Sigorta bir nevi kurtarıcıdır. Korona döneminde hem sağlık, hem de iş alanları açısından acaba sigorta sektörü nasıl gelişti? Bunu araştırmak için gazeteci Serhat Ayan ile Mercer Marsh Benefits Türkiye Lideri Hakan Elgin (Araştırma) ve Marsh Türkiye Plasman Lideri Deniz Ceylan (Sigorta Sektörü) ile konuştuk.
Şaşkınlıkla öğrendi ki, bu dönemde sigortacılık sektörü çok fazla sorun yaşamamış. Üstelik Korona döneminde sağlık sigortalarında muafiyet verilmemiş, korona masrafları ödenmiş. Hakan Elgin. bu konuyu ekim sonu itibariyle 15 bin kişiye 50 milyon TL ödendi şeklinde rakkamladı. Yanısıra trafik azaldığı için trafikle ilgili sigortalarda bir rahatlık meydana geldiğini öğrendik. Türkiye ile dünya arasında bazı farklılıklar olduğu belirtiliyor. Aşağıda sigortacılık sektöründeki durumu daha detaylı okuyabilir ya da videodan seyredebilirsiniz.
Hakan Bey, sizi ve şirketinizi tanıyabilir miyiz başlangıçta?
Hakan Elgin: Hayhay, Marsh sigorta ve reasürans brokerliği firmasının yan haklarla ilgili, sigorta branşları, sağlık, hayat, ferdi kaza, bu bölümün yöneticisiyim. Marsh sigorta ve reasürans brokerliği Türkiye’de 1969 yılından beri faaliyette olan ve bu alanda Türkiye’nin ilk şirketi diyebilirim. 50 yılı aşkın bir süredir Türkiye’deyiz ve yaklaşık 350 personelle, İstanbul dışında, İzmir, Ankara, Gaziantep ofisleriyle ve Bursa’daki irtibat ofisimizle hizmet veriyoruz.
Hakan Bey, bütün Dünya ve Türkiye pandemi yaşıyor aynı dönemde. Sağlık sektörü bu konuda nasıl etkilendi?
Hakan Elgin: Tabii, bununla ilgili mercer marsh benefits tarafından yapılmış, Dünya’daki 59 ülkede 239 tane farklı sigorta şirketinin katılımıyla yapılmış bir anket çalışması var. Buradan da bir takım verileri paylaşayım sizinle; Türkiye özelinde bakarsak, pandemi Mart ayının ortasından sonra Türkiye’de etkileri hissedilmeye başlandı ve o tarihten sonra farklı bir takım önlemler alınarak bu işin önü alınmaya çalışıldı ama açıkçası bugün geldiğimiz noktada 2. Dalga olarak niteleyebiliriz, yine vaka sayılarında ve maalesef hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısında yine başlangıca döndük.
Sigorta sektörü nasıl etkilendi diye düşünecek olursak, özellikle sağlık sigortalarıyla ilgilenen branşlar için sağlık sigortaları konusunu değerlendirirsek, sigorta sektörü Türkiye’deki vatandaşlarımızla dayanışma halinde olduğunu gösterebilmek adına, normalde sağlık sigortalarının kapsamı dışında tutulan istisna olarak değerlendirilen, resmen ilan edilen salgın hastalıklar konusunu, sigorta poliçelerinin kapsamına dâhil ettirdiler. Önce 1-2 şirket girişimde bulundu, karar aldı, daha sonra sigorta şirketleri birliğinin de etkisiyle şu anda Covid-19 ile ilgili harcamalar, özel sağlık sigortaları ve tamamlayıcı sağlık sigortalarının kapsamı dâhilinde sigortalıların böyle bir durumu varsa bunlar için karşılanır hale geldi.
Bunu biraz açabilir miyiz? Birincisi, bu dönemde, Covid-19’dan ötürü sigortadan yararlanan kişi sayısı nasıl gelişti veya sigorta şirketlerinin ödemeleri nasıldı? Sigorta şirketleri parasal anlamda zorlandı mı?
