“If you’re not paying for the product, you are the product.” Çoktandır internette dolaşan bir cümle[1] ve kullanım koşullarını değiştirmeye çalışan internet girişimlerinin mottosu ama geçen haftalarda Instagram’ın yürürlülüğe koyduktan sonra üye kaybetmesine neden olan ve sonra değiştirmek zorunda kaldığı yeni kullanım koşulları sonrasında tartışma alevlendi.
İnternet emeklemesini henüz tamamlamadı. Hala pek çok temel konu yeni oluşuyor ya da oluşturulmak için tartışılıyor. Kurucuları olan akademisyenler tarafından “ücretsiz” – “özgür” – “merkezi olmayan” – “paylaşımcı” gibi kavramlar çerçevesinde yapılandırılan internetin özelliklerini tersine çevirme çabalarını da gördük ve görüyoruz.
Bunlardan birisi de “kişisel gizlilik” konusu. Biz internet kullanıcıları olarak hem “para ödemeyelim”, hem de “kişisel gizliliğimiz ihlal edilmesin” istiyoruz. Ama bu 2si nasıl uyuşacak?
Daha doğrusu para ödemezsek, internet girişimleri hayatını nasıl sürdürecek?
“Para ödemezsen, ürün sensin” ifadesi günümüzün internet şirketlerini tanımlayan bir yaklaşım. Burada iş modeli, mümkün olduğunca çok kullanıcıyı çekmek üzerine kurulu. Gelir ise “reklam” formatında oluşuyor. Google, Facebook, Twitter ya da tartışılan Instagram’ın iş süreçleri bu şekilde planlanmıştır.
Bu sürecin orta yerinde bulunan reklam sektörü, en sonunda tam da hedef kitleyi yakalayabilecek, reklamın verimini arttırabilecek ortama internette yaklaşabiliyor. Teknolojik olanaklar buna imkan veriyor. Kullanıcının girdiği web sitelerinin, okuduğu düşünülen içeriklerin uzantısında, kullanıcının başka herhangi bir şey yapmasına gerek kalmadan, ilgilenebileceği düşünülen reklamlar kendisine gösteriliyor.
Hele OBA yani davranış temelli reklamcılık. Bunlar reklamcılar ve reklamverenler için harika gelişmeler. Ama ücret ödemeden pek çok internet sitesini-uygulamalarını büyük bir heyecanla kullanmaya başlayan kişiler, zaman içinde kişisel gizliliklerine yönelik rahatsızlıklar yaşamaya ya da olayın farklı boyutlarını farketmeye başladılar.
Bunun uzantısında da internet girişimleri, kullanım koşullarını, kullanıcılar tarafında hukuki bir soruna neden olmayacak ama reklam sektörü ile çalışmalarını rahatlatacak şekilde yeniliyorlar. Instagram olayındaki gibi kullanıcıların tepki ile karşıladığı olaylar da olabiliyor. Google ya da Facebook kullanım koşulları değişiklikleri için de çeşitli gelişmeler olduğunu hatırlayacaksınız.
Henüz telif hakları-müzik/flm indirme sorununu tam çözememiş olan İnternet için bu konu bir başka Gordion düğümü.
Peki ama kullanıcıysak, ne yapacağız? Ücretsiz olan siteleri-uygulamaları kullanmayacak mıyız? Cevap aslında basit; kimin ne istediğini bakarak, farkında olarak kullanmak lazım.
Sonuçta kararı verecek olan internet kullanıcıları oluyor; “Ücretsiz model mi? Kişisel Gizlilik mi?” Tıpkı 11 eylül sonrasında dünyanın “Güvenlik mi? Kişisel Gizlilik mi?” şeklinde sorması gibi, bu konu da şimdilik cevapsız ve nasılsa öyle sürüyor.
Biz dünyadaki tartışmaları takip ediyoruz ama ilginç bir makaleden de esinlendik ve yaklaşımı bir değerlendirelim istedik;
İnternetin Parasız Sunulması, Reklamla Finanse Edilmesi Yeni Bir Şey mi?
Biz bu tür bir iş modeli internete özel değil. Daha önceleri de görüyorduk. Örneğin TV yayınları bu şekildedir. Biz evlerimizde TV yayınlarını ücretsiz izleriz. Karşılığında “zaplasak” da reklam seyrederiz –Digitürk ya da DSmart gibi “premium” denilen tarzda yani normal kanallarda bulamayacağımız yayınları para ile sunan TV servisleri de vardır tabi ki ama konumuz olayın ücretsiz tarafı–.
Peki reklamcılar açısından bakarsak; ücret ödemediğimiz TV kanalları ile ücret ödemediğimiz İnternet servisleri arasında fark var mı? Evet var.. Reklamcıları heyecanlandıran da bu; kablo ile abone olunmadığı sürece TV abonelerinin nereyi takip ettiği tespit edilemiyor. Ancak bir takım örnek gruplar seçiliyor ve bu grupların eğilimlerinden tümevarımla tahminler yapılıyor.
