Ülkemizde son 20-25 yılda anne-babalar, çocukları üniversiteyi kazansın diye, boğazlarından kesip, okul ve dershanelere adeta servet aktarıyor. Çocuklar ise maalesef çocukluklarını ve gençliklerini yaşayamayıp, en güzel yıllarını test çözerek geçiriyor. Ne için? Önemli bir üniversiteyi yani İTÜ, ODTÜ ya da Boğaziçi gibi bir yeri kazansın ve gelecekleri garanti altına alınmış olsun.
AKP döneminde Üniversite sayısı katlandı. Bugün 208+ üniversite olduğu raporlanıyor. Üniversite sayısı yüksek ama o üniversitelerde hoca sayısı yeterli mi? Mesela Bilgisayar Mühendisliği mezun eden bölümlerden sadece % 16’sında 3 ve üstü profesör olduğu, bazı bölümlerde 1 tane bile profesör olmadığı bilgisi, Bilgisayar Mühendisleri Odasının bir araştırmasında yer almıştı.
Ama aslında daha kötüsü, hocalar gerekli yetenek ve beceriye sahip mi? Üniversitelerimizin başta rektörleri olmak üzere, profesörleri ve alt kadroları liyakatlı mı? Yaptıkları işleri biliyorlar mı? Bu yazıyı üzülerek yazdığımı söylemek zorundayım. Çünkü “bu kadar da olmaz ki” türü bir olay anlatacağım. Liyakatsızlığın nelere yol açtığını göreceksiniz.
Ülkemizin nezih üniversitelerinden birisi olan Boğaziçi Üniversitesi’nde, Melih Bulu’nun ve arkasından Naci İnci‘nin atanmalarıyla başlayan yanlış işlerin yani skandalların sonu gelmiyor. 2 gün önce de fakülte kapatma kaosunu anlatmıştık. Bugün başka bir olayı anlatalım.
Önceki Sorunlar ve Rezaletler
Ama öncesinde bu söylediğim skandallar hangileri diye merak edenler için hatırlatalım. Arada kaçırdıklarımız da oldu ama yeni yönetimin ilk skandallarından birisi, Boğaziçi Üniversitesi 60 bin mensubunun (öğrenci, çalışan, mezun) Kişisel Verilerinin bir özel firma ile Paylaşılmasıydı. Arkasından 2022 öğretim yılı başlangıcında bu sefer Üniversiteye henüz ayak basmamış yeni giriş öğrencilerin kişisel bilgileri paylaşıldı. Sonra tuhaf bir şey ortaya çıktı. Yönetime yakın bazı kişilere kurallara uygun olmadığı kaydedilen yükseklikte maaşlar ödendiği görüldü.
Arkasından yıllardır okulun kendisi tarafından idare edilen Bilgi İşlem bölümünün sunucularının ve üzerindeki e-posta, firewall gibi yazılımların nedense dışarıda bir firmaya ihale edilmesi konusu ortaya çıktı. Göreve gelir gelmez bunları yapan Bilgi İşlem daire başkanı yıllardır açık kaynak yazılım kullanılarak okulun kendi sistem odasında bedavaya verilen hizmetleri büyük bedeller karşılığında ihale ederek üniversite dışına taşıdı.
Biz sunucuların ihalesini inceledik. 2,5 milyon TL civarına biter dediğimiz ihale, bu yazımız üzerine iptal edildi ve sonra ihale yeniden ama bu sefer “gizli” kodu ile açıldı ve yaklaşık 14 milyon TL’ye bir özel firmaya ihale edildi.
Bu arada intihal yapanlar görüldü. Yanısıra akademisyenler, kararların liyakatsızlıkla ve şeffaflıktan uzak alındığını söylerek, bunların düzeltilmesi için açıklama yayınladılar ve el uzattılar. Arkasından mezunlar da açıklama yayınladılar.