Hakan Elgin: Aslına bakarsanız, sigorta şirketleri bu anlamda çok büyük zorluklar yaşamadı. Yani umulanın çok daha altında etkilenme gerçekleşti. Buna karşın sigortalılar, enfeksiyon riski nedeniyle sağlık gruplarını kullanmaya tereddüt ettikleri için, kendi normal kullanımlarına yönelik, sağlık kurumlarına gitmekten imtina ettikleri için sigorta şirketlerinin tazminat prim oranlarında ciddi anlamda düşüşler meydana geldi, sağlık sigortaları için konuşursak. Covid sürecinden, Türkiye’de toplamda özel sağlık ve tamamlayıcı sağlık sigortalarını da dâhil edersek, 4 milyon civarında sigortalı var. Bu da nüfusun %5ine denk geliyor. Bu anlamda, Covid-19 ile ilgili gider olarak Ağustos sonu rakamları itibariyle yaklaşık toplamda 10.000 kişi kadar kullanmıştı, Eylül sonu rakamlarında da aşağı yukarı 15-16.000lere çıktı rakam, toplamda da ödenen tutar 50-55 Milyon Lira arasında tazminat ödemesi yaptı sigorta şirketleri. Bu anlamda baktığınız zaman, pozitif etkisi, negatif etkisinden daha fazla oldu. Bunun karşılığında da sigorta şirketleri normalde sözleşme şartlarında olmamasına rağmen özellikle grup sigortaları için bu kârın bir bölümünü müşterileriyle paylaşma yönünde adımlar atma, primlendirme konusunda daha avantajlı şartlar sunmak yönünde hareket ettiler yenilenen poliçeler için. Bu anlamda olumlu etkisi olduğu söylenebilir. Özellikle kurumsal firmaların çalışanları adına aldıkları sağlık sigortaları için konuşursak.
Peki Türkiye ile Dünya arasında bir fark var mı?
Hakan Elgin: Var. Şöyle söyleyeyim, orada da, yaptığımız mercer marsh benefits sağlık eğilimleri araştırmasına göre coğrafyalar bazında farklılıklar var. Sosyal güvenlik mekanizmasının Covid-19 tedavisi sürecinde daha etkin olduğu coğrafyalarda, Kıta Avrupası, Okyanusya gibi ülkelerde bu noktada özel sağlık sigortalarının etkilenmesi daha az gerçekleşirken, Latin Amerika, Ortadoğu, Afrika gibi farklı coğrafyalarda sosyal güvenlik mekanizmasının bu işin içine yeteri kadar dâhil olmaması nedeniyle buradaki etkilenme daha fazla oldu ve ileriye dönük olarak da Covid-19 sürecinden etkilenme beklentileri diğer coğrafyalara göre daha yüksek.
İlk pandemi çıktığında, “sigorta şirketleri para vermeyecekler, tam ihtiyacımız olduğu zamanlarda böyle yapıyorlar” gibisinden bilgi kirliliği ortaya çıktı sanırım. Sigorta şirketleri para vermiyor değildi, o zamanlarda devletin verecekleri ile sigorta şirketlerinin verecekleri birbirinden farklı olduğu için böyle bir karmaşa çıkmıştı ortaya. Ama sanırım iş modeli olarak da bir değişim söz konusu olabilir mi acaba bundan sonra?
Hakan Elgin: Şöyle, şu anda bazı şirketler salgın hastalıklar, sadece Covid-19’da değil, bundan sonra çıkabilecek olan salgın hastalıkları da sigorta kapsamına alma yönünde bir girişim başlattılar ve yavaş yavaş bu sayı artıyor. Bu yönde hareket eden, adım atan epey sayıda sigorta şirketi var.
Hakan Bey, peki, bu yönde hareket ediyoruz derken, böyle bir olasılığı da herhalde bilimsel olarak elinizde veri var, öyle mi? Bundan sonra da salgınlar olacak diye?
Hakan Elgin: Bu bekleniyor, evet. DSÖ’nün de bu yönde yaptığı bir takım çalışmalar var. Nüfus artışı ve yaban hayatıyla etkileşim arttıkça, nüfus artışı devam ettikçe bu tip hayvandan insana geçen bir takım rahatsızlıkların, -kuş, domuz gribi gibi- bunlarla ilgili artış beklentisi var. Yine bahsetmek gerekirse, Dünya geneli için bu araştırmanın sonuçlarında, anket yapılan yaklaşık 239 sigorta şirketlerinin 2/3ü 2021 yılında 2020 yılına göre daha yüksek sağlık harcamaları bekliyorlar. Belki sağlık harcamalarını etkileyen faktörlerden de bahsetmek gerekir; bunun başında medikal enflasyon geliyor, yani, hizmet karşılığı ödenen bedelin artışı. Bu genelde tüketici fiyatlarından biraz daha yüksek seyrediyor Dünya genelinde.
Türkiye’nin bir farkı var mı?
Hakan Elgin: Türkiye’de de tüketici enflasyonuna göre çok uzun yıllardır daha yüksek seviyede seyrediyor. Dünya genelinde biraz daha farklı çünkü aradaki fark daha yüksek. Dünya genelinde %2.6 gibi IMF’e göre enflasyon beklentisi varken, sigorta şirketlerinin medikal enflasyon konusundaki beklentisi yaklaşık 3.5 katı kadar. %9.5 gibi bir oran, 2021 yılı için beklenen oran. Türkiye’de de bu ne şekil etkileniyor soracak olursanız, öncelikle TTB’nin belirlediği tarife var. Buradaki TTB’nin belirlediği tarifedeki artış oranları her yıl sağlık kurumlarının fiyatlarını belirlemesinde baz teşkil ediyor.
