Bütün dünyada kurumların, çalışan kadın-erkek sayılarını dengelemek ve yönetimde kadınları eşit temsil etmeye özen göstermeye başlamalarının nedeni, sadece sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda şirketlerin verimliliklerini, karlılıklarını artırmak için gerekli olduğunu farketmeleridir. Ülkemizde de hemen her holdingte, global şirkette, teknoloji tedarikçisinde benzer bir oluşumla bu konuya dikkat çekilmiş durumda. Şirketlerin, holdinglerin kendileri için özel çalışmalarının yanı sıra, devlet yapılanmasında, bakanlıklarda ve toplumun genelinde bir yapılanma ihtiyacı var. IDC Türkiye olarak bizim amacımız bütün bu kurumların üzerinde yerelde bir dayanışma başlatmak ve sinerji oluşturmak.
IDC Global verilerine göre; Amerika’da çalışanların %47’si, üniversite mezunlarının %57’si, sağlık sektörü çalışanlarının %75’i kadın. BT sektöründe çalışan kadınların oranı %25. Bilgisayar bilimleri mezunlarının %18’i, bilgisayar programlama mezunlarının %13’ü, patenti olanların oranı %8 ve yatırım alan girişimcilerin sadece %2’si kadın. Tüm dünyada makineleşme ile birlikte azalan kas gücü ihtiyacı nedeniyle istihdam hizmet sektörüne yönelmiş durumda ve bu da kadınların çalışma hayatına girmelerini kolaylaştırıyor. IDC’nin globalde yapmış olduğu bir araştırmaya göre mevcut durumda, çalışanların %47’si kadın ve yönetimdeki oranları sadece %21. Her çalışan için ücret ve yan olanaklar birinci öncelik. Kadın için ilerleme ve kariyer, erkek için yeteneklerin geliştirilmesi ve gelecekte de iş bulabilme ön planda. Bulut, Siber Güvenlik, Yapay Zeka, Kodlama, Müşteri Deneyimi, Blok Zincir dünya gündemindeki ana başlıklar ve kadınları bekleyen potansiyel alanlar arasında.
Türkiye Bilişim sektöründe satış, pazarlama ve ülke yönetiminde çok başarılı kadınlarımızın sayıları her geçen gün daha da artıyor. Hatta global görevlerde yer almaya başladılar. Ancak; özellikle CXO gibi komplike ve daha teknik rollerde kadınların erkeklere oranı oldukça düşük ve hatta yok denebilecek düzeyde. Oysa kadınların detaylı düşünebilme, aynı anda bir çok işi paralelde yürütebilme, hedefine odaklanma ve vazgeçmeme gibi çok özel yetenekleri varken, kültürümüze dayanan bir kadın için en ideal ve aile ilişkilerini dengede götürebileceği öğretmenlik, doktorluk gibi mesleklerle sınırlı kalmamalı. Özellikle dijital dönüşümle beraber çok özel fırsatlar ve yepyeni iş yapma biçimleri, esnek, evden çalışma olanakları ve veri bilimcisi, yapay zeka, ilkokul öğrencilerinden başlayıp, kız çoçuklarının doğru yönlendirilmesi gerekli.
Teknoloji alanındaki kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve deneyimlerimizi aktarmak için hepimize görev düşüyor.
Son yıllarda ülkemizde kadınların çalışma hayatına girmelerinin kolaylaştırılması yönünde çok sayıda çalışma ve araştırma yapılmaya başlanmıştır. Kadınların önündeki sosyo-kültürel ve ekonomik engellerin tespit edilmesi ve mevcut çalışan kadın iş gücüne yönelik iyileştirici ve geliştirici politikalar hazırlanması gerek devlet tarafında gerekse STK ve özel sektörde öncelikli konulardan biri haline gelmiştir. Ülkemizdeki en son yapılan araştırmalar Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının ve istihdamının son 10 yılda hızla artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. 2016 yılında yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2006 yılında çalışan kadın sayısı %23,6 iken 2016 yılına kadar artış göstererek %33’e ulaşmıştır. Fakat bu oranın halen OECD ortalaması olan %60’in oldukça altında olduğu da belirtilmektedir.
