28 yıldan beri düzenlenen Chaos Communication Congress (CCC) etkinliği, tüm dünyadaki hackerları bir araya getiren son derece büyük bir organizasyon olarak bilinmekte. Bu organizasyonun bu seneki toplantısında bizim de haberlerimize konu olan [1], [2] bir takım önemli teknolojik gelişmeler açıklandı. Ayrıca CCC etkinliğine Türkiye’den katılan ve bir sunum yapan bir grup da vardı. Ancak Alternatif Bilişim Derneği’nin “Türkiye’de Devlet Kontrolündeki İnternete Karşı Hareketler” başlıklı bu sunumu basında kendisine pek yer bulmadı. Bu yazımızda sunumu gerçekleştiren Işık Barış Fidaner ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.
turk-internet.com: Öncelikle yaptığınız sunumla ilgili kısa bir özet verebilir misiniz? bu konuda neler söylersiniz?
Işık Barış Fidaner: Sunumda faaliyetlerden örneklerle Alternatif Bilişim’i tanıtıyoruz, sonra Türkiye’nin tarihine ve basın özgürlüğüne, sansür geleneklerine dair genel bilgiler veriyoruz. Daha sonra 5651 sansür yasası ve filtre kararını yarattıkları tepkilerle birlikte anlatıyoruz ve teknolojinin sosyal olanaklarına engel olarak gördüğümüz problemleri sayıyoruz. Son olarak bu problemler karşısında nasıl tavır almak ve nasıl işler yapmak gerekir diyoruz ve bizi dinleyenleri işbirliğine çağırıyoruz.
turk-internet.com: Sunum yaptığınız oturuma katılım nasıldı ve CCC’de ne gibi tepkiler aldınız? Türkiye’de basının bu sunuma ilgisi oldu mu?
Işık Barış Fidaner: Oturumda sanırım 150-200 kişi vardı. Görüntülerde de görünüyor, anlattıklarımız oldukça ilgilerini çekti. Türkiye’deki iktidara sansür ve denetim takıntısının yaptırdığı acayiplikler eğlendirici olmuş olabilir. Tabi önce 5 bin kişiyle, daha sonra 60 bin kişiyle yapılan sansür karşıtı eylemler de büyük bir şaşkınlık yarattı. Çünkü Avrupa’da bu konularla en çok ilgilenen insanlar orda olmasına rağmen birkaç kişi dışında kimsenin haberi yoktu.
Bunun birkaç sebebi olabilir: Malum, seçim öncesiydi, türk medyası eylemleri görmemiş olabilir. Avrupalı aktivistler ilgilerini fazlaca Avrupa Birliği’ne odaklamış olabilirler. Biz Türkiye’deki eylemleri duyurmakta eksik kalmış olabiliriz veya zaten Avrupa ile bağlantımız olmadığı için duyuramamışızdır. Türkiye’deki basının muhtemelen haberi bile olmadı. Zaten bu Şırnak olaylarından sonra artan kimlik bunalımlarını pek yakın zamanda aşabileceklerini sanmıyorum.
turk-internet.com: Türkiye’deki sansür uygulamaları konusunda neden CCC gibi bir organizasyonda sunum yaptınız? Bildiğim kadarıyla CCC, medya özgürlüğü veya iletişimde sansür gibi konuların konuşulduğu bir organizasyondan ziyade hackerların toplandığı bir organizasyon?
Işık Barış Fidaner: CCC, 28 yıldır yapılan bir “hacker kongresi”. Almanya’ya özgü ve teknik ağırlıklı bir faaliyet olarak başlamış. Birkaç yıl önce burada sunulan Wikileaks projesinin yarattığı etkiyle ve özellikle Tunus ve Mısır’da internet ve sosyal medyanın politik olanaklarının görülmesiyle son yıllarda uluslararası bağlantılarını artırmış ve politik konulara eğilmeye başlamış. Biz de böyle bir zamanda Türkiye’de yaşanan sansür karşıtı sürecin bilgisini taşımak üzere bu sunumu önerdik.
turk-internet.com: Bu sorum aslında bir önceki ile bağlantılı… WikiLeaks sızıntıları, Anonymous hareketi, LulzSec ve benzeri grupların yaptıkları siber saldırılar ile hack kavramı biraz değişmiş gibi gözüküyor… Önceden para çalmak, istihbarat elde etmek, şöhret olmak veya network açıklarını keşfetmek hackerlar için ana motivasyonlar gibi gözüküyordu. Şimdi biraz daha farklı ve toplumsal yönü olan bir hacker profili oluşmaya başladı. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Işık Barış Fidaner: Bu çok derin bir konu ve biz de henüz bu derinliği fark etme aşamasındayız. Hacker’ların ne menem insanlar olduğu, ne yiyip ne içtikleri algısı yıllar içinde çok değişti. Daha da değişecek. Bu sene CCC’deki bir oturum filmlerden örneklerle hackerların nasıl yansıtıldığını gösteriyordu. Gözlüklü, ekran başında, genelde erkek… Stock fotoğraflarda, haber görsellerinde kullanılan kar maskesiyle laptop kullanan adam resmi geliyor aklıma. Saçma tabi ki.
Hacker, ona bakan kişinin pozisyonuna göre farklı görünüşlere bürünen bir hayalet gibi. Kimine göre suçlu, kimine göre örnek alınacak biri, hatta belki kahraman. Kimine göre ise yaramaz veya sevimli bir çocuk sadece. Şimdi artık politik ve felsefi kimlikler daha görünür oldu, hacktivist gibi terimler çıktı.
Bence önemli olan bu insanların nasıl insanlar olduğu değil, ne istedikleri ve ne yaptıkları (bu ikisi birbirini tamamlar zaten). CCC’de gördüğüm kadarıyla hacker’lar, en bilinen şekliyle 1984’te anlatılan türden denetim toplumlarını bütünüyle ortadan kaldırmayı isteyen ve bu istek etrafında bir kültür kuran, teknik-sosyal yeteneklerini, yaratıcılıklarını geliştiren insanlar. İnsanların makinelere hakim olduğu, istedikleri gibi değiştirip kullanabildiği, oynayabildiği, dolayısıyla makinelerce köleleştirilmesinin imkansızlaştığı somut bir özgürlük kavramı oluşuyor bu insanların faaliyetleri yoluyla. Makine derken, hayatımızda etkisi olan her türden mekanizmayı, aygıtı düşünebilirsiniz.
[1]- Hackerlar Sansürsüz İnternet İletişimi İçin Uydu Sistemlerinden Yararlanmayı Planlıyor