Bildiğiniz gibi, Facebook ABD’nin 2016 Başkanlık seçimlerinde Cambridge Analytica reklam kampanyası ile dezenformasyonun yayılmasına katkı vermekle suçlandı ve kurucusu Mark Zuckerberg uzun soruşturmalara cevap vermek zorunda kaldı.
ABD politikası, sonrasında Facebook’un bazı önlemler almasını zorladı ama bu önlemler acabanyerine geldi, mi? Daha önemlisi diğer ülkelerde nasıl uygulandı? Örneğin, Afrika seçimlerinde Fransız Ordusunun dezenformasyon yaptığı hesapların kaldırıldığını belirten Facebook’dan ayrılan bir eski eleman, Kendisinin raporlamasına rağmen Honduras Başkanının dezenformasyon içeren mesajlarını 11 ay boyunca görmezlikten geldiğini söylemişti.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Facebook’un fonksiyonu ne oldu acaba? 28 mayıs seçimi sonrasında, Meta’nın Facebook’u üzerinde son 90 günün reklam panoramasını çizen bir Twitter bilgi seli gözümüze çarptı. Bu raporlamayı Burak Su yapmıştı. Kendisine ulaştık ve yazdıklarını biraz açmasını istedik.
Kendisinin yukarıda gördüğünüz gibi 4 milyon görüntülenmeye ulaşan bu analizini, herkes paylaştı, bana da 10-15 defa geldi. Bu nedenle kendisini aradım ve detayları bizzat dinledim. Eğer tweeti tıklarsanız, facebook üzerinde yapılan seçim propogandası konusunda liderlerden, partilere, kara propogandaya uzanan bir seri analiz göreceksiniz. Aslında bir çeşit Cambridge Analytica’dan bahsediyor.
Burak Bey öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Ne işle uğraşıyorsunuz?
Burak Su: Hoş bulduk efendim. Tabii, ben bir dijital pazarlama ajansı sahibiyim. Uzun yıllardır dijital pazarlama sektöründe müşterilerimize hizmet veriyoruz. İşin teknik tarafında da, dijital pazarlama aslında normal pazarlamadan biraz farklı olarak çok da teknoloji gerektiren bir iş. Dolayısıyla, işin teknoloji ve teknik tarafında da oldukça mesai harcıyoruz ekipçe.
Bu noktada da gündemimizde olan konu da, benim zaten yıllardır takip ettiğim, bildiğim bir konuydu. Facebook’un özellikle Cambridge Analytica sonrası yaptığı bu tarz şeffaflaşma çalışmaları çok bilinmiyordu. O doğrultuda ben kendi know-how’umla mevcutta neler yapılmış acaba diye kafamdaki soru işaretlerini görmek için baktım.
Çıkan sonuç da açıkçası çarpıcı bir sonuçtu. Birkaç tane önemli sonucu vardı gördüklerimin. Bir tanesi, iktidarın çok ciddi bir reklam gücü olduğunu gördüm. İkincisi, kara propaganda kısmı, üçüncüsü de muhalefet tarafında bu mecraların çok aktif kullanılmaması gibi.
Sonrasında da bir tweet akışı hazırladım çünkü genelde bu dönem seçim sonrası herkesin yorumları siyasetle ilgili, “şöyle olsaydı, böyle olsaydı, şöyle olsaydı kazanılırdı” gibi.
Ben aslında onlardan bir tık ötede, neden kaybettiğimizle ilgili verilere dayanan bir analiz paylaştım. İnsanların her zaman gördükleri yorumlar gibi değil, veriye dayalı idi. İnsanlar gerçek bir şey gördükleri zaman çok etkilendiler.
Gördüğüm kadarıyla bir yandan da hepimizin üzerinde büyük bir öfke vardı, kaybetmenin getirdiği bir psikoloji de vardı muhalefet seçmeninde. Benim attığım tweet birazcık onun da cevabı oldu, herkes paylaşmaya, üzerinde konuşmaya başladı. 4 milyon civarında gösterim aldı tweet.
Sonrasında ben Twitch’de programlara katılmaya başladım, fikrimi sormaya başladılar konu hakkında uzmanlığımdan dolayı. Açıkçası o günden bugüne de farklı kişilerle, farklı kurumlarla görüşme fırsatı buldum.
Bunlardan bir tanesi de Facebook’un sahibi olan Meta’ydı. Herkesin bana sorduğu, benim çok hâkim olmadığım, tereddütte kaldığım, acaba dediğim soruları da Meta’ya sorup, Meta’dan öğrenme fırsatı buldum. Dolayısıyla bugün açıkçası sanırım ki en kapsamlı yayını sizinle beraber yapacağız çünkü sorabileceğiniz sanırım ki her soruya bir cevap bulmuş durumdayım diye düşünüyorum.
Pekâlâ, şimdi şöyle başlayalım; iktidar tarafı çok büyük reklam yaptı, muhalefet tarafı Facebook’u kullanmadı. Öncelikle raporunuz Facebook üzerinde değil mi? Diğer mecralar var mı raporunuzda?
Burak Su: Meta üzerindeki reklamcılık ile ilgili rapor bu. Meta 5 Nisan’da Türkiye seçimleriyle ilgili çok açık bir kamuoyu bilgilendirmesi yayınlamış ve WhatsApp’ta, Instagram’da ve Facebook’da –üçü de Meta’ya ait platformlar- seçim denetimlerini nasıl yapacağı, hangi konularda nasıl aksiyon alacağını kendi web sitesinden çok açık şekilde duyurmuş.
