Yazarın Notu : Bu yazı 2015 yazında düşünülmüş olup ülkenin içinde bulunduğu farklı dönemsel şartlardan dolayı ve birilerinin aklına getirmemek için devamlı ertelenmiştir. Ancak dün meydana gelen şu olaya bakarak, yayınlanmasına karar verildi;
IŞİD, Fırat operasyonu sırasında Mehmetçiğe drone adı verilen insansız hava aracı ile saldırı düzenledi. Açıklamayı TSK yaptı…
Fırat Kalkanı operasyonu’ndan 35. güne girilirken bölgeden gelen haberler şaşırtıyor. TSK’dan yapılan günlük operasyon değerlendirmesi açıklamasında, IŞİD terör örgütü tarafından kullanılan insansız hava aracından Mehmetçiğin üzerine bomba atıldığı açıklandı.
IŞİD’in elindeki insansız hava aracının “drone” adı verilen uzaktan kumandalı cihazla gerçelleştirildiği tahmin ediliyor. IŞİD’in drone ile bomba atmasından dolayı 3 askerin yaralandığı ve Kilis Devlet Hastanesi’ne kaldırıdıkları bildirildi.
İnsansız Hava Araçları (İHA) ya da Drone’lar hayatı kolaylaştıran fonksiyonlar taşırken, çok büyük bir tehlikeyi de önümüze getiriyor. Bu nedenle 1 yıldır ertelediğimiz yazıyı yayınlamayı ve kurumları bu konuda uyarmayı, farkındalığı arttırmayı istiyoruz.
Aşağıda bir kurgu hikaye ile bunu anlamlı hale koyalım. İnşallah yetkili kurumlar, bu tür bir hikayeyi önleyecek tedbirleri almayı düşünürler…
2023’de Fetih’ten Cumhuriyet’e Kutlaması….. ve Drone’lar……
Masmavi bir gökyüzünün altında çevreyi seyredenlerin içini ısıtan güneş ışıklarının yerini insan yapımı ışıklara teslim etmesine daha vardı. Boğazın iki yakasına toplanmış insanlar aylardır hazırlığı yapılan törenleri izlemek için kıyılara akın ediyordu. Boğazın yolları trafiğe kapatıldığından bazıları ön sıralarda yerlerini kapabilmek için saatler öncesinden gelmişti. Kutlamaların olacağı gün Pazartesine denk geldiğinden sadece İstanbul’da değil bütün Türkiye’de resmi tatil edilince kalabalığın kutlamaya ilgisi daha da artmıştı. Bütün Türkiye bugüne hazırlanmıştı. Bugün, bundan sonra gelecek kutlamaların da başlangıcı idi.
Edirne’den Kars’a, Muğla’dan Hakkari’ye tüm ülke “29 Mayıs’tan 29 Ekim’e, Güçlü Türkiye”, “29 Mayıs’tan 29 Ekim’e, Hep Birlikte Türkiye” afişleri ile donatılmıştı. Hükümetin 2023 hedeflerinin bir kısmı hayal dünyasında tarihin tozları içinde kalmış olsa da bir kısmı gerçekleşmiş, insanlar bardağın dolu tarafını görerek yapılanları takdir etmişti.
Her ne kadar “Yurttan Sulh, Cihanda Sulh” sözü artık “Barış için mücadele” şeklinde değiştirilmiş olsa da Türkiye’nin 1980’lerden 2020’lere kadar terör örgütleri karşısında yürüttüğü pasif mücadele artık yerini her alanda aktif mücadeleye bırakmıştı. Bunun miladı da Türkiye’nin kaderini bir uçtan diğer uca değiştirebilecek 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü olsa da tam anlamı ile bu konsept 2020’de hayat bulmaya başlamıştı.