Bir diğer konu, medikal cihaz ve sarf malzemelerinin dövizle satın alınıyor olması, döviz kalemleriyle değerlendirildiği için, bunların döviz kurlarındaki dalgalanmalardan olumsuz etkilenmesi oluşabiliyor. Yine etkileyen faktörler olarak, değişen tedavi teknikleri ve yöntemleri bahsedilebilir. Bunun için de yeni cihazlar, yeni tedavi prosedürleri, yeni ilaçlar, bunların maliyetleri her zaman daha yüksek oluyor, yeni çıkan bu tip tedavi yöntemlerinin.
Kullanım alışkanlıklarının değişmesi mesela Türkiye’de uygulanan tamamlayıcı sağlık sigortası sistemi ile birçok insan daha önce sadece devlet hastanesini kullanırken artık özel sağlık kurumlarından da yararlanmaya başladı. Buradaki fark ücretleri sigorta şirketleri tarafından karşılandığı için kullanım alışkanlıklarında da bazı değişikliklerin olduğunu söyleyebiliriz. Bu Dünya geneli için de böyle, nüfusun yaşlanması ve bir takım kronik rahatsızlıkların ortaya çıkması kullanım alışkanlıklarını değiştirebiliyor. Yine Dünya için konuşursak, son olarak, mevzuat ile ilgili yapılan bir takım değişiklikler, sağlık maliyetlerini etkileyen faktörler arasında gösterilebiliyor.
Bildiğimiz üzere TR’de tüketici STK’ları çok zayıf, olanlar da politik çalışmayı önceledikleri için ekonomik konularda fazla eylem yapmıyor. Bu STK’lar tüketicileri bir araya getirse sigorta kuruluşlarını karşılarına alsa, büyük kitleler için grup sağlık ve diğer sigortalarda avantajlı fiyat elde edebilirler mi?
Hakan Elgin: Buna yönelik bir takım çalışmalar var. Türkiye’de de bunlar oluyor aslında. Mesela 2 yıl kadar önce Türk Metal-İş Sendikası toplu iş sözleşmelerinin görüşmelerini yaparken bu konuyu bir şart olarak öne sürdüler. Karşılarındaki işveren sendikası olan MES de, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında bunu kabul edince bir anda 100.000 üstünde kişi otomatik olarak sigorta kapsamına dâhil oldu mavi yakalı olarak. Şu an işçi sendikalarının gündeminde olan bir konu. Birçok işçi sendikası Covid-19 süreci yaşanmasaydı toplu iş sözleşmelerinde bunu daha ısrarlı bir şekilde talep ediyor olacaktı ancak Covid-19 sürecinin de biraz tabii maliyetleri göz önüne alınarak askıya alınmış vaziyette ama önümüzdeki dönemde bu örneklerle daha sık karşılaşabileceğimizi söyleyebiliriz.
Deniz Bey, baktığımızda 4 milyon kişinin ne kadarı bu kapsama giriyor bilmiyorum ama görebildiğim kadarıyla özel sağlık sigortasını insanlar tek başlarına değil, şirketleri kapsamında alıyorlar. Yani kurumsal yapılar en büyük sağlık sigortası satın alıcısı gibi geliyor bana. Yanlış mı düşünüyorum? Ve kendinizi tanıtır mısınız?
Deniz Ceylan: Marsh Türkiye Plasmandan sorumlu yöneticiyim. Plasman nedir diye soracak olursanız, risk yönetim danışmanlığı yaptığımız müşterilerimizin sigorta çözümlerini gerek lokal, gerek global yasalarda karşılığını sigorta poliçesi olarak bulma işlemidir. Genel olarak elementer taraftaki hemen hemen bütün linelarda hizmet veriyoruz müşterilerimize. Konumuz sağlık olduğu için sorunuzu Hakan Bey’e yönlendireyim.
Hakan Elgin: Şimdi, dediğiniz tespit doğru ama aradaki fark o kadar da büyük değil. Kurumsal anlamda sigorta satın alan kişilerin yanı sıra oldukça yüksek miktarda da bireysel olarak sigortalanan kişiler var. Hatta bazı şirketlerinin portföyleri bireysel sigorta ağırlıklı. Bunun da olmasının sebebi, kurumsal sigortalardaki devamlılık oranı bireysele göre biraz daha göreceli olarak az olması. Yani, kurumlar maliyet faktörlerine bağlı olarak sigorta hizmetini sağlayan firmaları daha sık değiştirebiliyorlar, bireysel sigortalarda bu devamlılık oranı çok daha yüksek.
