Geçtiğimiz 16 Mart 2002 cumartesi günü İnternet ve Hukuk Platformu – IvHP öncülüğü ve Bilgi Üniversitesi ile İstanbul Barosunun işbirliği ile düzenlenen toplantıda konular detaylıca işlendi.
Toplantıda biri sabahtan diğeri öğleden sonra olmak üzere 2 panel sunuldu. Panellerin başlıkları “Türk Ceza Kanunu Tasarısında Bilişim Suçları ve Uluslararası Bağlam” ve “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi, Değerlendirme ve Eleştiriler” başlıklarını taşıyordu. Paneldeki konuşmacıların notlarını aşağıda sunuyoruz.
Açılış Konuşmaları
Prof. Dr. Belgin ERDOĞMUŞ
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Erdoğmuş, konuşmasına internet’in önemini vurgulayarak başladı. Verdiği istatistik bilgiler ile internet kullanımının artışına dikkat çekti. “Bilgiye ulaşmanın en önemli yollarından birinin bilgisayar kullanımından geçtiğini” belirtti. Bilgisayar kullanımının yarattığı etkinin olumlu olduğu kadar, olumsuz yönlerinin de olduğuna dikkat çeken Erdoğmuş, sosyolojik gelişmelerin iletişim teknolojileri ile büyük bir ivme kazandığını vurguladı.. Ayrıca bilgisayar kullanımının yarattığı olumsuz etkileri yok edebilmek için kanun koyucunun kuralları bir an önce ortaya koyması gerektiğinin altını çizdi.
Faruk ECZACIBAŞI
Türkiye Bilişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Faruk Eczacıbaşı konuşmasına son günlerde Türkiyenin gündemine yer tutan “satanizm” ve bununla birlikte internet olgusunun tartışıldığı Lara Falay’ın intiharı konusuna değinerek başladı. Eczacıbaşı çocuk pornografisi, pornografi, uyuşturucu, ırkçılık ve kökten dincilik konularını kapsayan geniş bir yelpazede istatistik bilgiler sundu. Bunun yanısıra Eczacıbaşı, yukarıda sayılan hususlarla mücadelede uluslararası platformda gerçekleştirilen çabaları belirterek, Uluslararası Patent Birliği’nin internet üzerindeki fikri mülkiyet haklarının korunmasını sağlayan anlaşmasına da değindi. Almanya’da 2005 yılında yürürlülüğe girecek olan ve tüm telekom şirketlerini kapsamı içerisine alan kanun ile gizli izleme mekanizmaları kurulması öngörüldüğünü söyleyen Eczacıbaşı, gizli izleme için mahkeme kararına gerek olmamasına ve yılda 205 milyar DM’lık iş yapan Telekom sektörünün tüm kuruluşlarını bünyesinde bulunduran BITCOM’un bu kararı desteklemesinin ilginç olduğuna dikkat çekti. Bu kanunun internet servis sağlayıcılarını kapsamadığını da belirten Eczacıbaşı, 90’lı yılların sonunda ortaya çıkan interneti, “yaramaz bir çocuk”a benzeterek, tüm bu düzenlemeleri “yaramaz çocuk terbiye edilmeye başlandı” sözüyle özetledi. Ancak “her yaramaz çocuk yaratıcı olur” diyerek, interneti düzenlemeyi hedef alan kanunlaştırma hareketlerinin de, “özgürlükler, denetim ve sansür arasındaki hassas dengeye dikkat edilerek oluşturulmasının büyük bir görev olduğu”nu belirterek sözlerine son verdi.