Ama en çok tepki duyulan 2 konu, mezunların kendi paraları ile kurdukları Boğaziçi Mezunları Binasına el konulması ve Öğrenci yurtları ve de kulüpleri konusundaki yaklaşımlardı. Polis eşliğinde Boğaziçi Üniversitesinin yıllardır işleyen kulüplerinin odaları boşaltıldı. Yetmedi, Boğaziçi hocalarının kendi kabul ettşirip paralarını aldıkları projeleri kapsamında kurulan TETAM Laboratuvarı boşaltıldı.
Özetle Naci İnci yönetiminde her gün yeni bir skandalla çalkalanıyor. Araştırma merkezlerinin kapatılıp laboratuvarların lağvedildiği, öğretim üyelerinin eşyalarının kendileri yokken mavi çöp poşetlerine doldurularak üst üste tepiştirildiği görüntüler hala hafızalardayken, öğrencilerin onca emekle girdikleri bölümler kahvaltıdan sonra bir fakülteye, öğle yemeğinden sonra diğer fakülteye kaydırılırken ve Boğaziçi kültürünün temel taşlarından olan “Liberal Arts” kavramının altyapısını oluşturan Fen-Edebiyat Fakültesi orta yerinden ikiye bölünürken, herkes kızgınlıkla bakıyor.
Şimdi de Geçersiz e-İmza Rezaleti
Ama bunlara ilave, yeni bir olay hakikaten şaşkınlık verici. Geçersiz e-İmzalı belgeler düzenlenmiş. Hem de aylardır. Yani bu biçimde imzalanmış olan geçmiş kararların hiçbirisi aslında geçerli değil.
Önce biraz elektronik imza nedir, onu anlatalım. Devlette her şey yazılı yapılır. Resmi evrak dediğiniz yazının altında da muhakkak bir yetkilinin imzası vardır. İmzalı olmayan belge sıradan bir kağıt parçasından başka bir şey değildir.
Birkaç yıl öncesine kadar tüm resmi yazılara ıslak imza atılırdı, yani bir yazı ancak yetkili kişi tarafından mürekkepli bir kalemle imzalandığında geçerli kabul edilirdi. Ancak 2004 yılında 5070 sayılı elektronik imza kanunu ile birlikte, yeni bir olanak geldi. Artık belgeler online imzalanabiliyor. Bu önemli bir avantaj, belgeyi, kararı vs imzalamak için fiziksel olarak bulunmanız gerekmiyor (mesela Ankara’ya gitmek ya da postayla yollamak zorunda kalmıyorsunuz)
Boğaziçi Üniversitesi’nde de 2015’ten beri e-imza kullanılıyor; önce sadece TÜBİTAK projeleri için, daha sonra EBYS denilen “Elektronik Belge Yönetim Sistemi“ndeki tüm belgeler için.
EBYS ve e-imza ne işe yarar?
E-imza dediğimiz şey; ıslak atılmış bir imzalı dokümanın taranması değildir. Bir e-imza cihazı ve sadece cihaz sahibinin bildiği bir şifre ile PDF dosyaya atılan imza anlamına gelir. Bu yazılım ile kayıt altına alınmış oluyor. Doküman artık değiştirilemez.
Dolayısıyla imzalayan kişi sonradan “Ben bunu imzalamamıştım” diyemez, çünkü kimse e-imzayı taklit edemez. Ayrıca kimse e-imzalanmış bir evrakın içindeki tek bir harfi değiştiremez. Ayrıca EBYS sistemleri kurumdaki tüm evrakın dolanım süreçlerini tanımladığı için imzalanan bir doküman anında süreçteki bir sonraki yetkilinin hesabına gider. Böylelikle evrak kaybolmaz, inkar edilemez, değiştirilemez, silinemez ve kimde ne kadar takıldığı izlenebilir.
