Demokrasi nedir? Ortaya çıkan sorunlarda kararı bir merkezin ya da bir kişinin vermesi mi? Yoksa toplumun kendi haklarını koruması mı? Bu soru bugün demokrasileri ile övünen pek çok ülkenin, orta çağlardan beri gelen yıllar içinde cevapladığı bir konu oldu. Haklarını farkında olan ve koruyan ülkeler, kendi yaşam tarzlarına da karar verdiler.
Şimdilerde digital vatandaşlar kendi hakları için savaşıyorlar. Savaştıkları memleket ise online. Mesela 2 milyara yaklaşan üye sayısı ile Facebook. Bu site üzerinde milyonlarca insan, her gün milyonlarca mesaj paylaşıyor. Mesajlar birileri için olumlu görülürken, diğer başka birileri için olmayabiliyor.
O zaman tartışma; “kim karar verecek?” haline dönüşüyor. Mesela “çıplak resim” konusunda ya da “nefret söylemi konusunda”. Biz Türkiye’de kendi gündemimizle o kadar meşgulüz ki, neler tartışıldığını takip edemiyoruz. Ama son bir kaç aydır, Facebook’un çıplaklık sansürü, özellikle Avrupa’lılar tarafından tepki ile karşılanıyor ve “Facebook nasıl olur da, kimin ne göreceğine karar verir?” tartışmalarına neden oluyor. Facebook’un bir derdi de “Nefret Söylemi” konusu. Bu konularda neler oluyor, kısaca bakalım..
Sanat Eserinde Çıplaklık Sansürlenmeli mi?
“Mark Zuckerberg dünyanın en güçlü yayın editörü olarak ifade özgürlüğünü engelliyor mu?” yorumlarına neden olan olaylardan birisi Milano’lu sanat uzmanı Hamilton Moura Filho tarafından Facebook üzerinde yayınlanan İtalyan ressam Caravaggio’ya ait Amor Vincit Omnia (Aşk Herşeyi Yener) isimli tablonun resmi [1] ve Filho’nun hesabı “site kurallarını ihlal (Community Standards)” nedeniyle bloklanması oldu. Facebook daha sonra geri adım attı ve hesap blokajını kaldırıldı ama bir kaç olayla birlikte başlayan tartışmalar yeniden alevlendi.
Sanat meraklıları, bloklama olayına “tarih ve kültüre karşı saygısızlık” olarak yaklaştılar.
“Facebook sayfam sanat ve kültür birikimlerinin paylaşıldığı bir yerdir ve sanat aldırmazlığa karşı bir ilaçtır”
diyen Filho, Facebook’un kendisinden özür dilediğini belirtirken, olayda kendisini mesajları ile destekleyen sanat tarihçi ve müze direktörlerine teşekkür etti.
Milano’lu sanat uzmanı Filho’nun eklediği ve Facebook tarafından bloklanan sanat eseri, 1602 yılında yapılmış ve bir masaya doğru eğilirken, gülümseyen erkek çocuğu şeklindeki bir aşk meleğini gösteriyor [1]. Resim uzmanlar tarafından “çıplak bir çocuk vücudunu çok gerçekçi olarak betimlemiş” olarak tanımlanıyor.
Aynı tür problem bir süre önce Vietnam savaşına ait ünlü Pulitzer ödüllü ve savaşın korkunçluğunu anlatan fotoğrafın başına gelmişti. Norveçli bir gazetecinin Facebook üzerinde yayınladığı Napalm bombası ile yandığı için çıplak koşan 9 yaşındaki kız çocuğu Phan Thi Kim Phuc’un resmi yine çıplaklık nedeniyle otomatik kaldırılmıştı[2]. Norveçli yazarın konuyu dile getirmesi üzerine olay büyümüş, binlerce insanın tepki mesajlarına neden olduktan sonra haber haline gelmiş ve Facebook resmi yeniden yayına alırken, bir de açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Açıklamada şöyle denilmişti;
“Çıplak bir çocuk resmi normal olarak site kurallarımızı ihlal etmiş olarak kabul ediliyor. Hatta bazı ülkelerde çocuk pornografisi olarak bile görülebiliyor. Bu olayda, tarih içinde belli bir anın kayıt altına alınmış olmasının global önemini anlıyoruz”
Nefret Söylemini Engelle Talepleri
Diğer yandan, Facebook nefret söylemi ile de başı dertte. Son olarak Georg Zanger isimli Avusturya’lı bir avukat, ülkenin Özgürlük Partisi (FPÖ) başkanı Heinz-Christian Strache’e karşı dava açtı ve Facebook sayfasının da kapatılmasını talep etti.
Zanger FPÖ başkanı ile birlikte çok sayıda insanın ilgili sayfada çok sayıda nefret söylemi içerikleri paylaştıklarını belirterek, bunun Avusturya’da yaşayan azınlıklar ve göçmenler açısından tehlikeli olduğuna işaret ediyor. Viyana Savcılığının konuyu incelediği kaydediliyor.