IDC’nin fikir önderliğini üstlendiği ve Türkiye’de ilk defa gerçekleştirdiği “Teknolojide Kadın” konulu etkinlik, 28 Kasım 2018’de, teknoloji alanında tedarikçiler, bu teknolojileri yaygın şekilde kullanan kurumlar, öğretim görevlileri, dernekler, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasından önde gelen konuşmacılar kapsamlı çalışmalarını, deneyimlerini ve konu hakkındaki görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
Etkinlikte teknoloji sektöründeki kadının istihdamı başta olmak üzere birçok konuya değinildi. Öncelikle kadınların doğası gereği çoklu görevler üzerinde daha kolay çalışabilmesi, üstün duygusal zekaya sahip olması, empati kurabilme ve hatta karışık görünen konuları basitleştirebilme yeteneğinin dijital çağda kurumlara, iş yapış şekillerine ve sonuç olarak teknoloji sektörüne nasıl katma değer yaratabileceğine değinildi. Son dönemde sıkça konuşulan ve kurumlar için kaçınılmaz bir süreç olan Dijital Dönüşüm’ün önemi üzerinde duran konuşmacılarımız, bu dönüşümle birlikte ortaya çıkacak olan yeni yeteneklerin nasıl en doğru şekilde istihdam edileceği ve kadın çalışanların nasıl desteklenip, teşvik edileceği üzerinde görüşlerini bildirdiler.
Kadın çalışanların fırsat eşitliği sağlandığında kendi potansiyelini ortaya çıkarmaları, işbirlikçi ve takım oyununa yatkın olmaları sebebiyle çok daha rahat olmaktadır. Fırsat eşitliğini sağlamak ve uygun zemin hazırlamak tek başına kadın çalışanların değil, erkeklerin de destek olduğu şartlarda gerçekleşecektir. Kısacası buradaki sorumluluk hem kadın hem de erkek tarafından paylaşmalı ve sahiplenilmelidir.
Etkinlikteki üzerinde durulan temalardan biri de kadın çalışanların meslek seçimlerinin aileden ve eğitimin ilk yıllarından gelmesi üzerine oldu. Ülkemizde eğitim kurumlarında, daha fazla kız öğrenci katılımının teşvik edileceği ve teknolojinin sevdirileceği programlar duyurulması, kız öğrencilerin mezun olduklarında hatta mezun olmadan önce de sektörde iş bulabilmelerine imkan yaratacağı da belirtildi. Eğitim tarafında kız öğrencilerin başarı yüzdeleri veya Tübitak’a sundukları projelerin dahi erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu eklendi. Bir noktada kırılma yaşanıp, bu değerleri kaybettiğimizi hatırlatılarak, geri kazanabilmek adına neler yapılabileceği de etraflıca tartışılan konulardan biri oldu. IDC Türkiye olarak Teknoloji Sektöründeki Kadın olgusunu araştırmak üzere 184 kişinin katılım gösterdiği bir çalışma gerçekleştirdik. Bu araştırmanın sonuçlarının sizler için faydalı olacağını umuyoruz.
Araştırmamıza katılanların %92.9’u yeniden meslek seçimi yaptıkları durumda yine teknoloji sektörünü seçeceklerini belirtiyor. Teknolojideki kadın çalışanların bulundukları sektör veya pozisyon gereği durumlarından şikayetçi değil aksine memnun oldukları ortaya çıkıyor. Her ne kadar sektördeki kadın iş gücü eksikliğinden bahsedilse de bu eksiklik veya zorlanmaların kadın çalışanları teknolojiden uzaklaştırmadığını ve kadınların sektörde kalmaktan memnun olduklarını görmekteyiz.
