İbrahim Karaosmanoğlu, halen Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapıyor. Ama kendisi yerel yönetici olmasından çok kendi şehrindeki öğrencilere tablet bilgisayar kazandırmasıyla tanınıyor. Geçtiğimiz günlerde yeni bir bölüm bilgisayarın verilmesi töreninde bire bir konuşma fırsatını bulduğumuz Karaosmanoğlu, ilk olarak 2 yıl önce dağıtılan bilgisayarların öğrencilere sağladığı katkıdan emin. Karaosmanoğlu, daha önce dağıtımı yapılan bilgisayarların çocukların gelişimine ve teknolojiyle etkileşimlerine nasıl bir katkı yaptığını Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir raporla doğruladığını ifade ediyor. Ancak, ne yazık ki kendisinin bizimle bu raporu paylaşabileceğini belirtmesine rağmen şu ana kadar dönüş olmadı. O nedenle, çok yakında start verilecek Fatih Projesi’nin miniklerin gelişimine nasıl bir katkı sağlayabileceğini sizlerle paylaşamıyoruz.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Karaosmanoğlu, sorumuz üzerine Fatih Projesi’nin tam olarak devreye alınmasıyla birlikte bilgisayar vermeyi durduracaklarını söylüyor. Karaosmanoğlu, şöyle konuşuyor:
“Fatih Projesi, Türkiye çapında çok büyük bir proje. 75 milyonluk Türkiye’nin büyük genç bir nüfusu var. Bunların tamamını kısa sürede bilgisayar sahibi yapmak, bu teknolojiyle tanıştırmak inanıyorum ki Türkiye için büyük bir gelişim ve dönüşüm başlangıcı olacak.
Biz bunu yine başbakanımızdan aldığımız işaretle üç yıl önce başlattık, tabi bazı zorluklar yaşadık. İhale konusunda problemlerimiz oldu. Biz bunları çocuklara veriyoruz. Bu konuda, “bütün çocuklara nasıl bilgisayar veriyorsunuz” diye soruluyor. Bürokratik bir şeyler yaşıyoruz ama onları aştık. Biz bu projeyi, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yaptık. Yani ortağımız Milli Eğitim Bakanlığı, öncümüz de büyük ölçüde onlar.
Tabi bunların eğitimini öğretmenlere veriyoruz. Onun için o bölümünü Milli Eğitim Bakanlığı yürütüyor. Biz sadece bilgisayarlarımızı temin ediyoruz. Tedarikçi şirket öğretmenlere programla ve yazılımla ilgili eğitim veriyor. İşin teknik boyutunu Milli Eğitim Bakanlığımız yürütüyor.
turk-internet.com’un “Silikon Vadisi’ne gittiğinizi açıkladınız ve Silikon Vadisi’ni Türkiye’de kurmaya aday bir belediyenin yöneticisisiniz. Peki siz Silikon Vadisi’ni Türkiye’de kurmayı ne kadar gerçekçi görüyorsunuz?” sorusuna İbrahim Karaosmanoğlu şöyle cevap verdi :
Silikon Vadisi dediğimiz yer büyük bir kasaba gibi, kent gibi. Otelleri var, alışveriş merkezleri de var. Büyük ölçüde Ar-Ge merkezleri var. Yani Silikon Vadisi dediğimiz bir üretim yeri değil. Ama araştırma ve geliştirmede bütün dünyanın beyinlerini toplamışlar oraya. Çin’den, Japonya’dan, Türkiye’den, dünyanın farklı farklı ülkelerinden hakikaten iyi beyinleri, güçlü beyinleri topluyorlar. Onlara önemli destekler veriliyor.
Bunu oradaki firmalar yapıyor. Firmalar insanların yaptıkları araştırmaları satın alıyorlar. Yani araştırmanın belli bir noktaya gelmesinden sonra mutlaka finansal manada desteklenmesi gerekiyor. İşte bunlar o finans noktasında bütün dünyaya açılıyor. Sonrasında ona ortak olan kişiler, firmalar ortaya çıkıyor.