Bununla ilgili de bu dönemde yapılan çalışmalara baktığımda Meta reklam kütüphanesi dediğimiz bir kütüphanede seçim yönünde yapılan bütün reklamları sergiliyor. İçinde siyaset geçen, seçim geçen, kamuoyunu etkileyen bütün bu reklamların hepsini görme fırsatı veriyor bize şeffaflık gereği.
Dolayısıyla buradaki kapsam sadece Facebook ve Instagram reklamlarını kapsıyor, -WhatsApp’da reklam yok çünkü- Meta’nın sahip olduğu iki platformu kapsıyor.
Bunun dışındaki platformların, örneğin Google’ın, yine bu şeffaflık için çeşitli çalışmaları var ama Türkiye buna dahil değil. Türkiye’deki reklamların sahiplerinin kim olduğunu, ne zaman açıldığı gibi bilgileri henüz o kütüphanede göremiyoruz. Amerika var, 9-10 tane ülke Google tarafında var ama mesela TikTok, YouTube yok. Bunlar çok popüler sosyal medya platformları. Şuan bizim konuştuğumuz konu sadece Facebook ve Instagram reklamlarıyla sınırlı.
AK Parti ve MHP’nin resmi hesaplarında hesaba almadıklarımız var. Örnek veriyorum Ankara İl Başkanlığı 3. Sayfada belki o da vardır, 300.000 bin Lira. Ama ilk sayfadaki sonuçlar için söyleyeyim, ilk 5’e baktığınızda reklamveren parti ve siyasi liderlere, AKP ve MHP birlikte 14 Milyon TL civarında para harcamışlar.
Hemen arkasından 2.3 Milyon civarında da Kılıçdaroğlu’nun kendi hesabında bir harcama gözüküyor. CHP’nin, İYİ Parti’nin herhangi bir harcaması Facebook raporlarında gözükmüyor.
Meta ekibine; “Buradaki raporlarda herhangi bir şekilde biliyorsunuz, teknik konular, bazı şeyler gösterilmemiştir; Acaba CHP ya da İYİ Parti reklam yapmış ve gösterilmiyor olabilir mi? Burada raporda çıkmamış olabilir mi?” diye sordum. Hatta biraz belki teknik olacak ama mesela Instagram’da dolaşırken siz bir post attığınızda size öne çıkart bunu diyor. Buna “Boost Your Post” deyip, reklam yap diyor. Dedim belki buradan reklam yapmışlardır, benim teknik bilgim oradan reklam yapsanız bile reklam paneline düştüğü ve raporlandığı yönünde ama belki buraya bağlı değildir gibi bütün olası farklı reklam yapma yöntemlerini de kendilerine sordum, onlar da; “Ekranda ne görüyorsanız bu tamamen bizdeki yapılan reklamları gösteriyor” dediler.
Benim ekrandaki gördüğüm sonuç da, CHP’nin, İYİ Parti’nin Facebook ve Instagram’da hiçbir bütçe harcamadığı yönünde. Buradaki olay biraz da şurada başlıyor aslında; “Erdoğan Gönüllüleri, Büyük Türkiye, Ülkü Türkiye” gibi farklı hesaplar var ve bu hesaplar çok ciddi bütçeler harcamışlar. Yani, Büyük Türkiye ile Erdoğan Gönüllüleri’nin hesaplarının toplam harcaması Kılıçdaroğlu’nun harcadığı daha fazla.
Bir de burada, Erdoğan Gönüllüleri sayfasında özellikle sizin Twitter mesajınızda vardı, bir takım kara propagandalar da yapılıyor değil mi? Onu mu kastediyorsunuz?
Burak Su: Evet. Burada birkaç problem var. Bu konuda belki hukukçular yönlendirici olabilir ama bir siyasi parti seçim için reklam çalışması yaptığında ya da bir Cumhurbaşkanı adayı bağış topladığında bankada bir hesap numarası var, bütün giren bütçe belli, yapılan harcamalar belli ve bu şeffaflığı YSK tespit ediyor ama burada bu bütçelerin dışında çeşitli kurumlar var orada isimler geçen çünkü hesabın yanında bu hesabın kimin yönettiği de yazıyor..
Ve bu kurumlara baktığınızda bu kurumlar, Erdoğan Gönüllüleri hesabında 1.4 Milyon para harcamışlar, Büyük Türkiye de o civarda bir para harcamışlar. Toplamda 2.6 Milyon, sadece bu iki sayfa Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla para harcamış Facebook’da.
Bu hesapta paylaşılan reklamlı içerikleri tıkladığınızda görebiliyorsunuz, CHP ve HDP üzerinden PKK üzerine bağlantı kuran, Kılıçdaroğlu’nun videolarından kesitlerle seçmeni PKK ile bir bağ olduğuna ikna etmeye yönelik reklam videoları var bu tarafta ve bununla ilgili ciddi bütçeler harcamışlar. Düşünsenize, Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini harcadığı bütçeden daha fazlasını PKK ile CHP ve Kılıçdaroğlu arasında bir bağ kurmak için harcamışlar sadece bu taraftan. Şimdi burada 2 problem çıkmaya başlıyor.
- Bu içerikler ne olmalı? Bu içerikler engellenmeli mi? Bu içerikler nasıl kontrol edilecek? Bunlara biz kara propaganda diyoruz biz genel çatı olarak ama nasıl konumlandırmak lazım?
- Bu bütçeler nereden geliyor? Bu bütçenin hesabını ben kendi tweetlerimde de soruyorum, kimse suç duyurusunda bulunup şikayetçi olmayacak mı bu konuyla ilgili? Kimse bu konuda bu işin peşinde koşmayacak mı? diye. Bu şu ana kadar da ne yazık ki bu konuda bir cevap alabilmiş değilim.
Peki, şunu sorayım, kime ulaşıyor bu? Yani burada ulaşılan kitleyi görebiliyor muyuz? Anlayabiliyor muyuz?
