Reality Show’lar ülkemizde Haluk Bilginer’in sunduğu “Sıcağı Sıcağına” ile başlamıştı. O günden bu yana da çeşitli kulvarlarda koşan reality show’lar hayatımıza girmeye başladı. Tüm olumsuz eleştirilere karşın, toplum açısından eğitici –özeleştiri, dışarıdan gözleme olanağı veren– olduğunu düşündüğüm bu programların hayatımıza giren en sonuncusu “İş Hayatını gözlemleme” ile ilgili.
Perşembe akşamları yayınlanan “The Apprentice”den bahsediyorum. “Çırak” ya da “işe alınan yeni kimse” olarak tercüme edilen bu isimle sunulan programda, Amerika’nın ve dünyanın en zenginlere arasına emlakçılıkla girmiş işadamı Donald Trump kendisine bir yönetici seçiyor. 250.000 $ yıllık maaş ödeyeceğini ilan ettiği yöneticiyi de 15 haftalık bir maratonla seçiyor.
CNN Türk’te yayınlanan program bir “Reality Show” yani “Gerçek Hayat Dizi”si olduğu halde olumsuz bir yorum aldığını duymadım. Aksine çoğu kişi tarafından, özellikle de iş dünyası tarafından izlenilen ve beğenilen bir program. Oysa gerek adayların birbirleriyle çekişmeleri (Son haftaların –istemeseniz bile adını öğrendiğiniz—meşhur kaynanası Semra Hanım boyutuna bile vardığını söyleyebiliriz. Belki tek farkı tadında bırakılıyor oluşu), gerek adayların karar verme süreçleri adım adım aktarılıyor.
Ben son hafta izlenen bölümle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. 6.adayın elendiği bölümde Trump ilginç bir mesaj verdi. Ben kendi hesabıma “etrafa sürekli olumsuz hareketlerle mutsuzluk yayan” aday işten atacak diye düşünürken, Trump “ben benim için kötü sözler söylemiş bile, olsa onu seviyorum” diyerek bu aday hakkında konuşmamayı seçen kişiyi işten atmayı seçti.
Trump’un verdiği ders, “başkalarının aleyhinde konuşarak, kötü bir görüntü sergilememeliyim” diye düşünen, ya da “kaliteli bir kişi, kavgacı görüntülü olmamalıdır” diye düşünenlere yönelik. Trump “iş hayatında gerekli olduğunda kavga edilebilir” ve “Kendini Korumak gereklidir” mesajlarını veriyor.
Dikkatimi çeken bir noktayı belirtmek istiyorum. Takımda birkaç kişi, iş yaparken “işin kendisini başarmak” yerine “Donald Trump’a yakışan hareket” kriteri ileriye sürdüler.
Mesela “Amerikan iş ruhunu korumak adına“ 1000 $’a 1 bardak limonata almak için insanları ikna etmeye çalışan bir aday gördük. Aday bunu “Donald Trump bunu ister” şeklinde “fırsatçılığın önde gelen girişimcilik özelliği olması” şeklinde yorumluyordu.
Ve bu hafta işten atılan aday da 3 kişi olarak girdikleri yönetim kurulu odasında “Donald Trump’a yakışan yönetici” şeklinde ne olduğunu açıklamadığı bir kavramı ileri sürüyordu. Kavramdan ne anladığını açıklamamakla birlikte, benim aldığım izlenim “Kendisini, filan ya da falan kişiden stil ya da kişilik ya da başka nedenlerle daha yukarıda –kaliteli–gördüğü” şeklindeydi. Bunun yerine bu 2 aday için “bu işi beceremedi” ya da “kötü iş yaptı” ya da “şu şu konularda başarısızdı” şeklinde bir ifade daha iyi olmaz mıydı? Bunu çevrenizde zaman zaman görüyor musunuz? İş hayatında birilerini kötülemek için yaptığı işten bahsetmek yerine “kalite” ya da “seviye” ifadeleri kullanan kişiler çevrenizde yok mu?
Yani özetle Trump’un “The Apprentice”i ilginç mesajlar veriyor. Bu konuda ABD’de neler konuşulmuş diye baktığımda internette şunları buldum.
USAToday’in çeşitli şirket başkan ve yöneticilerinin katıldığı bir online paneli var. Donald Trump’un programı 6.haftaya girerken bu panelde yer alan CEO ve yöneticilerden aldığı eleştiriler şu şekilde;
- Sam Solovey’in işten atılması uzun süre aldı. Halbuki iş sırasında bir şekerleme (uyuma) yaptı. Birlikte çalıştığı arkadaşlarından sürekli iş adabına aykırı davrandığı eleştirileri alıyordu ama yine de atılmadı. İlk bölümde 1 bardak limonatayı 1000 $’a satmak için çok aptalca bir fikir kullandı.
- Trump, kadın takımının limonata ve likör satışlarını arttırmak için “cinsellik” kullanmalarını ve Marquis Jet için düzenledikleri kampanyanın da “seks” kokmasını kabul etti. Kadınlar “giysi faktörünü” iş yaparken ön plana aldılar. Trump buna da itiraz etmedi.
- Aynı tarz başka bir iş adabına aykırı yaklaşım Kwame’nin bir basketbol yıldızı gibi imza vermesiydi. Trump buna da karşı çıkmadı.
- Adaylara verilen görevler genellikle “pazarlama”yı esas alan senaryolardı. Diğer iş ve liderlik yeteneklerini ortaya çıkarmaya yönelik görevler planlanmadı.
- Ekipleri kadınlar ve erkekler olarak ayırmak, gerçek iş dünyasını yansıtmıyor.
Bu eleştirilere karşı Donald Trump panele aldırmadığını, The Apprentice’nin ABD’de 19 milyon seyirciyi ekran başına çektiğini belirtmiş. Ama 152 kişiden oluşan paneldeki yöneticilerin % 38’i Trump’u başarısız bulmuş.
Son bir not ise ABD’de dizinin özellikle küçük ölçekli firmalardan tarafından ilgiyle izlendiği ve ders alındığına dair haberler. Örneğin Sinus Buster firmasının kurucusu Wayne Perry şunları söylemiş;
“Biliyorum tuhaf bulabilirsiniz ama ben Apprentice’i seyrederken çok şey öğrendim. Bu adamlar insanları nasıl okuyacaklarını biliyorlar. Sonuçta iş hayatında birlikte çalıştığın kişilere güvenmek zorunda olduğunu görüyorsun. Donald Trump ile dizideki yardımcıları George Ross ve Carolyn Kepcher’a bakınca bunu anladım. Onlara güveniyor ama aynı zamanda kendi duygularına da güveniyor. Hatta belki daha da çok. Karmaşık bir adam olduğu görülüyor. Ama nasıl davranması gerekitğini biliyor. Apprentice sırasında öğrendiklerim bana şirketimi yönetirken çok yardımcı olacak. Son zamanlarda kendimi sık sık “Bu durumda Donald Trump ne yapardı” derken buluyorum.