Alternatif Bilişim Derneği, her yıl yayınladığı “Türkiye’de İnternet’in Durumu” başlıklı raporunun 2013 değerlendirmelerini yayınladı[1]. Dernek bu yıl, diğer yıllardan farklı olarak, sosyal medya ortamlarında üretilen ve dolaşıma sokulan içeriğe ilişkin başlatılan yasal işlemler ve Gezi Parkı Eylemlerine koşut olarak siyasi iktidarın sosyal medya ortamlarının kullanımına yönelik ürettiği söylem nedeniyle daha bereketli ve tartışmaya açık olgular ortaya çıktığını not ediyor.
Raporun girişinde Türkiye’de yeni medya ortamlarının kullanımı ile ilgili sayısal veriler yer alıyor. TÜİK 2013 verilerine göre[2] İnternet erişimi olan bireylerin yüzde 73,2’si İnternet’i, sosyal gruplara katılmak amacıyla kullanmaktadır. Araştırmada dikkat çeken bir nokta kentte bu oranın yüzde 72,1 iken, kırda % 78,3 olmasıdır. Aynı araştırmada bir önceki yıla göre İnternet’i haber okuma, haber alma amaçlı kullananların sayısının arttığı görülmektedir. 2012 yılında oran yüzde 72,5 iken 2013 yılında bu oranın yüzde 75,6’ya yükseldiği görülmektedir.
Dolayısıyla raporda sosyal medya geniş bir yer aldı. 7 başlık altında toparlanan raporda, ekonomik ve siyasi iktidarın İnternet ve yurttaşlar üzerinde tahakküm kurma girişimleri olan dijital gözetim, profilleme, veri eşleştirme, veri madenciliği olguları, ardından kişisel verilerin korunmasına dikkat çekildi. Raporun tamamına alternatifbilisim.org adresinden erişilebiliyor
Şimdi bu 7 başlığı özetleyerek verelim; bakalım Alternatif Bilişim Derneği, 2013’de İnternetin Durumunu nasıl görüyor;
- Ağ tarafsızlığının gerçekleştirilememesi sorunu
Dernek “Ağ tarafsızlığı her ne kadar yasalarımızda yer almamakta ise de “ifade özgürlüğü” ile taban tabana örtüştüğü tartışmasızdır. Ağ tarafsızlığı tezini savunup internetin özgürleştirilmesinden yana olan fikri birlik açısından; İnternet trafiğinin video, müzik vb. olmasının önemi olmadığı bilinmektedir. İlkesel olarak, servis sağlayacıların, İnternet üzerinden paylaşılan herhangi bir içeriğe müdahalesi ifade özgürlüğüyle ve ağ tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır.” derken “Ağ tarafsızlığının korunabilmesi” için yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
- 5651 Sayılı Yasanın Mevcudiyeti ve Erişim Engelleri Sorunu
“Özellikle Gezi parkı eylemlerinin ardından İnternet ve dijital aktivizm, hükümet sözcüleri tarafından çok defa hedef haline getirilmiş, bu da sansür ve gözetimin arttırılacağı yönlü kaygıları arttırmıştır” diyen Dernek bu konuda şu ifadeyi kullanıyor : “Dernek olarak diyoruz ki, erişim engelleme suçla mücadele etmenin etkin bir yolu değildir. Çok özel haller dışında kesinlikle başvurulmamalıdır. Basın ve terörle mücadele kanunları gibi ifade özgürlüğünü tehdit ettiği çok sayıda örnekle teyit edilmiş kanunlar aracılığı ile İnternet siteleri kapatılmamalıdır. Bunlar açıkça politik sansür anlamına gelmektedir. Ayrıca mahkemeler tarafından verilen koruma tedbiri kararları süresiz olduğu için cezaya ve nihayetinde kalıcı sansüre dönüşmektedir.”
- Dijital gözetim ve gözetim devleti
Alternatif Bilişim derneği raporunda en uzun bölüm bu. Phorm uygulamalarından, BTK sitesinde yayınlanan “trafiğin tamamını dinleme” kararına kadar pek çok konunun işlendiği bu bölümü ayrı bir haber olarak yayınlayacağız. Çünkü bize göre raporun en önemli bölümü bu. Alternatif Bilişim derneği bu bölümü hayli detaylı hazırlamış.