Burak Su: Benim bilgim dâhilindeki olan konuya ek olarak birazcık daha Meta’ya sordum bu konuyu, buradaki süreç de şöyle; Siz Facebook’daki hedefleme verilerini tüm reklamlarda aktif olarak kullanabiliyorsunuz. Kastettiğim şey şu; “Bu reklamı 50 yaşından büyükler görsün, bu reklamı Trabzon’da 55 yaşında bir kadın görsün, bu reklamı Trabzonspor sayfasını beğenenler görsün” gibi aslında takip ettikleriyle, ilgi alanlarıyla ilgili çeşitli reklamlar insanlar markalar gösterebiliyorlar.
Siyasi reklamlarda da bu şekilde segmentasyon ve hedefleme yapabiliyorsunuz. Bu reklamlarla ilgili Facebook şöyle yapmış raporlamasında; Bu reklamların ne kadar bütçeyle açıldığını reklamın içerisinde veriyor ve buna karşılık da hangi ilde toplamda ne kadar yüzdesel dağılımda gösterildiğini de bize gösteriyor ve tahmini gösterim sayısını da veriyor.
Örneğin 50 bin Lira para harcanmış bu reklama, bunun karşılığında bu reklam 1 milyon kişiye gösterilmiş diyor, tahmini olarak da %15 İstanbul, %20 ise Ankara’da gibi bir gösterim yapıyor. Bir kısım reklam tüm Türkiye geneli açılmış, bu segmentasyona göre dağıtılmış.
Bazı reklamlarda şunları görebiliyorsunuz mesela; Muharrem İnce’nin görselini kullandıkları, Muharrem İnce ile ilgili videolar var ve burada Muharrem İnce’nin CHP’ye, Kılıçdaroğluna olan eleştiri videolarına reklam vermişler ve baktığınızda bunları gençlere hedeflemişler. 35 yaş altında insan çok fazla bu reklamı görmüş. Grafiklerde bunu çok net görebiliyorsunuz.
Diğer taraftan mesela şunu yapmışlar, bence belki de bu işin en acımasız ve tatsız, en kötü tat bırakan kısmı; İl il şehitlerimizi listelemişler, her ilin şehidinin fotoğrafıyla beraber; Örneğin, Bartın’da bir tane şehidimizin fotoğrafını alıp, ismini yazıp, üzerinde CHP-HDP iletişim yapmışlar bu taraftan. Dönmüşler, Trabzon’dan bir şehidimizin fotoğrafını kullanıp yine burada PKK iletişimi yapmışlar. Bunların hepsi teker teker, il il açılmış reklamlar.
Dolayısıyla şunu yapmışlar; “Bartın’da 100 bin kişiye göster” demiş, zaten Bartın’ın nüfusunda Facebook, Instagram kullanan herkese göstermiş ama şu olmuş olabilir, aynı kişiye birden fazla da göstermiş olabilir. Sadece buradaki rakam bir gösterim sayısı. Biraz tabii teknik terim, dijtalciler bu anlamda biraz daha şanslı, bu konuları biliyorlar ama belki 10 bin kişi gördü bu reklamı, 10 kez gördü, 100 bin etti ama kabaca baktığımızda hedeflemeye, il il hedeflenmiş, yaş hedefleri olan ve metinlere bakarsanız, bu metinlerde de bildiğiniz, “bu bağı kuran teröristlere, bu terör ittifakına oy verme” deyip aslında seçmeni karşıya geçmeye, engel olmaya çalışan, bariyer kurmaya çalışan reklamlar. Buradaki tatsız kısım dediğim gibi, şehitlerin bu iletişime duygusuzca kullanılması çok tatsız. Düşünsenize, bu çocuklardan bir tanesinin annesisiniz ve karşınıza reklam olarak çıkıyor, bu çok tatsız bir konu.
Mesela bir mizahi video yapılmış, 6lı masa ile ilgili, hemen görüyorsunuz reklamın kimlere gösterildiğini, kaç kişi görmüş, 1 milyondan fazla gösterim yapılmış, 20-25 bin Lira arası ortalama bir rakam harcanmış bu reklama. Bunların hepsini görüyorsunuz. Alt kısımda da erkek-kadın hedef kitle var mesela bu reklam erkeklere gösterilmiş ağırlıklı olarak ve hemen altında İstanbul en çok gösterilen yer ve diğer iller sırayla ne kadar gösterildiğini grafiklerde görebiliyorsunuz.
Bütün bunlar, Büyük Türkiye denilen, sizin kapatılmış dediğiniz sayfa, değil mi? Şikâyet üzerine olabilir dediğiniz?
Burak Su: Muhtemelen ya da şu da olabilir, kendi izlerini kapatmak için de bu sayfaları Facebook tarafında kapatmış olabilir ama reklam kütüphanesinin özelliği de bu, siz sayfayı kapatsanız bile Facebook reklamları gösteriyor.
Belki burada şeyi de belirtmek lazım, mesela burada gördüğünüz reklamların tamamı belki gösterilmemiş olabilir. Kastettiğim şey şu; Meta’nın bu süreci nasıl yönettiğinden bahsedeyim. Siz bir içeriği yüklediğinizde reklam olarak, sistem görseller, anahtar kelimeler üzerinden mevcut yasaklı bir havuz var içeride. Örneğin, çocuk istismarıyla ilgili bir havuz var daha önceden paylaşılmış videoların olduğu. Siz böyle bir video yüklediğinizde sistem otomatikman bu içerideki havuza bakıyor ve diyor ki; “1 dakika, sakın bu reklamı başlatma” diyor.
