Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Bütçe 121 ret oyuna karşı 318 evet oyu ile kabul edildi. Görüşmelerde 2014 bütçesi onaylanan kurumlardan birisi de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu oldu. BTK’nın 2014 yılı bütçesi geçtiğimiz hafta yapılan görüşmeler neticesinde 1,283 milyar TL olarak belirlenirken, bu bütçenin diğer 7 düzenleyici kurum olan RTÜK, BDDK, SPK, EPDK, Kamu İhale Kurumu, Tütün-Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ve Rekabet Kurumu’nun toplam bütçelerinin yaklaşık 2 katı olması ise dikkat çekiyor.
Devlet bu bütçede 1 taş ile 2 kuş vuruyor; yani hem gelir elde ediyor (aslında örtülü bir vergi çünkü dolaylı da olsa vatandaşın cebine yansıyor), hem de telefon dinlemeleri bölümünü finanse ediyor.
Avrupa Birliği, İlerleme Raporunda Eleştirdi[1]
Ancak BTK bütçesi, devletten alınan parayı değil, verilen parayı gösteriyor. Çünkü BTK, lisans verdiği işletmecilerden topladığı çeşitli ücretlerle bir bütçe oluşturuyor. Bunu 2 ay önce bütçe görüşmeleri başladığında çıkan haberler üzerine BTK Başkanı Tayfun Acarer de ikaz etmişti[2].
Dolayısıyla bütçenin büyüklüğü aslında ülkemizdeki telekom sektörünün, düzenlenen diğer sektörlere nazaran hacmi ile bu hacim üzerinden alınan ücretlerin büyüklüğünü gösteriyor.
Avrupa Birliği de son yayınladığı ilerleme raporunda BTK’nın aldığı ücretlerin büyüklüğünü eleştirmişti[1]. Ancak pek çok şirketi özelleştiren devletin son dönemde arttırdığı vergi rakamları yanısıra, bu tür dolaylı vergilerin de alındığını görüyoruz. 5809 nolu kanunla kurulan Bilgi Teknolojileri ve iletişim Kurumu için kanunda şu ifade yer alıyor[3];
“Kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kurulmuştur. Kurum, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu ile Başkanlık teşkilatından oluşur.
Bu ücretlerin neler olduğunu da 5809 nolu kanuna ya da dip nottaki 1 nolu habere tıklayarak görebilirsiniz.
BTK % 28’i kendine Harcıyor, % 72’yi Devlete Aktarıyor
BTK Başkanı Acarer, 2 ay önceki gelişmeler üzerine yaptığı açıklamada, kurumun gelirlerinin, Evrensel Hizmet Fonu ile Maliye Bakanlığına aktarıldığı bölümünü açıkladı. Bunlara rakam olarak bakarsak; % 70 üstü oluyor. Mesela 2014 yılı için 1 milyar 785 milyon 700 bin TL gelir elde edeceği öngörülmekte, bu gelirin yüzde 72’si oranındaki 1,283 Milyar TL’sinin transfer harcamaları olarak genel bütçeye aktarılması teklif ediliyor. Genel bütçeye aktarılan gelirin yüzde 60’ı Maliye Bakanlığına, yüzde 20’si Evrensel Hizmet Fonuna, yüzde 20’si de Ar-Ge ve eğitim faaliyetleri için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına aktarılıyor.
BTK’nın gelirinden genel bütçeye aktarılan transfer harcamaları çıkarıldıktan sonra kalan % 28 oranındaki 496,7 milyon TL ise personel aylıkları, sosyal güvenlik, mal ve hizmet alımı ve yeni hizmet binası giderleri için kullanılıyor. Bu rakam hayli yüksek ve BTK içinde TİB yani telefon dinleme ve internet bölümünün de yer aldığını unutmamak lazım.
Bütçe Özerk Olsun diye Böyle Kuruldu ama Kurum Özerk mi?
Bütçe demişken bir noktayı daha hatırlatmakta yarar var; BTK bütçesinin devletten alınmayıp, sektörden oluşturulmasının nedeni, borçlu olduğu sektörün iyiliği için çalışması; politikadan etkilenmemesidir. Bu genel olarak tüm dünyadaki telekom düzenleyici firmaların da kuruluş şeklidir ve 5809 nolu kanunun 67ci maddesinin 2a’sında şöyle belirtiliyor;
Kurum görevlerini yerine getirirken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kuruma emir ve talimat veremez.”