Osman ERGİN
İstanbul Barosu
Osman Ergin, son günlerde çıkan haberlerden dolayı internet’in erkenden “sanık sandalyesine oturtulmak istendiğini” ileri sürdü. Bunun bir yansıması olarak Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen ve interneti “potansiyel bir düşman ve tüm kötülüklerin anası” olarak gören yasal düzenlemeyi hatırlattı ve internet’in “suçların kaynağı” olmadığının altını çizerek, “internet ortamında ortaya çıkan suçların daha önce de var olduğunu” belirtti. Hukuksal düzenleme için “acele edilmemesi” gerektiğini de belirten Ergin, öncelikle bilgi özgürlüğü ve düşünce özgürlüğünün sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Panel-1: Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nda Bilişim Suçları ve Uluslararası Bağlam
OTURUM Başkanı:
Prof. Dr. Uğur ALACAKAPTAN
Bilgi Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Ceza Hukuku Öğretim Üyesi
Uğur Alacakaptan “internet’te her türlü etkinlik yapıldığı gibi, suç da işlenebildiği”nin altını çizdi. “Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi paylaşmak” fonksiyonlarının “çok önemli” ve “herşeyi suç sayma eğiliminin” ise “tehlikeli” olduğuna dikkat çeken Alacakaptan, ceza hukuku siyaseti açısından cezaların, internet üzerinde işlenen suçların “kolay işlenmesi” ve “yaygınlığı” kriterlerinin ön planda tutularak belirlenmesi gerektiğini belirtti. İnternet üzerinde işlenen suçlara “ne zaman” ve “nerede el koyulacağı”nın büyük bir problem oluşturduğunu belirten Alacakaptan, “cezalandırmaktan çok önlemeye çalışmanın gerektiği”ni, ancak bunları yaparken, “özel hayatın gizliliği ve düşünce özgürlüğü açısından ortaya çıkacak problemlere dikkat edilmesinin” altını çizdi. Tüm düzenlemelerde öncelikle bilgiye ulaşmanın önündeki engelleri kaldırmak gerektiğini belirten Alacakaptan, “Türkiye, ihlalleri düzenleme konusunda geç kalmıştır ve Ceza Kanunu eskimiştir, suç tanımları azdır ve bu nedenle bu ihlalleri dikkate almayalım yaklaşımı yanlıştır” diyerek sözü panelistlere verdi.
Yard. Doç. Dr. Yılmaz YAZICIOĞLU
Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Ceza Hukuku Öğretim Üyesi
Yılmaz Yazıcıoğlu konuşmasına dünyanın internete nasıl baktığını belirten örneklerle başladı. Bilgisayar suçlarının ortaya çıktığı ve yoğunlaşmaya başladığı 80’li yılların başından günümüze kadar bilgisayar ve siber- suçların tarihsel gelişimi hakkında bilgi verdi. Teknolojik gelişmelerin “yeni hukuki yararlar” yarattığını belirten Yazıcıoğlu, bu “yeni hukuki yararların ortaya çıkmasının, farklı şekilde ihlallerin de oluşmasının zeminini teşkil ettiği”ni belirtti. 2001 yılı Türk Ceza Kanunu Tasarısı hakkında açıklamalar yapan Yazıcıoğlu, aynı zamanda Avrupa Konseyi Siber Suçlar Konvansiyonu hakkında da bilgi verdi. Yazıcıoğlu, “suçta ve cezada kanunilik ve kıyas yasağı” ilkeleri nedeniyle ceza hukukunun “hantallaştığına” dikkat çekti ve TCK’na eklenen “bilgisayar suçları”nın neler olduğunu teker teker açıkladı. 2001 yılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının, uluslararası uyumun sağlanması konusunda önemli adımlar attığını belirten Yazıcıoğlu, buna rağmen, İtalyan Ceza Kanununda yer alan ve sistemlerin işlemesi için önemli unsurlar olan “şifrelerin ele geçirilmesi, dağıtılması ve ifşa edilmesi fiillerinin cezalandırılması, I.S.S.’lerin sorumluluk rejiminin belirlenmesi ve çocuk pornografisi konularının yeni TCK tasarısında düzenlenmemesinin büyük bir eksiklik olduğu”nun altını çizerek konuşmasını bitirdi.