Deniz Ceylan: Bu konuya sigortacılık bakış açısıyla şunu söyleyebilirim, evet sigorta sistematiği hemen hemen bütün Dünya üzerindeki sigortalıların var kapasite sağlayıcılarının aynı gemide olduğu bir sistem. Dolayısıyla havuz mantığıyla yürüyor. Dolayısıyla sağlık sigortalarında da, evet havuz ne kadar büyürse, yapılabilirlikler, olanaklar ve dolayısıyla primlerin sadece sağlık sigortası için değil, tüm branşlarda rahatlaması söz konusu.
Peki, pandemi döneminde sağlık sigortası satın alma eğiliminde bir değişiklik var mı?
Hakan Elgin: Ciddi oranda bir artış var. Özellikle sağlık tamamlayıcı sigortaları için baktığımızda, yılbaşında 1.3 milyon olan sigortalı sayısının, Eylül sonu itibariyle 1.6 milyona çıktığını görüyoruz. Bu yaklaşık %21lik artışa geliyor. 2019 Eylül ile 2020 Eylül arasında değerlendirirsek, bu artışın %50yi geçtiğini söyleyebilirim. Özel sağlık sigortaları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, bunlar daha maliyeti yüksek, nish ürünler. Dolayısıyla buradaki sigortalı sayısında çok büyük bir değişiklik gözlemlenmedi.
Peki genel sigorta olarak?
Deniz Ceylan: Sigorta sektörünün esasında pandemide içinde geçtiği süreç oldukça enterasan. Hemen hemen bütün sektörler gibi olumsuz yönde etkilenmesini bekliyorduk. Fakat şöyle bir gelişme oldu, Covid-19’un teminat altına alınması ve dolayısıyla buna bağlı olası hasar ödemeleri, diğer bir konu, örneğin yurtiçi, yurtdışı, ithalat, ihracat, tüm transactionların sigortalandığı nakliyat sigortası, bunlar yavaşlayınca bu sigortalar hemen hemen durma noktasına geldi.
Başka bir örnek, seyahat sağlık sigortası, önemli, verimliliği yüksek bir kalem. Bakıldığı zaman hiç seyahat yapılmadığı için, bunlar da düştü. Bu tip olumsuzlukları beklerken paralelinde başka bir durum ortaya çıktı; yaklaşık sektörün %50sini oluşturan oto sigortalarında, yani zorunlu trafik sigortası ve kasko sigortasında da frekans hasarlardaki azalma nedeniyle, doğal olarak taşıtlar yollarda olmadığı için kazalar olmadı ve hasarlar düştü.
Dolayısıyla bunun da pozitif yönlü bir etkisi oldu sigorta sektörüne ve 10. Ay sonu itibariyle bakıldığı zaman prim anlamında da bir gelişme var ama daha önemlisi hasar prim oranındaki düşme nedeniyle sigorta şirketlerinin görece beklenenin üzerinde iyi bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz karlılık anlamında.
İş gücü, iş kaybı gibi bir sigorta yok, değil mi? Kafe, restoranlar çalışamıyor mesela, onların iş kaybından ötürü böyle bir sigortalanma Türkiye’de yok herhalde?
Deniz Ceylan: Yok. Yani, iş kaybı, iş durması ve buna bağlı kar kaybıyla ilgili sigorta çözümleri var ama bunlar kurumlarla ilgili teminatlar. Nedir bu? Bir kurum, kendisinin sigortaladığı, yangın, doğal afet, sel vesaire gibi konularla ilgili iş kaybına uğradığı zaman buradan bir kâr kaybı oluşması durumunda sigortalanabiliyor. Hatta çok yaygın bir sigorta. Pandemideki problem şu oldu, bunların teminat içerisindeki bir riskin meydana gelmesinden dolayı iş durması yaşanması durumunda kâr kaybı ödemesi yapılacağı için, salgın hastalıklar, esasında biraz hazırlıksızlık yakalandı sigorta şirketleri ve müşteriler buna, çok da fazla salgın hastalıklar teminat içerisinde olmadığı için, salgın hastalığa bağlı duran kafe veya otelin kâr kaybı teminatı maalesef ki çalışmadı. Böyle bir genel durum söz konusu.
Böyle bir sigorta modeli var mı; “bir şey olur da ben çalışmazsam şirketimi sigortalamak istiyorum” dediğim zaman, bunun bir karşılığı var mı?
Deniz Ceylan: Henüz prematüre olmakla beraber hemen sigorta sektörü bu konuya da reaksiyon verdi. Bizim parametrik sigortalar dediğimiz klasik konvansiyonel sigortalardan farklı sigorta çözümleriyle şu an salgın hastalıklar, pandemiler, epidemiler de yavaş yavaş sigorta çözümleri sunulmaya başlandı fakat bu hala henüz daha çok prematüre. Bizim klasik sigortalardaki yangın, sorumluluk, nakliyat, sağlık gibi konulara erişmesi için vakit lazım.
