Covid günlerinin dikkatleri üzerine topladığı sektör; e-Ticaret oldu. Çünkü karantina günlerinde herkes alışverişini online kanallardan yapmaya başladı. O zamana kadar denemeyen insanlar da, ülke kapanma yaşarken ihtiyaçlarını e-Ticaretten sağlamaya ve alışkanlık geliştirmeye başladılar. Sonuçta, arabayla gitmek, park yeri bulmak, aldıklarınızı taşımak gibi pek çok fonksiyonun yerini, evinize ayağınıza kadar getirilen mallar aldı. Bu durum e-Ticarete girmeyen esnaf ve KOBİ’nin dikkatini çekti ve esnaf ve KOBİ firmalarımız e-Ticaret’e bir kurtarıcı olarak bakmaya başladılar. Herkes acilen e-Ticaret yapmak için harekete geçti. Aşağıda e-Ticaretin yıldan yıla nasıl arttığını görebilirsiniz.
e-Ticaret yapmak demek; önce “yazılım” ve “güvenlik” demek. Yanısıra “ödeme hizmetleri”, “kurye hizmetlerine erişim” demek. Bunlar “tekil” firmalar için zor işler. Bu nedenle internetin AVM’si olarak yorumlayabileceğimiz “e-pazaryerlerine” başvuru yapıyorlar. Bunlar üzerinden satış yapmaya uğraşıyorlar.
İşte yarın Adalet komisyonunda görüşülmeye başlanacağını öğrendiğimiz e-Ticaret kanun eklemeleri de tam bu pazaryerlerini (platformları) düzenlemeye yönelik. e-Ticaret Kanunumuz ilk olarak 2014 yılında yayınlandı (ELEKTRONİK TİCARETİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN). Şimdi yeni teklif ile bu kanun üzerinde bazı düzenlemeler getiriliyor.
Ortaya bir kanun konulması, sektör tarafından olumlu karşılanıyor. Bu yeni kanun teklifinin bazı detaylarına yakından bakalım; (Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi)
Maalesef Rekabet Kurumu, e-Ticaret sektörüne yönelik çalışmalarını zamanında yapmamış gözüküyor. Çünkü pazarın dengesi bir firmadan yana ağır basıyor. Pazarda % 50’nin üzerinde bir pay, % 86,5’u Çinli Alibaba.com’a ait olan Trendyol’a ait. Üstelik TrendYol’un tekstil online pazarının neredeyse %80-85’ini kapsıyor.
Bu kadar büyük pazar payı tabii ki bazı sorunlara yol açıyor. Dev haline gelen firmanın gücü, diğer firmaları ezip geçiyor. Pazardan çıkmalar bile başlıyor. Bu hafta gördüğümüz Gittigidiyor.com gibi. Ya da tüccarlar üzerinde baskı kurmak kolaylaşıyor.
Avrupa Birliği’nde “Gate Keeper (Kapıyı tutan)” bu kadar büyük hacim yaratan firmaları dengelemeye yönelik düzenlemeler yapılıyor. Türkiye’de bu düzenlemeler için geç bile kalınılmış durumda. Adil bir rekabet ortamı, Kobiler arası rekabet yanısıra bir firmanın her işi yapmasının (kurye, ödeme sistemleri vs) yarattığı tekelleşme, ezici duruma gelmenin engellenmesi, pazarın dengesi ve tüketicilerin yararı açısından önemli.
Türkiye’de şu anda % 50+ pazar payına sahip olması ile “Gate Keeper” durumunda olan Trendyol için geçen yıl, Rekabet Kurumu’ndan tam da ilgili yetkiliyi transfer etmesi ve ayrıca hükümete ve TOBB’a yakın yöneticileri ataması konusunu gündeme getirmiştik[1]. Hatta daha sonra Rekabet Kurumu yetkililerinin ayrıldıktan sonra en az 3 sene ilgili sektöre geçemeyeceğine dair bir kanun da yayınlandı[2].
Kendisine en yakın rakibinin yaklaşık 3 katı gibi bir büyüklüğe sahip olan bu firma hakkında bize de ulaşan “Tüccar şikayetleri” mevcut. Tüccarlar bu şikayetleri Rekabet Kurumu’nun gerektiği gibi dikkate almadığı iddiasındalar[1].
Şimdi Ticaret Bakanlığı anlaşılan, bir firmanın pazarın % 50’leri düzeyine ulaşmasından kaynaklanan durumu düzeltmeye uğraşıyor. Yeni teklifte buna dair bazı düzenlemeler görüyoruz. Örneğin şu madde;
“Bir takvim yılındaki net işlem hacmi 10 milyar, 30 milyar ve 60 milyar Türk lirasının üzerinde olan elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılar için bazı yükümlülükler getiriliyor.”