Benzer içerikler olabilir. Bazı görseller ve fotoğraflar yapay zekâyla taranıp, örneğin, çıplaklık içeriyor olabilir, bunları çok hızlı bir şekilde algoritma yakalıyor ve bu reklamların yayına girmemesini sağlıyor. Diğer taraftan da metinlerine bakıyor. Siz metinlerde küfür ettiyseniz, metinlerde yasaklı belli Facebook’un kullandığı kelimeler var. Bunu daha önce de örnek verdim, mesela sağlıkla ilgili mesela dediniz ki; “ilaç satıyorum kanseri engelliyor.” Facebook’da bu reklamı açamazsınız, bununla ilgili çünkü çok ciddi bir ispat var, insanlar bu ilacı satın alıp zarar görebilirler.
Bunun gibi otomatik filtreler engelliyor sizi ama bazı konular var ki, bunlar arada kalan konular. Facebook’da bunlar reklam olarak otomatik başlayıp, insan şikayet ettiğinde durduruluyor olabilir. Bu da şu demek, siz dediniz ki; “bu reklama 50 Bin yatırıyorum ve 1 milyon kişi görsün.” Facebook reklamı durdurana kadar belki 100 kişi gördü. Bu 100 kişi de istatistiksel olarak raporlarda mevcut. Facebook diyor ki, “ben reklamı sonradan durdursam bile, sayfayı kapatsam bile, yayından kaldırsam bile ben bu reklamı ne kadar gösterdiğimi şeffaf bir şekilde raporluyorum”.
Dolayısıyla burada konuştuklarımızın hepsi reklam olarak açılmışlar. İnsanlar reklam olarak az ya da çok bunları görmüşler ve yanında eğer 1 milyondan fazla yazıyorsa, 1 milyondan fazla kişi görmüş reklamı. 100 binden fazla diyorsa 100 binden fazla kişi görmüş. Buradaki gösterim rakamlarının, lokasyonların ve demokratik datanın doğru olduğu bilgisini Facebook’tan aldım.
Siz bir de tek tek sayfalardan bahsediyorsunuz. Herkesin yer aldığı Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu gibi.
Burak Su: Evet. Ülküm Türkiye diye bir sayfa var mesela. Ülküm Türkiye daha milli ve yerli. Evet mesela orada Atatürk’ü kullanmaktan hiç çekinmemişler. Alttaki görselden hemen ufka istikbal göklerdedir gibi bakan görselden belli olduğu üzere, işte burası milli, yerli sanayii, SİHA’lar, Atatürk’ün sözleriyle başlayıp aslında AKP’nin yatırımlarının ne kadar bu konuda başarılı olduğu ve CHP iktidara geldiğinde SİHA’ların uçmayacağını, bunların teröristlerle iş birliğine gideceği gibi bir yere varan videolar.
Burada mesela hedef kitle, sanıyorum Trabzon’daki 55 yaşındaki muhafazakar teyze değil de, İzmir’deki biraz daha milli duyguları kabarmış, belki ulusalcı diyebileceğimiz, o kitleyi ikna etmek için kullanılıyor. Ya da Memleket Partisi’ni beğenmiş, Muharrem İnce içerikleri paylaşan insanları hedefleyip, Muharrem İnce’nin muhalefet ettiği videoları yayınlıyorlar ve burada amaç karşı tarafı şöyle ayırt edebiliriz,
- Ak Parti’den, MHP’den kopup, CHP’ye, İYİ Parti’ye, ittifaka gelebilecek oyu engellemek, o kitleyi tutmak,
- CHP’nin içerisinde olan, hatta belki İYİ Parti’nin içerisinde olup ama bu HDP’nin dışarıdan desteğinden rahatsız olan seçmeni etkileyip onu sandığa gitmemesini sağlamak.
Buradaki iletişimin amacı o. Kendi kitlesini kontrol edebilmek, diğeri ise diğerinin gitmesine engel olmak.
Tweetlerinizde liderlerin, mesela Kemal Kılıçdaroğlu’na ait sayfayı vermişsiniz.
Burak Su: Resmi Kemal Kılıçdaroğlu’nun Facebook sayfasına bakalım. Buradaki reklamlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi yayınladığı reklamlar. Bu arada AK Parti’nin, MHP’nin kendi sayfasında yayınlanan reklamlar zaten herhangi bir kara propaganda içermiyor. Genelde adayların vaatleri var. Çünkü kimse kendi parti sayfasında resmi olarak elini kirletmiyor bu iletişimde.
Görülmeyen bir yüzü de şu, mesela Yeni Şafak olması lazım, raporlarda vardı ya da İnternet Haber falan gibi gazete siteleri de reklam yapmışlar ama şöyle düşünün, Yeni Şafak bir gazete, tabii ki de bir gazete olarak da Facebook’da reklam yapabilir. Ama yaptığı reklamlarda bu defa şöyle yapmış, sadece kara propaganda tweetlerine reklam vermiş. Yeni Şafak’ın Facebook sayfasına girdiğinizde başka türlü bir sürü haber var ama CHP liderinin “Demirtaş serbest bırakılacak” dediği videoya Yeni Şafak da reklam vermiş ilginç bir şekilde. Buna kara propaganda demeyi de bence dâhil etmek lazım.
Burak Bey, size şunu sormak istiyorum; Hayatımıza influencer’lar, sosyal medya reklamı girdi. Şimdi, seçimde deminden beri anlattığınız propagandaları daha iyi anlamak için, etkisi ne oluyor bu sosyal medya reklamcılığının?