Cevat ÖZEL
İstanbul Basın Savcısı
Cevat ÖZEL, yürürlükteki bilişim suçlarını düzenleyen hükümler ile 2001 yılı T.C.K. Tasarısı’nı karşılaştırarak, değerlendirmelerde bulundu. Özel , “tanımların pek de örtüşmediği”ni ileri sürdüğü T.C.K. Tasarısı’na teknik açıdan getirdiği eleştiride, 346. Maddenin fıkraları arasında uyumsuzluk olduğunu belirtip, “fiil ile ceza arasında orantının sağlanamadığı”nı söyledi. 347. Madde’de yer alan “sahtecilik” suçunda “fer’i cezalar”ın uygulanmamasını “büyük bir eksiklik” olarak gören Özel, bunun yanısıra kişisel verilerin korunması hususlarını düzenleyen tasarıdaki maddelerin, “bilişim suçlarını düzenleyen bab içinde yer almaması”nı da “eksiklik” olarak nitelendirdi. Suçun “nerede işlendiği ve nasıl tespit edileceğinin büyük bir sorun teşkil ettiği”nden bahseden Özel, hakim ve savcıların bilişim teknolojileri alanında eğitilmelerinin büyük önem taşıdığının, en doğru çözümün bu konuda kurulacak “ihtisas mahkemeleri” olacağının da altını çizdi. Özel, sözlerini, 20 Şubat 2002 tarihli Star gazetesinde yayımlanan “Hakimden Acı İtiraf” başlıklı bir habere gönderme yaparak tamamladı. Özel’in değindiği haberde, bilişim suçları ile ilgili bir davaya bakan bir yargıç, bu konuda bilgi sahibi olmadığını belirtiyordu…
Av. Vedat GÜRER
İ v H P
İnternetin tanımını yaparak, internet’i “sözlü kültüre ait bir iletişim ortamı” olarak değerlendiren Gürer, internet’i “iyi bir şey koyulduğunda karşılığında iyi bir şey alınan, kötü bir şey koyulduğunda da, kötü bir şey alınan bir araç”a benzetti. T.C.K.Tasarısı ve yürürlülükteki T.C.K. hükümlerine eleştiriler de getiren Gürer, “bilişim suçları alanında takibi şikayete bağlı suçlara yer verilmemesi”ni “büyük bir eksiklik” olarak gördüğünü belirtti. Kanunda suçların tanımları yapılırken kullanılan “kırmak” gibi “net olmayan anlatımlar” ve dilbilimsel bir takım karışıklıkların, hak ve özgürlükler açısından tehlike oluşturduğunun da altını çizen Gürer, tıpkı mevcut adli tıp kurumları gibi, bir “Bilgisayar Adli Tıp”ı ile özel bir yapılandırmaya ihtiyaç duyulduğunu, klasik el koyma hükümlerinin yetersiz kaldığını belirtti. Ispat hukuku açısından çok önemli yapılandırmalara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken ve bu konuda ISS’lere getirilen uzun süreli kütük (log) tutma yükümlüklerini eleştiren Gürer, olayların bu şekilde gelişmesi halinde ISS‘ların hizmetlerini “yurt dışından yürütmeye” zorlanabileceğini belirtti. Konuşmasında temel hak ve özgürlükler açısından farklı bir açılım getiren Gürer, “hacking” fiillerinin de, teknolojinin gelişimi için “anlamlı” olduğunu, gelişmiş ülkelerde “hacker”ların “hemen işe alındıklarını” söyledi. Gürer, internet’in “açık bir iletişim sistemi” olmasından dolayı, kanun koyucunun düzenlemelerinde faaliyetlerin anonim kalma yönünde gelişmesi gerektiğini belirtti. Bu yaklaşımının bir sonucu olarak kişilere karşı işlenen cürümler ile mala karşı işlenen cürümler arasında bir ayrım yapılarak, anonimlik özelliğinin bir gereği olarak, kişilere karşı işlenen cürümlerin daha özgürlükçü bir anlayışla değerlendirilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Av. Fikret İLKİZ
