IT basınında ve haber sitelerinde çıkan asılsız birçok haber, ISS’lerin dial-up müşterileri “safra” olarak görmesinden ötürü birleşmelerle kurumsal pazara yöneleceklerinin altını çiziyor. ISS’ler için kurumsal erişim bir çıkış mı ve –dial up- müşteri safra mı?
Turk Telekom ile rekabet etme şansları gittikçe azalmaya başlayan ISP’lerin, kurumsal erişime iştah kabartmaları gayet doğal. Zaten –dial up- kullanıcıyı hedefleyen kampanyalar yürüten ISS’ler kuruluşlarından bugüne kadar kurumsal hizmetler sunmaktalar. Bu alana daha fazla ağırlık vereceklerini de kendileri de ifade ediyor. Dikkat edilecek olursa, TV’lerin ve basının en iyi reklamvereni olan ISS’lerin ilanlarına rastlayamıyoruz.
ISP’lerin yapabileceği en büyük hata –dial up- kullanıcılarını şirketlerinin yükselmesini önleyen bir safra olarak görmeleridir. Daha önce de zaman zaman değindiğim gibi ISP’lerin safrası bir türlü kabullenmek istemedikleri “yeni iş açılımlarına” uyum gösterememe ve model üretememedir.
Şu an para etmeyen(?) ISP müşterileri (profilleri, tıklamaseyri kayıtları, e-posta ve diğer iletişim kanalları), belki nasıl kullanılacağı bilinmediğinden değer ifade etmiyor. Çünkü TT pazara tamamen hakim olduğunda, ISP’lerin elinde kalacak tek “değer” ne yazık ki bu olacak. Özetle en kötü durumda, ISS’lerin en doğal çıkış planı bundan başka ne olabilir ki?
TT’un, son kullanıcı ve kurumsal çözümleriyle pazarın tamamına yakınını ele geçirdiği varsayımında bulunduğunuzda, ISP’ler için bir gelecek olmadığını düşünebilirsiniz. Bence “Internet Service Provider” (ISP) sihirli bir kelime. Neden “service” yerine “access” denmediğini düşünecek olursak.
Dial-up müşterileri en iyi şekilde değerlendiren ISS, (görüşümce) Turk.Net. Turk.Net, ISS’ler için benchmark yapılabilecek en iyi örnek. Çünkü erişim haricinde servis satabilmek için gerekli tüm alt/üst yapı yatırımlarını tamamlamış bir şirket. Bu vizyon kuşkusuz Ahmet Yürekli’nin eseri. Sunduğu katma değerli içerik (finans/haber) ve kişiselleştirilebilen (online ajanda, vb.) ile bilgilerin ücretlendirilmiş SMS ile müşterisine ulaştırabiliyor. Erişim abonesi olmayanlara içeriğini satıyor. IVR-CTI uygulaması olan “Telefonda E-Posta” servisini de ücretlendirdiğinde, ek gelir yaratmak attığı önemli adamları tamamlamış olacak. Eksiği ise e-ticaret.
ISS’ler iyi planlanmış ve müşterinin para ile satın alabileceği güçlü bir içerik arzı ile web/e-posta/GSM “SMS/WAP” kanallarından ek gelirler elde edebilirler. Bu esnada reklam gelirleri de artabilir. E-ticaret vizyonlarını tematik e-ticaret çerçevesinde, içerik ile e-ticaret’in hybrid modellenmesi eksenine oturttuklarında, e-ticaret operasyonunu varolan portaller ile yürütmeleri hem kolay hem de düşük maliyetli değil mi? Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartlarda Müşteri’yi satın alma için e-alışveriş portaline beklemek, bence gerçekçi değil. Tahrik etmek için ise içerik en doğru silah.
İlk kez çok net bir şekilde görülüyor ki; doğru modellenmiş “içerik” ve “servis”, ISP’lerin mevcut pazar şartlarında en gerçekçi gelir kalemleridir. Tabii hazırlanan içeriğin Müşteri için gerçekten katma değerli olması ve servis mekaniğinin de kullanıcı dostu (” beyaz yakalı jargonuyla “keep it simple stupid…) olması koşullarında.
ISS’lerin bir kısmı bildiğimiz eski bir çocuk şarkısını mırıldanıyor….
“Orada bir pazar var uzakta.
O pazar bir pazarımızdır.
Pazardaki Müşteri’ye yeni modellerle gitmesek de,
Para kazanamasak da,
O Pazar bizim pazarımızdır.”
Yeniden, yeni modellerle, yapacakları az/çok yatırımla –dial up- Müşteri’lerinden para kazanabileceklerine inananlar ve ihtiyacı olan ISS’ler için, orada gerçekten iyi bir pazar var. Sorun pazarda ya da Müşteri’de değil!
2002 herkese ümit vaad ediyor…