Peki, insanlar böyle bir sigortalama yapabileceklerinin farkında mı değil? Bundan sonra mı yapılır?
Deniz Ceylan: Bundan sonra daha fazla raflara kondukça bu sigorta çözümü daha fazla farkında olacak ama açık konuşmak gerekirse, sadece Türkiye’de değil, sadece sigorta şirketleri değil, bütün Dünya’daki sigorta ekosistemi böylesi büyük bir pandeminin, ekonomiye böylesi büyük bir zarar verebileceğini ve bunun da sigortalanması gerektiği veya bununla ilgili kafa yorulması gerektiği konusunda çok hazırlıklı değildi.
Demin söylediğiniz, gerek seyahat sigortası gerekse diğer konular, Dünya için de aynı mı gerçekleşti? Türkiye’de daha mı farklıydı?
Deniz Ceylan: Dediğim gibi, bütün Dünya bu konuda salgın hastalık riskiyle ilgili biraz hazırlıksız yakalanmakla beraber, evet yurtdışında salgın hastalıklara bağlı iş durması ve kâr kayıplarıyla ilgili sigorta çözümleri vardı. Bununla ilgili de hasar ödemeleri yapıldı, yapılıyor olacak fakat tekrar etmek gerekirse bütün Dünya’da bu oldukça sınırlı, klasik sigortaların, konvansiyonel sigorta çözümlerinin yanında çok ufak bir paydaya sahip.
Pandemi dönemi ile beraber trafik kazalarının azaldığını, daha az tazminat ödenmesi durumu olduğunu söylediniz. Sağlık bölümünde ödeme yaptığınız belli başlı kayıtlar vardır. Bazı hastalıkları maske takarak daha çabuk atlatır hale geldik. Covid-19 için maske takıyoruz ama belki bu sayede birçok hastalıktan da korunuyoruz. Bu konuda böyle bir tazminat azalması oldu mu?
Hakan Elgin: Özellikle sağlık sigortaları için 2-3 yılda bir sigorta şirketleri grip dalgası bekler. Ama bu yıl gribin bulaşma şekli insanların bir arada bulunması ve korumasız gezmeleriydi. Normal şartlar altında bu yıl da grip dalgası bekleniyor olacaktı ama maskeyle alınan tedbirler, insanların bir araya gelmemesi, sosyal izolasyon bununla ilgili önleyici bariyer oluşturuyor tabii. Bu anlamda da olumlu etkisi var. Bu Dünya genelinde aynı şekilde grip ve tipi rahatsızlıklar için düşünüldüğünde evet fakat coğrafyadan coğrafyaya Covid-19’un etkisi farklılık gösteriyor. Bütün yükün özel sağlık sigortası sisteminin üzerine bindiği coğrafyalarda bunun gerçekleşme şekli biraz daha farklı, buradaki maddi yük oldukça artmış vaziyette.
Deniz Ceylan: Evet, grip ve bulaşıcı viral hastaların engellenmesine sebep oluyor maske, hijyen, mesafe konuları. Buna ilave olarak, bu dönemde sağlık sigortalarının da daha az kullanıldığını, hastaların hastaneleri daha az ziyaret etmeyi tercih ettikleri gerçeğinden de sağlık sigortalarında da tazminat, provizyon azalması söz konusu oldu.
Hakan Elgin: Yalnız, bunun tabii şöyle bir etkisi de var, sigorta şirketleri açısından oluşturduğu bir risk var. Bunlar ertelenmiş tedavilerin daha da ağırlaşarak yapılmasına neden olabilir ilerleyen dönemlerde. Mevcut kronik rahatsızlıklarıyla ilgili insanlar kontrole gitmedikleri için, enfeksiyon riski nedeniyle erteledikleri için, durumlarında kötüleşmeler olabiliyor ve daha farklı tedaviler, daha yoğun, zorlayıcı tedavilerin gerektirdiği durumlar ortaya çıkma ihtimali de beliriyor.
Ayrıca, yine raporumuzun çıktılarından bir tanesi; ileriye dönük olarak, insanların sürekli bilgisayar başında oturması nedeniyle kas ve iskelet sistemi hastalıklarında bir artış trendi bekleniyor. Ergonomik değil çünkü. Dolayısıyla bu anlamda bir artış söz konusu olabilir.
Yine raporun en önemli çıktılarından bir tanesi, ruhsal ve duygusal sağlık problemlerinde sosyal izolasyonun kaygıların yarattığı, fiziksel anlamda zona olanlar da var evet ama duygusal ve zihinsel risklerin de artışı yönünde bir beklenti var. Sigorta şirketleri Dünya genelinde baktığımız zaman bu konu açıkçası ihmal ediliyor. Sigorta şirketlerinin 1/3ü bu konuda güvence sunarken, 1/3ü buna yönelik bir şey sunuyor, 1/3 ise hiç bir şey sunmuyor. Bu rahatsızlıklarla ilgili herhangi bir güvence sunmuyorlar.
