Bu sitenin okuyucularının ve bilişim-telekom sektörünün bir çoğu beni şahsen tanır ve bilir. Ama bugün bilinmedik bir şeyler anlatacağım hayatıma dair. Sizlere onlarca hayatı etkilemiş bir lise öğretmeninin hikayesini anlatacağım. 10’larca öğrenciye ücret almadan verdiği matematik dersleri, günün birinde “öğrencilere militanlık öğretiyordu” şeklinde başına bela olmuş bir öğretmen bu ve işte onun Aziz Nesin’lik hikayesi..
Ben liseyi, babamın asker olması nedeniyle 1968-1974 arasında yaşadığımız Çanakkale’nin bugün Fen Lisesi haline gelmiş düz lisesinde bitirdim.
Liseye başladığım 1971 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı “Modern Liseler” diye isimlendirilen yeni bir eğitim tarzını uygulamaya aldı. Bu uygulamanın, bugün için 2 önemli bileşenini aktarabilirim.
Bunlardan ilki fen derslerinin uygulamalı ve deneysel öğretilmesiydi. Örneğin fizikte ışığın dalga modelini laboratuar koşullarında görmüştük. İkincisi ise, lise öğrencileri 2.sınıfta fen ve edebiyat olarak ikiye ayrıldıktan sonra, fen bölümündekiler 3.sınıfta tekrar 2’ye ayr1l1yor ve bu sefer tabii bilimler (biyoloji) ve matematik arasında bir tercih yapıyorlardı. Matematik bölümünün öğrencileri hiç biyoloji okumuyordu, onun saatleri de matematik olarak verilmişti. Öğrencilerin matematik ve tabi bilimler arasında seçim yapmaları için 15 günlük bir deneme, derse girip dinleme süresi vardı.
Bu modelin 1973-1974 yılında 3.sınıfı okuyacak olan bizler açısından en önemli problemi, lise 1 ve lise 2 de matematik okumayışımız oldu. Merkezi Üniversite sınavlarının başlamasının 2.yılıydı. Merkezi yerleştirme ise ilk defa uygulanacaktı.
İşte bu şartlar altında şaşkın bakınıyorduk. Biyoloji bölümü sanırım kısıtlı matematik öğretiyordu. Matematik bölümünde ise Biyoloji yoktu. Yani seçim aslında büyük bir riski (üniversite sınavında eksik ders) beraberinde taşıyordu.
Ben deneme döneminde, önce biyoloji dersine girerek, öğretmenin anlattıklarını (biyolojinin ne kadar zevkli olduğunu anlatmıştı) ve dersi dinledim ama gönlüm matematik bölümündeydi, çünkü o derse daha yatkınım. Sonra matematik dersini denemeye karar verdim. Matematiğe, Ağrı’dan o yıl başında yeni gelen ve hiç tanımadığımız bir öğretmen yani Necati Ünsal girecekti.
Derse girdik…27 yaşında, minicik ve biblo görünümli bir genç adam geldi. Gri, pırıl pırıl takım elbisesi içinde, iki bacağını yana açarak güvenli bir tarzda bize baktı ve ;
- “Arkadaşlar, 2 yıldır matematik okumadığınızı biliyorum. Bu yıl üniversite sınavına gireceğinizin de farkındayım. Bana güvenin, ben size 3 yıllık matematik dersini, 1 yılda öğreteceğim”
dedi. Sonra da o günkü dersi anlatmaya başladı. O gün, dersin bitiminde, 15 günlük süreyi beklemeksizin, hayatımın ilk ciddi riskini aldım ve matematik bölümünü seçtim. Çünkü o minik dev adama güven duydum.
