turk-internet.com : Operasyonel Yönetimde Finansal Farkındalık kitabınız neyi anlatıyor?
Oguz C.Gel : İsterseniz bu soruya yanıt vermeden önce bu kitabın “Neyi anlatmadığı”nı konuşalım. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, bu bir “Finansman” veya “Finans yönetimi” kitabı değil. Önce bir düşünelim: Finans denince hem Dünyada, hem de ülkemizde akla ne gelir? Nakit yönetimi, vergilendirme, likidite, bilanço, para piyasaları, risk sermayesi, işletme sermayesi finansmanı… Biraz daha “Halk dili”ne yaklaşırsak kredi, teşvik, repo, faiz, çek, senet… Halbuki bu kitapta bunlardan hiç, ama hiç söz etmiyoruz.
Devam edelim; “Finans” deyince kimsenin aklına “Operasyonel kâr” gelmez. “Hangi iş, hangi ürün, hangi müşteri ne kadar kâr bırakır?” sorusunu yöneltmek kimsenin aklına gelmez.
İşin ilginç yönü, bilim adamları ve düşünürler arasında Sayın Ege Cansen dışında bu konudan bahseden pek kimse de yok. Sayın Cansen gerek köşesinde ve gerekse konuşmalarında sürekli bu sorunu vurguluyor ama, kim dinliyor acaba?
İşte bu kitap sadece “Operasyonel Kâr” konusunu ele alıyor. Bu nedenle de “Finans kitabı” olarak adlandırılamaz ve adlandırılmamalı. Kaldı ki, ben geleneksel finans konularından hiç anlamam. İş deneyimimde ve formal eğitimimde finans ile ilgili hiç bir konu yok. Dolayısıyla o konuda da bir iddiam olamaz
turk-internet.com : Bu kitapta ne tür kavramları anlatıyorsunuz?
Oğuz C.Gel : Kitap, gidilecek yol hakkında temel fikirler veriyor sadece. Ama bu yola çıkmaya karar vermiş şirketlerin yapacağı çok iş var. Eğitimlerden tutun da tüm finansal yönetim sistemini değiştirmelerine veya sıfırdan kurmalarına kadar yapılacak işler çok.
Düşünsenize; yeni iş ortamında, sadece müşteri ile doğrudan temas halinde bulunan satış ve destek gibi departmanlar değil, geçmişte “Pasif servis” olarak adlandırılmış olan Finans, İnsan Kaynakları, Pazarlama, Muhasebe gibi birimler de verimli ve kârlı çalışmak zorunda kalacak. Artık tüm departmanlar birer “Bağımsız, profesyonel hizmet şirketi” gibi görev yapacak. İşte bu ortamda departmanlar, varlıklarını ancak ve ancak, finansal sorumluluk taşıdıkları ve rekabetçi maliyetlerle çalıştıkları sürece koruyabilecekler şirket içi veya şirket dışı müşterilerine “Kaliteli hizmeti makul fiyatlarla” verdikleri sürece masraflarını haklı çıkarabilecekler
ve yöneticiler de, “Muhasebe hizmetini kız arkadaşımın çalıştığı, yan odadaki departmandan mı, yoksa outsourcing (Dış kaynak kullanımı) modeli ile dışarıdan mı almalıyım?” sorusunun yanıtını gerçek rakamlara bakarak verebilecekler.
Bu değişime ayak uydurmanın tek yolu ise, şirketlerin tepe yönetiminden en alt düzeydeki çalışanına kadar “Operasyonel Yönetimde Finansal Farkındalık” kültürünü yerleştirmek. Bu kültür aslında uluslararası köklü kurumlarda uzun yıllardır benimsendi. Ancak değişen koşullar ve gittikçe ciddileşen rekabet, burada anlatılan finansal yönetim pratiklerinin, yeni ortama uymak zorunda olan diğer işletmelerde de kullanılmasını zorunlu kıldı.