Türkiye’nin aktif mücadelesi savunma sektöründe etkisini gösterirken polisin ve askerin kullanımına sunulan yerli teknolojiler artık sivil hayatın da içine girmeye başlamıştı. 2010’ların başında adım atılan İnsansız Hava Araçları (İHA / drone) teknolojisinde ki gelişim beklenmedik şekilde büyümüş, Türkiye dünya çapında bu alanda adı anılan üç beş ülkeden biri olmuştu. Gelişim gösterilen diğer bir alanda yazılım sektörü olmuştu. Türkiye istenilen düzeye erişememiş olsa da ciddi ciddi takip edilen bir ülke olup yaptığı ihraç da her geçen gün artıyor, dünya çapında popüler uygulamalar üretir hale geliyordu.
İnsanların artık geleceğe biraz daha fazla umutla baktığı bir yıldı 2023. Umutlar giderek artıyor, insanlar teknolojiyi günlük hayatlarına daha fazla sokuyorlardı. Suriye İç Savaşı biteli daha iki yıl olmuştu. Bu da ülkenin çevresinin kısmen daha sakin olmasını sağlamıştı. Ülkeye gelen milyonlarca mültecinin önemli bir kısmı ülkelerine geri dönmüş olsa da geri kalanları ülke ile entegre olmuş bir şekilde yaşamlarına devam ediyorlardı. Ülkeye katkıları da azımsanmayacak ölçüde idi. Aralarından çok sayıda genç yeteneklerin çıkması insanların kendisine bakışlarını da değiştirmişti. Sadece Ortadoğu’dan değil Afrika ve Balkanlardan da çeşitli yetenekler Türkiye’ye akın etmeye başlamıştı.
29 Mayıs 2023, aynı zamanda İstanbul’un fethinin 570. senesi idi. “Fetihten Cumhuriyete” konsepti ile ilk büyük törenin 29 Mayıs’ta başlamasına karar verilmişti. Bu sebeple kutlamalar artık İstanbul’un kendisi için olmaktan çıkmış tüm Türkiye’de başlayacak şenliklerin başlangıcı idi.
Günün kutlama programının Boğaz’da gerçekleştirilecek olanlarından bazıları şu şekilde idi:
- Askeri gemilerin geçişi
- İlk Türk Uçak Gemisi’nin Türk Bayrağı motifleri ile Marmara’dan Karadeniz’e daha sonra tekrar Marmara’ya geçişi
- Dünyaca ünlü Türk Yıldızları uçaklarının gösteri uçuşu
- İnsansız Hava Uçaklarının gösterileri
- Gün batımı esnasında ve sonrasında ışık ve lazer gösterileri
- İnsansız Hava Uçaklarının ışıklı gece gösterileri
- Gün batımı sonrası havanın iyice kararması ile havai fişek gösterileri
….
Yüzbinlerce insan Boğazın iki yakasında törenleri izlerken gün giderek aydınlık yüzünü karanlığa bırakmaya hazırlanıyordu. Boğazdaki yüzbinlerin heyecanı televizyonlardan canlı yayınlanırken İstanbul’un çeşitli yerlerinde yaşayan milyonlarsa güneşin batmasını dört gözle bekliyorlardı. Gemilerin Boğazdan geçişleri her ne kadar İstanbul’un bir kısmından görülüyor olsa da Türk Yıldızlarının gösterisi İstanbul’un çeşitli yerlerinden heyecanla izleniyordu. İnsanlar sokaklara çıkmış göğe bakıyorlardı. Kimileri ise balkonlarından izlemeyi tercih etmişlerdi. Heyecan tüm İstanbul’u kapsamıştı.
İnsanların en çok beklediği gösterilerden biri ise Türkiye’nin teknolojik gururu haline gelen İnsansız Hava Araçlarının gösterileri olmalıydı. Nasıl olmasın, hem savunma alanında hem de ekonomi hayatının içinde her alanda kullanımı olan İHA’lar ülkenin yüz aklarından biri idi. Kullanım amaçlarına göre 15 cm boyutunda İHA’lardan 20 metrelik uçak boyutundaki İHA’lara kadar her boyutta teknoloji geliştirilmişti. Zaten kutlamaların tanıtım fragmalarında da İHA gösterilerine ayrı bir vurgu yapılmıştı.