- Dijital ortamlarda kişisel verilerin korunması hakkı
“Kişisel Verileri Koruma” yasa tasarısının hala yasalaşmadığını ve yasa olmadan Anayasa’ya konulan ilgili maddeler göstermelik olduğunu not eden dernek “Bu boşluk sebebiyle dinleme skandalları gündelik olay haline gelmiştir.” diyor.
“Kişisel Verileri Koruma” yasa tasarısının 10 yıldan fazla bir süredir Meclis’e gidip geri dönmesi konusunda yorum yapan Alternatif Bilişim, başlıca iki neden olduğunu belirtiyor: Birincisi devlet, kolluk ve istihbarat birimlerini hukukun üzerinde görerek yasadan muaf olmak istemeleri, ikincisi, dünyada ciddiye alınan Kişisel Verileri Koruma ile ilgili kanunlar, özerk bir “Kişisel Verileri Koruma Kurumu” öngörmektedir. Hazırlanan birçok taslaklarda böyle bir Kurumun oluşturulmasını öngörülmesine rağmen, Kurum üyelerinin çoğunluğu Hükümet ataması ile görevlendirilecektir. Bu durum uluslararası ölçekte Kanunun ve Kurumun ciddiye alınmamasıyla sonuçlanacaktır.
Elektronik haberleşme sektöründe “Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğin Korunması Hakkındaki Yönetmeliği”ne, bazı değişikliklerle güncelleme yapıldı ve yeni yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.48 Avrupa Birliği veri koruma standartlarına (95/46/EC sayılı AB Veri Koruma Direktifi) biraz daha yaklaşılmış olması; kişisel verilerin yurtdışına çıkarılamaması; kullanıcı rızasının sadece alınan hizmete özgü olarak kullanılabilmesi; kişisel veri korunması ve güvenliğinden işletmecilerin sorumlu tutulması ve güvenlik risklerinden kullanıcıları haberdar etme yükümlülüğünün getirilmesi; saklanan verilerin ilgili faaliyetten sonra silinmesi veya anonim hale getirilmesi; kullanıcılara rızalarını istedikleri zaman geri alma imkanı tanınması; veri saklama sürelerinin sınırlandırılması gibi maddeler bu yönetmeliğin pozitif taraflarıdır.
Ama öte yandan “Kurum, gerekli gördüğü hallerde işletmecilerden, kişisel verilerin saklandığı sistemlere ve alınan güvenlik tedbirlerine ilişkin tüm bilgi ve belgeleri isteme, ayrıca söz konusu güvenlik tedbirlerinde değişiklik talep etme hakkını haizdir.” gibi ciddi hak ihlallerine gebe muğlak ifadeler tedirgin edici bulunuyor.
Dernek, “Kişisel Verileri Koruma Yasasının çıkmamasının bir nedeni de toplanan verilerin çok kârlı bir meta olmasıdır” diyor ve MEB ve Sağlık Bakanlığı çalışmalarını örneklerken, Sağlık Bakanlığı’nın bir duyuru yayınlayarak ilgili kurumlardan hastaların sağlık verilerini bakanlığa ulaştırmalarını istemesine Anayasa Mahkemesinin, bakanlığın bu verileri toplama yetkisinin olmadığını söyleyerek karşı çıkarak, işlemi iptal etmesini not ediyor.
- İnternet ortamında nefret söyleminin varlığı
Rapora göre, sıradan insanın çevresinde tanık olduğu ve haber niteliği taşıdığını düşündüğü materyalleri Twitter, Facebook, YouTube, bloglar gibi sosyal medya ortamlarında paylaşması sonucunda ortaya çıkan yurttaş gazeteciliği ile birlikte evrilen gazetecilik, geleneksel medyada veya anaakım medyada temsil edilmeyen kimliklerin ve olguların temsil edilmesine olanak vermekte ve bu anlamda toplumların demokratikleşmesine olumlu bir katkı yapmaktadır. Ancak bu yeni medya ortamlarında, bizatihi kullanıcılar tarafından fütursuzca üretilen olumsuz içerik örneklerinin yanı sıra geleneksel medyada rastlanan olumsuzlukların (erkek egemen söylem, temsil sorunları, nefret söylemi, vb.) yeniden üretildiği ve yeni medya ortamlarının bu olumsuz içeriklerin yayılımını kolaylaştırdığı gözlenmektedir.