Bunu özellikle daha geliştirilmesi gereken bir yön olarak ortaya koymakta fayda var. Türkiye’de zaten duygusal ve zihinsel risklerle ilgili giderler, sağlık sigortaları kapsamının dışında tutuluyor. Yine Covid-19 döneminde ortaya çıkan bir şey var, insanlar sağlık kurumlarına gitmeye çekindikleri için, online sağlık hizmetlerinde oldukça büyük bir artış var. Yani tele-tık dediğimiz, online sağlık hizmetleri, yani görüntülü doktor görüşmesi olarak düşünebiliriz, sigorta şirketleri bu hizmeti sağlamaya başladı. Dünya ile aynı şekilde paralel seyrediyor bu eğilim. Dünya genelinde sadece %38i sigorta şirketlerinin böyle bir hizmet sunarken, 2020 yılı itibariyle %59u –anket yapılan sigorta şirketleri için söylüyorum- online sağlık hizmetlerini sigortalarına yönelik sunmaya başlamış durumdalar.
Bunu açar mısınız?
Hakan Elgin: Covid-19 riski nedeniyle birçok kişi hastanelere gitmekte tereddüt ediyor ama örneğin birinin omzunda veya karnında bir ağrı var. Bunun ne olduğunu da anlamak istiyor ve bu noktada sigorta şirketlerinin sağladığı görüntülü branş doktoru ile görüşme hizmetleri var.
O doktora bir ücret ödüyor mu?
Hakan Elgin: Hayır, ödemiyor. Ücretsiz olarak bu hizmetten faydalanabiliyor. Birçok sigorta şirketleri pandemi başlangıcından sonra böyle bir ihtiyaç olduğunu görüp sigortalıların bu noktada daha sıkıntı yaşadıklarını görüp bu hizmetleri sigortalıları için sağlamaya başladılar. Şu an diyebilirim ki sağlık sigortası Pazar payı en büyük olan 5-6 şirket bu anlamda bu hizmetleri ücretsiz olarak sağlıyor.
Önümüzdeki dönemde insanların daha az sigorta kullanmasıyla, daha az sigortaları kullanmasıyla, acaba kullanıcıların lehine bir fiyat değişimi olabilir mi? Mesela 2021’den sonra sigorta primlerinde.
Hakan Elgin: Sağlık sigortası için ayrı, diğer branşlar için ayrı konuşalım. Sağlık sigortaları için 2021 yılında özellikle kurumsal firmaların çalışanları adına satın aldığı sigortalarda maliyet avantajları oluştu zaten. Ama bunun 2021 yılı içinde bu sürecin ne zaman sonuçlanacağı belli olmadığı için, bu noktada sigorta şirketlerinin bazı tereddütleri var. Biraz önce bahsetmiş olduğumuz ertelenmiş tedaviler veya evde çalışma sistemiyle ortaya çıkabilecek yeni risklerin –bunlar duygusal ve mental olabilir, kas iskelet sistemiyle olan, sindirim sistemi ile ilgili olan olabilir- bir araya gelmesiyle açıkçası çok kolay tahmin edilebilir bir süreç olmaktan çıkıyor. Prim hesaplamasına da yansıması, dolasıyla 2021 yılının nasıl şekilleneceğine bağlı biraz. 2021 yılı için baktığımızda bir takım avantajlar elde edildi, müşterimiz olan birçok kurumun poliçelerinde bunu görebiliyoruz zaten. Ama 2021 yılı sonrası için 2021’in nasıl şekilleneceğine bağlı.
Deniz Ceylan: Sağlık dışı branşlar için de biraz evvel söylediğim gibi, hasar frekansı azaldı, buna bağlı olarak tazminat ödeme yükümlülükleri bir tık azaldı ama genel olarak söylemek istediğim, sigorta sektörü de kötünün bir tık iyisi konumunda. Turizm, otelcilik, havacılık sektörü kadar negatif etkilenmedi anlamında söylüyorum. Bakın, hasar frekanslarına, özellikle motor, otomatizm sigortalarındaki hasar frekanslarına bakıldığı zaman bir evvelki yıla, bir evvelki aya göre Mart, Nisan, Mayıs hatta Haziran aylarında hasar frekanslarında dramatik düşüşler var fakat Temmuz, Ağustos ve Eylül’de bunun tamamen ekonominin hareketlenmesi, trafiğin artmasıyla beraber ters tarafa doğru seyrettiğini görüyoruz.
