Türk Telekom açısından, geçen hafta 2 ilginç olay gelişti. Rekabet Kurulunun verdiği tedbir kararı ve IMF’in TT Yönetim Kurulu ile ilgili değişiklikten memnun kalmayarak, kredi musluklarını açmaması. Her iki olay da ibret verici. IMF’in işimize karışmasına fazlasıyla bozulduğumuz bugünlerde, Rekabet Kurulu’nun kararı önemli mesajlar içeriyor.
Rekabet Kurulu neden tedbir kararı aldı
Rekabet Kurulunun bu kararı almasının arkasında, ISS’lerin Ocak ve Mart aylarında yaptıkları başvuru vardı. Başvurunun ve de alınan tedbir kararının içeriğine baktığımızda; TT’nin “Sahibinden İnternet” sloganı ile ortaya çıkıp, hem 15 Milyon TL/yıl gibi “maliyet-satış fiyatı” ilişkisi kurmak zorunda olan normal bir firmanın yapamayacağı bir rakama pazarlaması hem de ISS’lere satabilecekleri ürünleri vermek istemeyişi gibi 2 önemli neden gördük.
Aslında bu yeni değil, 4-5 yıldan beri sürmekte olan bir gelişme. TT data trafiği için gerekli altyapı için kullanması gereken bütçeyi ISP’lerin yapabilecekleri yatırımlara harcıyor. Örneğin, 300.000 adet modem (yani ortalama 1.8-2.4 Milyon kullanıcının hedeflenebileceği) içeren bir yapıyı kuruyor.
TT’nin, Bölgenin HUB’ı olacak düzeyde alt yapı ve çevre ülkelerle ilgilenmesi gerekirken, neden kendisine hedef olarak ISS’lerin elindeki işi seçtiği anlaşılacak gibi değil. Hatırlarsanız Yunan Telekom özelleştirme sonrası Bulgaristan, Gürcistan Telekom’lara hissedar olmuştu. TT ise içeride siyasal kavgalar için malzeme olmaktan, dışarıya bakamıyor.
(Not : Tedbir kararının detayı için Bkz: )
TT Başarılı mı ?
Zaman zaman tartışmalarda TT’nin kar ettiği gösterilerek başarılı olduğu vurgulanır. 2000 yılı 3,5 Milyar $ ciro ve 700 Milyon $’lık kar ile bunun bir örneği. Ama gerçek tam olarak böyle değil. TT bu kar’ı tekel durumunu kullanarak, özellikle ses trafiğinde fiyatları 2-4 kat pahalı tutarak elde ediyor.
Dünya Telekom Şirketlerinde gözlemlenen, fiyat düştükçe, abonenin kullanımının arttığı yönünde. Türk Telekom fiyatları ses trafiğinde bile diğer ülkelere kıyasla 2-4 kat pahalı. Peki fiyat düşürülebilir mi? Bu da çok mümkün değil. Çünkü alt yapı fiyat düşürüldüğünde oluşacak talebi karşılayabilecek düzeyde değil.
TT’nin 1980’li yıllardaki atağını sürdürememesi, yeterli yatırım yapamaması, altyapının yetersizliği için önemli bir neden. İşin içinde olanlar durumun farkında, 1992 sonrası TT’nin yaptığı yatırım ve eğitim miktarı düştü. Yani TT yaptığı kar’ı fiyatlarını 2-4 kat pahalı tutarak elde edebilmektedir.
Ama diğer bir rakama göz atarsak, Dünya ortalaması 1,264 $/abone iken TT’nin abone başı kazancı sadece 209 $ ve bu rakamla dünya sıralamasında 200.cu sıralarda. Başarısının ya da başarısızlığının göstergesi asıl bu rakam.
Diğer bir ilginç rakam ise, ses trafiğinin miktarı. Son yıllarda ses trafiği gerilerken, data trafiği artıyor. Günümüzde, Dünya ortalaması % 60 ses, % 40 data olarak gelişirken, TT’de ses trafiği hala % 97’ler civarı. Bu gelişmenin arkasında da Data Alt Yapısının yetersiz olması gerekçesi var.
Özelleştirme Milli Güvenliği etkiler mi?
Günümüzde gelişen uydu teknolojisi, gelişen telekomünikasyon olanakları ile artık neyin güvenli olduğu, neyin ne kadar saklanabildiği bir soru işareti.
Bugün Türkiye’deki hemen hemen her kamu kuruluşu yabancı yazılım ile çalışıyor. Peki bu yazılımların nasıl çalıştıklarını, ne tür bilgileri nereye gönderdiklerini kim biliyor? (Bkz:Bilgi Mafyası isimli kitap)
Özel sektör yazılımcıları desteklenmediği sürece, yazılımların güvenli olduğunda kim emin olabilir? Ya da tersinden bakalım, Özel sektör firmalarının telekom firmaları kurmalarına ve geliştirmelerine fırsat verilse de, onlar da gidip, başka ülkelerde sistem satsalar, özelleştirmelere girseler ve oradaki kamuoyunda aynı soruların kendileri için sorulmasına neden olsalar?
IMF’i işimize nasıl karıştırıyoruz ?
IMF’in işimize neden karıştığı geçen haftanın en çok sorulan sorularından birisi idi. Tabi ki, içişlerimize karışılmasından hiç hoşlanmadık ama bu işi bu seviyeye getiren biz değil miyiz? IMF parayı verirken gideceği yeri görmek istiyor.
Oysa Rekabet Kurulu’nun verdiği son karardan da görüleceği üzere, Türk Telekom gerektiği gibi yönetilmiyor. Üstelik gösterdiği anti demokratik ve rekabete aykırı davranışlara karşı geri adım atmıyor. IMF’in verdiği paraya karşı, profesyonel, gerçekçi kar amaçlı bir yönetim istemesinin arkasında yatan neden bu.
Telekomünikasyon sektöründeki yetkililerle görüştüğümüzde varılan ortak düşünce, “TT’nin mutlaka –Özel Sektör- tecrübesi olan kişiler tarafından yönetilmesi gerekliliği. Önümüzde önemli bir fırsat hala bizi bekliyor. Bölgenin “HUB”ı olmak. Dubai Prensi bu yolda, teşvikler verip, ücretsiz altyapı ve network sağlayarak HUB olmayı ele geçirmeye çalışırken, artık lütfen siyasal hesapları bırakıp, gerçekçi işler yapalım”
Bu konuda birkaç yazı daha yazacağız.