Superonline forum alanında yer alan bir yazı nedeniyle 40 ay hapis cezası alan Coşkun Ak’ın Avukatı Fikret İlkiz, bu olayın benzer davalara örnek teşkil edebileceğini söyledi. İlkiz, internet ile ilgili hazırlanan yasanın, online yayıncılık yapanların, gazetecilerin ve onların derdinden anlayan hukukçuların katkılarıyla çıkarılması gerektiğini belirterek, “Aksi takdirde karşımıza çıkacak tüm sansür ve denetim mekanizmalarına hazır olmalıyız” dedi. Avukat Fikret İlkiz, turk-internet.com ’dan Gülden Tozkoparan’ın sorularını yanıtladı.
turk-internet.com : Coşkun Ak’ın davası, benzer davalara da örnek teşkil edebilir mi?
Fikret İlkiz: Çoşkun Ak davasından çıkardığım sonuca göre; internet ortamında yayınlanan “yazı”lar ve “haber”ler konusunda dava açılabilir. Bu anlamda Çoşkun Ak hakkındaki dava örnek olabilir.
Ancak hemen şunu da söylemeliyim; İnternette yapılan yayınlardan dolayı kimler hakkında ceza davası açılacak? Hangi yasal mevzuat esas alınacak? Suç nerede işlenmiş sayılacak? Hangi mahkeme yetkili sayılacak? Dava ve ceza zamanaşımı süreleri nasıl işleyecek? Şikayetçi kim olacak? Hangi makama şikayet dilekçesi verilecek? Bu soruların yasal zeminde henüz yanıtları yoktur.
İnternet konusunda “hukuken öngörülmüş” ve bu konuda yapılmış bir yasa yoktur. İnternette yapılan yayınlardan dolayı kimin sorumlu olacağı konusunda hiçbir yasal düzenleme de bulunmamaktadır
Böyle bir ortamda; Çoşkun Ak hakkında verilen hüküm bakımından ortaya çıkan durum hakkında yorum yapamam. Ancak bu davaya yönelik olarak şunu söyleyebilirim. Avukat olarak kesinleşmemiş bir hükmü yorumlamam ve hakkında görüş bildirmem meslek ilkelerimle bağdaşmaz. Ben bu davadan kaynaklanan sorunu Yargıtay’da çözmeliyim. Yargıtay’da dava sırasındaki savunmalarımı tekrarlıyacağım. Biraz daha hukuken geniş tutacağım. Mahkumiyetin neden haksız olduğunu açıklayacağım. Şimdilik sadece gerekçeli temyiz dilekçemi iyi hazırlamaya çaba gösteriyorum. Avukat olarak gerekçeli temyiz dilekçemi hazırlayıp Yargıtay’da derdimi anlatmalıyım. Eğer Yargıtay internette yapılan yayınlardan dolayı kimin sorumlu olacağı konusunda yasal düzenleme bulunmadığını dikkate alarak bir karar verirse işte o zaman ortaya “örnek” Yargıtay kararı çıkar. Benim avukat olarak hedefim bunu gerçekleştirmektir. O nedenle yargı kurullarında çözümlenmesi gereken kesinleşmemiş bir hükmün herhangi bir yayın yoluyla yorumunu yapmak meslek ilkelerim bakımından bana düşmez.
Ama bu davadan yola çıkarak ve benzeri olaylarla karışılaşılabileceği dikkate alınarak, zaten var olan yasal durum ve “sorun” tartışılmalı ve çözüm bulunmalıdır. Bu çözümde internet ortamında yayın yapanların katkılarıyla bulunmalıdır. Yasasızlık sorunu Ankara’ya veya hükümete bırakılacak olursa; bir çok sorunu beraberinde getiren ve özgürlükleri kısıtlayan yasayı yaparlar. Bu yasada işin içinde olanların görüşü alınmadan gerçekleştirilen bir yasa olur.
T.I. : İnternet hukukunda büyük boşluklar olmasına ve bu alanda bir kanun bulunmamasına rağmen, bir kişinin hapisle cezalandırılması ne derece yasal.?
İlkiz: Mahkeme kararı kesinleşmediği için kararı tartışmıyorum. Ama sorunuzu şöyle yanıtlamak olanaklıdır. Türk Ceza Yasasının 1.maddesine göre “Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz” Yani suçta ve cezada kanunilik kuralı evrensel hukuk ilkesidir ve bizim Ceza yasamızın ilk maddesidir. Yine Türk Ceza Yasasının 2. maddesine göre; “ İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. İşlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hüküm olunmuşsa icrası ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar” Bu durumda sorunuzu siz yanıtlayın ve siz yorumlayın.
T.I. : İnternette kontrol edilemeyen bir özgürlük olduğu biliniyor. Yasalar ile bunu kontrol edebilmek mümkün mü?
İlkiz: Kontrol edilemeyen özgürlük diyorsunuz. İfadenize katılmıyorum. Belki sorunuza yanıt vermek için soruyu; “yasal düzenlemenin” internet ortamındaki yayınlar bakımından nasıl olması gerektiği şeklinde düzeltmek daha doğru olur.
Yargı internet ortamındaki yayınlar bakımından arayış içindedir. Hükümetler yasa yapmaktadır. İnternet’i denetim altına almak, hukuku zorlayarak sonuç çıkarmak ve hatta siyasal istekler için özgürlükleri sınırlandırmak istemektedirler. İnternet ortamındaki yayıncılıkta kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi bir hassas alanla karşı karşıyayız.
