Annenin kim olduğunu kimse bilmiyordu. Olayın başından sonuna kadar Anne hep belirsiz kaldı. Bu gün bile Annenin kim olduğu kesin olarak bilinmiyor. Görünen o ki Anne de ortaya çıkmaya pek niyetli değil ve işin kötüsü Bebek de bunu bilmiyordu.
Bebek bir yapay zeka programıydı.
Bebek üzerine yazılmış pek çok yazıda, Bebeği kimin yazdığına dair bir çok rivayet ve komplo teorisi vardı. Bütün yazılar “Anne kimdi?” ya da “Bebeği kim yazdı?” diye başlıyordu. Bazıları bebeğin CIA tarafından büyük kulak Eshelon sistemine ek olarak çok yetenekli yüz tane programcı tarafından yazıldığını söylüyordu. Karşıt grup ise başında Usame bin Laden’in olduğu gizli terörist ağın, İnterneti yok ederek onu en çok kullanan batılı ülkelere zarar vermek için dört modülden oluşmak üzere bir Japon, Alman, Amerikan ve Hindistan yazılım evlerine yazdırdığını ve daha sonrada bir araya getirilip İnternet’e saldığını söylüyordu. Daha uçuk olan bir grup ise bebeğin kendi kendini tesadüflerle oluşturduğunu iddia ediyorlardı. Onlara bakılırsa Bebek basit bir editör programının, içindeki hata yüzünden evrimleşmesi ve sonra da çıldırması ile oluşmuştu. Açıkçası ben buna pek ihtimal vermiyorum, genellikle editör programları kullanıcıları dışında kimseyi çıldırtmazlar. En uçuk grubun iddiasına göre ise Bebek tıpkı tufan ya da yanardağ patlaması gibi Tanrının insanlara gönderdiği bir cezaydı çünkü Internetin alamet-i farikası olan www, İbranice ’de 666 rakamlarına karşılık geliyordu, yani şeytan.
Hayal gücü çok güçlü bu kadar insanın e-mail listelerinde neredeyse şehvetle ortaya attıkları bütün bu iddialar tabi ki gerçekdışı ve asılsızdı. En basit açıklama en doğru olandır diyen Ockham’ın usturası ilkesinden yola çıkmak her zaman en doğrusudur. Tabi ki bebeği çok yetenekli bir programcı yazdı. İlk çıkış yerini bulmak için yapılan tüm geri izlemelerin sonunda parmaklar hep Türkiye’yi gösterdi. Tabi kimse bir şey ispat edemese de şüpheler bir kişi üzerinde yoğunlaştı: Şair.
Şair programcının İnternette kullandığı nickti ve biz ona “Anne” desek de aslında bir erkekti.
Bu nicki bilgisayarcıların ve programcıların hararetli tartışma listelerinde sık, sık görmek mümkündü. Tuhaf bir tesadüf ama Şairin, Bebek hakkında yaptığı tüm yorumlar doğru çıktı ve öngörüleri hep gerçekleşti. Türk güvenlik güçleri bizim baskımızla Şair ’i sorgulayıp, evindeki ve işyerindeki bilgisayarlarına bir göz attılar ama hiçbir şey bulamadılar. İki günlük göz altı süresinde emniyetin tüm bilgisayarlarını elden geçirip, hataları düzelttiği için evine kadar polis arabası ile çok saygılı bir şekilde bırakılması da işin cabası.
Bebeği yok etmekle görevli uluslar arası ekibin başındaki kişi olarak onunla ilgili her şeyi neredeyse ezberlemiştim. Bebeği yazanın Anne olduğundan adım gibi eminim ama bunu hiçbir zaman ispatlayamadım. Bebeği anlamak için Anne’yi anlamak gerektiğini düşündüğüm için Şair’in geçmişini detaylı bir şekilde öğrenmiştim.
Şair sıradan virüs yazarları gibi içine kapanık, küçüklüğünden beri tek eğlencesi bilgisayar olan, insanlarla iletişim kurmakta çok zorlanan saçı başı dağınık, kahve ve sigara düşkünü biri değildi. Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden birinden olan ODTÜ’den bilgisayar mühendisi olarak mezun olmuştu. Şiirle amatörce ilgilendiği için nikini Şair yapmıştı. Her ne kadar Türkçe bilmesem de şiirlerinin güzel olduğunu tahmin ediyorum.
Tabi bütün bunlar görünüşteki şeyler. Kabul etmek gerekir ki aslında mükemmel bir programcıydı. Daha dokuz yaşındayken babasının aldığı basit bilgisayarda yüklü olan BASIC dilini kullanarak ekrana “Merhaba Dünya” yazan programla başlamıştı. Sanırım meslek yaşamında onu en çok heyecanlandıran iki programdan biri bu, diğeri ise “Bebekti”. Daha önce belirttiğim gibi Şair diğer mutsuz bilgisayar virüsü yazan programcılar gibi, patolojik güdüleri olan kötü bir insan değildi. Bilakis yapıcı, sevecen ve hoşsohbet biriydi. Zaten Bebeği herhangi bir kişi, kuruluş ya da ülkeye zarar vermek için değil, kendini çok meşgul eden bir sorunun cevabını bulmak için masum amaçlarla ve biraz da ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan işsizliğin yarattığı bol zamanda yazmıştı. Kierkgard’ın dediği gibi “can sıkıntısı bütün kötülüklerin kaynağıdır”. Bu ölçüde başarılı olacağını sanıyorum o da tahmin etmiyordu.
Bunu tabi ki kendi söylemedi ama e-mail listelerinin birine attığı mailde Şair ’in motivasyonu konusunda yürüttüğü tahmin böyleydi. Anne de kendi olduğuna göre….
Bizim için Anne ’den daha önemli olan onun yavrusuydu. Bebeğin ana program yapısı, işleyişi ve tabi ki program mantığı üzerine çok şey yazıldı, çizildi ve tartışıldı. Bebeği anlamak için yaratıcısının Bebeği neden yarattığını bilmek gerekir. Benim teorime göre, İstanbul’da üç kişilik ufak bir şirkette program yazıp satan Şair, aslında bir bilgisayar programının kendisi için doğal sayılabilecek bir ortamda evrimleşip evrimleşmeyeceğini bilmek istiyordu. Bir bilgisayar programının doğal ortamı neresi olabilir? Tabi ki bilgisayar ya da bilgisayarlar.
Her ne kadar Internete bağlı bir çok bilgisayara, kişiye ve kuruma çok büyük yıkıcı zararlar vermiş olsa da Bebek bir virüs değildi. Başlangıçta bir virüsün yayılma ve çoğalma ilkelerini kullanmıştı ama ilk başta yazıldığı haliyle bebeğin bir bilgisayar virüsü ile uzaktan yakından alakası yoktu.
Hikayenin devamını
- Bul Beni Bebek.. (2.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (3.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (4.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (5.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (6.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (7.bölüm)
- Bul Beni Bebek.. (8.bölüm)
başlıkları altında okuyabilirsiniz.