Burak Su: Şimdi, burada tabii bu etkiyi ölçmek çok mümkün olmuyor. Hala bizim sektörde şey çok tartışmalı bir konu şu; kanaat lideri, fenomen. Çeşitli raporlar var, insanlar fenomenlerin paylaştığı ürünleri daha çok aldığı yönünde. Bunun üzerinden çok ciddi bir milyar dolarlık bir reklam pastası oluştu. Buradaki kısmın etkisini ölçmek çok mümkün değil birebirde.
Çünkü aslında çok fazla account var, bu accountların sonrasında hatta micro influencer dediğimiz bizim, 20-50 bin takipçi arası, daha böyle küçük kitleler geldi. Mesela, adam elektronik mühendisi, evde devre kartı yapıyor ve sadece 30 bin kişi takip ediyor. Bu adamı, siz takip etmiyorsunuz, ben takip etmiyorum, varlığından bile haberdar değiliz ama AMD bir kart çıkarttığında, Intel yeni bir çip çıkarttığında bu adamla çalışıyor.
Bu da bir etki mesela. Şimdi, özellikle siyaset tarafına girdiğinizde bu tarz çok fazla hesap var. Yani, bu hesapların bir kısmı artık troll dediğimiz, Twitter’da çok ciddi takipçilere ulaşmış büyük accountlar ama aralarda sadece belli kitleleri hedefleyenleri de var.
Ne yazık ki bununla ilgili hiçbir ölçüm yok, bununla ilgili etkinin ne olduğunu söylemem çok veriye dayanmıyor ama yorum olarak değerlendirebilirim.
Yurtdışında var mı ve analizi mevcut mu?
Burak Su: Hayır, ne yazık ki yok. Bununla ilgili analiz yapan da yorum yapmak zorunda kalıyor çünkü o kadar büyük bir şeyden bahsediyoruz ki, şöyle düşünün, devasa büyük bir pasta var ortada, biz oradan bir dilim kesip, o kestiğimiz yerdeki dilime bakıyoruz, ne kadar krema var, ne kadar muz var. Yani belki hiç muz yok ama pastanın geri kalanının tamamı muz dolu.
Bu kestiğimiz kesite çok bağlı kalıyor ve ne yazık ki doğru veri yok. Burada yorum yapabileceğim tek şey şu, ciddi etkisi var. Çünkü insanlar influencerları fikirlerine değer verdikleri için takip ediyorlar. Siyaseten de bu noktada etkililer, özellikle bu mecraları kullanan gençler, TikTok kullanan gençle.
Bu mecralarda şunu yapmaz kimse, şu etkiyi net söyleyeyim size; Kimse Ak Parti’ye oy verecekken bir influencera bakıp CHP’ye oy vermez, zaten kendi görüşüne yakın birini takip ediyordur. Ama bu influencer paylaştığı şeylerle sizin sandığa gitmemenize ya da oy vermemenize yol açabilir.
“Ben buradan Ak Parti’ye oy vermeyeceğim ama bir dakika, şimdi teröristler geliyor, bizim sahip çıkmamız lazım” deyip sizi karşı cenaha bir değişim yaratmaz ama sizinle ilgili bir küçük bariyer yaratabilir. Ki bu seçim sonucunda da benim buradaki, Facebook reklamlardaki söylediğim oydu. %1’in karşı cenaha geçmesine engel olduğunuzda, kendi kitlenizde tuttuğunuzda, karşıya geçmediği için aslında %2lik bir etkisi var, %1 de sandığa gitmediğinde toplamda %3 etki yapıyor.
Yani siz bu %3ü sağladığınız an itibariyle şuan ki seçim sonucunu değiştirebiliyorsunuz. Bunu bu seçimin neden kazanılmadığını anlatmıyorum. Bazen bununla ilgili yorumlar da geliyor. Seçim kazanmak için doğru aday, doğru iletişim, doğru kampanya, doğru bir sürü şey yapmanız lazım ama seçimi kaybetmemek için yapmanız gereken tek şey var; yanlış yapmamak.
Mesela İmamoğlu seçimi kazandı diyoruz ama İmamoğlu aslında yanlış yapmayarak kaybetmedi. Karşı taraf çok büyük hatalar yaptı seçimde. Aday seçiminden tutun da, 2. Tura bırakmaya, oradaki sürece baktığınızda İmamoğlu yapması gerekeni yaptı, çok da doğru yaptı ama aslında karşı taraf kaybettiği için İmamoğlu kazandı. Biraz belki oksimoron bir laf ediyorum ama burada da böyle bir durum var.
Birkaç tane örnek sorayım size; bir tanesi Mustafa Sarıgül. TikTok videolarıyla bir hayli taraftar topladığı söylendi. Hiç incelediniz mi? Diğeri de, siz söylüyorsunuz; “İYİ Parti herhangi bir reklam yapmamış” diyorsunuz Facebook üzerinde. Bu ikisini yorumlar mısınız?
Burak Su: Tabii. Mustafa Sarıgül zaten çok renkli bir karakterdi daha önceden de. Daha önce, yıllar evvelden yanlış hatırlamıyorsam Baykal’a karşı partinin başına geçmek istemişti, Belediye Başkanlığı renkliydi, şimdi bu renkli kişilik zaten çok etkili, üstüne bir de TikTok geldi, kendisi sağa sola tokatlar atmaya ve TikTok’un ruhuna çok uygun içerikler yapmaya başladı.
Kime ulaştı?
Burak Su: Gençlere ulaştı TikTok üzerinden ama sadece o değil, bence TikTok’un kitlesi aslında çok geniş. Şöyle oldu; bu işin büyük bir kısmı bilinirlik. Şunu net söyleyeyim size, Sarıgül’ü İstanbul’dan aday gösterselerdi, kazanabilir miydi bilmiyorum ama Erzincan için Sarıgül bir stardı zaten. Zaten star aurası vardı geçmişten gelen, üstüne bir de TikTok gibi iletişim eklenince, herkesin konuştuğu birisi oldu.