Peki e-imzalı bir dokümanda değişiklik yapılıp yapılmadığını nasıl anlarız? Devlet kurumlarında imzalanan tüm dokümanların üzerindeki elektronik imzalar e-Devlet sitesi (https://www.turkiye.gov.tr) aracılığıyla doğrulanır. E-imzalanmış bir dokümanın üzerinde “Bu belge, güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır” türünde bir ibare, bir belge doğrulama kodu ve doğrulama için e-Devlet sitesindeki bir link yer alır.
Bu linke ulaşıp belge numarası ve doğrulama kodunu girerseniz belgenin aslına ve kim tarafından imzalandığı bilgisine ulaşırsınız. Tabii eğer belgedeki imza gerçekse. Aynı link ve doğrulama kodu belgenin altındaki bir karekod içinde de yer alır. Böylelikle bu uzun kodları yazarken hata yapmaktansa telefonunuzun kamerasıyla karekodu okuttuğunuzda hızla belgeyi doğrulayabilirseniz. Eğer imza gerçek değilse “Sorguladığınız bilgilere ait ilgili kurum tarafından EBYS ile oluşturulan evrak bulunamamıştır” diye bir ibare ile karşılaşırsınız.
5070 sayılı kanunun 5. maddesi aynen şöyle: “Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukukî sonucu doğurur.” Yani attığınız ıslak imza sahte çıktığında hangi sonuçla karşılaşıyorsanız e-imza gerçek çıkmadığında da aynı sonuçla karşılaşırsınız.
Yeni Sisteme Geçildi, e-İmza Çalışamaz Hale Geldi
Bütün bunların Boğaziçi Üniversitesi ile alakası ne?
Yukarıda söz ettiğimiz gibi Boğaziçi Üniversitesi’nde de 2015’ten beri EBYS sistemi ve e-imza kullanılıyordu. Geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü artık durum böyle değil. Peki çalışan sistem birden neden çalışmaz hale geldi? Bunu önce rektöre, sonra da Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlemi daire başkanı Faruk Yakaryılmaz’a sormak lazım.
Konuyu biraz açalım. Dediğimiz gibi Boğaziçi Üniversitesi’nin çalışan bir EBYS sistemi vardı. Ama Boğaziçi yeni yönetimi, çalışan tüm sistemleri yok edip, yeni bir EBYS sistemi alıyor. Ama o da ne? Boğaziçi Üniversitesi’nin mevcut sisteminin kullanım süresi henüz dolmamışken bunu yapıyor. Yeni bir sisteme geçilecekse de öncekinin süresi dolmaya yakınken bu geçiş yapılır. Bunu erkenden yapmak devletin parasını çarçur etmektir.
Çalışmıyor derken, yani gerçekten çalışmıyor. Yeni davet usulü alınan sistem, doğrulanabilen elektronik imza atmayı beceremiyor.
Yanılıyor olabilir miyiz? Buyrun, siz deneyin. Şu linki (Yeni Elektronik Belge Yönetim Sistemi ve Devreye Alınma Duyurusu.pdf) tıklayınca zaten çalışan eski sistem ile gönderilen son resmi yazılardan birine ulaşabilirsiniz. Hem ironik olması hem de kişisel bilgi içermemesi nedeniyle bunu seçtik. Bu dokümanın en altındaki karekodu okutarak belgenin gerçek olduğunu görebilirsiniz. Ama bir de bunu (Bilgi İşlem Daire Başkanlığı yeni ofis alanlarının tahsisi hakkında (2023-28 ÜYK Kararı).pdf) deneyin. Göreceksiniz ki doğrulanamıyor. Yine ironik olması için TETAM araştırma merkezinin üst iki katının yeni EBYS sistemini satın alan Faruk Yakaryılmaz’ın Bilgi İşlem’ine tahsis edilmesine dair yazıyı bulduk. Başka bir deyişle Bilgi İşlem merkezinin başındaki kişi, Bilgi İşleme tahsis edilen bina ile ilgili kararı aslında geçersiz hale getirmiş. Ne kadar ironik olmuş.
Liyakat dediğimiz de işte budur.
