Bir müddettir TV kanalları ve gazetelerde, partilerin bilişim teknolojilerini seçim çalışmalarında yoğun bir şekilde kullanmaya başladıklarını açıklayan demeç ve röportajlarına rastlamaya başladık. Ancak bilişim teknolojileri olarak adlandırılan olanaklara baktığımızda bunların örneğin “seçim otobüsünün arkasına konulan ekrandan yayın” ya da “cep telefonlarına reklam mesajı atma” gibi konuların ötesine geçmediklerini şaşkınlıkla görüyoruz.
Peki, teknolojiyi kullanmaya başladıklarını iddia eden bu partilerin kadrolarında durum nasıl?
Geçtiğimiz hafta size bazı milletvekili aday adaylarının röportajlarını sunmaya başladık. Bu aday adaylarımızın özelliği bilişim konularını bilmeleri ve PROJE ÜRETEMEYEN, ya da ÜRETMEYEN partilerimize PROJE KAZANDIRABİLECEK tipte kişiler olmalarıydı.
Ancak bugün (şimdilik) 5 bilişimci adayın listelere giremediğini öğrendik. İsimleri önemli değil ama bizi üzen bu adayların şu ya da bu şekilde TBMM’ne teknolojik konuları getirebilecek kişiler oluşu. Ama anlaşılan gerçekten PARTİLERİN GÜNDEMİNDE BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİNE YER YOK.
Konuyu yani 3 Kasım seçimleri için adayların nasıl belirlendiğini inceledik. “Genellikle MYK’dan bir ekip özgeçmişleri okudu, kendi aralarında konuştular ama sonuçta listeleri 1 ya da 2 kişi hazırladı. Parti liderleri listelerin belirlenmesinde tabi ki büyük etken. Hazırlanan listeler önce MYK’larda sonra parti meclislerinde bölge bölge değerlendirildi.” denildi.
Yani son derece rastgele, uzmanlaşma olmayan bir sistemle milletvekili listeleri belirlendi.
Listeye giremeyenlerle ilgili aldığımız bilgi ; Mustafa Akgül, Rahmi Aktepe, Aydın Köksal, Ufuk Batum, Ertuğrul Çepni. Tek, parti meclisi üyesi, ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Osman Çoksunoğlu, memleketi Uşak’tan aday. NASA’dan Nurcan Baç ta listede yok.
Şimdi buradan duruma bakarsak ilk düşündüklerimiz şöyle; Gördüğümüz kadarı ile CHP “kendisi için örgüt” olma içgüdüsünden kendini henüz kurtamadı. Baykal’ın büyük değişim projesi bunu içeriyordu, ama anlaşılan alışkanlıklardan kurtulmak o kadar kolay değil. Nurcan Baç gibi NASA’dan bir bilim adamına, Mustafa Akgül gibi Internet ve Bilişim sektörünün temsilcisine; yani farklı bakış açısı ve öneriler getirebilecek, klasik parti anlayışlarının dışında uzmanlığı getirecek kişilere yer verilmemesi, hala eskide kalınmış izlenimini veriyor.
Mustafa Akgül, listelerdeki durumun duyulması sonrası şöyle bir açıklama yaptı;
- Bu durum kanımca, internet, bilişim, bilim ve teknolojiye yeterince önem verilmemesinin bir sonucu. İnternetin temsil ettiği devrimsel
değişimi yeterince farkedilmemiş gözüküyor.
Bizlerin bakış açısı şöyle: Internet teknolojileri, sanayi devriminde olduğundan daha önemli bir gelişmeyi temsil etmektedir ve yaşamın tüm boyutlarını; çalışma, üretim, ticaret, iş yapma, eğlence, öğrenme, yönetim biçimlerini köklü olarak değiştirmektedir.
Bizler, Interneti Türk toplumunun, bilim, bilgi ve entellektül emeğe dayalı, adına Bilgi Toplumu demeye çalıştığımız bu toplum biçimine götürecek bir katalizör, bir taşıyıcı, fırsat yaratıcısı olarak görüyoruz.
Biz İnterneti, bu toplumu birleştirecek, demokrasiyi güçlendirecek, siyaseti geniş kitlelere yayacak, toplumun yeniden yapılanması ve dünya ile bütünleşmesinde önemli rol oynayacak bir ortam ve mekanizmalar topluluğu olarak görüyoruz.
Ben, bu görüşlerin izdüşümlerini demeclerde, çalışma alışkanlıklarında göremedim.
Sevgili Bilişim – İnternet – Telekomünikasyon sektörü sakinleri, bugün size bu haberi iletiyorum. Bundan sonrasında hepimize büyük görevler düşüyor. Bilişim – İnternet – Telekomünikasyon Sektörlerinin önemini bilen ve devlet içinde bu teknolojilerin stratejik olarak daha çok uygulanması gerektiğine inanan herkes bugün fikrini söylesin. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir takım etkinlikler ve muhtemelen bir forum düzenleyeceğiz. Sizden de düşüncelerinizi ve görüşlerinizi bekliyoruz. Hepberaber olalım.