Düşünsenize, Erzincan’a geldiğinde, Erzincan’ın en meşhur kişisi oldu. Dolayısıyla 1-0 önde başladı. Yaptıkları doğruydu, yanlıştı, tabii çok yorum. Çünkü baktığında bana sorarsanız, kendi Değişim Parti’ydi yanlış olmasın, onun aldığı oy oranında bir fark var mı, varlık gösterebildiler mi? Hayır. Demek ki, o tarafta çok şey yapmamış, seçime bile girmediler, yanlış olmasın.
Ama bir taraftan da bir star durumu var, sosyal medyanın getirdiği bilinirliğin yarattığı bir star durumu var.
Peki İYİ Parti?
Burak Su: İYİ Parti’nin kendi Facebook ve Instagram sayfasında reklam yapılmadığı gözüküyor. Belki bütçesini YouTube’a yatırmaya karar vermiştir. Belki demiştir ki; “Vatandaş TikTok’da ben bütçemi TikTok’a harcayayım.” Bu rakamları bilmiyorum ama diğer taraftan da bütçenin hiçbir kısmını mı Facebook’a, Instagram’a ayırmazsın? Hadi Facebook öldü, yaşlılar var artık, ikna edemeyiz dedin ama Instagram’da gencecik insanlar var, baktığınızda hala çok popüler bir ağ.
O yüzden ben stratejik olarak bir şey görüyorum. Neden reklama harcamadılar, bu niyet okumak olur ama sonuç kısmını söyleyeyim, reklam parası harcamamışlar. Eldeki veri onu gösteriyor. İYİ Parti’yi anlıyorum ama şunu anlamıyorum, İYİ Parti kendi milletvekilleri için bir tanıtım yapmaz? Anlıyorum ama CHP’nin yapmamasını inanın anlamıyorum çünkü bu 6lı masanın da başındasın ve iktidarı sen kuracaksın, muhtemelen bakanlar kurulunu sen kuracaksın, orada bir uzlaşıyla beraber kullanılacak, CHP üzerinden Facebook’ta harcanmaması gerçekten bence ayrı bir fenomen, bu bayağı tartışılması gereken bir konu.
Bunu 2 partinin de yöneticileri eski moda propaganda yaptılar diye yorumlayabilir miyiz sizce?
Burak Su: Bence yorumlayamayız. Bence kritik kısım şu; eski moda yapıyor olsalardı, sahalarda görürdük, kapı kapı gezerken görürdük ama ben özellikle İç Anadolu’da, Anadolu’nun kentlerinde saha çalışmalarının o kadar da aktif olmadığını biliyorum bu partilerde.
Kampanya sonrası bu kampanyada çalışan arkadaşlar da bana ulaştı çünkü ben bunu yazdıktan sonra haklı olarak işini iyi yapan insanlar da bana yazdılar ve dediler ki; “Abi biz bunları yaptık, biz çok şöyle yaptık.” Ve ben hakikaten bir ekiple görüştüm, görüştüğüm ekiple teknik olarak da konuştuk, ne yapmışlar, ne kullanmışlar dijitalde ve %80 ben de benzer şeyleri yapardım. Bazı şeyler yorum farklılığı. Atıyorum, o kadar bütçeyi YouTube’a değil de, şuna yapardım belki. Bunlar ufak tefek yönetimsel farklılıklar belki ama benim konuştuğum ekip çok profesyoneldi ve işlerini çok iyi yapmışlardı bence.
Ama bir yerde şöyle bir durum var, anladığım kadarıyla CHP farklı ajanslara bölmüş bu iletişimi, birileri CHP’nin iletişimini yaparken biri Kılıçdaroğlu’nun vaat iletişimini yapmış. Birisi başkanlık, 6lı masa iletişimi yapmış, bir grup başka bir iletişim yapmış. Bu iletişimde bir koordinasyonsuzluk yaşanmış olabilir.
Buna ek olarak da, bu ekipler belki çok liyakat içinde çalışmamışlar. Benim görüştüğüm ekip işini iyi yapmıştı, bu konuda çok netim ama diğer ekiplerin performansı konusunda bir fikrim yok, günahlarını da almak istemem çünkü şu da bir gerçek, bir siyasi partiyle bir reklam ajansı olarak çalışıyorsanız gece gündüz çalışıyorsunuz. Hele ki seçim gibi bir ortamda bu insanlar gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlar ama benim gördüğüm kadarıyla bütçelerin çok büyük kısmı geleneksel kanallara ayrılmış, televizyon ağırlıklı, outdoor ağırlıklı iletişime harcanmış bu bütçeler, açıkçası bana sorarsanız da israf edilmiş bu para.
Şunun için söylüyorum, Halk TV’ye, Tele1’e verilmiş, elbette ki bir çeşitlilik içerisinde verilmiş ama zaten bu seçmen kitlesi olası sana oy verecek insanlar. Burada zaten, Kanal 7’ye gittiğinde senin reklamını yayınlamayacak. Senin gidebileceğin, karşı cenahta ulaşabileceğin bütün bütçe aslında dijitalde harcaman gereken bütçe.
Bunlar bu arada yorum olarak söylediğim konular. Elimde bütçe dağıtımı ile ilgili bir veri, bir analiz yok. Bunlar sadece biraz sonuca bakıp gördüğüm kısım olarak belirteyim. İşini çok iyi yapan insanlar mutlaka olmuştur.
Şimdi size bir de şunu sorayım, AKP’nin reklamlarının arkasında kim var? Finansman konusu, WooMedya diye bir şeyden bahsediyorsunuz, nedir bu?
