Türksat A.Ş., telekomünikasyon alanındaki pek çok hizmet grubunu bünyesinde toplayan bir şirket. Daha önce Türk Telekom’un verdiği pek çok hizmet, özelleştirilme arifesinde, o günlerde kurulan Türksat’a devredildi. Bunlar arasında, kablo TV ve kablo internet yayıncılığı, uydu işletmeciliği ve e-Devlet kapısı hizmetleri var. Ayrıca kurulması için Bakanlar Kurulu Kararı alınan Ulusal Uygulamalı Uydu ve Uzay Teknolojileri Merkezi de şirketin gündeminde olan diğer bir konu.
Türksat A.Ş. Genel Müdürü Dr. Osman Dur, bütün bu alanlardaki gelişmeler nedeniyle zaman zaman soru yağmuruna turuluyor ya da eleştirilerle karşılaşıyor. Bunlar arasında en güncel olanı, bugüne kadar gelir paylaşımlı model ile çalışırken, geçtiğimiz nisan ayında lisanslarını alan özel kablo firmalarının, altyapılarını Türksat’a iade etmeleri gerektiği şeklindeki uyarısı. Dr.Dur bu şirketlerin zamanında yaptıkları sözleşmelerin “yap-işlet ve devret” modeli olduğunu söylüyor.
Bu konu kablo TV ve kablo internet hizmeti veren 5 özel firma tarafından tepki ile karşılanıyor. Mahkemelik olması beklenen konu bugünlerde çözüm bekliyor. Bir tarafta altyapının kendileri tarafından yapıldığı gerekçesini öne süren özel kablo firmaları, öte tarafta ise bunun bir gelir payı anlaşması nedeniyle ve yap-devret-işlet modeliyle yapıldığını ve bu nedenle devletin bir varlığı olduğunu belirten Türksat var.
Dr. Dur’un sorulara muhatap olduğu diğer bir konu ise, geçtiğimiz günlerde ihale edilen Türksat 3A uydusu. Uydu siparişinin yanısıra, üretici firmaya eğitilmek üzere mühendis gönderilmesi ve Uydu ve Uzay Teknolojileri Merkezi kurulması konuşulan konular arasında. Bu konudaki farklı bakış açıları, “uydu ve uzay teknolojisinin öğrenilemeyecek kadar karmaşık olması nedeniyle, bu eğitimin boşa gideceği, devletin parasının çarçur edileceği” şeklinde.
Dr.Dur ise farklı bakış açısına sahip olanlara “kendilerinin bir teknoloji üretip üretmediklerini” sormak gerektiğini söylüyor. Türksat 3A’nın yapımının üretici firma ile işbirliği içinde gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaları tamamladıklarını söyleyen Dr.Dur, 22 mühendisin uydunun tasarım, üretim, montaj, entegrasyon ve test çalışmalarına katılmak amacıyla yurtdışına gönderileceğini ve bunun ardından bu uzman grubunun Türkiye’ye dönerek bir sonraki uydunun tasarım çalışmalarına başlayacağını belirtiyor.
Bu konularla ilgili olarak Dr. Osman Dur ile görüşmek istediğimde beni Boğaziçi Üniversitesi Kariyer Günleri’nde yapacağı bir konuşmaya davet etti. Sorularımı yöneltmeden önce kendisini bu konuşmayı yaparken izledim ve bazı notlar aldım. İşte Osman Dur Boğaziçililere bakın neler dedi;
Son birkaç yıldır bor ve petrol gibi doğal zenginliklerden konuşuluyor; oysa Türkiye’nin bunlardan daha kıymetli bir kaynağı var: o da gençlerdir. Ben, ülkemizin ancak, insana değer vermek yoluyla kalkınacağına inanıyorum.
İnsan kaynağını bir değer olarak ele almadığımız sürece ülke olarak başkalarına bağımlı kalırız. Gereken yatırımları yapmaz, belli bir birikime sahip olamazsak bağımlılıktan kurtulamayız.
108 milyon $ borçlu bir şirketi, 28 milyon $ kar ettirirken bizim düşüncemiz temelde bu oldu: Biz insanın bir değer, bir kaynak olduğuna inandık. Çünkü telekomünikasyon, uydu, uzay gibi ileri teknolojilerin egemen olduğu alanlarda atılım yapmak bir yana, ayakta kalabilmeniz için bile belli bir birikime ve yetişmiş insan gücüne ihtiyacınız var. Aksi halde küçük bir arıza olduğunda bile çaresiz kalabiliyorsunuz. Karşınızdaki firma size ne derse, kaç lira fatura keserse onu ödemek zorunda kalıyorsunuz. Ve tabi bu kesilen faturalar, çok büyük kayıplara da mal olabiliyor.
Göreve geldiğimizde ilk işimiz yurtiçi ve yurtdışındaki beyinlerle iletişime geçmek oldu. Telekomünikasyon, uydu ve uzay teknolojileri alanındaki uzmanlarımızın envanterini çıkardık.
Beyin göçünü tersine çevirmek için kolları sıvadık. Bu alanlarda belli bir birikimi olan insanlarımızı Türkiye’ye davet ettik. Bu konuda ciddi teklifler aldım. Pek çok kişi mail gönderdi. Bu girişimler üzerine yurtdışından ve yurtiçinden birçok bilim adamı şirketimize gelerek, eteğindeki taşı döktü. Bugün bu isimler arasından çok sayıda bilim adamımız, uzmanımız ve mühendisimiz şirketimiz bünyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
Bu değerli insanlarımızın Türksat’a katılmış olmasının ülkemizin geleceği için çok önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
1,5-2 yıllık bir diyalog dönemi geçti. Türkiye’de yetişmiş insanlar görmek cesaretimizi arttırdı. Son 2 yıldır yetişmiş beyinlerle temastayız. Uydu ve uzay teknolojilerine yönelik bir altyapıyı kurup, bilgiyi ürüne dönüştürebileceğimiz bir yapıya geldik artık.
Yeni uydunun ihalesinde de Türksat 3A’nın yapımının üretici firma ve Türksat teknik uzmanlarının işbirliği ile gerçekleştirilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmıştık. Türksat 3A’nın üretimi sırasında operasyonel amaçlarla yurtdışında görevlendirilecek olan 22 kişiden oluşan bir teknik uzman grubu, uydunun tasarım, üretim, montaj, entegrasyon ve test çalışmalarına katılacak ve bunun ardından Türkiye’ye dönerek bir sonraki uydumuzun tasarım çalışmalarına başlayacak.
Ben gençliğe ve düşünen ve pratik insanlara gönül vermenin, bu insanların önlerini açmanın Türkiye için tek kurtuluş yolu olduğuna inanıyorum. Bu anlamda biz gözümüzü gençliğe diktik.
Sorunlara çözümler üretecek bir yapı oluşturmak istiyoruz. Bilgiyi ürüne dönüştürecek bu yapının kapıları üniversitelere, araştırma kurumlarına, kamu kuruluşlarına ve sanayicilere açık olacak.
Bu tür gelişmelere eleştiri getirenlere herhangi bir teknoloji üretip üretmediklerini sormak gerek. Oysa şu anda Türkiye’de mevcut olan şirketler arasında bazıları komisyoncu gibi çalışıyor. Patent, makine ve işgücü olarak yabancı kaynakları kullanıyorlar. Sonuçta bir % 10 kazanmak için devletin kaynaklarını yurtdışına akıtıyorlar.
Röportajın devamını Dr.Dur; Uygulamalı Uzay Bilimleri Merkezi Bir Kuluçka Merkezi Olacak – 2 başlığı altında okuyabilirsiniz.