Alternatif Bilişim Derneği, İnternet ortamlarında nefret söylemi ile mücadele etmek için şu önerileri sunuyor;
- Türkiye’de genellikle hedef alınan gruplara yönelik anahtar sözcüklerin belirlenmesi ve buna göre İnternet ortamlarının izlenmesi ve bu konuda bilimsel araştırmalar yapılması
- Nefret söylemi içeren içeriğin yayınlandığı siteye/şirkete/servis sağlayıcıya vb. şikayet bildirilmesi ancak bu şikayetlerin ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi.
- Yeni medya okuryazarlığı konusunda eğitimler verilmesi ve toplumsal farkındalığı arttırıcı kampanyalar yürütülmesi
- Nefret söylemi/suçu mağdurları ile dayanışma yapılması ve destek olunması
- Uluslararası işbirliği yapılması
- Akademik çevrelerin, STK’ların ve mağdurların taleplerinin dikkate alındığı yasal düzenlemelerin yapılması
- Sosyal medya ortamlarına yönelik günah keçileştirme, tutuklamalar ve sansür
Alternatif Bilişim “Sosyal medya alanına çeşitli müdahale biçimleri somutlaşmaya başladı.” diyor ve Bakanlıklar bünyesinde sosyal medya birimlerinin kurulmasının yanı sıra ‘Sanal polis düzenlemesi’ olarak tanımlanan düzenlemenin de hayata geçirildiğini ve Bakanlar Kurulu 2014 programında siber suçlarla mücadele konusuna da yer verildiğini de not ediyor.
Ayrıca (Siber Olaylara Müdahale Ekipleri)’lerin kuruluşuna ilişkin tebliğ de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesini; “Hükümetin İnternet’e ilişkin genel politikalarının sosyal medyada da etkin bir şekilde hayata geçirilmek istendiği görülmektedir” şeklinde yorumlayan dernek; “Dünya çapındaki ağların kapatılması büyük yankı uyandıracağından kapatma yoluna gitme yerine denetim, gözetim ve bireylerin yargılanması yolunun izlendiği görülmektedir. Kullanıcılar bakımından Facebook, Twitter gibi büyük şirketlerin uyguladığı/ uygulayacağı sansüre karşı alternatif mecralar yaratmanın gerekliliği görülmüştür.” diyor.
- Yeni Medya Okuryazarlığı: Kuramsal ve Kavramsal Değerlendirme ve Türkiye’deki Mevcut Durum
Son başlıkta ise Alternatif Bilişim Derneği “Gezi Direnişi ve sonrasında demokratik katılımın ve müzakere kültürünün gelişimi için yeni medya/dijital okuryazarlıklar gerektiğini bir kez daha anladık. Her türlü açık ve özgür kaynağa erişimin önemini defalarca fark ettik. Özellikle siyasi otoriteler arasında sosyal medya savaşlarının yaşandığı bugünlerde, bu meseleye serinkanlı eğilmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.” diyor.
Ancak “Yeni medya ortamlarında varolan çeşitli sorunlar, örneğin; hashtag viral yayılım, Facebook dezenformasyonu, Twitter yumurtaları (sahte hesaplar), yaftalamalar ve sosyal medya üzerinden ayrımcı ve nefret yayan söylemler konusunda tedbirli olmak geekir. Ayrıca dijital gözetim, profilleme, veri madenciliği konusunda farkında olmak gerekir. Ancak tüm bu olumsuzluklar karşısında kendimizi çaresiz hissetmemek gerekir. Yeni medya okuryazarlığı ve onun potansiyelleri yurttaş olarak bizi güçlendirecektir.” şeklinde bir yorum da not ediliyor.

[1] İnternet’in Durumu 2013 Raporunun, Ahmet Sabancı, Ali Rıza Keleş, Aslı Telli Aydemir, Ceren Sözeri, Erkan Saka, İlden Dirini, Melih Kırlıdoğ, Mutlu Binark, Özgür Uçkan, Tuğrul Çomu, Yelda Gizem Ünal ve Zeynep Özarslan tarafından hazırlandığı belirtiliyor.
[2] TÜİK Raporu