Buna karşın, kurulduğu günden bu yana BTK Ulaştırma Bakanlığı tarafından yönlendirilmektedir. Hatta tüketiciler tarafından yapılması gereken kurul üyeliği ataması bile hiç tüketicilere bırakılmamış, hep bakanlık tarafından gerçekleştirilmiştir.
BTK Bütçesine Milletvekilleri Neler Söyledi
Bütçe görüşmeleri esnasında, BTK bütçesiyle ilgili olarak TBMM’deki tutanaklar [4] incelendiğinde 2 milletvekilinin konuşmaları öne çıkıyor. Bu konuşmalardan ilki Ak Parti Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un BTK’ın kuruluşundan itibaren Türkiye’deki telekomünikasyon sektörünün geldiği noktayı özetleyen konuşması. Ercoşkun konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Elektronik haberleşme sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla 2000 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk sektörel düzenleyici kurumu olan BTK kanalıyla rekabetin tesis edilmesi ve sürdürülebilir kılınması, tüketicilerin korunması, uzlaştırma prosedürlerinin işletilmesi, frekans ve numara gibi kıt kaynakların etkin ve verimli kullanılması amaçlanmaktadır.
Pazar büyüklüğünün, elektronik ticaret dâhil, 2013 yılı sonunda 35,7 milyar doları iletişim teknolojileri ve 11,3 milyar doları bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 47 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
2003 yılında genişbant abone sayımız 19 bin, mobil abone sayımız 28 milyon iken 2013 yılında, yani on yıl içerisinde genişbant abone sayımız 34 milyona yaklaşmış, mobil abone sayımız ise 69 milyona ulaşmıştır. Türk Telekom’un ve mobil işletmecilerin 2004-2012 arasındaki yapmış oldukları toplam yatırım tutarı ise yaklaşık 29 milyar TL civarına varmıştır.
Tabii, bu düzenlemelerin amacı tüketicileri korumak ve refahı artırmaya yönelik düzenlemelerdir. Dolayısıyla BTK’nın, gerek Avrupa Birliği ülkeleriyle gerekse gelişmiş ülkelerle kıyaslandığı zaman, tüketicinin menfaatine almış olduğu kararların yansımalarını çok net bir şekilde görüyoruz. Öncelikle, abonelerin talebi hâlinde faturalara üst sınır getirilebilmesi, ücretsiz olarak detaylı faturalar alınabilmesi temin edilmiştir. Bunun yanında, SMS ile acil yardım hizmeti, ki bu oldukça önemli, çünkü konuşma veya işitme engelli bir vatandaşımızın bu sayede acil yardım talebinde bulunabilmesi sağlanmıştır.
Bunun yanında, engelli, şehit ve gazi yakınlarına indirimli tarifeler, yurt dışından getirilen telefonların kaydı için İnternet siteleri, tarifeleri karşılaştırmak üzere gene site üzerinden uygun mobil tarifelerini belirleyebilme, abonelerin kendi adına cep telefonlarını sorgulayabilmeleri gibi uygulamalar tüketicinin lehine oldukça önemli gelişmelerdir. Tabii, yakın gelecekte oldukça artacak olan “M2M”, makineler arası, “machine to machine”, iletişimin yaygınlaşmasına katkı sağlamak için de bazı düzenlemeler bu süreçte yapılmıştır.
Tabii, 2012’de kurulan Siber Güvenlik Kurulu 2013 yılında eylem planıyla hayata geçirilmiş, bunun yanında Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi de aynı şekilde kurulmuş durumda.
Bütün bunların yapılması, Türkiye’nin aslında bilgi ekonomisine geçişinde en önemli ayakları oluşturuyor. Ulaştırma Bakanlığımız olsun, Sanayi Bakanlığımız olsun, yapmış oldukları çalışmalarla ülkemizin gelmiş olduğu noktadan bir ileri seviyeye geçebilmesi için bilgi toplumunun, bilgi ekonomisinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.”