Güneş artık çok az kullanılan İstanbul Atatürk Havalimanı’nın üzerinde batmaya hazırlanırken burada konumlandırılmış İHA’lar Ankara’dan gelen bir komutla yavaş yavaş havalanmaya başlamışlardı. Önce onlarca İHA, havada arka planda güneşin turunculaşan rengini arkada bırakacak şekilde yavaş yavaş ilerlerken Bakırköy civarında oturanların dili tutulmuş gibi idi.
Gökyüzünde uçanların İHA oldukları bilmeseler sanki ressam eli çıkan bir tablodan bahsedeceklerdi. Havalanan İHA’lar önce İstanbul ile özdeşleyen martıların şeklini almıştı. Kuşun kanat çırpışları gibi İHA’ların bazıları kuş kanadı gibi görünürken diğerleri martının gövdesini oluşturuyordu. İstanbul Atatürk Havalimanı’nından ilk kanatlanan martı sanki diğerleri için de işaret gibi olmuştu. Şehrin dört bir yanında martılar yavaş yavaş Boğaz’ın Marmara Denizi girişine doğru hareket ediyordu. Anadolu yakasından gelen İHA’lar Zeytinburnu önlerinden toplanan yüzlerce martı şekillerine bürünmüş İHA’ları karşılarken görülenler izleyenleri daha da şaşırtıyordu. Gökyüzü bir sinema ekranı gibi idi, beyaz perde üzerine yansıtılan görüntülerin yansımasıydı sanki.
Martıların önünde önce bir el göründü, elinde simit tutuyordu sanki. El daha sonra bir çocuğun siluetine bürünürken sonra yanında annesi, babası göründü. Derken nineleri ile dedeleri de yanında idi. Hep birlikte martıları hem seyrediyorlar hem de simit parçaları ile besliyorlardı.
Bu görüntüleri seyredenler gökyüzündekilerin İnsansız Hava Uçakları oldukları bilmeseler buna bir mucize diye bakmamaları imkânsızdı. Sanki ilahi bir el İstanbul için özel bir gün düzenliyordu. Ancak herkes bunun Türkiye’nin geliştirdiği havacılık teknolojilerinin bir ürünü olduğu gayet iyi biliyordu. İHA’ların belli bir uzaklıktan sonra görünmez bir hale geldiği teknoloji de ilk defa 29 Mayıs’da deneniyordu. Bu sebeple İHA’lar ile yapılan gösterilen bir film gibi akıyordu, hem de insanların ağzını açık bırakacak şekilde.
Güneş artık İstanbul’a elveda demiş olsa da gökyüzü hala aydınlıktı. Kutlamalar devam ediyor, havai fişekler geceyi gündüze çeviriyor, İstanbul’un dört bir yanını rengarenk yapıyordu. Bir anda havai fişeklerin atışları durması ile şehrin ışıkları ile baş başa kalan İstanbulluları yeni bir sürpriz bekliyordu. Boğazın her iki yakasına 30 km uzaklıkta bulunan tüm bölgelerin elektrikleri bir anda kesildi. İnsanlar daha korkularını ortaya çıkarmaya fırsat bulamamışken şehrin dört bir yanına yerleştirilmiş ışıklar gökyüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Eş zamanlı olarak şehrin çeşitli yerlerinden göğe yavaş yavaş yükselen ışıklar gökyüzünde dolaşan mumlar gibi havada hareket etmeye başlamıştı. İnsanlar gördükleri karşısında ne diyecekleri bilemezken kimileri için yıldızlar gökten yere iniyordu aslında. Havada yavaş yavaş süzülen İHA’lar birbirine yaklaşmaya başladıkça insanlar sanki havada dalgalanan bir şeyler görüyorlardı. Önce farklı renklere bürünmüş, renk cümbüşünde kendisine verilen renkleri taşıyan İHA’lar belirlene noktalara yaklaştıkça artık geriye sadece iki renk kalıyordu. Bazıları beyazlara bürünürken diğerleri de kırmızı oluyordu. Binlerce İHA’nın bir araya gelmesinin neyi göstereceğini herkes merak ederken artık merakların bir kısmı gerçeğe dönüşüyordu. Gökyüzünde arı vızıltıları eşliğinde binlerce İHA’dan oluşan bir Türk Bayrağı motifi gökyüzünü süslemeye başlamıştı…
Yerli yabancı bütün televizyon kameraları gökyüzündeki Türk Bayrağına odaklanmıştı. Asya’dan Amerika kıtasına bütün televizyonlar bu anı canlı yayınlamaya başlamışlardı. Türkiye’nin İnsansız Hava Araçları üzerine yaptığı çalışmaların bu kadar ileri gideceğini kimse tahmin etmemişti. En azından belli ülkelerin kurum ve kuruşları dışında.