Bu madde aslında tek firmanın ya da belli büyüklükteki firmaların büyümesini dengeli hale getirmek anlamına geliyor. Küçük şirketlere büyüme şansı veriyor. Bunu olumlu kaydediyoruz. En azından pazarda denge sağlanması için. Çünkü, pazaryerleri her ne kadar firmalara hizmetlerin sunulmasında kolaylık getiriyor olsa da, bir yandan bu platformlar ticaret üzerinde baskı yaratıyorlar. Örneğin bize ulaşan şikayetler, bu platformun üzerindeki firmaların dükkanlarının sudan nedenlerle kapatıldığı ya da kendilerinden komisyon dışında paralar istendiği, reklam yapmaları için zorlandıkları, yıl sonu elde edecekleri “rebate” büyüdüğünde satış yapmalarının zorlaştırıldığı, bu yolla da büyümelerinin engellendiği şeklinde (Bunu ayrıca yayınlayacağız).
Bu küçük esnaf, Rekabet Kurumu’na çok sayıda şikayet yaptığı halde, soruşturma açılmadığını iddia ediyor. Dolayısıyla pazarda gitgide büyüyen “tekel” durumunun engellenmesi ve bazı konuların yeniden düzenlenmesi önemli.
İlaveten bu pazaryerlerinin iç pazara yaptığı satışlarda acaba yabancı tüccar / yerli tüccar oranı nedir? Buna bakmak lazım. Çünkü sınırlar ötesi durum nedeniyle, bu platformlar aynı zamanda ithalat/ihracat konusuna da farklı bir boyut sağlıyorlar.
Yabancı sermayenin Türkiye’de iş yapmasına karşı değiliz. Ama şunu merak ediyoruz. Biz Dünyaya ihracatımızı nasıl arttırırız diye bakarken, örneğin Trendyol’un Alibaba.com tarafından hisselerinin çoğunun satın alınması, Çinli firmaların Türk pazarına girişi için mi yapıldı? Kale içeriden mi fethedildi? Mesela bu firmanın üzerindeki yerli KOBİ sayısı ile Çinli firma sayısı arasındaki oranı nedir ? (kendilerine geçen yıl sorduk ama cevap vermekten kaçındılar). Ya da geçenlerde Dubai ya da Berlin’e şubeler açılır ve “Türkiye’nin gururu” diye sunulurken, acaba Çin’in girmesinde zorluk çekilen yere Türk görünümü ile mi giriliyor?
Şimdi bunlara bakınca, acaba e-Ticaret pazarımız tam oluşmuşken, elimizden kaptırdık mı diye düşünüyoruz. Ya da e-Ticaret yapan esnafımız sahipsiz mi? Satıcı ile platform arasındaki davranış kodu ve algoritmaların şeffaf olması, manuel müdahale edilememesi çok önemli[3].
Reklam konusunda, TVlara reklam vermeye çalışan diğer sektör firmalarının şikayetlerini duyuyoruz. TV reklamlarında bant kapatıldığı, reklam verecek olanak bulunamadığı şeklinde. Ezici reklam üstünlüğü kullanımı, pazar payını büyütmek için “para yakma” tabir edilen harcamalar söz konusu. Dolayısıyla kanunda buna dair de madde olması önemli.
Güçlü küresel yapıları ve sermayeleri ile dünya da bir çok pazarda hakimiyet sağlayan Alibaba, Amazon gibi uluslararası şirketler, bulundukları ülkelerin milli çıkarlarından önce kendi çıkarlarının peşinde. Bunlar kendi devletleri tarafından da rekabet soruşturmalarına tabii tutuluyorlar. Ülke ekonomilerinden daha büyük hale gelen bu küresel oyuncular –parasal güçleri sayesinde– genelde gittikleri pazarları bozucu, perakende sektörünü yıpratan, tedarikçileri ezen davranışlar sergileyebiliyorlar. Rakipleriyle de kabul edilebilir rekabet şartları çerçevesinde yarışmıyorlar. Bulundukları pazara yabancı menşeli ürünleri yığıyorlar. Bir anlamda e-ithalatı teşvik ediyorlar.
Yani TBMM’ye inen e-Ticaret kanunu çok çok önemli. Yarın bu kanunla ilgili çalışmalarını izliyor olacağız. Bu konuda başka yazacaklarımız da var.
[1] Trendyol (Alibaba), Rekabet Kurumu’ndan yönetici mi transfer ediyor?
[2]Bizim Etik Değerlerimiz Nereye Gitti?
[3] Rekabet Kurumu, TrendYol’a Listeleme Algoritmasına Müdahele Ettiği için Soruşturma Açtı