Burak Su: Ben açıkçası sayfada Erdoğan Gönüllüleri ve benzeri sayfaları görünce hemen yanında sorumlu şirketler yazıyor. Kimin sorumlu olduğu.
Sorumlu olduğu derken, reklamı veren mi?
Burak Su: Evet, reklamı veren kişi olarak, doğrudur. Ak Parti sayfasına baktığınızda sorumlusu Ak Parti gözüküyor. AKP İstanbul İl Başkanlığına baktığında AKP İstanbul İl Başkanlığı gözüküyor. Ama Erdoğan Gönüllüleri sayfası Woo Medya diye bir şirkete ait. Büyük Türkiye dediğiniz zaman Adil, soy ismini hatırlamıyorum, o açmış reklamları. Doğal olarak birilerinin Adil Bey’e 1.5 Milyonu nereden bulduğunu ve Ak Parti için niye harcadığını sorması lazım.
Buradaki ilginç konu da, Woo Medya tarafında, siz de hemen gidip ticari siciline bakabilirsiniz, Vu Medya kime ait, ticari sicilde Ankara’da kayıtlı bir şirket. Woo Medya Ankara’da Nihat Duruk isimli bir beyefendiye kayıtlı. Kendisini şöyle bir Google’dan aradığınızda Twitter’ı geliyor, Twitter’a baktığınızda da Ak Partili bir Ankara milletvekilinin tweetlerini retweet ediyor sadece. Böyle baktığınızda ilişkiyi hemen kurabiliyorsunuz. Bu adam kimin için çalışıyor, o adam neden sorumlu gibi.
Ben bu arada beyefendileri tanımıyorum. Benim hakikaten siyasetçi bilgim de az, sektör anlamında bilgim de az ama bu bağı çok rahat kurabiliyorsunuz ve şey çok ilginç geliyor bana. Dediğim gibi birilerinin YSK’da Woo Medya seçim için bu kadar reklam yapmış, bu para nereden gelmiş, nasıl ödenmiş, bunun kaynakları nedir diye suç duyurusunda bulunup şikâyetçi olması gerekiyor.
Ve burada ben bir konuya da çok bozuluyorum. Vatandaş olarak bunu ben mi yapmalıyım? Arada onu da düşünüyorum. Ben kendim suç duyurusunda bulunabiliyor muyum acaba? Şuan benim attığım bir Tweet 4 milyona ulaştı, diğer bir tweet 2 milyona yaklaştı. BaBaLaTV sonrasında BaBaLaTV yayınından da alıntı yaparak yazdım; “Bana ulaşın, ben bunların hepsiyle ilgileniyorum” diyen bir Kılıçdaroğlu vardı.
Ben açıkçası benim attığım tweetlerin görülmediğini düşünmüyorum. Çünkü şöyle oluyor, benim konuştuğum ajanstan arkadaşlar şey diyordu, “abi senin attığın tweeti bana 20 kişi gönderdi” Birileri görüyor ve partinin liderine kimse göstermiyor mu bunu? Bu işten sorumlu partideki arkadaş, il başkanına, herkes birbirine atıyor.
Dolayısıyla, burada derin bir sessizlik var. Bugün de bu sessizlik devam ediyor. Kılıçdaroğlu en son bugün galiba Taekwondo içeriği yaptı, herkes de onunla dalga geçiyordu. Taekwondo içeriğiyle ilgili. Burada bir şey var, çözemediğim, kimsenin bu konuyu üzerine almadığı, kimsenin bu konuda bir aksiyona geçmek konusunda da heyecanlı olmadığı bir durum var. Sandıkları halk olarak biz koruduk, herşeyi biz yaptık falan derken sanırım bu işin şikâyetini falan da bizim takip etmemiz gerekiyor.
Ben sıradan bir vatandaşım, benim hiçbir siyasi partiyle, siyasiyle böyle bir bağım da yok, böyle bir ilişkinin içerisinden de böyle şeyler yapmıyorum ve çok üzülüyorum açıkçası. Birilerinin burada bu seçimi sahiplenmesi, en azından 9 ay sonra bir seçim var, birilerinin çıkıp da şey demesi lazım, “biz bu işi şikâyet edelim, en azından bir sonraki seçimde bununla karşılaşmayalım” demesi lazım.
Cambridge Analytica benzeri bir şey olarak görülebilir mi, kabul edilebilir mi sizce?
Burak Su: Bence hem evet hem hayır bir soru bu. Cambridge Analytica’da birkaç problem vardı. Bir tanesi, insanlar anket yapıp verilerini paylaşıyordu ama bunların hiçbirinin bir siyasi parti propagandasında kullanılacağını bilmiyordu. Datayı verdiği yer Facebook’tu, Facebook’ta bir akademisyenin sorularını cevaplıyorlardı, böyle bir etik olmayan bir durum vardı. Kişisel veri haklarıyla ilgili bir sıkıntı vardı.
İkincisi de, tabii Cambridge Analytica bu anket sorularında psikolojik profilleme yapıyordu. Burada bu ikisini görmüyoruz, şeyi bilmiyoruz, reklamda kullanılan dataların nereden geldiğini ki belki de bu datalar sağdan soldan toplandı, ne bileyim olduğu için söylüyorum, bir telefon operatöründen, bir kurum üzerinden bu datalar belki toplandı, bu toplanan datalar bir reklamda da kullanıldı, bunların hiçbirini göremiyoruz.
Böyle bir şeyi vardı, yazdık, hatta Onursal Adıgüzel de büyük bir açıklama yaptı, Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Fişlemesi diye. Abone deseni diye operatörlerden aldığı aboneler hakkında çok detaylı bilgiler var. Bu tür bir şey olabilir diyorsunuz, değil mi?