Çeşitlilik ideal bir çalışma ortamında gereken en önemli özelliklerden biridir. Farklı kültür, din, dil, ırk, cinsiyet, yaş ve eğitime sahip bireylerin aynı çatı altında eşit koşullarda çalışması anlamına gelmektedir. Kadınlara cinsiyetlerinden dolayı iş ortamlarında adaletsiz bir şekilde davranılmasının maalesef günümüzde de devam eden bir problem olduğu görülmektedir. IDC’nin globalde yapmiş olduğu araştırma sonucunda; iş ortamlarında çeşitliliğin azalması ile kadın çalışanlara uygulanan ayrımcılığın birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı araştırma cinsiyet çeşitliliğinin düşük olduğu iş ortamlarında katılımcıların %85’inin cinsiyet ayrımcılığı yaşadığını göstermektedir. IDC Türkiye’nin araştırmasına katılanların %41.3’ü gerek kendisinin gerekse çalışma arkadaşlarının işyerinde cinsiyet ayrımcılığı yaşadığına şahit olmuş durumdadır. Oldukça yüksek olan bu oran, henüz iş yerlerinde cinsiyet eşitliği bilincinin tam olarak yerleşmediğinin ve kurumlarda herhangi bir önlem alınmadığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
TÜİK’in Ağustos 2018 istatistiklerine bakıldığında 30.7 milyon kadının ancak 10.7 milyonu çalışıyor. TÜİK verilerine göre, erkeklerin istihdama katılım oranı yüzde 74.1 civarında iken kadın katılımı yüzde 35’in altında kalıyor. Bugün kurumlara baktığımızda kadın istihdamını arttırmak için doğum izni, kreş yardımı, esnek çalışma modelleri, doğum sonrası ekstra izinler veya iki eşit adaydan aynı anda başvuranlar arasında kadın olanı tercih etmek gibi teşviklerle pozitif ayrımcılık yapıldığını görmekteyiz. IDC araştırmasına katılanların %16.3’ü iş yerinde kadın çalışanların birbirine pozitif ayrımcılık uyguladığını beliritmiştir. Erkek ve kadın istihdamı arasındaki bu uçurumu kapatabilmek için her geçen gün daha farklı politkaların uygulandığını gözlemlemekteyiz. IDC’nin bir diğer araştırma sonucuna göre, katılımcıların %58.2’si kadın yöneticilerin ve/veya çalışanların kadın çalışma arkadaşlarına nötr davrandığını söylemektedir ki bu durum kurumsal hayatta olması beklenen bir davranış şeklini ifade etmektedir. Asıl düşünülmesi ve önlem alınması gereken nokta, kurumlarda kadınlara karşı uygulanan negatif ayrımcılıktır. Bu oran araştırma sonucumuza göre katılımcıların %25.5’I tarafından bir sorun olarak belirtilmiştir. Neredeyse kadın çalışanların ¼’ünün gerek maaş, gerek terfi, gerekse işe alım aşamalarında zorluk yaşadığını gösteren önemli bir göstergedir.
Endüstri 4.0 etkisiyle ve yeni nesil teknolojilerle, çalışanlardan beklenen yetenekler de değişmektedir. Araştırmamıza katılanların %40.4’ü sosyal zeka kavramının önümüzdeki dönemde aranacak en önemli yetkinlik olduğunu düşünmektedir. Empati kurabilme, başkalarını dinleyebilme ve anlayabilme gibi yeteneklerin aranıyor olması tek başına IQ’nün yeterli olmayacağını bir kere daha göstermektedir. Katılımcıların ikinci cevabı %16.4 ile tasarım ekası olmuştur. Yapay Zeka veya Analitik Çözümler gib inovasyon hızlandırıcı teknolojiler ile yaratıcılık ve tasarım gibi yeteneklerin daha fazla ön planda olması beklenen bir sonuçtur. Tüm bu yeteneklerin işe alım süreçlerini de etkilemesi hatta eğitim aşamasında ön planda tutulması, daha donanımlı bir iş gücü için atılacak önemli bir adım olacaktır. Özellikle kadın istihdamının arttırılmaya çalışıldığı teknoloji dünyasında bu yeteneklerin gerek öğrenciler gerekse çalışanlar üzerinde geliştirilmesi, sektördeki önemli bir boşluğu da dolduracaktır.
IDC Türkiye olarak hızla gelişen ve değişen teknoloji dünyasında daha fazla, daha eşit şartlarda ve daha iyi donanımlı kadın çalışanların bulunmasını arzulamaktayız. Bu konuda çalışmalarımızı ve desteklerimizi önümüzdeki dönemde de sürdürüyor olacağız.