Yeni göreve başlayan ABD Başkanı Biden için –daha seçim kampanyaları döneminden gelen– en çok sorulan soru; Trump’ın başlattığı ve ivmelendirdiği “ABD-Çin Ticaret Savaşı”nı sürdürüp, sürdürmeyeceğiydi. Ancak ilk günlerde gelen sinyaller, ABD’nin çok taraflı rota belirlediği için Pekin üzerindeki baskıyı sürdürmesi beklendiği şeklinde.
Pek çok işletme ve yatırımcı, Trump yönetimindeki dört dengesiz yılın ardından daha net mesajlaşma ve daha fazla öngörülebilirlik dahil olmak üzere yeni bir ticaret politikası belirleyeceğini beklese de, Biden’ın ABD’nin peşine takılmış olan müttefikleri ile sürdürdüğü “kollektif kaldıraç”tan vazgeçmeyeceği şeklinde yorulanıyor.
Çin’in devlet destekli ekonomik modeline karşın Trump büyük bir savaş başlatmış ve 40 yıldan beri kayan üretim işlerini ABD’ye geri çekmeye çalışmıştı. Bunun için Pekin’i fikri mülkiyeti çalmakla suçladı, güvenlik sorunlarını ileri sürdü ve serbest ticaret sözleşmesine keskin bir ara vererek Çin mallarına 370 milyar ABD dolarından fazla gümrük vergisi koydu, Çinlilerin Amerikan teknolojisi kullanarak üretim yapmasını engelledi, tersine Çin teknolojilerinin ABD’ye girmesine engeller koydu.
Geçen Ocak ayında ABD ve Çin, Pekin’i Amerikan ürün ve hizmet alımlarını iki yıl içinde en az 200 milyar dolar artırma taahhüdünde bulunan “birinci aşama” ticaret anlaşması imzaladığında, sert bir ticaret savaşı kısmen etkisiz hale getirildi. Ancak bu anlaşmaya rağmen, Amerika’nın Çin ile ticaret dengesizliği giderek kötüleşiyor.
Biden’ın kabinesi de yaptıkları açıklamalarla Çin konusunda yaklaşımlı olmayacaklarını gösteriyorlar. Hazine Bakanlığı’na seçilen Janet Yellen, Çin’in kötüye kullanılan, haksız ve yasadışı uygulamalarını durduracaklarını durduracaklarını ve Çin’in şirketlerine sübvansiyonlar vererek Amerikan şirketlerinin altını oyduğunu söyledi.