Gökyüzünde dalgalanan Türk Bayrağı motifi İHA’lar Boğazın bir ucundan diğer ucuna hareket ederken şehrin çeşitli yerlerinden bir anda yüzlerce İHA havalanmaya başlamıştı. Bu anda halk bunu gösterilerin bir parçası olarak düşünürken gösterileri yöneten komuta merkezinde bir hareketlilik baş göstermiş bu İHA’ların menşeini tespit etmeye çalışıyorlardı. Türkiye’nin insansız hava uçakları alanında gösterdiği başarı ekonomik hayatın içine de girmiş artık birçok firma ürün teslimatı için küçük ölçekli İHA’ları kullanıma sokmuştu.
PTT ve 2021’de kurulan yeni nesil dört kargo firması da küçük çaplı teslimatlar için artık Türkiye’nin geliştirdiği bu teknoloji kullanıyorlardı. 2021’den 2023’e kadar birkaç kaza dışında ciddi İHA kazalarının yaşanmaması da bu teknoloji artık güvenilir kılmıştı. İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü gerek şehrin trafik akışını gerekse suçlu takibatında İHA’ları aktif olarak kullanıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ilçe belediyeler ile işbirliği yaparak İHA’lar ile çöp toplaması işine gireli ise daha 1 sene olmuştu. Şehrin araç trafiği, artan nüfusu çöp hizmetlerinde aksamalar yaratınca “havadan çöp toplama” projesi de kendisine hayat bulan uygulamalardan biri olmuştu. İHA’ların kullanılacağı proje sayısı her geçen gün artarken deneme aşamasındaki diğer bir ürün de İHA’lar aracılığı ile şehrin aydınlatılması projesi idi. Özellikle gece konserlerinde, geniş katılımlı organizasyonlarda çevre aydınlatılmasının İHA’lar ile yapılması ilk başlarda hayal gibi gelse de deneme süreçlerinden başarılı sonuçlar alınmıştı.
İstanbul 29 Mayıs gecesinin heyecanını yaşarken, Türk Bayrağı İstanbul’un dört bir yanında gökyüzünde İHA’lar ile dalgalandırılırken İHA Komuta Merkezi’ne yüzlerce İHA’nın izinsiz olarak havalandığı bilgisi geliyordu. Onbinlerce insanın toplandığı meydanlara doğru ilerleyen bu İHA’lar aslında yıllardır İstanbul’un gökyüzünde uçan İHA’lardan başkası değildi.
Kalabalıklara ilerleyen İHA’lar önce çevreyi aydınlatmaya başladı, sonra sanki gösterilerin bir parçası gibi kalabalıkların oldukları yerlerde gruplar halinde toplanarak geçiş yaptı.
……
……
Yenikapı Meydanında babasının omuzlarında gökyüzünü seyreden 4 yaşındaki Umut babasına sordu
- – “Babacığım, kokuyu alabiliyor musun?”
Benzer ifadeler çeşitli kişiler tarafından Bakırköy, Eminönü, Taksim, Kadıköy, Beşiktaş ve diğer meydanlarda da seslendiriliyordu…
İstanbul semalarına sonradan gelen yüzlerce İHA gökyüzünü yine rengarek hale getirmişti. Ama bu sefer insan yapımı ışıkları ile değil saldıkları bilinmeyen maddeler ile oluyordu bu.