Sonra.. O minik dev adam, bize verdiği sözü tuttu. 3 ay kadar hafta içindeki matematik derslerinde ve hafta sonu cumartesi-pazar tek kuruş almadan bize lise 1 ve 2 matematik derslerini, trigonometriyi, geometriyi, logaritmayı, grup kavramlarını, olasılık, kombinasyon ve permütasyonları öğretti. Öğretim döneminin geri kalan süresinde de 3.sınıf matematiğini öğrendik. Hem de büyük bir zevkle…
1974 yılında babam emekli olduğu için, o ders yılı bitiminde İzmir’e taşındık. Üniversite sınavlarına da orada girdim. Kendimden çok emin bir şekilde de çıktım. Sonuçların gelmesine kadar geçen sürede pek çok yeni kişiyle tanıştım ya da ailece tanıştık. Herkes 1.Çanakkale gibi bir yerden mezun olmam, 2.İzmir’de hç dersaneye devam etmemiş olmam nedenleriyle bana şans tanımıyordu.. Ama ben onları yanılttım. İlk tercihimi, ilk girişimde yakalayarak mühendisliğe doğru yelken açtım.
Sonra’dan öğrendiğim üzere 44 kişilik sınıfımızda 3 kişi hariç herkes o ilk yılında üniversiteyi kazandı, üstelik İTÜ, Çapa Tıp gibi kıymetli okulları. O günkü sınıfımızda bugün profesör olan arkadaşımız da var, doktor da, mimar da ya da benim gibi mühendisler de. Yani bir “insan gibi insan olan bir matematik hocası” hayatlarımıza dokundu ve onu güzelleştirdi ve çoğumuzunkini de değiştirdi.
Ben hem lisans, hem de master derecemi matematiğin en çok kullanıldığı alanlardan birisi olan Mühendislikte (Kimya ve Nükleer Yüksek Mühendisliği) yaparken zorluk çekmedim. Mucize adam bize matematiği hap edip yutturmuştu. Hatta bugün hala ben Tübitak’ın dergilerindeki matematik problemlerini hobi olarak çözerim.
Bu yazı bir teşekkür yazısıdır. Bugün bulunduğum yerde Necati Ünsal hocamın çok önemli bir payı vardır ve ben hocamı geçtiğimiz hafta sonu Çanakkale’de ziyaret etme şansı yakaladım.
Lise arkadaşlarım Keziban, Şermin ve diğer karşılaştıklarım Ali Türker, Ali Tosunoğlu, Abdülkadir ile birlikte sohbet ettik.
Hocam bir ara “beni sınıfta çok hareketli ve girişken hatırlamadığını” söyledi. Doğruydu. Dönüş yolunda bunu düşündüm. Fark ettim ki, bugünkü iletişimi açık, düşündüğünü söyleyen, haksızlıklara tahammül edemeyen ve savaşan kişiliğimde hocamın payı var. Bu yazıda uzun uzun anlatamayacağım ama hocamın bana anlattıklarını, doğruluk ve insan olma savaşını, en civcivli dönemde Urfa, Ağrı ve Çanakkale’de yaşadıklarını ve bizlere öğrettiklerini, inşallah bir gün kalem, kağıda dökeriz. İnşallah Sidney Poiter ya da Michaelle Pfeiffer’lı “müthiş öğretmen” filmlerini seyreden Türk seyircisi ve flim endüstrisi bizim “kendi mucize öğretmenlerimizin” hayatlarını filmlere aktarmasına neden olurlar.
Bu konuda sadece ufak bir örnek olması açısından aktarmak istediğim anektod şu..
- Bir çok arkadaşımın ve benim üniversiteye girmemizde büyük emeği olan hocamız Necati Ünsal’ın en büyük üzüntüsü, geçmiş bir Çanakkale Valisi tarafından “oğluna verdiği zayıf notu düzeltmemesi nedeniyle Ticaret Lisesine sürülmesi” olmuş. Hem de bize haftasonunu harcayarak verdiği ÜCRETSİZ dersler için kutlanması gerekirken, “MİLİTANLIK ÖĞRETİYORDU” şeklinde haksız bir suçlama siciline konularak.