Finansman veya denetleme (Audit) konusunda bir gün dahi çalışmadığım, ancak, bu kavramı kurumsal ortamlarda uzun yıllar boyunca yaptığım “Finansal sorumluluk taşıyan operasyonel departman müdürlüğü” görevim sırasında öğrendiğim için “Finans yönetimi” değil, “Finansal yönetim” üzerine yoğunlaşan
Nakit yönetimi, vergilendirme, likidite, bilanço, para piyasaları, risk sermayesi, işletme sermayesi finansmanı gibi, operasyonel yöneticileri hiç ilgilendirmemesi gereken finans uzmanlığı konularına değinmeyen “Finans bölümleri dışında çalışan kişilere finans öğretme” amacını taşımayan bir kitap oluşturmaya çalıştım. Amacım, ERP, CRM, TQM gibi birçok “Moda” projeye girişmeden önce asıl yapılması gereken işlere odaklanmayı, dolayısıyla tüm iş birimlerinin başarı ve verimliliğini finansal rakamlara dayandırarak ölçmeyi düstur edinen şirketler için ayrıntılı bir rehber oluşturmak idi. Bu amaçla, iş hayatında verilen yanlış kararlardan başladım, finansal yönetimin tüm aşamalarına değindim ve yeni çalışma düzeninin mevcut finansal sistemle (Muhasebe, vb) nasıl entegre edileceğini de anlatmaya çalıştım.
turk-internet.com : Operasyonel Yönetimde Finansal Farkındalık başlıklı bir kitap yazmaya neden ihtiyaç duydunuz?
Oğuz C.Gel : Nedeni gayet basit. Türkiye’de yakın zamana kadar mevcut olduğu söylenen ama aslında pek de bulunmayan bir şey vardı: Rekabet!.. Bir de bol miktarda bulunan bir şey vardı: Dünya piyasalarının çok üzerinde faiz (Dolar veya Euro bazında bile!). Bu durumda, koşullar sizi zorlamıyorsa, yani; “Kısıtlı arz – sonsuza yakın talep” ortamında mal satıyorsanız ticari (Operasyonel) kârınızdan ziyade, nakit akışınızı finansal yatırım araçlarında değerlendirerek yaşamınızı devam ettiriyorsanız, siz de bu konulara pek kafanızı takmazsınız. Ön ödemeler, tahsil ettiğiniz KDV ve benzeri vergiler de dahil olmak üzere, şirketin kasasına giren her kuruşu “Kâr”, çıkan her kuruşu ise “Zarar” zannedersiniz. Bütün odak noktanız “Ödemeler” ve “Tahsilatlar” üzerine yoğunlaşır ve sonunda da bugüne geliriz.
Tabii, aslında her şey birbiriyle bağlantılı. Yıllardan beri bu koşullar davranış türünü, davranış türü ise koşulları doğurdu ve bu bir döngü şeklinde devam etti.
Ancak, artık kârlı iş yapmayana para yok bu ülkede. Gerçek liberal düzene geçiyoruz ve geçmek zorundayız. Çok yakın dönemde “Ben kâr etmiyorum ama pazar lideriyim”, “Sermayeyi batırdım ama istihdam yaratıyorum”, “Kar etmiyorum ama sosyal sorumluluğum var” safsatalarına yer kalmayacak Türkiye’de. Koşulları 2-3 yıl öncesine döndürmek isteyen çok kişi var ama, bu artık mümkün değil. Ürün ve hizmetlerin yanı sıra, sermayenin de serbestçe dolaşabilmesi, uluslararası anlaşmalar, yurt dışından gelen paranın kuruşu kuruşuna hesabının sorulması, enflasyonun durdurulmak zorunda olması… Başka örneğe gerek var mı? İşte bu düzende operasyonel kar etmeyen yaşayamayacak. Bu kadar basit.
Ayrıca bir de işin teknolojik yönü var: Finansal yönetim sistemini çok iyi kurmuş olan bir şirketi düşünelim. Böyle bir ortamda kullanılacak ERP yazılımı, kayıtların tutulması ve sonuçların raporlanması gibi açılardan son derece yararlıdır. Ancak, bu yazılımı kurmadan önce yapılacak çok iş vardır. Şirkette çalışanınızı finansal sorumluluk taşıdığı hedefleri gerçekleştirip gerçekleştirmemesiyle değil, “Etek yerine pantalon giydi” veya “Müdürün lafını dinledi – dinlemedi” şeklinde değerlendirdiğiniz sürece hangi ERP yazılımını kurduğunuzun ne önemi var?