Dolayısıyla bu geçici dönemde belki 5-6 aylık süreçte beklenenin aksi bir durum oldu. Primlerde, transactionlarda azalmaya bağlı primlerdeki azalma evet ufaldı sektör ama hasar primi iyi bir yere geldi. Şimdi bunun tersine, normale döndüğünü görüyoruz. Geçtiğimiz yıla göre de, an itibariyle, yani 10. Ayın sonu itibariyle kârlılığı sektörün bir tık daha iyi. Evet, bu hatlarıyla bakıldığı zaman son kullanıcıya, sigortalıya hem şart olarak teminat içeriği hem de prim olarak avantajlı dönmesini bekleriz ama günün sonunda ilk söylediğim gibi, bütün sistem bir havuzu doldurmakla çalışıyor. İçeriye ne kadar prim gelirse, ekonomi ne kadar büyürse, bakıldığında şartlar ve primlerde sigortalı lehine o derece de iyileşecektir.
Bu sene birçok sigortalılar fazla tahlil yaptırmadı, bunun da gelecek sene primlerin yansıması olmalı gibi geliyor ..
Hakan Elgin: Haklısınız, mutlaka tabii ki yıl içinde yapılan sağlık harcamaları sizin bir sonraki yıllık priminizi etkiliyor. Bu noktada bu yıl gerçekleşmemiş olmasının etkileri olacaktır ama tabii sigorta şirketleri bunu şahıs bazında incelemenin yanı sıra portföy bazında da değerlendiriyorlar, özellikle ferdi tarifeleri oluştururken. Bu anlamda da eğer çalıştığınız sigorta şirketinde benzer bir yaklaşım varsa, medikal enflasyon beklentisini de dikkate alıp ona göre fiyat ayarlaması yapıyor olabilirler. Bu arada, medikal enflasyon beklentisi derken, biraz önce de bahsetmiştim, Dünya genelinde 9.5 oranında bir artış bekliyorlar, Türkiye’den bu anketi cevaplayan sigorta şirketleri %16.5 civarında bir oran belirlemişler medikal enflasyon için ancak tabii bu anketin Haziran ayında yapıldığını düşünürsek, aradan geçen dönem içinde ve Covid-19 sürecinin gelişimiyle bağlantılı olarak bu beklentilerde bir takım değişiklikler yaşanmış olabilir.
Yukarı doğru gidiyor doğru mu?
Hakan Elgin: Muhtemelen, evet. Anketi cevaplandırdıkları dönemde ki beklentileri bu şekildeymiş.
Peki, Türkiye’de mental rahatsızlıklar poliçelere dâhil edilmiyor dediniz. Doğru mu? Neden?
Hakan Elgin: Nedeni şu, tedavi sürecinin biraz uzun olması ve de süreçteki aşamaların birden belli bir noktadan sonra tekrar başa dönüyor olabilmesi gibi bir takım durumlar söz konusu. O yüzden, bu sadece Türkiye’ye özel bir durum değil, dediğim gibi, Dünya genelindeki sigorta şirketlerinin 1/3ü bu konuda herhangi bir teminat sunmuyor. Sadece 1/3 kısım bunu online olarak faydalanabilecek şekilde kullanıyorlar. Dolayısıyla bu alan Dünya genelinde de Türkiye ile paralel olarak çok da kapsam dâhilinde tutulan bir durum değil. Özellikle yatışlı psikiyatrik tedaviler Dünya genelinde de hiçbir şekilde karşılanmıyor. Ufak tefek psikiyatrik ilaçlar ve muayene ücretleri karşılanıyor ama olay yatışlı tedaviye döndüğü zaman karşılanmıyor.
Aşıyı merak ediyoruz. Ödeyecek misiniz?
Hakan Elgin: Sigorta şirketleri yine Dünya genelinde baktığımız zaman, burada da Covid-19’daki harcamaların geneliyle paralel bir durum var. Yine kıta Avrupası ülkelerinde bunun muhtemelen devlet tarafından karşılanacağı düşünülerek bu aşı giderlerinin, sigorta şirketlerinin bunu kapsam dâhiline almak gibi bir planlaması yok.
Sosyal güvenlik mekanizması ne kadar kuvvetliyse o noktalardan beklenti daha azalıyor veya buna yönelik planlama daha azalıyor ama Latin Amerika örneğin, %70 üzerinde bunu karşılayacağını ifade ediyor, sigorta şirketleri. Orada devletin dahiliyeti daha az olduğu için tedavi sürecine, bu anlamda Latin Amerika ülkelerinde, Ortadoğu’da, bu coğrafyalarda aşıların karşılanma olasılığı çok daha yüksek gözüküyor.