İ v H P , Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Md. Ve Hukuk Danışmanı
Fikret İLKİZ, şayet kesinleşse idi, Cumhurbaşkanı’n veto ettiği RTÜK yasa tasarısının, Basın Kanunu’na benzetilerek oluşturulan internetle ilgili hükümlerinin yol açabileceği sonuçları açıklayarak konuşmasına başladı. İlkiz, “insan ve ifade özgürlüğü” temel alınarak ceza kanunda hangi ilkeler ışığında düzenlemeye gidilmesi gerektiğini açıkladı. T.C.K. 2001 Tasarısı’na gelinene kadar, bilişim suçları ile ilgili olarak 1997 yılındaki Tasarı hükümleri ile TCK’nun çok küçük bir takım değişikliklere uğradığını, oysa zamanında eleştirilen ‘97 tasarısının, aradan geçen süre içinde bir çok gelişmenin yaşanması ve mevcut eksiklikler üzerine ilgili kurumlar tarafından görüş alınmasına rağmen, “hiçbir farklılığa uğramadan 2001 Tasarısı’na taşınmasını” da, “büyük bir talihsizlik” olarak değerlendirdi. “Basın yayın yolu ile” kavramının açıklandığı Md .4’ün 11. Bendi’nin güçlü bir şekilde interneti kapsadığı izlenimini veren T.C.K.Tasarısı’nın bir çok maddesinin, internet’in özgürlükçü ortamını kısıtlaması tehlikesine dikkat çekti. İnternet ve Hukuk Platformu tarafından ülkemizi çok yakından ilgilendirdiği için, Avrupa Konseyi Siber Suçlar Konvansiyonu’nu Türkçe’ye çevirtip, kamuoyunda tartışmaya açtığını belirten İlkiz, internet’le ilgili tüm yasal düzenlemelerde insan hakları ve özgürlüklerin korunmasının referans olması gerektiğinin de altını çizdi.
Birinci Panel kapanırken, Oturum Başkanı Prof. Dr. Alacakaptan, İspanyol, Portekiz, hatta Slovenya ceza yasalarının bu konuda en iyi örnekler olduğunu, Sloven kanununda bir hukuka aykırılığın suç sayılmasının, sözkonusu “hukuka aykırılığın sonuçlarının, başka hukuki yaptırımlarla giderilememesine bağlı” olduğunu vurguladı.
PANEL 2: Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi, Değerlendirme ve Eleştiriler – İfade Özgürlüğü, Bilişim Suçları, Kişisel Verilerin Korunması, Ticaret Özgürlüğü, Bilgi Güvenliği ve Usul Hukuku
Oturum Başkanı:
Av. Erdem TÜRKEKUL
İvHP- İst. Barosu Fikri Haklar Komisyonu Başkanı
Yard. Doç .Dr. Okan TANŞU
Bilgi Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Dekan Yrd.
İnternet üzerindeki ihlallere iletişimci perspektifinden bakan Tanşu, teknolojinin yarattığı sosyolojik değişimin altını çizdi ve “BilgiÇağı” kavramına açıklık getirdi. Değişim sürecini “teknolojik”, “bilgi” ve “uluslar arası” olmak üzere üç değişik başlık altında somutlaştıran Tanşu, güvenlik kavramına yüklenen yeni anlamla ilgili bilgiler verdi. İnternet’le ilgili yasal düzenlemelerin “kim tarafından, hangi kavramlar referans alınarak, nasıl yapılacağı” konusunda düşüncelerini açıklayan Tanşu, siber suçlarla mücadelede alınacak önlemleri şöyle özetledi:
a) İnsana yatırım (hukukçu, bilişimci, işletmeci… toplumun her kesiminin bilgi çağına uygun eğitimi) b) Global normlar ve etik değerler oluşumuna yardım, c) İç hukuk ile Uluslararası hukuk bağlantsını pekiştirme (Uluslararası sözleşmeler ve işbirlikleri). Tanşu, bir toplumda “yasal düzenlemeler ile gerçek yaşam arasındaki zamansal farkın, o toplumun gelişmişlik düzeyi hakkında yeni bir gösterge” olduğuna da dikkat çekti.
