Derviş “ODTÜ’lüler Soruyor” etkinliği çercevesinde bu akşam İstanbul’daki ODTÜ’lüler Derneği lokalinde bir konuşma yaptı ve sorulara cevap verdi.
Toplantıyı ODTÜ Mezunlar dernek Başkanı Arif Aygündüz, ekonominin 1960’larda ODTÜ kurucusu da olan Kemal Kurdaş’a, 1970’lerde ODTÜ hocalarından Atilla Karaosmanoğlu’na ve 2000’lerde de yine ODTÜ’de hocalık yapmış olan Kemal Derviş’e verildiğini hatırlatarak, Derviş’in son 2 yıla damgasını vurduğunu söyledi ve sözü kendisine verdi.
Derviş özetle şunları söyledi;
- CHP’den aday olduk. Başladığımız işi yarıda bırakmak istemiyoruz. Tamamlamak istiyoruz. Türkiye son yıllarda 2 dönüşümü aynı anda yaşıyor. Bir tanesi Çağdaş ekonomiye geçiş. Uzun yıllardır karma ekonomi ile yönetildi. Gerçek gücü elinde tutan devlet oldu. En önemli sektörler devletin elindeydi. Özel sektör güçsüz ve sermaye birikimsizdi. Gümrük kapıları arkasında çalışıyordu.
83 sonrası, Özal’la birlikte devlet gücünü kaybetti. Dış satınalmada bazı başarılar elde ettik ama devlete boş verildi. Devlet adeta çürümeye bırakıldı. çok güçlü sermaye grupları oluştu. Piyasa ekonomisi maalesef yanlış anlaşıldı.
Piyasa ekonomisi son yıllarda ortaya iyice çıktı. Avrupa da bile sosyal demokratlar artık devletçiliğin başarısız olduğunu gördüler. Ancak Türkiye’de piyasa ekonomisi devletsiz işleyebilir sanıldı. Piyasa ekonomisi yerine Rant ekonomisi gelişti. Bunda siyasal parçalanmanın da etkisi büyük oldu. Çünkü 80’lere kadar 2 büyük parti ile gelen yapı, 80 sonrası çok partili ve koalisyon dönemleri olarak şekillendi. Mafyalaşan rant ekonomisi ile birlikte, siyaset ile ekonomi arasında olmaması gereken bir yakınlık başladı.
Siyaset örneğin Avrupa Birliğine girilmeli mi? Ya da Türkiye’de hangi sektöre öncelik verilmeli? gibi kararları alır. Ancak Türkiye’de son 20 yılda siyaset bunun dışına çıkıp, “ihale”, “finansman”, “kredi ilişkileri” gibi konulara karışınca arada olması gereken mesafe yokoldu. Bu hem siyaseti hem de ekonomiyi yaralar.
Bunun zararlarını gördük. Kamuda sorumluluk yokoldu. Bankalar denetlenmedi. Kamu bankaları politik araçlar haline geldi. Sonuçlarını 2001 yılında yaşadık. Ağır borçlar birikti. Bunları kurtarmak kolay değil.
Biz geçen yıldan bu yana yapısal reform programı uyguladık. Temel hedef rant ekonomisinden piyasa ekonomisine geçiş. Bu nedenle örneğin Merkez bankası politikaların dışına çekildi. Kamu bankaları yeniden yapılandırıldı. Özel bankalarda bu işlem çok sancılı oldu.
Bankaların bilançosunda bir tarafta vatandaşın mevduatı durur. Diğer tarafta ise bankanın aktifleri yani devletten alınan tahviller, özel sektöre verilen krediler olur. Özel bankalardaki bu paralar grup içi şirketlere aktarılınca, mevduatın karşılığı kalmadı. Seçilecek yol ya “ey vatandaş mevduatına el koyuyoruz” olacaktı ki Arjantin de bu yapıldı. Ya da kaynak bulunup mevduatı kurtarmak gerekiyordu. İşte bu yapıldı.”
Derviş turk-internet.com’un suali üzerine “Telekom Özelleştirme kanunu Nisan 20012de çıktı. Bizim Enis Öksüz ile anlaşamadığımız konu Yönetim Kurulu idi. ben tarafsız ve konuyu bilen bir yönetim kurulu olsun istedim. O zaman da özelleştirilmeli diye düşünüyordum, bugün de öyle ama bugün hisse fiyatları düşük. 2 yıldan beri telekom sektöründe ki global kriz nedeniyle şimdi beklemek uygun olur diye düşünüyorum.” dedi.