Stanford iktisatçısı Nicholas Bloom’a göre, koronavirüs salgınıile ortaya çıkan yeni “evden çalışma ekonomisi” ABD’de sanıldığından çok daha büyük. Nicholas Bloom, yeni bir “evden çalışma ekonomisi” nin toplumsal etkilerini ve yaygın uzaktan çalışmaya büyük geçişin getirdiği zorlukları tartışıyor.
Ülke çapında yapılan çeşitli anketlerin sonuçları Bloom’un COVID ile ilgili ekonomik kapanma sırasında yürüttüğü ortaya çıkan yeni gerçekliğin görüntüsünü sağlıyor.
William D. Eberle Stanford İnsan ve Bilim Okulu Ekonomi Profesörü ve Stanford Ekonomik Politika Araştırma Enstitüsü (SIEPR) kıdemli üyesi olan Bloom, çalışma ekonomisi, yönetim uygulamaları ve belirsizlik konularında çalışıyor.
Bloom’un son araştırmasına göre[1], ABD iş gücünün yüzde 42’sinin şu anda tam zamanlı olarak evden çalışıyor. Yaklaşık yüzde 33’ü çalışmıyor ve kalan yüzde 26 – çoğunlukla temel hizmet çalışanları – kendi işyerlerinde çalışıyor. Yani, rakamlara bakılırsa, ABD artık evden çalışan bir ekonomidir. Neredeyse 3 çalışandan ikisi evden çalışıyor.
Yine aynı araştırmaya göre, ABD gayri safi yurtiçi hasılasına katkısına göre, bu genişlemiş evden çalışanlar grubu şimdi ABD ekonomik faaliyetlerinin üçte ikisinden fazlasını oluşturuyor.
Bloom, evden çalışmanın kalıcı olacağını söylüyor ve bazı şirketlerin salgın geçtikten sonra da evden çalışma şekilleri için planlar geliştirdiğini şu sözlerle kaydediyor;
“Konuştuğum düzinelerce firmanın tipik planı, çalışanların haftada bir ila üç gün evden çalışmaları ve geri kalan zamanda ofise gitmeleri şeklinde.”
Gerçi herkes evden çalışmaktan hoşlanmıyor. Nitekim Bloom ankete katılanların ancak yüzde 51’inin – çoğunlukla işlerini bilgisayarlarda yürütebilen yöneticiler, profesyoneller ve finansal çalışanlar – evden % 80 veya daha fazla verimlilikle çalışabildiklerini bildirmiş.
% 49 ise uzaktan çalışamayacağını belirtmiş. Perakende, sağlık, nakliye ve iş hizmetlerinde çalışırlar ve müşterileri görmeleri veya ürün veya ekipmanlarla çalışması gerekiyor.
Herkes evden çalışamaz. Ankete katılanların sadece yüzde 51’i – çoğunlukla işlerini bilgisayarlarda yürütebilen yöneticiler, profesyoneller ve finansal çalışanlar – yüzde 80 veya daha fazla verimlilik oranında evden çalışabildiklerini bildirdi.
Kalan (neredeyse) yarım uzaktan çalışamaz. Perakende, sağlık, nakliye ve iş hizmetlerinde çalışırlar ve müşterileri görmeleri veya ürün veya ekipmanlarla çalışması gerekir.
Evden Çalışma Eşitsizlik Yaratabilir
Bir sorun da şu; evden etkin bir şekilde çalışabilmek için gerekli olanaklara veya yeterli internet kapasitesine sahip olmayan Amerikalılar olduğu kaydediliyor. Şu anda evden çalışan ankete katılanların yarısından fazlasının bunu ortak odalarda veya yatak odalarında yaptığı, ayrı bir çalışma odasına sahip olmadığı notu var. Amerikalıların sadece yüzde 65’i çalışılabilir görüntülü aramaları destekleyecek kadar hızlı internet kapasitesine sahip olduğunu söylemiş. Kalan yüzde 35’inin evinde yetersiz internet var ya da hiç yok. Bu da uzaktan çalışmayı önlüyor.
Bloom bunun saatli bir bomba ürettiğine dikkat çekiyor. Çünkü daha eğitimli, daha yüksek kazanç elde eden çalışanların evden çalışma olasılığının daha yüksek olduğu anlaşılıyor. Bu da eşitsizlik anlamına geliyor. Evden çalışma olanağına sahip olamayan kişilerin daha kötü işlerde çalışmak zorunda kalması olasılığı var.
Şehir Merkezlerinin Büyümesi Duracak
Bloom’un bir diğer bulgusu ise, şehir merkezlerinin büyümesinin duracağı şeklinde. 1980’lerden beri ABD’nin büyük şehirlerinin inanılmaz bir büyümeye ulaştığını belirten Bloom, 2020’den sonra bunun tersine döneceğini belirtiyor.
Uzaktan çalışmaya geçiş yapan çalışanların büyük çoğunluğu daha önce şehirlerdeki ofislerde çalışıyordu. Bunlar evlere çekilince, şehir merkezindeki restoranların, barların ve mağazaların günlük toplam gelirlerinin yarıdan fazla azalması bekleniyor.
Dolayısıyla ofis gökdelenleri cazibesini kaybetmeye başlayacak. Buna karşılık, banliyöler ve kırsal alanlarda patlama olacak. Bloom az katlı binalara sahip endüstriyel parklara kayıştan bahsediyor. Bunun bir nedeni de “asansörler”. Sosyal mesafe sorunu, asansörlere daha az insan binmesi, –ofiste çalışan sayısı azalsa bile– çalışanların gökdelenlerde mesai başlangıcına yetişmelerini zorlaştıracak.
Aşı bulunursa ne olacağı konusunda ise, Bloom insanların sosyal mesafe yaklaşımını çabuk terketmeyeceği düşüncesinde. Bunu da, SARS, Ebola, MERS ve kuş gribi gibi yakın zamanda ortalıkta olan diğer pandemiler veya 1957-58 ve 1968’in önceki grip salgınlarının daha çok önemsenmeye başlanacağı fikriyle destekliyor. Bu yüzden birçok firmanın hızla yoğun ofislere dönme konusunda isteksiz olacağını tahmin ediyor