Aslında bu sadece ERP için değil, CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi), TQM (Toplam Kalite Yönetimi), Çalışanların Performans Yönetimi gibi birçok moda proje için geçerli. Dolayısıyla, “ERP yazılımının kurulmasından sonra finansal yönetim ile ilgili her türlü sorunun çözüleceği” yönündeki yanıltıcı beklentilere sahip olan insanların düşünce tarzını tekrar sorgulamaları da gerekir bence (Her ne kadar, biraz geç kalmış olsalar da…)
turk-internet.com : Kitaba gösterilen ilgi nasıl? Bu konuda bir seminer ya da toplanti düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Oğuz C. Gel : İnsanların günlük yaşamından kesitler anlatan, okuyucuların bir anlamda “Kendilerini buldukları” popüler edebi eserler kadar ilgi görmesi, takdir edersiniz ki, mümkün değil. Bu kitapta iş dünyasındaki başarıları anlatan parlak, cilalı cümleler de yok. Kitap tamamıyla bugüne kadar yapılanlar ve bugünden sonra yapılması gerekenleri anlatan bir rehber niteliğinde.
Dolayısıyla, okuyan insana birtakım işler ve sorumluluklar da yüklüyor. Bu nedenle çok fazla popüler olmasını beklemiyorum. Buna rağmen yayınevi satışların çok iyi gittiğini ifade ediyor. Sistem Yayıncılık’ın “Şirket Kültürü” dizisi’nden çıktığı ve kitapçılarda Philip Kotler, Robert Kaplan ve Arman Kırım gibi yazarların eserlerinin hemen yanında yer aldığı için meraklılar alıp okuyor olabilir. Tabii dediğim gibi, alıp okumaktan daha önemlisi, burada yazılanları şirkette fiilen uygulayabilmek.
Bu konuda 3 günlük bir seminer programım zaten var. Bu konuyu bir danışmanlık hizmeti olarak da sunuyorum. Ayrıca bunu üniversitede kendi verdiğim derslerde de kısaca geçiyorum. Toplantı düzenlemeye gerek olduğunu sanmıyorum, çünkü iş dünyasından yöneticileri bir araya getiren tipik bir toplantıda duyulmak istenen ve beklenen şeyleri söylemeyeceğim kesin.
turk-internet.com : Bildiğimiz kadarı ile sizin diğer uzmanlık alanınız CRM. Bu konuda da bir kitap yazdınız. O kitap nasıl ilgi gördü?
Oğuz C.Gel : Buna “Uzmanlık” demek ne derece doğrudur bilemiyorum. Herkesin her konuda uzman kesildiği bu ortamda ben “Bu iş benden sorulur” şeklinde ortaya çıkmıyorum açıkçası. Kitaba gelince… İlk kitabım olan “CRM Yolculuğu” Şubat 2003 ayında ikinci baskısını yaptı. Türkiye koşullarında, hiçbir seminerde veya etkinlikte hediye olarak dağıtılmayan, müşterilere yıl sonu armağanı olarak gönderilmeyen bu kitabın satışının önemli bir başarı olduğu söyleniyor. Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde CRM dersini açmadan önce bunun Istanbul Üniversitesi’nde derste okutulduğunu öğrendim ve açıkçası şaşırıp kaldım. Gerek şirket çalışanlarından ve gerekse üniversite öğrencilerinden sürekli mesajlar alıyorum. Bence, tahmin ettiğimden daha büyük ilgi gördü.
turk-internet.com : Boğaziçi Üniversitesindeki CRM dersinde ne anlatılıyor? Bu dersin içeriği nedir?
Oğuz C.Gel : Boğaziçi Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’na bağlı, 4 yıllık Lisans eğitimini İngilizce olarak veren “Yönetim Bilişim Sistemleri” (Management Information Systems) bölümünde bu konuda bir seçmeli ders açıldı. Dersi ben veriyorum. Konuya son derece meraklı, derse ilgi ile katılan 20 öğrencim var. İçerik olarak işlediğimiz konular arasında CRM’e olan ihtiyaç, CRM’in değişik sektörlerde tanımı, CRM Evreleri (Safhaları), Projelerde oluşabilecek bazı risk unsurları, Yatırımın geri dönüşü, CRM ve Pazarlamanın Geleneksel Öğretileri arasındaki ilişkiler gibi, kitapta da bulunan bir çok konu var.