Dünya’daki sinyallerin takibi ve dünya çapına yayılması konusunda çok ilginç bir gelişme yaşandı.
2023 eylül ayında, dünya çapındaki bilimsel deprem istasyonları garip bir sismik sinyal tespit ettiler. Ancak bu bir depremin yoğun kıvrımlarına benzemiyordu. Titreme ertesi gün devam etti, üçüncü gün hala devam ediyordu. Dünya çapındaki bilim insanları bu uğultuya neyin sebep olduğunu tartışmak için bir araya gelmeye başladılar.
Bazıları başlangıçta sinyali kaydeden sismik aletlerin bozuk olduğunu düşündü, ancak bu hemen reddedildi. Belki de “yeni bir volkan oluşuyor” diyenler oldu. Bir tanesi şaka yollu bir şekilde uzaylılar dedi. Çeşitli teoriler konuşuldu ve hepsi yanlış çıktığı için, bilim insanları sinyale “Tanımlanamayan Sismik Nesne” yani kısaca “USO” adını verdiler.
Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması’nda jeolog olan Kristian Svennevig, “Böyle bir olayı daha önce hiç kimse görmemişti. Bunu karşılaştırabileceğimiz hiçbir şeyimiz yoktu” dedi.
Dokuz gün sonra titreşimler büyük ölçüde dağıldı. Ancak USO’nun gizemi çok daha uzun sürdü. En sonunda 1 yıl sonra da olsa, 2 gün evvel Science dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre artık bulmaca çözüldü. Ama not edelim; gizemi çözmek için 15 farklı ülkeden yaklaşık 70 kişi ve 8.000’den fazla mesaj alışverişi gerekti.
Kısa cevap: Grönland’daki bir fiyortta, ileri geri hareket eden dalgalar yaratan mega tsunami, dünyanın dört bir yanına yayılan bu titreşimleri yarattı.
Uzun cevap atmosferde başlıyor. Sera gazı konsantrasyonları iklim değişikliği nedeniyle arttıkça, bu ısıyı hapseden gazlar özellikle Dünya’nın kutupları etrafındaki buz erimesini hızlandırıyor. Geçtiğimiz yıl artan ısı zamanla yaniş 16 Eylül’de, bu ekstra ısı zamanla doğu Grönland’daki bir buzulu o kadar inceltti ki, artık üstündeki dağ kayasını destekleyemez hale geldi.
Yaklaşık 500 genişliğinde ve uzunluğunda, 150 metre kalınlığında bir metamorfik kaya parçası düştü ve büyük bir heyelanı tetikledi. 10.000 olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar kaya ve buz, saniyede 47 metre kadar hızlı bir şekilde gevşedi ve bir milden fazla yol kat etti. Çığ, Dickson Fiyordu’na düşerek 200 metre yüksekliğinde bir tsunamiye neden oldu. Bu yakın tarihte görülen en yüksek tsunamilerden birisi.
Fiyorttan daha uzakta, 4 metre yüksekliğe ulaşan tsunami dalgaları boş bir araştırma istasyonuna zarar verdi ve yüzyıllık tarihi boyunca tsunamilerden hiç etkilenmemiş eski bir avcı kulübesi de dahil olmak üzere kültürel ve arkeolojik miras alanlarını yok etti. Yaklaşık 200.000 dolarlık altyapıyı yok etti. Dickson Fiyordu genellikle turist gemileri tarafından ziyaret edilse de yakınlarda hiçbir gemi yoktu.
Bu arada fiyortta, mega tsunami dalgası koyda ileri geri hareket etti ve seiche adı verilen sabit bir dalga yarattı. Küçük ölçekli seiche’leri (suyun ritmik salınımı) genellikle bir yüzme havuzunda veya küvette görürüz. Bu tsunami kaynağı o kadar enerjikti ki seiche küresel olarak sismik dalgalar yaydı ve sönmeden önce gezegeni dokuz gün boyunca salladı.
Danimarka ordusu mensupları, olaydan sadece birkaç gün sonra fiyorda yelken açarak çöken dağ yüzeyinin, buzul cephesinin ve tsunaminin bıraktığı izlerin drone görüntülerini topladı.
Elbette Svennevig ve yakın meslektaşlarının çoğu, olaylar gelişirken tsunami kaynaklı heyelan ile seyçe arasındaki bağlantıyı tam olarak bilmiyorlardı ve bu durum çalışmada ayrıntılı olarak anlatılıyor.
O sırada, sismograf istasyonlarındaki veriler hakkında kafalarını kaşıyorlardı. Seiche, tipik bir deprem okumasının çılgın çizgilerinin aksine, tekdüze bir uğultu gibi tek bir yavaş titreşim olarak ortaya çıktı. Dalga, bir depremle karşılaştırıldığında yavaş olan her 92 saniyede bir zirveye ulaştı.
Çalışmanın baş yazarı Svennevig, Seiche görmenin bir gökkuşağı görmek gibi olduğunu ancak daha önce kimsenin görmediği ekstra bir renkle olduğunu söyledi.