Babasının omuzundaki Umut son bir kez daha bakabildi gökyüzüne, derin bir nefes çekti sonra bilinçsizce kendini yere saldı. Babası ne olduğu anlamamıştı daha, şaşkın şaşkın yere düşen oğluna bakıyordu. Sonra eşinin düşüşünü gördü, sonra arkadaşlarının. Derken kendisi de yere düşmüştü bilinçsizce…
Televizyon kameralarının Dünyaya yayınladığı “Türkiye’nin 100. Yıl kutlamalarının” ilki bir anda canlı yayında gösterilen bir saldırıya dönüşmüştü sanki. Televizyon merkezleri kameraman ve spikerlerine artık ulaşamıyorlar, yayınlarını kontrol edemiyorlardı. Kendi canlı yayınlarını keserek TRT ve CNN’den gelen görüntüleri aktarmaya başlamışlardı. Çeşitli sebeplerden canlı yayın için kullanılacak İHA’ların kullanılması izni sadece bu iki kuruma verilmişti.
Üzerlerindeki şoku atlatmakta zorlanan TRT ve CNN canlı yayın merkezleri, kendi yayın ekipleri ile birlikte diğer televizyonlar spiker ve kameramanlarının da bilinçsiz bir şekilde yere düşmeleri üzerine İHA canlı yayın araçlarını yönlendirmeye başlamışlardı. Araçları biraz daha yükseğe uçurduklarında gördükleri manzara karşısında yorum yapmak bir yana merkezdeki spikerlerin hıçkırıkları İstanbul’daki görüntüleri anlatmaya başlamıştı bile.
Televizyon karşısında bulunan yüzler milyonlarca insan ise şaşa kalmışlardı. Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen 11 Eylül saldırılarından sonra ilk kez insanlık tarihinin en büyük saldırılarından birini canlı olarak izliyorlardı. İHA’lar İstanbul semalarının kokusunu da değiştiren bir gazı İstanbul’un merkez noktalarında toplanmış yüzbinlerce insanın üzerine salması sonrasında o meydanlarda bulunan hemen hemen herkes yerde yatıyordu artık… Tek duyulan ses telefonlardan gelen ancak o anda korkudan susmadan ağlayan bir bebeğin yankılanan sesine benzetilen zil melodileri idi. Milyonlarca insan birbirlerine ulaşmaya çalışıyor, sevdiklerinin sesini duymak için çırpınıyordu.
İstanbul’un dört bir yanında bunlar olurken onlarca İHA İstanbul’un köprülerine yaklaşarak köprünün üzerine inmeye başladı. İnen her İHA’nın arkasından kulakları parçalayan gürültüler göğü yarıyordu.
“Fetihten Cumhuriyete” diyerek 29 Mayıs’ta başlayan İHA gösterilerinin geldiği durum Dünya’nın dört bir yanında naklen izlenirken bir anda İstanbul’un tüm elektrikleri kesildi. Canlı yayın İHA’ları yere indirildi. Daha bir saat önce gecenin gündüze büründüğü, ışıl ışıl parıldayan şehir artık binlerce yıl önceki karanlık gecelerinden birini misafir etmişti kendine…
Kimse sabahın kendisini görmek istemiyordu. Karşılaşacakları manzaranın ne olacağını hayal etmek bile istemiyorlardı…
İHA Komuta Merkezi, Türkiye’nin dört bir yanında bulunan İHA üsleri ile irtibata geçmiş ve oraları kontrol etmişlerdi. Her yerde durum normal idi, anormal bir kalkışma yoktu. Ankara’da gerek Cumhurbaşkanı gerek Başbakan gerekse TBMM’ye karşı bir saldırı da olmamıştı.
Akla ilk başta “darbe mi oluyor?” sorusu gelse de Türkiye, Dünya tarihinin ilk toplu İHA saldırısına maruz kalmıştı. Üstelik ekonomisinin bir parçası olan, kendi ürettiği İHA’lar ile gerçekleştirilmiş bir saldırı ile karşı karşıya idi…
Yazarın notu: Bu yazı 2015 yazında düşünülmüş olup ülkenin içinde bulunduğu farklı dönemsel şartlardan dolayı devamlı ertelenmiştir. Ancak son günlerde İHA’ların giderek ülke ve dünya gündeminde daha çok yer kaplaması üzerine yazılmasına karar verilmiştir.