Yard. Doç. Dr. Leyla KESER BERBER
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Leyla KESER BERBER, konuşmasında dijital imza , internet üzerindeki sözleşmeler ve Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu’nun elektronik imza ile ilgili yasa tasarısı konularında görüşlerini bildirdi. Dijital imza ile ilgili bilgi veren Berber, uluslararası alanda gerçekleştirilen düzenlemeler ve uygulamalara da değindi ve özellikle Alman hukukundan örnekler verdi. ETKK’nun dijital imza yasa tasarısı hakkında eleştirilerini belirten ve tasarıda gördüğü eksikliklere dikkat çeken Berber, Tasarı’nın 2. Maddesi’nin, “yalnızca şekil şartı bulunmayan sözleşmeleri kapsadığını”, “dijital imzaya ıslak imzanın sahip olduğu hukuki statü kazandırılmadan bu tasarının kanunlaşmaması” ve “dijital imzanın kullanılacağı hukuki ilişkilerle ilgili usul hukuku ve Borçlar Kanunu’nda da düzenlemeye gidilmesi” gerektiğini, Alman Dijital İmza Yasası ve Almanya’daki uygulamaları referans alarak belirtti .
Yard.Doç.Dr. Mehmet ÖZCAN
Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi;
TADOC Bilişim Suçları Araştırma Merkezi Bşk.
“Siber-terörizm”i temel konu alan ÖZCAN, bilişim suçlarını ve bunların türlerini açıklayarak konuşmasına başladı. Ülkemizde bilişim suçları ile ilgili olarak emniyet teşkilatına gelen istatistik bilgilere gönderme yaparak, bu suçların “sürekli artmasına rağmen”, “sanıldığı gibi büyük bir yoğunluk yaşanmadığı”nı da belirtti. Terorist örgütlerin internet’i özelikle propaganda ve maddi kaynak sağlamak açısından kullandıklarını belirten Özcan, bunun yanısıra, bu tür örgütlerin internet üzerinde faaliyetlerini nasıl gerçekleştirdikleri konusunda da bilgi verdi. Klasik anlamdaki terör ile “Siber-Terör” arasındaki farklılıkların altını çizen Özcan, bu suçların kovuşturma zorluklarının uygulamada büyük bir sorun teşkil ettiğini, bunun aşılabilmesi için, uluslararası karşılıklı yardımın, personel eğitiminin ve 7/24 saat çalışacak ağların kurulmasının büyük bir önem taşıdığını belirtti. Özcan, siber-terör amacıyla kurulan site sayısının 8000 dolayında olduğunu da sözlerine ekledi.
Hasan SINAR
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi,
Ceza Hukuku Kürsüsü Araştırma Görevlisi
Hasan Sınar, bildirisinde “İnternet Servis Sağlayıcıları”nın sorumluluklarını Avrupa Birliğinin 31 sayılı Elektronik Ticaret direktifi ve Alman Teleservisler Yasası’nda yapılan son değişiklikler ile birlikte değerlendirdi. Hasan Sınar tüm bu düzenlemelerin çıkış noktası olarak “İnternet yayıncılığı yeniden düzenlenmeli mi, yoksa mevcut kurumlar internet yayıncılığının düzenlenmesinde yeterli olacak mıdır?” bağlamında toplanmakta olduğunu belirtti. İnternet servis sağlayıcılarının sorumluluk rejimlerini “içerik”, “servis” ve “erişim sağlayıcılar” olarak ayrı ayrı ele alan Sınar, Avrupa Birliğinin 31 sayılı direktifininin erişim sağlayıcılarla ilgili hükümlerinin bire bir tercüme edilerek Alman iç hukukuna aktarılmasının,“Avrupa Birliği kazanımlarını gerçekleştirebilmek amacıyla sergilenen olumlu bir tavır olduğunu” belirtmesinin ardından, Türk yasa koyucusunun bu konudaki tepkisiz tutumunu eleştirdi. Hasan Sınar son olarak İnternet ve Hukuk Platformu çatısı altında servis sağlayıcıların sorumluluk rejiminin açıklıkla belirleneceği bir kanun tasarısı teklifinin hazırlanmasını önerdi.