Burak Su: Şu da olabilir, buradaki teknoloji biraz az bilinen teknoloji ama mesela şöyle düşünün, ben Türkiye’nin popüler sitelerinden bir tanesiyim. Örneğin, bir emlak sitesiyim. Ben emlak sitesi olarak sizin hangi ilde konut baktığınızı biliyorum. Siz Adıyaman’da 3+1 ev bakıyorsunuz ve ben Adıyaman’da 3+1 satın almak üzere bakan bu adamla ilgili Facebook’un sayfamda bulunan piksel koduna sizin reklam hesabınızın erişimini verebilirim. Bu şu demek, siz o zaman, 3+1, 3+1 ise muhtemelen çocuğu vardır, aynı profil, aynı kullanıcı belki araba da bakmıştır, gelir durumuyla ilgili ev almak bakıyordur, hemen bir profilleme yapıp, siz bu evdeki Facebook’un piksel datasına reklam gösterimi yapabilirsiniz.
Kurumlar bu dataları paylaşabilirler. Siz zaten bu siteye girdiğinizde, çerezlere izin ver dediğinizde, bunların alınabileceğini, kullanılabileceğini, paylaşabileceğinize aslında izin veriyorsunuz. Artık hiçbirimizin düşünmeden bastığı bir buton olarak var zaten.
Görmüşsünüzdür, Chrome Extension’ları var, artık bu soruyu sormasın, otomatik geçsin diye. Şimdi bu veriler kullanılabiliyorken, çeşitli imkânlarla alınmış, başka kurumlardan elde edilmiş, bu arada belki de şey de olabilir, iktidarı destekleyen olduğu gibi muhalefeti destekleyen bir televizyon kanalının web sitesine gelen kişilerin verileri de hedeflemede.
Bu herkesin kendi cenahı içerisinde kullanılabileceği şeyler. Biraz o yüzden tehlikeli konular. Bununla ilgili yapılıp yapılmadığıyla ilgili hiçbir veri yok bu arada. Belki tertemiz kampanya yaptı, kimse bunu kullanmadı, bu konuda kimseyi direkt suçlayamam. Elimde hiçbir veri ve kanıt yok ama teknik olarak bunlar yapılabilecek şeyler.
Bu anlamda da BTK’nın, dediğiniz gibi fişleme dediğiniz aslında patern çıkartma konusu, erişilebiliyorsa, paylaşılabiliyorsa, takip ediliyorsa olası kullanılacak şeylerden bir tanesi olabilir.
Peki, son olarak, sizce Facebook üstüne düşeni yaptı mı bu seçim döneminde?
Burak Su: Bu gerçekten çok zor bir soru. Çünkü aslında şeyi bilmiyoruz, reklam hesaplarıyla ilgili verimiz var ya, reklam olmayan, “Erdoğan’ı Seven Malatyalılar” diye bir sayfa var, hiç reklam açmamış ve bu sayfa belki kara propaganda yapmaya devam etti. Bununla ilgili elimde hiç veri yok. Ben sadece Facebook’a para verip reklam yapanları görebiliyorum.
Burada bir diğer konu da şu; Manipülasyon tam olarak ne? Manipülasyonu durdurmak Facebook’un işi mi? Siz de biliyorsunuz, Teyit.org, Doğruluk Payı gibi çeşitli platformlar var. Verilen veriler doğru mu? Facebook şöyle yaklaşıyor bu konuda, kendi topluluk ve reklam kuralları var. Kendi topluluk kurallarına göre karar veriyor.
Türkiye’de bir yasal düzenleme olmadığı için, aslında belirleyici Facebook’un kendi kuralları. Tüm Dünya’da da olabildiğince bunu standart olarak uyguluyorlar. Bunu şunun için söylüyorum; Örneğin Kılıçdaroğlu’nun “Demirtaş’a özgürlük istiyorsanız, bana oy vereceksiniz” videosunu yayınlamak bir manipülasyon mu? Çünkü böyle bir video var, video gerçek, montaj değil. Videoyu koyduğunuzda, “bu adamlar görüyorsunuz HDP ile birlikte iş yapıyor” dediğinizde manipülasyon yapıyor musunuz?
Facebook bunun karar vericisi olamaz zaten. Bana sorarsanız, Teyit.org da bunun karar vericisi olamaz çünkü Teyit.org’un bakabileceği şey şu, video doğru mu değil mi? Eğer bir montajsa, deepfake ise, söylemediği bir şeyi söyletiyorsa zaten Facebook buna anında müdahale ediyor ve durduruyor.
Burada manipülasyonun ne olduğu çok yoruma açık, çok ahlaki bir kavramdan bahsediyoruz. Örneğin, bahsettiğimiz şehitler. Bartın’da böyle bir şehit var mı? Var. Bu şehidi kullanmak bir manipülasyon mu? Evet bu bir manipülasyon ama Facebook bu reklamı kaldırmalı mı? Bence de kaldırmalı.
Böyle olursa, şöyle olmaya başlıyor; Facebook ya da Meta’yı biz ne göreceğimizle ilgili bir kontrol mekanizması olarak atıyoruz ama o zaman şunu da görmememiz gerekiyor; “1 dakika ben o zaman LGBT’lileri de göstermem.” Dediğinde ne diyeceğiz? Özgür düşüncenin, kendini ifade edebileceği bir sürü şeyi Facebook kontrol edip engelleme yapar ve platformların, çok açık söyleyeyim en çok korktuğu şey bu.
Hepsi diyor ki; “Ben sadece platformum, hiçbir şeyim o anlamda, sorumlu değilim, denetlemem.” Çünkü denetlememeliler, böyle olmaya başladığında bir anda tek taraflı bir dünya görmeye başlıyorsunuz.