Zanger, genç bir Suriye’li sığınmacının Viyana’da kendisini tramwayın altına atarak kendisini öldürmeye teşebbüs etmesini anlattığı gazete yazısında, bu sayfanın derhal kapatılmasını çünkü azınlıklar ve göçmenler için tehdit yarattığını kaydediyor.
Diğer yandan İtalya’da da bir İngilizce öğretmeninin Facebook sayfasında göçmenlerin ve özellikle çocuklarının ölmesi gerektiğine dair mesajları soruşturmaya neden oldu. Venediğin merkezindeki Marco Polo lisesinde öğretmen olan, sayfasında da Mussolini için hayranlık mesajları bulunan 59 yaşındaki kadın mesajlarında, göçmenlerin ülkesini işgal ettiğini belirtirken “Yine kurtarıldılar.. Bunları ölmeleri için kendi hallerine bırakamaz mıyız?” ya da “Umarım hepsi birden boğulur.. hiçbirisi kurtulamaz”.. gibi mesajlar yazmıştı.
Müslüman göçmen çocukların yarının suçluları olacağı gibi yorumlar da yer alan sayfa Facebook tarafından “nefret söylemi” ve “site kurallarını ihlal” çerçevesinde kapatıldı. Ama İtalyan medyası sayfanın görüntülerini çoktan paylamıştı bile. İtalyan politikacı Giulio Marcon konuyu sahiplendi ve İtalyan eğitim bakanlığından soruşturma ve gerekirse öğretmen için disiplin cezası istedi.
İfade Özgürlüğü mü? Sansür mü? Ya da Bazen Facebook Sezardan Çok Sezarcı mı Davranıyor?
2 milyar kişiye yaklaşan üye sayısı ile Facebook’un işi kolay değil. Farklı kültür ve düşüncedeki insanları bir platformda birleştirdiği gibi, bu kişilerin yaşadığı ülkelerin de kurallarına uyum göstermeye çalışıyor.
Bu nedenle de “sansürcü” ya da “Sezardan daha Sezarcı” eleştirilerine maruz kalıyor. Çıplak resim engellemesi ile ilgili 2 olayda, binlerce insanın protesto mesajları gönderdiği bildiriliyor.
Nefret söylemi konusunda ise, Venedikli öğretmen ya da Avusturyalı parti başkanı ender örnek değil. Nefret söylemi içeren, göçmenler için küfür eden ve hatta örneğimizde olduğu gibi ölüm dileyen çok sayıda örnek var.
Peki Facebook ne yapacak?
Sosyal medya şirketleri ve Facebook kendilerini “içerik yaratmıyoruz ve yönetmiyoruz, medya şirketi değiliz” diye adlandırıyor olsalar da, öyle gözükmüyor. İnsanların neyi okuyacağına ya da göreceğine karar vermek –algoritma ile yapılıyor bile olsa– bir editörlük kavramı. Zaten Kolombiya Üniversitesi Tow Digital Gazetecilik Merkezi Direktörü Emily Bell de buna işaret ediyor[4].
Facebook ya da Google işini algoritmalarla götürüyor olsa da, Bell’in dediği gibi “Algoritmanın her çalışışında, bir editöriyel karar verilmiş oluyor”
Bunun en son örneğini “Yükselen Konular (Topic Trending)” konusunda gördük[5]. Facebook 2014’de yayına aldığı [6] bölümü mayıs ayında Amerikan politikasını etkilediği iddiaları üzerine gözden geçirip, değiştirmek zorunda kaldı. Kısaca hatırlayalım; mayıs ayında yükselen konularda muhafazakar konuların aşağı alınıp, yerine yeni konular yaratıldığı iddia edilmişti.
Ama gördüğünüz gibi, fiziksel ortamlardaki gibi online ortamlarda da, haklarının farkında olmak, talepte bulunmak işe yarıyor. Facebook ya da diğer ortamlar üyelerinin ya da sanal vatandaşlarının taleplerine göre yönetimlerini değiştirmek zorunda kalıyorlar.
[1] Amor Vincit_Omnia (Caravaggio)
[2] Facebook Restores Iconic Vietnam War Photo It Censored for Nudity>/a>
[3] Call for FPÖ chief’s Facebook page to be shut
[5] Facebook ‘Yükselen Konular (Trending Topic)’ Bölümünde Artık İnsan Çalıştırmıyor
[6] Bu arada komiktir, büyük gazeteler dahil pek çok yerde 5 numarada yer alan haber sanki Facebook TT servisini yeni kuruyor gibi verilmiş. Oysa 2014’de kuruldu ve haberin yayınlandığı ağustosta değişiklik geçirdi. Muhtemelen bir yerde tercüme hatası ile yayınlandı ve cut/paste yapanlarla hata devam etti. Bu da Türk basınının trajikomikliği.