İnternet ise birebir bağlanıp, takip edilebilen bir alan. Dolayısıyla kimin, nereye, ne kadar bağlandığı gibi farklı datalara ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla reklamcılık TV’larda kitlelerden (mass), internet ve mobil tarafta bireye geçmiş oluyor. Çok daha hedefli, çok daha detaylı bir reklamcılık mümkün. Buna para ödemek isteyen reklamverenler için ne güzel!!
Ama ücretsiz internet servisi kullanan kişiler saygıyı haketmezler mi?
Burada 2 konu önemli; Birisi kullanıcının, diğeri servisin sorumluluğu ;
- Ücretsiz servis kullanan kişilerin, kullandığı servisin kendisi konusunda neler yaptığına, verilerini nasıl kullandığına dikkat etmesi lazım.
- Ücretsiz servisin, kullanıcılarının verilerini nasıl kullandığını açık ve şeffaf bir şekilde duyurması, gizli veri aktarımı olmaması lazım.
Bu sorumlulukların bilinci dışında kullanıcı olarak neyi kullandığımıza da dikkat etmek üzere bir kaç noktayı vurgulayalım;
Servis Ücretsiz ise “Şikayet Etme Hakkın Yok, Otur Oturduğun Yere!!” mi???
Son dönemde değişen kullanım koşullarından şikayet eden kullanıcılara, “bu servis ücretsiz” hatırlatılması yapılabiliyor. Yani “zaten ücretsiz kullanıyorsun, otur oturduğun yere” gibi bir ifade bu.
Bunun karşılığı, servisi kullanmayı durdurmak, hesabı kapatmak ve ilgili servise, “hadi şimdi bedava servis vereceğin –daha doğrusu verilerin satacağın– adam bul demek. Yani geri mesajla bunu bildirmek lazım. Tabi ki pek yapılan bir şey değil. Ama yapmak lazım. Instagram’ın yaşadığı da bu oldu zaten. 4 milyona yakın abone hesabını kapattı. Bu internet devlerini yola getirmenin tek yolu..
Siz “Ürün” Kabul Edilseniz de, Aynı Zamanda Müşterisiniz
Ücretsiz kullandığınız servisin “Ürün Sizsiniz” yaklaşımı da olsa, siz aslında ödeme yapıyorsunuz. Yaptığınız ödeme, reklamverenin “sizin kullanıcı olmanız nedeniyle, reklam alması” anlamına geliyor.
Yani siz ücretsiz kullanım da yapsanız aslında müşterisiniz. Size öyle davranılması gerekir.
Ücret Ödemeseniz de Size Müşteriye Davranıldığı Tarzda Saygılı davranılmalı
Yukarıdaki maddeyi değerlendirirsek, ücret ödemeseniz de, şirketin para kazanmasına vesile olduğunuz için, servisin size saygı göstermesi, verilerinizi nasıl kullandığını açıklaması lazım.
Kişisel Haklara-Gizliliğe Saygısız Servisleri Kullanmayın
İnternet heyecanlı bir yer. Yeni çıkan servisler de hepimizi çekiyor. Ama bunu değerlendirirken, “körlemesine gitmeden” değerlendirme yapmak lazım. Firmalar sizden para almıyorsa, bir yerden para kazanacak, bu da genellikle reklam olacak. Ama bu reklam noktasında, firmanın sizin bilgilerinden alıp kullandığı veriler önemli.
Bütün bunları anlatırken, vurgulamaya çalıştıımız “kişisel gizlilik” konusuna dikkat çekmek ama Kullanmayı sevdiğimiz internet girişimlerini tabi ki desteklemeliyiz. Para ödemiyorsak, reklam almasına da saygı göstermeliyiz. Tersine saygıyı gördüğümüz sürece böyle olmalı.
Ama yukarıdaki maddeleri de düşünerek “ürüne para ödemiyorsan, ürün sensin” yaklaşımı gösteren firmalara da saygı göstermemek lazım. Çünkü kullanıcılar para ödemese bile, reklamvereni çekerek para ödüyor.
Not : Bu tabloda Phorm gibi OBA uygulalamarının yeri neresi diye düşünebilirsiniz. Sonuçta ücretsiz kulladığımız herşeyin bir reklam boyutu olduğunu söylüyoruz. Ama aradaki fark şu; Biz Phorm’a maruz kaldığımız internet servisini (TTnet) parasız kullanmıyoruz. Bu nedenle de ordaki uygulamanın belki; Phorm kullanmayı kabul eden abonelere ücretsiz kullanım şekline dönüştürülmesi düşünülebilir. Ama yine de hatırlatalım Phorm konusundaki tepkilerin esas nedeni, habersiz üye yapılmak ve de Phorm’un Türk internet omurgasına DPI altyapısını gömmesidir.