yapamayan Sayın Erdoğan’ın ve Ak Parti iktidarının,
Türkiye’ye hamasetten başka verecek bir şeyi kalmadı.
Onlar, saraylarında sefa sürüp, Türkiye’ye her gün, yeni bir masal anlatırken,
milletimiz, hayat şartları altında ezilmeye devam ediyor.
İşte o nedenle;
Başımıza bela ettikleri, bu ucube sisteme geçtiğimiz, son üç yılda,
hızla fakirleşen milletimizin gözü kulağı, artık bizim üzerimizde.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye, memleketin dört bir yanında,
artık Millet Bizi Çağırıyor.
Kimse merak etmesin.
Biz bu kutlu çağrıyı duyuyoruz.
İl il, ilçe ilçe milletimizle buluşuyoruz.
Sıkılmadık el, çalınmadık kapı, dinlemedik dert bırakmıyoruz.
İktidarın dümenlerine rağmen, her geçen gün milletimizin desteğiyle büyüyoruz.
Vizyonumuzla, projelerimizle, çözümlerimizle iktidara yürüyoruz.
Bizim yolumuz, hak yoludur.
Bizim yolumuz, hakikat yoludur.
Bizim, yolumuz millet yoludur.
Bu kutlu yolda asla durmayacağız.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le,
Türkiye’yi düze çıkarıncaya kadar yılmayacağız.
Artagan’la, milletimizi zenginliğe kavuşturuncaya kadar yorulmayacağız.
Bu, bizi bu günlere getiren, ülkemize ve milletimize olan, vefa borcumuzdur.
Onların hayallerinin bittiği yerde, bizim gerçeklerimiz başlar.