Ensar Vakfı Değerler Eğitimi Merkezi (DEM) tarafından, “Türkiye’de Okullarda Din Öğretimi” konulu bir sempozyum gerçekleştirildi.
Hafta sonunda 2 gün boyunca, Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyumda, farklı illerden gelen din bilimi eğitmenleri, ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Uygulamaları’ başta olmak üzere öğretim programları, öğretmen yeterlilikleri, ders materyalleri gibi güncel konularda görüşlerini paylaştılar.
Sempozyumun, dikkati çeken oturumlarından biri; “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi ve Alevilik” üzerine olanıydı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz, sunumunda her kesimin üzerinde uzlaştığı bir Alevilikten bahsedilemediğine dikkat çekti. Tanımlar üzerinde tartışılmaması gerektiğini belirten Doç. Dr. Yılmaz, hem Alevilerin, hem de Sünnilerin inançlarını öğrenmek durumunda olduklarını ifade etti.
Doç. Dr. Yılmaz, turk-internet.com’un sorularını şu şekilde yanıtladı;
İslam tarihinde olmuş bazı siyasi olayların günümüze kadar değişik, yanlış atmosferlerden beslenerek günümüze kadar gelişmesiyle Türkiye’deki müslümanlar ‘Alevilik’, ‘Sünnilik’ diye iki farklı büyük gruba ayrılmış vaziyetteler. Ancak, meselenin bilimsel temeline indiğimizde, benzerliklerimizin farklılıklarımızdan daha fazla olduklarını görüyoruz. Ancak, mesele akademik düzeyde tartışılmadığı için sanki iki farklı dinden iki farklı halkmışız gibi ayrılık sürüp, devam ediyor.
turk-internet.com; Peki bunun çözümü nedir?
Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz; Bunun çözümü, Aleviler ve Sünnilerin, birbirlerine karşı önyargılı yaklaşımlarını bırakmalarından geçiyor. Biraraya gelerek, samimiyetle akademik insanların etrafında meselelerini konuşmaları ve din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde(DKAB) Aleviliğe ne kadar yer verilecek, mevcut DKAB dersi Alevilik ve Sünnilik açısından ne ölçüde yeterli gibi konuları tartışarak belli bir noktaya varabilirler. Şu an, devletin de benzer arayışları olduğunu biliyoruz. Bu arayışın, bir dayatmaya dönüştürülmemesi önem arz ediyor. Hiç kimse, kendi düşüncesini bir başkasına dayatmamalı, çünkü, dayatmadan ortak fikir çıkmaz.
Burada iyi niyetli olmak ve uygulanabilir noktalar bulabilmek önem arz ediyor.
Türkiye’nin gerçekleri, dinin özelliği, insanların psikolojik ve sosyal yapısı, sosyolojik gerçekler, uzlaşmayı zorunlu kılıyor. Eğer uzlaşma olmazsa, Alevilik kaşına kaşına bu toplumu ikiye bölen bir etken haline gelebilir. Bu noktada Aleviliğin, eğitime çekilmesi lazım. Sağlam kaynaklardan edinilen bilgilerin hem Alevi, hem de Sünni çocuklara öğretilmeleri lazım. Aksi taktirde istismarcıların, siyasete malzeme yapmak isteyenlerin elinde Alevilik-Sünnilik bir şekilde değerlendirilmeye devam edecektir.
turk-internet.com; Aşırı uçlar konusuna ne diyeceksiniz?
Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz; Her inancın öğretiminde aşırı uçlar çıkar. Devlet denetimindeki öğretim kurumlarının uzlaşmacı, kuşatıcı olması aranır. Bu uzlaşmacılığın içine giremeyecek kişi ya da gruplar mutlaka olacaktır. Sosyal meselelerde her kesin kabul ettiği bir formül bulabilmek neredeyse imkansızdır. Onun yerine akli selimin hakim olduğu projelerin üretilmesi gerekiyor.
Özellikle, bu gibi meselelerde herkesi memnun etmek imkansızdır. Bu, bilim çevrelerinde bile böyledir. Ama, ana omurganın kabul edeceği uzlaşma noktaları artırılabilir.
Şu andaki yasal düzenlemeler çerçevesinde, din derslerinin bir kültür dersi olarak verilmesi öngörülüyor. Dersler, ibadete alıştırıcı, yönlendirici değil, sadece tanımlayıcı bir mahiyette sunulmaktadır. Devletin şu anki yasaları, ne Aleviliğin, ne de Sünniliğin bu adla öğretilmesine müsayit değildir.
Ancak, laik devlet din özgürlüğüne bir şekilde özen göstermek durumunda. Bu sorun, nasıl Sünniler camilerde ve kuran kurslarında ilave bilgileri çocuklarına sunabiliyorlarsa, aynı şekilde Alevilere de Cem evlerinde ya da kültür merkezlerinde çocuklarına ilave bilgiler verebilmelerine olanak tanınmasıyla çözümlenebilir.
Şu anda, seçmeli din derslerinin konulması gündemde. Mevcut din derslerini bir şekilde beğenmeyen Aleviler ve Sünniler ayrı din dersi taleplerinde bulunabilirler. Bu, devlet ricalinin karar vermesi gereken bir konu. Bunun yerine, DKAB dersinde Alevilik konusu biraz daha zenginleştirilip, bir kültür dersi olma özelliğiyle devam ettirilirse, yani mezheplerüstü olma özelliği korunursa sorun, zamanla kendiliğinden halledilmiş olur.