Bizde henüz moda olmadı ama dünyada “dijital detektifler” diye bir kavram var. Bunların diğer tanımı ; “Açık Kaynaklı İstihbarat Araştırmacıları (Open Source Intelligence – OSINT)” ve yaptıkları iş, belli bir konuda, internet üzerinden açık kaynakları kullanarak çözülmemiş – gizemli olayları çözmeye uğraşıyorlar. En son örnek; Baltık Denizi’ndeki gaz boru hatlarını kimin patlattığına dair iddialar.
Kuzey Akım (North Stream), Rusya’dan Avrupa’ya doğal gaz taşıyan ikiz boru hattıdır. Baltık Denizi üzerinden geçer ve yılda 55 milyar m3 doğal gaz taşır. Ukrayna-Rusya savaşının ortasında ve Rusya’nın Avrupa’ya enerji temininde –uzantısında haberleşmenin– soru işaretleri olan günlerde bu boru hattında bir sabotaj meydana geldi.
Olay 26 eylül 2022’de her 2 boru şebekesinde birden basınç düşüşü meydana gelince farkedildi. Basınç düşüşünün bir hasardan kaynaklandığı anlaşıldı. Çevreye tonlarca metan gazı sızdı. 2 kasımda hasarla ilgili raporda birbirinden 248 m mesafedeki teknojenik (yani doğal olmayan) 2 krater arasında kalan boruların parçalandığı raporlandı.
O zamandan bu yana geçen sürede, bu sabotajı kimin yaptığı tartışmaları sürüyor. İlk olarak Avrupa’yı enerji açısından sıkıştırması beklenen Rusya’dan şüphelenildi. Arkasından tartışmalar sürerken, bazen ABD (Çünkü Kuzey Akım Boru Hattı ABD’nin işine gelmiyor), bazen İngiltere ve son olarak da, bizat ABD. istihbaratı tarafından Ukrayna yanlısı bir grup suçlandı. Ancak sabotajın gerçekleşmesinin üzerinden altı ay geçmesine rağmen gizem hala çözülmedi.
Arada bazı gazetecilerin çalışmaları ortaya çıktı. Amerikalı araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, Substack’te yaptığı bir paylaşımda saldırıların arkasında ABD’nin olduğu iddialarını yayınladı. Rusya-Ukrayna savaşı başlamadan az önce ABD Başkanı Joe Biden, Rusta Ukrayna’yı işgal ederse, Nord Stream 2 İptal Olur demişti.
ArkasındanNew York Times ve Die Zeit gazetelerinde Ukrayna yanlısı bir grubun sorumlu olduğunu iddia eden haberler izledi. Şimdiye kadar hiçbir ülke patlamaların sorumluluğunu üstlenmedi ve resmi soruşturmalar sürüyor.
Açık Kaynak İstihbaratı Araştırmacıları (OSINT)
Resmi bilgilerin yokluğunda, OSINT araştırmacıları yeni raporların iddialarını kamuya açık verilerle inceleyerek boşlukları doldurmaya çalışıyorlar. Açık kaynak istihbaratı (OSINT) araştırmacıları, Kuzey Akım patlamaları hakkında yayınlanan bilgi parçacıklarını doğrulamak veya çürütmek için kamuya açık veri kaynaklarını kullanıyor. Şubat ayının başından bu yana, çok sayıda medya raporu, 26 Eylül’de Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarına kimin saldırmış olabileceği hakkında yeni bilgiler sağladığını iddia etti.
Açık kaynak istihbaratı başta da söylediğimiz gibi, açık kaynaklardan verilerin toplanması ve analiz edilmesidir. Bu bizzat istihbarat kurumları tarafından da yapılan bir şey (özellikle kişisel verilerimizin bu kadar ortada olduğu günümüzde) ama burada bahsettiğimiz gönüllü (ya da bağımsız) açık kaynak istihbaratçıları. Bunlar bir çeşit dijital detektifler ve bilgileri biraraya getirerek, bütün resmi ortaya koyabiliyorlar.