Örneğin herkesin bildiği bir örnek ABD’de yaşanmıştır. 1996 Şubatında Birleşik Devletler Senatosu, Telekomünikasyon Yasasını değiştirdi. Değişikliğe göre İnternet üzerinden “müstehcen” resim veya yazı iletilmenin cezası 250.000 Dolar para cezasına çıkarıldı. İki yıla kadar hapis cezası vardı. Bu suçun tespiti ve sorumluların cezalandırılabilmesi için e-mail’lerinin okunması ve bunun için kişilerin ve kurumların bilgisayarlarına girilmesi, chatlerin ve karşılıklı konuşmaların denetlenmesi gerekiyordu. Amerikada yasa şiddetli bir tepkiyle karşılandı. Yasanın Anayasaya aykırılığı ileri sürüldü. Anayasal bir hak olan düşünce özgürlüğüne sınırlama getiren bu yasanın kişilik haklarının korunma sınırını da aştığı, koruduğu hukuksal çıkarlara karşılık ihlal ettiği hukuksal yararın çok daha fazla olduğu ileri sürüldü. 1997 yılında, Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi, ilgili yasanın Anayasa’nın koruduğu düşünce hürriyetine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verdi.Yargıç Dalzell, karardaki görüşleri ilginçtir ve şunu söylemektedir: “Bir kitle iletişim aracı olarak İnternet’in, hükümetin müdahalesine karşı en büyük korumaya ihtiyacı vardır(…)İnternet içrikleriyle ilgili düzenlemenin bulunmaması, kuşkusuz bir kaos yaratmıştır. Ancak,(…) İnternet’in gücü bu kaostan kaynaklandığı gibi, Anayasa’nın koruduğu düşünceyi açıklama hürriyetimiz de bu kaosa dayanmaktadır”.
T.I. : O halde kaosu nasıl çözeceğiz?
İlkiz: Bana göre çok basit. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinde yer alan ifade özgürlüğünü esas alacağız. Sınırlama olarak da 10.maddenin ikinci paragrafında yer alan sınırları kabul edeceğiz. İnternet ortamındaki yayınları da yasal olarak bu kıstaslara uygun biçimde “ifade özgürlüğü” hakkına uygun olan yasayla koruyacağız ve yine ifade özgürlüğü için kabul edilen sınırlamalarla “denetimi” ni de sağlayacağız. Kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın haber alma ve bilgi edinme hakkı kabul edilecek. Elde edilen bilginin özgürce dolaşması ve yorumlanması da kabul edilecek. Bu hak kullanılırken görev ve sorumluluk bilinciyle hareket edilecek. Yasa buna göre düzenlenecek. Aksi takdirde sansür kapıları ve denetim yolları açılmış olur.
T.I. : Coşkun Ak olayında olduğu gibi, bir kişinin yargılanması için “suç duyurusunda”mı bulunulması gerekiyor. Çünkü interneti denetleyen bir kurum yok…
İlkiz: Bana göre “suç duyurusunda” bulunma mekanizması için devletin kendi sitesinde adres göstermesine gerek kalmadan “yasal” düzenleme gerçekleşmeli. Aksi takdirde kimin kimi ihbar ettiği belli olmayan ve yapılan ihbarlardan kaynaklanan başka kaoslar yaşanır. Denetim olmalı. Adresi de “yargı”dır.
T.I. : Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan internetle ile ilgili yasal düzenlemeler için, hangi kurumlar ne gibi çalışmalar yapıyor, biliyor musunuz?
İlkiz: Bildiğim kadarı Ord.Prof.Sulhi Dönmezer internet ortamında işlenen suçlarla ilgili bir yasa hazırlayacak.. Ancak hangi Bakanlığın görevlendirdiği daha doğrusu kendisinden hangi Bakanlığın istediği konusunda bir bilgim yok.
T.I. : İnterneti yasalarla denetlemek sizce mümkün mü?
İlkiz: Teknik bir konu. Servis sağlayıcıların yasal durumuna örneğin Almanya çözüm buldu. Yasası var. Fransa’da öyle. Yasalar sadece denetlemek için hazırlanmamalı. Yasal durum ayrıca internet ortamında yapılan yayınların korunması yönünde olmalı. Onun için konunun teknik uzmanları da “denetleme” mekanizmasındaki ölçülerini yasaya koymalı ve katkı vermelidir.
T.I. : İnternette yayıncılık yapan kuruluşların, benzer yaptırımlarla karşılaşmaması için, nelere dikkat etmeleri gerekiyor?
İlkiz: Mevcut yasaları ve iletişim alanındaki yasaları iyi bilmeleri bana göre çok önemli. Çünkü bazı yasalarda örneğin “yayın” yoluyla yapılan yayınlardan bahsederek genel bir ifade kullanılmıştır. Giderek uygulamada yaygınlaşırsa pek çok sorunla karşılaşılabilir. Örneğin Mal Bildiriminde Bulunması ve Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 9. maddesinde yer alan “bilgi verme” suçunu yayın yoluyla işlerseniz başınız derde girebilir. Terörle Mücadele Yasasının 6,7 ve 8. maddelerinde yer alan suçlar “yayın” yoluyla gerçekleşirse ceza davası ile karşılaşabilirsiniz. Bu günkü ortamda “internet” ortamındaki yayınları bu yasalarla cezalandırmak için hukuk ve yasayı zorlayabilirler. Gördüğüm örnekten sonra olabilirliği beni korkutuyor.
T.I. : Kamuoyunun dikkatini çekmek ve ilave etmek istediğiniz bir konu varsa, lütfen ekleyin.
İlkiz: Yasa yapılmalı. Bu yasa internet ortamında yayıncılık yapanların, gazetecilerin ve onların derdinden anlayan ve bu ülkeyi iyi tanıyan hukukçuların katkılarıyla çıkmalı. Aksi takdirde karşımıza çıkacak tüm sansür ve denetim mekanizmalarına hazır olmalıyız.