Ögretmenimin buna kırılmış olduğunu sınıf arkadaşlarım daha önce bana aktarmışlardı. Gerçekten de konuşmalarımızda bu konu gündeme geldi; “Ben yemek yapmayı öğrenmiştim ama beni aşçılıktan aldılar” dedi.
Ben öğretmenime bana katkıları için teşekkür ediyorum.
Ülkesine hizmet etmesi beklenen bir valinin, gerçekten hizmet eden bu değerli öğretmene reva gördüğü hareketi, umarım Milli Eğitim Bakanlığı bir jestle henüz yaşıyorken düzeltir.
Yayın Sonrası Not 1 : Yazıyı okuyan pek çok arkadaşımdan ilginç yorumlar almaya başladım. Bir tanesi şunları söyledi;
Çok hüzünlü bir yazı.
Turkiye’nin üzücü gerçekleri… Kendi babam da bunlardan birisi… Uzun süren bir mücadele ortamından sonra, yıpranmışlık ve kokuşmuşluğun altında bozulan sağlık ve mecburi erken emeklilik..
İnsan niye diye soruyor, cevap bulamıyor. Işin komiği, bunları kendimiz düzeltmek yerine, Avrupa kapılarında, el pençe divan durup, icazet bekliyoruz…
Kolay gelsin,
Yayın Sonrası Not 2 : Yazıyı okuyan kişilerden bazıları valinin adını soruyor. Vali Bey’e, turk-internet.com, kadınvizyon.com ve intervizyon.com okuyan toplam 700.000’e yakın okuyucudan bir şekilde bu yazı ulaşır mı? ve ulaşırsa kalbi birazcık burkulur mu? bilmem.. Ama öğretmenim bu valinin adını biliyor. O isterse söylesin.. Valiler bu ülkeye hizmet ederken, diğer hizmet edenleri de korumalı.. Biz böyle valiler istiyoruz. Kendini ve haylaz oğlunu öncelikli düşünürken, belki Çanakkale’den yetişecek onlarca başka insanın önünü kapatan valiler değil..
Yayın Sonrası Not 3 : Yazı başlığını “Hayatımı Değiştiren Öğretmen ve Onun Kayan Hayatı” şeklinde değiştirmemizi isteyenler oldu ama başlık sayfaya sığmayacağı için not olarak ekliyoruz.
Haziran 2007 itibariyle güncelleme : Bu yazı Çanakkale Lisesini 1970’li yıllarda okuyan öğrencileri biraraya toplamaya başladı. Şu anda Çanakkale Lisesi 6Fen A adresinde bulunam mail listesi yoluyla haberleşiyorlar. Ayrıca 19 mayıs 2007’de Çanakkale’yi toplu olarak ziyaret ettik. Bu ziyarete ait video’yu da aşağıda görebilirsiniz.
Burada YouTube’e yüklenmiş ve Necati Hoca’nın konuşma yaptığı bir video parçası var ama maalesef YouTube erişime kapalı olduğu için seyredemiyorsunuz.
eylül 2007 itibariyle güncelleme : Necati Hoca’nın Ağrı’da öğrencisi olmuş Mustafa Özel’in, onun hakkında Yeni Şafak gazetesinde yazdıklarına Yüreğimdeki Resimler başlığı altında erişebilirsiniz.
Mayıs 2008 itibariyle güncelleme : Artık her yıl 19 mayısta Çanakkale’ye hocamızı ziyarete ve bütün 1974 dönemi olarak buluşmaya gidiyoruz. Bu yıl ve geçen yılın bazı resimlerini burayı tıklayarak görebilirsiniz.
Haziran 2008 itibariyle güncelleme : Çanakkale’li öğrencilerinden sonra Ağrı’lı öğrencileri de Necati Hoca’yı ziyaret ediyorlar. Manisa’da yaptıkları toplantıya yönelik notları Ağrı Dağından Uçtum başlığı ile yazmış.