Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı 2026 yılı itibariyle Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında gelecek karbon vergilerine yönelik aksiyon alınması için önümüzdeki 3 yılın çok önemli olduğunu belirtti. Ayrıca Paris Anlaşması’nı onaylayarak karbon ayak izini 2053 yılı itibariyle sıfırlamayı taahhüt eden Türkiye için önümüzdeki 7 yılın da çok kritik olduğuna dikkat çekti. Dr. Emre Ilıcalı, şöyle söyledi;
“2030 yılına kadar karbon ayak izimizi %50 azaltmazsak, dünyanın yeni ekonomi anlayışında avantajlı konum yakalayamayız. Bu sadece ihracatçıların sorunu değil. Tüm sektörlerde enerji verimliliği odaklı yaklaşımlar acilen zorunlu hale gelmeli.”
Dr. Ilıcalı güneş ve rüzgar enerjisine yönelik son dönemde çıkan yeni teşviklerin de olumlu olduğunu ancak bu konuların artık zorunlu hale gelmesi gerektiğini belirtti.
Avrupa Birliği’nin 2019’da kabul ettiği, “Yeşil Mutabakat” adı verilen iklim değişikliğiyle mücadele programına göre, AB ülkeleri karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar %55 azaltmayı, 2050 yılına kadar da karbon nötr olmayı hedefliyor. Bu kapsamda getirilen Sınırda Karbon Düzenlemesi tasarısına göre, Avrupa Birliği’ne ihracat yapan belli sektörlerdeki üreticiler, 2026 yılından itibaren ürün başına belirlenen karbon emisyonu limitlerinin üzerine çıkmaları durumunda karbon vergisi ödeyecekler. İlk aşamada sınırda karbon düzenlemesine tabi olacak 5 sektör; demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik olarak belirlendi. Söz konusu bu sektörlerde, Türkiye’nin ihracattaki payı oldukça büyük. Özellikle çimento ve demir-çelik sektörlerinde, Türkiye Avrupa Birliği’nin en büyük ihracatçıları arasında yer alıyor. Bu anlamda söz konusu bu karbon limitleri ve vergilerinin bizim ihracatçılarımızı da önemli oranda etkileyeceği öngörülüyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamında, ihracatçı firmaların kendi ülkesinde karbon konusunda düzenlemeler olması durumunda, bunlar AB Karbon Vergisi’nden mahsup edilebiliyor. Bu yüzden Türkiye içinde bir Karbon Ticaret Sistemi veya Karbon Vergisi getirilmesi öngörülüyor. Zira Türkiye ihracat dünyası Yeşil Mutabakat’a uyumu sağlayacak yatırımları ve yerli karbon düzenlemelerini devreye almazsa, ihracatta yıllık milyar dolarlara varan bir vergi yükü ortaya çıkabileceği hesaplanıyor.
Konuya dikkat çeken Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum için önümüzdeki 3 yılın kritik olduğunu belirtirken, şu ifadeleri kullandı;
“2026 yılında başlayacak Sınırda Karbon Düzenlemesi’nden önce harekete geçip, gerekli yatırımları yapmamız ve karbon ayak izimizi azaltmamız gerekiyor. Ayrıca 2030 yılına kadar hızlıca harekete geçip karbon ayak izini yüzde 50 azaltmazsak, sadece vergi yükü ile karşılaşmayız, aynı zamanda dünyanın sürdürülebilirliğe dayalı yeni ekonomi anlayışında avantajlı bir konum elde edemeyiz. Rekabet gücünü kaybederiz. Bu sadece ihracatçıların değil, ekonomideki tüm aktörlerin, kamu ve yerel yönetimlerin sorumluluğunda.”
Türkiye’nin 2053 yılında karbon nötr olma hedefini ortaya koyduğunu hatırlatan Dr. Emre Ilıcalı, şöyle devam etti;
“Konuya ilişkin tartışmalar hala devam etse de bu niyetin ciddiyetle ortaya konulmuş olması önemli. Ancak şurası da bir gerçek ki gidişat her ne kadar mevzuat tarafında hızlanmış olsa da bu hedeflerin tutturulması için maalesef yeterli gözükmüyor. Çok acil olarak tüm sektörlerde sırasıyla enerji tasarrufu, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımı odaklı bir yaklaşım zorunlu hale gelmeli.”
Yenilenebilir enerjiye yeni teşvikler
Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, bu kapsamda güneş ve rüzgar enerjisine yeni teşvikler verilmesinin, Avrupa Yeşil Mutabakatı açısından çok anlamlı olduğunu da söyledi. Dr. Ilıcalı, şu açıklamaları yaptı;
“24 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Devlet Yardımları hakkındaki kararda yapılan değişikliğe göre, işletmelerin kendi tüketimleri için yapacakları lisanssız enerji yatırımlarına, en az 4. Bölge teşviki sağlanacak. Böylece hem karbon salımı azalacak hem de enerji maliyetleri düşecek. Güneş ve rüzgâr enerjisinden elektrik üretilmesine yönelik yatırımlar hâlihazırda genel teşvik sistemi çerçevesinde destekleniyor ve KDV istisnası ile Gümrük Vergisi muafiyeti desteği sağlanıyordu. Şimdi bu değişiklikle lisanssız faaliyet kapsamında ve bağlantı anlaşmasındaki sözleşme gücü ile sınırlı olmak kaydıyla güneş ve rüzgâr enerjisinden elektrik üretilmesine yönelik yatırımların faiz/kâr payı desteği hariç olmak üzere en az 4’üncü bölgedeki desteklerden yararlanmasının önü açıldı. Yatırımcılar, yatırımın bulunduğu yere bağlı olarak 5 ve 6’ncı bölge teşviklerinden de faydalanabilecek.”
Dr. Emre Ilıcalı bu tür olumlu mevzuat değişikliklerine rağmen istenen gelişmenin hala sağlanamadığını, bunun da iklim değişikliğiyle ilgili konularda sadece teşviklerin artık yeterli olmadığını belirtti. Ilıcalı, şunları ekledi;
“Maalesef küresel iklim değişikliğiyle mücadelede oldukça geç kaldık. Bu sebeple, kalıcı çözümler istiyorsak yeni yayınlanan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde olduğu gibi her sektörde enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji uygulamalarının belli seviyelerde zorunlu hale gelmesi gerekiyor.”