Toplum olarak alışkanlığımız bütün suçu politikacılara atıp, ülkeyi lafla kurtarmaktan ibaret. Bir de bilmem ne ülkesinde benzer konunun nasıl yönetildiğini ballandıra ballandıra anlatmak.
Batı ülkelerini örnekliyoruz ama fark yönetimde değil, asıl yönetilenlerde. Kendi hakkına sahip çıkmayan, sivil örgütler kurmayan bizlerde. Batıda yönetilenler seslerini, nasıl yönetilmek istediklerini kurdukları lobby, çalışma grupları, dernekler, sivil örgütler kanalıyla ve çalışmalar üreterek duyuruyorlar. Biz ise karnımızdan konuşarak, “Burası Türkiye” diyerek geçiştiriyoruz.
İnternet konusunda da geçtiğimiz haftalarda benzer eğilimleri yaşadık. Birden bire RTÜK içine bir madde eklendi. Bu maddenin eklenmesi ile ilgili bir hikaye dedikodu olarak dillerde dolaştı. Herkes ağzına geleni söyledi ama harekete geçen çok azdı.
Peki neden? Tembellik mi? Korku mu? Nasıl yapılacağını bilememek mi?
İnternet’ciler toplumun önünde yaşadıklarını, geleceği şekillendirebileceklerini ifade ediyorlarsa, bunu topluma ve politikacılarımıza anlatma misyonunu da üstlenmek zorundalar. Üstelik ellerinde halen müthiş bir haberleşme kaynağı mevcut.
Biraraya gelip, “İnternet’imize sahip çıkmalıyız”. Eğer meclise gönderdiğimiz bilişimci milletvekillerimiz sahip çıkmıyor ise biz çıkmalıyız.
Bu “İnternet özgürdür, kimse bizi engelleyemez. Bir yolunu bulur, yurtdışından yayın yaparız” demekle olmaz. Bu ülkenin İnternet’i bile hem de 21.yüzyılda, yasakçı zihniyetle yönetmesine müsaade etmeye hakkımız yok. Yan yolları unutun. Oturup çalışın,
“İnternet Hukuku Çalışma Grubu” dün, 20 Haziran 2001 tarihinde çalışmaya başladı. Hepinizi çalışmalara katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Katılmak için [email protected] adresine bir mail atınız.