Türkiye’de enflasyonun kronik hale gelmesinde en büyük pay, bütçe açığını finanse etmek için iç borçlanma enstrümanlarına başvurulması ile başladığı bilinmektedir. Enflasyon son 10 yılda, siyasi partilerin düşürmeye söz vererek iktidara gelmek istedikleri iç politika malzemesi haline geldi. Enflasyon toplumsal bir sorun, Türkiye’nin hedeflerine ulaşabilmesi için kontrol altına alması gereken bir gösterge.
MAYIS AYI ENFLASYON RAKAMLARI
2003 yılı Mayıs ayında Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TEFE), bir önceki aya göre binde 6 gerilerken, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) yüzde 1.6 arttı. Önemli bir gösterge “çekirdek enflasyon” olarak tabir edilen imalat sanayindeki fiyat artışı binde 3 artış gerçekleşti.
TEFE’de ağırlığı en fazla olan maddelerin bir önceki aya göre fiyat değişimlerine bakıldığında, ham petrolün yüzde 15.5, demir kütüklerin yüzde 10.5 ve yuvarlak demirlerin yüzde 8 gerilediği dikkat çekiyor. Bunun dışında nescafe yüzde 6.9, motorin yüzde 4.3 ve fındığın yüzde 2.4 gerilediği görülüyor.
TÜFE’de bir önceki aya göre fiyat değişimlerine bakıldığında, en fazla artışın yüzde 24.3 ile domatesin olduğu, bunu yüzde 14.2 ile t-shirt, yüzde 13.3 ile tavuk eti ve yüzde 11.4 ile doğalgazın izlediği dikkat çekiyor. TÜFE’de en fazla düşüş gösteren yüzde 62 ile sivri biber, yüzde 33.5 ile yeşil fasulye olurken, benzin fiyatlarının yüzde 2.5 oranında gerilediği de dikkat çekiyor.
ENFLASYON VE FAİZ ORANLARI
Merkez Bankası, Mayıs ayı enflasyon rakamlarına ve geleceğe yönelik beklentileri değerlendirerek gecelik faiz oranlarını yüzde 48’den yüzde 38’e, üç puan düşürdü. Bu durumun iç talebi körükleyeceği ve enflasyon üzerinde baskı yaratacağı bekleniyor. Merkez Bankası yaptığı açıklamada bu konuya ilişkin, “Merkez Bankası faiz politikasını belirlerken enflasyon eğilimindeki kırılmanın kalıcı olup olmadığını saptamaya özen göstermektedir” görüşüne yer veriyor.
Merkez Bankası’nın kısa dönem faizlerinde gerçekleştirdiği değişiklik, enflasyon oranlarında yaşanan düşüşün devam edeceğini gösteriyor. Bu görüşe yaz aylarındaki düşük fiyat artışları olacağı beklentisi ve dolar kurundaki gerileme de destek oluyor.
Türkiye ekonomisi, taahhüt edilen yapısal reformları gerçekleştirdiği ve ek kaynak imkanlarını doğru kullandığı sürece iyi yolda olduğunu gösteriyor. Merkez Bankası’nın doğru tavrı, mali piyasalarda siyasetçilerden kaynaklanan güvensizlik ortamını kırdığı da görülüyor.
MERKEZ BANKASI’NDAN UYARILAR
Merkez Bankası’nın kısa dönem faiz oranlarını üç puan düşürdüğünü açıkladığı duyurusunda önemli uyarılara yer veriliyor. Bu uyarıların, geçtiğimiz günlerde siyasetçi ve işadamlarının çeşitli platformlarda Merkez Bankası’nı, “faizleri düşürün” uyarılarına karşı cevap olacak nitelikte hazırlandığı dikkat çekiyor:
- Merkez Bankası’nın kendi kısa vadeli faiz oranı hakkında aldığı kararların amacı hiçbir zaman enflasyon dışındaki değişkenleri etkilemeye yönelik değildir.
- Merkez Bankası’nın kısa vadeli faiz oranlarını düşürmesinin amacı döviz kurunun ulaştığı düzeye müdahale değildir. Amaçlanan sadece ve sadece enflasyon ile mücadelede gelinen noktada enflasyon hedefi ile uyumlu faiz oranı düzeyine yaklaşmak ve “genel gidişatın” olumlu yönde olduğu hakkında kamuoyuna sinyal vermektir.
- Merkez Bankası , kamu borç yönetimi politikaları ile uyumlu olarak, döviz ve Türk lirası likiditesindeki gelişmeler çerçevesinde etkin sterilizasyon politikasını orta ve uzun vade de sürdürecektir.
- Reel faizleri düşürmenin yolunun nominal faizleri suni biçimde düşürmekten geçmediğinin artık toplumun çoğunluğu tarafından net bir şekilde anlaşıldığını düşünüyoruz. Bu tür bir davranış, sadece, büyük özverilerle kurulan dengelerin bozulmasına neden olacak, reel faizlerin düşmesini sağlamayacaktır.
- Doğru tedavi ancak doğru teşhis ile mümkündür. Bu çerçevede, reel faizleri düşürmenin yolu mali disiplinin kalıcı biçimde sağlanmasından ve enflasyonun düşürülmesinden geçmektedir.”