Bu, çok güçlü bir yapı. Bu zaten Türkiye’de başladı. Ama Amerika’daki gibi daha disipline edilmesi gerekir. Bizim mesela Kocaeli’nde Tübitak-MaM var. 10 bin dönüm arazisi var, büyük bir arazi. İstanbul’un hemen dibinde. Hemen Tuzla’nın bitişiğinde. Tübitak’ın orada yaptığı çalışmalar, bu Silikon Vadisi gibi çalışmalar. Şimdi bunu artık Türk gençleri yapacak. Türk müteşebbisi, araştırmacısı, mühendisi yapacak. Benim çocuğum buna şimdiden alışsın, altyapısını oluşturayım. Daha bilgisayarı tanımayan 20 yaşına gelmiş bir çocuk buraya aday olamaz ama daha 10 yaşında, 12 yaşında bu bilgisayar eğitimiyle tanışmışsa, tüm dünyayla bağlantı kurabiliyorsa, ben bir eğitimci olarak onun temelini atmış olurum. Elbette bunu destekliyoruz.
Bütün Ar-Ge çalışmalarına hükümetimizin büyük desteği var. Artık üniversiteler birer Ar-Ge merkezi haline gelecek. Amerika’da onu gördüm. Kaliforniya’ya gittik, orada Kaliforniya Teknik Üniversitesi – CalTech deniyor – Amerika’nın en önemli üniversitelerinden bir tanesi. Baktık ki oradaki elektronik bölümünün başkanı bir Türk kardeşimiz. Genç, pırıl pırıl ve hakikaten insana umut veriyor. Bunları yurtdışına gidip gördüğümüz zaman, Türkiye’nin büyüklüğünü görüyoruz.
Bizim millet olarak bir eksiğimiz; kendi gücümüzün farkında değiliz. Büyük bir genç nüfus var. Biz bu genç nüfusu iyi yetiştirirsek, Türkiye’nin önü açık olur.
Bu umudu basının da, yayıncıların da, eğitimcilerin de, siyasilerin de iş alanlarında geliştirmesi lazım. Kalkınmamız, refahımız, gelişimimiz buna bağlıdır. Eğitimsiz bir milletin kalkınması mümkün değildir.
Bilişim çağında yaşıyoruz. Uçak bilgisayarla gidiyor, gemi bilgisayarla gidiyor, makinalar bilgisayarla çalışıyor. Peki bunun altyapısını nasıl oluşturacağız? İlköğretim çağındaki çocuğunuzu bilgisayarla tanıştırdığınız zaman, o kültür, o teknolojik bilgi çok güçlü bir şekilde gelişiyor. Benim üç yaşındaki torunum şu iPad’i benim kadar hatta daha iyi kullanıyor. Bir şeyi var, daha üç yaşında olduğu için sahiplenmeyi bilmiyor. Mesela yere atıyor.
Ama bu öğrencilerimiz 10-11 yaşında, bunu sahipleniyorlar artık. Bir bayan öğretmen kardeşimiz bana geçen yıl anlattı. ‘Başkanım biz kadrolu çalışıyoruz, eşim de mühendis, evimizde de bilgisayar var ama çocuk bilgisayarı aldığında eve bir gelişi vardı sanki bir kahraman gibi. ‘Benim bir bilgisayarım var artık’ diyordu. O da çok önemli bir şey.
Ben uzun yıllardır belediye başkanlığı yapıyorum, mahallelere gidiyoruz, fakir evlerine de gidiyoruz. Pek çok gencimiz boynunu büküp bilgisayar istiyor. Bununla başbakanımız da karşılaşıyor, ben de karşılaşıyorum. Halkı seviyorum, halkın içindeyim ve yüzlerce öğrencimize tek tek böyle bilgisayar verdim. Ama nasıl baş edebilirsin bununla, birine veriyor birine vermiyorsunuz.
Bu projenin ilhamı oradan geldi. Bir proje yapalım dedik. Sonra Birleşmiş Milletler’in bir projesi vardı. Onu ele aldık, onların bilgisayarı vardı fakat teknik arkadaşlar araştırdı ve baktı ki kısa vadede demode oluyor. Fiyatı da çok daha ucuzdu, 100 dolara alabiliyorduk onu. Önce ona iştahlandık, onu bir yıl çalıştık. Sonra konunun uzmanı, bilgisayarı bizden çok daha iyi bilen arkadaşlar; ‘Başkanım, biz bunu yapacaksak yapalım ama maliyeti yüksek’ dedi.