Düşünün ki, Boğaziçi Üniversitesi’nde 1 Ağustos 2023’ten beri rektör, rektör yardımcıları, genel sekreter, daire başkanları, vs. tarafından imzalanan resmi yazıların hepsinin GEÇERSİZ olduğu anlaşılıyor.
Bu durumda o yazıları dayanak alan işlemlerin tümü de hukuksuz işlem oluyor. Beş aydır Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan her şey hukuksuz! Mesela;
- Öğrencilerle, hocalarla, personelle, binalarla ilgili tüm işlemler, dersler, satın alma işlemleri, görevlendirmeler, seyahat masrafları, atamalar, işten çıkarmalar, …
- Örneğin son 5 ayda göreve başlatılan hocalar aslında Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmış değil. Almış oldukları tüm maaşların yasal faiziyle birlikte Naci İnci’ye ödetilmesi gerek.
- Doktor öğretim üyesi sözleşmesi, yenilenmeyerek fiili olarak işten çıkarılan bir hoca aslında işten çıkarılmamış oldu. Şimdi Naci İnci’nin hem o hocaya ödenmeyen maaşları faiziyle ödemesi gerek hem de manevi tazminat.
- Satın almalar aslında alınmadı, geri ödenecek ve alınan mallar geri verilecek. Peki ya alınan hizmetler nasıl alınmamış gibi yapılacak? Tazmin edilmeli.
- Gidilen seyahatlerin hepsinin masrafı gidenlerden tazmin edilmeli. (Zaten hocaların konferanslara gitmesine izin vermiyorlardı. Dolayısıyla tümü Naci İnci ve ekibinden çıkacak.)
- Yapılan soruşturmalar? Tümü, verilen cezalarla birlikte iptal. Her şey geçersiz yani iptal!
İşin daha ilginç ve karmaşık yanı ise Boğaziçi Üniversitesi’nde eski EBYS sisteminin de hala aktif olduğu ve bazı kişilerin o sistemi kullanarak geçerli imza attığı söyleniyor. Bu karmaşayı biz de anlamlandıramadık. Neden iki ayrı sistem tutulur? Neden bazı belgeler orada imzalanır? Ortada çalışan bir sistem varken Naci İnci neden hukuki yanı tartışmalı ve Boğaziçi hocalarının 1000 günü aşkın zamandır karşı çıktığı işlemleri özellikle çalışmayan sistem üzerinden imzalamaktadır?
Konuştuğumuz bazı kişiler bundaki amacın ileride açılacak davalarda e-imza çalışmadığı için sorumluluklarını inkar etmek olabileceği yorumunu yaptılar.
Ama hukuken sorumlu tutulamazlar mı? Sistemin çalışmamasının sorumlusu önce yanlış sistemi alan bilgi işlemin, sonra da hem liyakatsız ataması, hem de yapılan işi kontrol etmemesi nedeniyle rektörün sorumluluğu değil midir? Bu kadar hata olur mu?
Bir EBYS sistemi alınca ilk olarak neyi kontrol edersiniz? E-imza için alınan bir sistemde tabii ki ilk olarak e-imzayı kontrol edersiniz. Araba alırken motoru kontrol etmeyip sonra “Ama bu arabanın motoru çalışmıyormuş” der misiniz? E-imzası daha ilk günden beri çalışmayan bir EBYS sisteminden söz ediyoruz. Böyle bir şey görmedik, duymadık. “Bu sehven olan bir hata” demek, “Biz devletin parasıyla yaptığımız satın almalarda ne aldığımıza bakmıyoruz. Ne verirlerse alıyoruz.” demek. Aslında bu durum ihalelerin neden Kamu İhale Kanununun emrettiği gibi açık rekabetle değil de bazı tanıdık firmaları davet ederek yapıldığını da açıklamıyor mu sizce?
Anlayacağınız Boğaziçi Üniversitesi’ndeki en büyük skandallar birisi bu oldu.