Öne çıkan diğer konuşmayı ise CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger yaptı. Aksünger, bizim de daha önce haberlerimizde [5], [6], işlediğimiz PHORM üzerinden BTK’ya yüklenirken, bir yandan da FATİH projesinin Türkiye’yi teknoloi üreten değil teknoloji tüketen bir ülkeye dönüştürmeye devam ettiği vurgusu yaptı[7]. Aksünger şöyle konuştu:
“Efendim, geçen sene bu zamanlar çok iyi hatırladığım bir konuyu gündeme getirmiştik. Bilgi Teknolojileri Üst Kurumu ve onun görev alanına giren, Türkiye’de özellikle fişlenme konusunun temelini atan çok önemli bir olayı gündeme getirmiştik. “Phorm” denilen bir şirketin Türkiye’ye gelip Türk TELEKOM üzerinden TTNET’le birlikte tüm kullanıcıların diyorum, çok, Türkiye’de İnternet kullananların yüzde 85’inin tüm İnternet datalarını takip ettiğini, “Reklam veriyoruz.” söylemi altında bunların hepsinin geçmişe yönelik ve gelecekte yapacakları tüm “e-mail”lerini, girdikleri bütün adresleri, hepsini tespit edip dünyada yasaklanmış, aslında dünyanın önde gelen bütün gelişmiş devletlerinin yasakladığı “DPI” denilen bir programı kullanarak -yani “DPI” dediğim program, derin takip programlarını- yasaklanmış bir programı kullanarak tüm kullanıcıların özel hayatını fişlediğini iddia etmiştik.
Üzerine, Sayın Bakanım, Ulaştırma Bakanımız talimatları vermişti. Ben de o zaman kendisini gerçekten de kutlamıştım. Evet, soruşturma başlamıştı. 1,5 milyon ceza kestiler. Kime kestiler? Türk TELEKOM’a. Niye kestiler? “Siz aslında yanlış bir şekilde insanların datasını topluyorsunuz.” diye kestiler. Normal şartlarda o şirketin, dünyanın her yerinde olduğu gibi, bu dataları kime verdiğinin, kaç tane insanı fişlediğinin ve arkasından bütün faaliyetlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği aşikârken şirket bir senedir çalışıyor arkadaşlar. Bu çalışan şirket ne yapıyor? 250 milyon datayı toplamış, sizin milyonlarca “e-mail”inizi, girdiğiniz bütün İnternet adreslerini -çoluğumuz çocuğumuz, ailemiz demeden herkesin- bütün hepsini fişliyor. Nasıl fişliyor? Çok ciddi, derin bir analiz yaparak sizin tüm inançlarınızı, siyasal yapınızı, özel hayatınızı, sosyal hayatınızın hepsini, bütün hepsini istifliyor, depoluyor ve bir yerde bir “database” tutuyor. Bakın, bu “database”i, aslında bu dataları Amerika’da, İngiltere’de, Avrupa Birliğinde, Brezilya’da, Güney Kore’de tuttuğu için 250 milyon dolar ceza yemiş bir şirketten bahsediyoruz. Peki, bu dataları ne yapıyor? Biz zaten devlet olarak veri güvenliği yasasını çıkarmadığımız için Avrupa Birliğiyle bu sözleşmeyi zaten imzalayamıyoruz, kişisel veri güvenliği ile ilgili. Peki, tamam, onları bir kenara koyuyorum da, bizim bununla ilgili geçen sene sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte başlattığımız ve sekiz ay süren büyük mücadele sonunda ceza kestiniz bu adamlara. Bu adamları niye göndermiyorsunuz, neden göndermiyorsunuz? Kime data gönderiyor? Ben şunu iddia ediyorum: Bu adam ya casusluk yapıyor ya da birilerine çalışıyor. Çok açık ve net söylüyorum.