Bir kaç örnek verelim; Bellingcat isimli İngiliz OSINT’in yürüttüğü bir çalışma Rusların Almanya’daki bir suikastini ortaya koydu. Bir başka çalışma Kuzey Kore’nin uluslararası ticaret yaptırımlarından nasıl kaçtığını gösterdi.
OSINT için kullanılan çok çeşitli araçlar vardır ; bunlar arasında, internetteki bilgileri kullanarak, ilişkileri çizelgeler ve grafiklerle gösteren yazılımlar, mail adreslerini, telefon numaralarını, IP adreslerini tespit edenler, arşiv yazılımları, DarkWeb’i tarayanlar vs bulunur.
Kuzey Akım ve OSINT
Nord Stream patlamaları ile ilgili olarak araştırmacılar bölgede “karanlık gemi” olarak tanımlanan gemiler tespit ettiler. Ancak patlamaların su altında olması, kullanılabilecek veri kaynaklarını sınırlıyor. Su altında boru hattının her santimetresini izleyen kameralar ve sensörler yok.
Ancak Die Zeit haberinde Alman müfettişlerin Polonya merkezli bir şirketten kiralanan bir yatı aradığı, yatın nereden kalktığını bildiği ve operasyona ikisi dalgıç da dahil olmak üzere altı kişinin karıştığı ve olaya karışanların sahte pasaport kullandığı bilgisi vardı.
Ayrıntılar, OSINT araştırmacılarının hangi yatın kullanılmış olabileceğini bulmaya başlaması için yeterliydi. OSINT konusuyla ilgilenen bir araştırmacı olan Oliver Alexander ve İngiliz OSINT grubu Bellingcat, bu bilgileri takip ederek potansiyel gemi olasılıklarını taramaya başladılar. Kısa süre sonra 15 metre uzunluğundaki bir yat olan “Andromeda”‘nın adı ortaya çıktı. Andromeda yat olduğu için gemi takip sistemi kullanmıyor ama Andromeda’nın yanaştığına inanılan limandan alınan web kamerası görüntüleri, Alman yayınların bildirdiği saatlerde bir teknenin hareketini gösteriyor.
Ancak, eski Danimarka istihbarat yetkilisi Kaarsbo ve diğer uzmanlar, Andromeda’nın nispeten küçük bir yat olduğuna ve boru hatlarını patlatmak için gereken miktarda patlayıcıyı taşıyamayacağına dikkat çekti. Alexander buna karşılık şöyle dedi :
“Andromeda büyük olasılıkla yapbozun bir parçası, ama herkesin sandığı gibi yapbozun daha büyük bir parçası olduğunu düşünmüyorum. Bence birçok büyük parça eksik. Hasarlı boruların sonar görüntüleri olsaydı, insanların su altında neler olduğunu anlamalarına yardımcı olurdu.”
Diğer yandan OSINT, Amerikalı gazeteci Hersh’in ABD’nin patlamaların arkasında olduğunu iddia eden hikayesini çürütmek için de kullanıldı. Alexander, Hersh’in iddia ettiği Norveç gemileri yerini göstermek için, gemi kayıtlarının tutulduğu ve patlayıcıları yerleştirecek konumda olmadığını gösteren gemi izleme verilerini kullandı.
OSINT Sınırları
Ama sonuçta OSINT araştırmacılarının sınırları olduğu da bir gerçek. Saldırıların arkasında kimin olabileceğine dair -hükümetlerden veya çevrimiçi olarak halka açık- çok az somut kanıt var. Kapalı kapılar ardında, istihbarat teşkilatları muhtemelen potansiyel suçlular hakkında daha fazla veriye ve teoriye sahip olabilirler. Nitekim, İsveç ve Danimarka’daki müfettişler ilerlemeleri hakkında yorum yapmayı reddederken, Almanya Federal Savcılığı bir yatı aradığını ve patlayıcı madde incelemesine devam ettiğini doğruladı. Alman yetkililer ayrıca Ukrayna’yı karalamak için bir “sahte bayrak” operasyonu ihtimali olabileceğini de söylediler. Ve ülkeler araştırmalarını tamamladıklarında bulgularını veya onları destekleyecek kanıtları yayınlayacaklarının garantisi yok.