Türkiye geneline bakıldığında ise, sigorta şirketleri bununla ilgili yaptığımız görüşmelerde, ne tam öderiz ne tam ödemeyiz şeklinde, biraz bekleyelim görelim tavrı takınmış vaziyetteler ama maliyetler düşündüğümüz ölçüde yüksek çıkmadı. 20-25 € gibi maliyetlerden bahsediliyor doz başına. Dolayısıyla buradaki en büyük problem aşıların tedarik zinciri. -70 derecedeki ilaçların nasıl getirileceği Türkiye’ye.
Devletin de bir aşılama politikası var. Sağlık Bakanlığı biliyorsunuz Çin’den aşı ithalatı konusunda anlaşma yaptı, bunları ücretsiz olarak temin edecekler, aşamalı olarak, nüfusun büyük bir bölümüne yapmayı düşünüyorlar. 50 milyon civarında dozdan bahsediliyor. Bunun diğer aşıların, Amerika, Almanya orjinli aşıların lojistik, tedarik zinciri problemi nedeniyle sıkıntıya sokabileceği düşünülebilirse, ilk etapta Çin aşıları devreye girecek gibi gözüküyor. Çünkü -70 derecelik bir taşıma ve bunları depolama kısmı hakikaten sorun yaratacak konular. Bunlara yönelik çalışmaların yapılması gerekiyor. Çok da kolay değil, çünkü buna yönelik depoların kurulması, altyapının oluşturulması gerekiyor.
Deniz Ceylan: Ben bu noktada şunu da söyleyebilirim; Hemen hemen herkes gibi Dünya’daki hemen hemen bütün ülkeler ve ekonomiler gibi sigorta sektörü de baktığımız zaman böylesi bir riskle ilk defa karşılaşıyor. Yeni yeni öğreniyoruz böyle bir riskin gerçekleşebileceğini. Dolayısıyla, sigorta şirketleri de ilk önce istisna olan pandemiyi ilerlemesiyle beraber, lütuf ödemesi şeklinde bile olsa dâhil etti. Dolasıyla, aşılama tek doz yetecek mi, etkisi ne kadar sürecek, fiyatlar nasıl şekillenecek, biraz daha ayağı yere bastıktan sonra sigorta sektörünün de destek vereceğini düşünüyorum ben.
Her sene sigorta şirketleri check-up yaptırır. Böyle bir durumda niçin sigorta şirketleri Covid-19 testi konusunda adım atmıyorlar, bunu anlayamıyorum. Mesela, ben Covid-19 olursam ve evdeki diğer sağlık sigortalı kimselere bulaştırırsam, sigorta şirketlerinin bundan çekeceği var. Ben hastaneye gidip Covid-19 testi yaptırmak istersem, bunun için 500 liraya yakın para vermem gerekiyor ama sigorta şirketi bunun toplu anlaşması yaparsa muhtemelen 100 liranın altına inecek diye düşünüyorum. Bu konuda acaba sigorta şirketleri bakış açısını değiştirecek mi ya da değiştirmeli mi ne diyorsunuz?
Hakan Elgin: Check-up konusu ferdi poliçelerde, bireysel poliçelerde verilen bir hak. Kurumsal poliçelerin büyük bir bölümünde bu hak tanınmıyor sigortalılara. Dolasıyla, sigortalıların geneline tanınan hak değil, daha çok bireysel sigortalılar için verilmiş bir hak diye düşünebiliriz. Neden karşılanmıyor? Aslında karşılanmıyor değil, bir bölüm sigorta şirketleri, pozitif çıkan testlerin bir bölümünü karşılamaya başladılar ama bunu özellikle kapsam dâhiline almamalarının sebebi, Covid-19 testlerinin güvenilirliğinin sınırlı olması. Bir gün test için sürüntü verip bu sürüntünün negatif çıkması mümkünken, ertesi gün alınan bulguda pozitif çıkabiliyor. Dolayısıyla Covid-19 testlerinin güvenilirliğinin sınırlı olması biraz da olsa sayı sınırlaması getirilmediği için bu anlamda sigorta şirketlerinin tereddütlü yaklaşmasına neden oluyor ama dediğim gibi, bir bölüm sigorta şirketlerinin tereddütlü yaklaşmasına neden oluyor. Bir diğer konu, Sağlık Bakanlığı yayınladığı bir genelgeyle Covid-19 testleriyle ilgili sağlık kurumlarının alabilecekleri ücreti 250 TL ile sınırlamış durumdalar. Bundan fazla ücret alınmışsa, bunun da hastaların iade edilmesi şeklinde bir talimatları var. Aksi durumda kurum hakkında Sağlık Bakanlığı işlem yapıyor. Sözün özü, bu yönde bir eğilim, trend var. Testlerin de ödenmesiyle, özellikle pozitif çıkanların ödenmesine yönelik ama bu henüz daha sektörün geneline yayılmadı.