Şimdi, Bilgi Teknolojileri Kurumu ne iş yapar? Şunu yapar: Bilgi Teknolojileri Kurum çok önemli bir kurum gerçekten de, Türkiye’deki bütün iletişim trafiğini takip eden bir kurum. Yani son zamanlarda dünyayı kasıp kavuran şu dinleme, fişleme olaylarıyla ilgili konunun Türkiye’deki tepesindeki kurum aslında. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da aslında normalde oraya bağlı olarak çalışır. Peki, Bilgi Teknolojileri Kurumunun özellikle ihbar kabul etmesi gereken konular varken… Nedir bu? Rusya’da bir Amerikan ajanın -ki bugün Time dergisi tarafından yılın adamı seçildi, Snowden- hem Almanya’ya hem Fransa’ya hem de Avrupa Birliğinin bütün müktesebatını yönlendiren İsviçre’ye, Lüksemburg’a, diğer ülkelerin hepsine -benim şahsi görüşüm veya edindiğim bilgiler dâhilinde- Rus gizli servisi tarafından servis edilen, hangi bilgilerinizin kullanıldığı, hangi bilgilerinizin çalındığı, hangi kurumlarınızın dinlendiği konusundaki ihbarlarını Avrupa ayağa kalkarak dillendirdi. Aynı tür dijital “mail”leri Millî İstihbarat Teşkilatına da gönderdiler. Neden bunlarla ilgili işlem yapılmıyor Türkiye’de, sorarlar adama, niye yapılmıyor, kim yapmıyor, kim önlüyor bunları. Bundan daha büyük, daha sıkıntılı bir konu olabilir mi? Olamaz.
Şimdi, Türkiye’de bilgi teknolojileri konusunda, daha önce de söylemiştim, aslında geçmişte şaşı bakıyorduk, şu anda gözümüzün teki kör bence. Neden? Bakın, FATİH Projesi 2011’de başladığında -ben bir vesileyle- hem Başbakanın hem de bakanların söylediği birkaç şeyi size hatırlatmak istiyorum. İlk yıl, 2011-2012’de ilköğretim okullarında bunlar uygulanacak, daha sonra ortaöğretim daha sonra da ileri gelen birtakım öğretim sınıflarında uygulanacaktı. Zaten, ben temelde bunun yanlış olduğu iddia eden bir insandım. Ama, bakın, FATİH Projesi için bir bakanımız ne demiş? Üretilecek tablette sadece kullanılacak cam yüzeyini ithal edeceğini aktaran Sayın Ergün “Sadece cam yerli olmayacak, bununla ilgili yatırım yapılabilir ama gerek yok çünkü dünyada arz fazlası var. Projenin ders içeriğine dönük yazılımlarını Millî Eğitim Bakanlığı yapacak, geri kalan yüzde 86’sı da yerli olacak.” demiş. Tam tersini söyleyeyim “Yüzde 86’sı yerli olacak.” dediğinin. Yüzde 14’ü ithal diyorsun değil mi? Yüzde 14’ü yerliyse ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, çok net söylüyorum.
Var mı böyle bir şey? Yok. Niye yok? İhaleleri yaptınız, 17 milyon kişiye tablet vereceksiniz. Yazık, bakın yazık. Niye? Böyle bir “know how”mız da yok, böyle bir altyapımız da yok. 17 milyon tablet yapacaksınız, dünyada zaten 80 milyon talep vardı siz bunu çıkarttığınızda, siz 15 milyonuna neredeyse talip oldunuz, diyorsunuz ki: “Arz fazlası var.” Ya, en büyük pazar yaptınız, en büyük tüketici yaptınız ülkeyi. Zaten, dediniz ki: “Her yere dağıtacağız.” Dağıtsanız ne olur? 15 milyar dolarlık öyle veya böyle rant ortaya sergiliyorsunuz. Bu ne biliyor musunuz? Türkiye tamamen üretici değil, tüketici bir ülke ve Türkiye’yi dünyadaki teknolojiyi en başta tüketen ülke konumuna soktunuz. Ayrıca, yazılımlar konusunda da öğrencilerin hepsini yirmi yıl boyunca bağımlı bir hâle getireceksiniz, bu bir zehirlenme, dijital zehirlenmedir bunun adı. “
[1] Türkiye’nin AB Üyeliği Yeni İlerleme Raporunda Bilgi Toplumu ve Medya Başlığının Analizi Yayınlandı
[2] BTK Telefon Dinleme Bütçesinin Arttırıldığı Haberine Yalanlama Yayınladı
[3] 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu
[4]- TBMM 24. Dönem 4. Yasama Yılı 29. Birleşim Oturum Tutanağı
[5]- Türkiye’de Kendisine Pazar Arayan Reklamcılık Platformu Phorm Tartışma Yaratıyor
[6]- BTK, Phorm Soruşturmasında TTNet’e 1,5 Milyon TL Ceza Verdi