Röportajın ilk 2 bölümünü
- Gülhan; Sektörün Serbestleşmemesi Ekonomiye Yararlı Değil – I
- Gülhan; Sektörün Serbestleşmemesi Ekonomiye Yararlı Değil – II
başlıkları altında okuyabilirsiniz.
Bir önceki bölümde Telekomünikasyon Kurumu ve sektördeki firmalar üzerinde durduk. Şimdi biraz da Türk Telekom’dan ve özelleştirmeden söz edelim..
turk-internet.com : TT’nin özelleştirilmesine nasıl bakıyorsunuz? Özelleştirmenin serbestleşme ile ilgisi nasıl olmalı?
Abdullah Raşit Gülhan : Türk Telekomun özelleştirilmesi konusunda, son yıllarda yapılan “en organize çalışmanın” yapılmakta olduğunu, bu konuda Ulaştırma Bakanlığı, Türk Telekom yönetimi ve özelleştirme idaresinin müşterek fikir ve amaç etrafında samimi olarak bütünleştiklerini gözlemliyoruz.
Bu samimi çalışmalara rağmen, özelleştirmenin olup olamayacağı ancak yaşanacak tecrübenin sonucunda belli olacaktır. Türk Telekom özelleştirilmesi yaşadığımız tüm gelişmeler ve benim tecrübeme göre serbestleşme ile yakından ilişkilidir. Öncelikle “özelleştirme devletin elinde bulunan bir işletmenin özel sektöre devredilmesidir”. Özelleştirmenin gerçekleşebilmesi için bir çok model bulunmaktadır. Ancak bunlar arasında hangisinin en uygun olduğu ülkeden ülkeye veya başka bir ifade ile oradaki düzenleme yapısına göre değişiklikler göstermektedir.
Özelleştirmenin başarıyla gerçekleştirilebilmesi düzenleyici otoritenin, telekomünikasyon sektörüne yönelik amaçlarının net olması ile yakından ilgili bulunmaktadır. Bununla birlikte şirketin abone sayısı ve abone yapısı, teknolojik alt yapısı gibi bir çok konu da önemli etkenler arasında sayılabilir. Bazı ülkelerde daha önce yapıldığı gibi serbestleşme stratejisi daha açık bir ifade ile “özelleştirmeden sonra satın alan firmaya belirli bir süre bazı konularda tekel gibi davranmasına izin verilip verilmeyeceği” özelleştirmede, sonucu etkileyecektir. Bununla birlikte, yatırım zorunluluğu, Asgari Hizmet yükümlüğü ile ilgili hususlar ve personele ait düzenlemeler gibi bir çok teknik ve sosyal konu özelleştirme üzerinde etki yaratacak diğer bir kısım unsurlar olarak sayılabilir.
Telekom sektöründe özelleştirmelere baktığımızda başlangıçta önce özelleştirme daha sonra serbestleşme olarak gerçekleştiğini ancak daha sonra tecrübeler sonucu önce serbestleşme daha sonra özelleştirme olarak bu sloganın değiştiğini görmekteyiz.
turk-internet.com : Mevcut Turk Telekom yönetimini nasıl buluyorsunuz?
Abdullah Raşit Gülhan : Mevcut Türk Telekom Yönetimi Başta Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Erkan Akdemir ve Yönetim Kurulunun bir çok üyesi ve Genel Müdür Sayın Mehmet C. Ekinalan benim yakın arkadaşlarım, dostlarım. İnsanın dostları konusunda konuşması zordur. O nedenle kişisel olarak hepsi ile dost olmaktan dolayı bahtiyar olduğumu söylemekle yetinmek istiyorum.
turk-internet.com : Hükümetin telekom alanına bakışını nasıl görüyor ya da değerlendiriyorsunuz?
Abdullah Raşit Gülhan : Bu konuda, öncelikle hükümetin ve hükümeti oluşturan Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim bildirgesine ve hükümet programına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bu dokümanlara baktığınızda telekomünikasyon ve bilişim sektörleri için son derece doğru ve cesaretlendirici ifadelerin varlığını göreceksiniz.
Örneğin bu dokümanlarda, vergilerin yüksek olduğu, vergilerin düşürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ne yazık ki bu konuda sanırım makro ekonomik göstergelerin istenilen noktaya gelememesi, faiz dışı fazlanın tuturulması gibi gerekçelerle henüz bir gelişme olmamıştır. Ama hemen ilave etmem gerekir, Sayın Kemal Unakıtan ve Sayın Ali Babacan’ın olumlu yaklaşımları olacağını, makro ekonomik göstergelerdeki düzelmelere paralel olarak ülkemizin gelişmesinde, sayısal uçurum kavramının üstesinden gelinmesinde, daha da önemlisi en az yatırım ile en fazla ve en kaliteli istihdamın yaratılacağı bu sektörde, vergilerin makul seviyelere gerileyeceğini tahmin ediyorum.
Bunun ilk işaretlerini 2005 yılı bütçe hazırlıklarında ve sunumunda görebiliriz sanırım. Son birkaç dönemde mecliste bir telekomünikasyon ve bilişim sektörü farkındalığı var. Bu artarak devam ediyor. Nitekim eğer dikkatlerden kaçmadı ise bu seçimlerden önce bir çok partinin seçim bildirgesinde buna yönelik ifadeler yer aldığı hatırlanacaktır. AKP’nin seçim bildirgesinin yanı sıra CHP’nin de Hindistan’daki gelişmelere genel olarak değindiği bir çalışmayı okuduğumu hatırlıyorum. Bu konunun gittikçe önem kazanacağını, zaten bu konuya önem vermeyen bir partinin, geleceği doğru okuyamadığı için iktidara da gelemeyeceğini açıkça düşünüyorum. Anti parantez partilerdeki bu güzel gidişatın, aynı paralelde cevap verdiğini söyleyebiliriz sanırım.
Röportajın devamını Gülhan; Serbestleşmemek Ekonomiye Yararlı Değil – IV başlığı altında okuyabilirsiniz.