Özgür UÇKAN
İ v H P – Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi
Avrupa Konseyi Siber Suçlar Konvansiyonu ekseninde açıklamalarda bulunarak söze başlayan Uçkan, uluslararası platformda büyük bir yankı uyandıran Konvansiyon’un tartışmalı noktalarına, “temel hak ve özgürlükler ile ülke çıkarları” açısından açılımlar getirdi. Konvansiyon’un özelikle siber suçların araştırma ve soruşturma faaliyetlerini düzenleyen hükümlerinin, “hak ve özgürlüklere tecavüz teşkil edebilecek uygulamalarının da kapısını araladığını” belirten Uçkan, ifade özgürlüğü ve hukuk devleti ilkeleri ile çelişen noktaların da altını çizdi. Uçkan, bu sakıncaları taşıyan prosedürün “sadece Konvansiyon’da tanımlanan suçlarla sınırlı kalmayıp, bunun yanısıra Konvansiyon’da tanımlanmayan suçları da kapsar nitelikte olması”nı “maksadı aşan bir durum” olarak nitelendirdi. Konvansiyon’un tamamlayıcı ekleri olarak yürürlülüğe konan ve/veya konması planlanan “Irkçılık ve Şiddet İçeren İçeriklerin Yasaklanması” ve “Siber Terörizm” ile ilgili ek protokollerin de, gerek yürürlüğe konuş amaçları, gerekse Konvansiyon’da yapıldığı gibi sivil toplumun görüşlerine başvurulmaması yönünden eleştirildiğini vurguladı. Bu gerekçelerle, “İnternet ve Hukuk Platformu’nun da, “bu haliyle TCK’nun Konvansiyon’a imza koymaması gerektiğine inandığı”nı belirten Uçkan, Konvansiyonun ülkemizde tartışmaya açılması gerektiğini ve yapılacak yasal düzenlemelerin, “bilgiye ulaşmak ve bilgiyi paylaşmak eksenli” olması gerektiğini tekrarladı.
İ V H P SONUÇ BİLDİRGESİ
İnternet ve Hukuk Platformu, yukarıda özetlenen “İnternet ve Hukuk Etkinliği –1”in ardından, gerek bu panellerde üzerinde birleşilen ortak noktalar, gerekse bazı üyelerinin 2002 Mayıs’ında Ankara’da yapılacak “Türkiye Bilişim Şurası”nda tartışılması niyetiyle hazırladıkları çalışmalardan yola çıkarak, Türkiye’de internet ile ilgili ceza hukuku politikalarına ışık tutması açısından aşağıdaki ilkeleri Türkiye kamuoyunun değerlendirmesine sunmayı kararlaştırdı:
BİLİŞİM VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ALANINDA YAPILACAK HUKUKSAL DÜZENLEMELERE İLİŞKİN TEMEL İLKELER
- 1- Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerinin temel öğesi ifade ve bilgi özgürlüğüdür. Bu temel hak ve özgürlük; her bireyin, sosyal ve kültürel grupların, ulusların ve uluslararası toplulukların da uyumlu bir biçimde gelişmesinin ön koşuludur. Devletler de, vatandaşlarının ifade ve bilgi özgürlüğüne yapılacak olan müdahalelere karşı güvence getirmek göreviyle yükümlüdür.
2 – Bilişim ve iletişim teknolojilerinin, insanların, ulusların ve her ülkenin gelişimi için sunduğu benzersiz olanaklar, her geçen gün akıl almaz bir hızla artarak yayılmaktadır. Aslında bu gelişme bilişim ve iletişim teknolojilerinin, bilginin paylaşımına dayanan ve çok taraflı katılımcı yapısından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, bu alanda yapılacak tüm hukuksal düzenlemeler, saydam ve paylaşımcı bir süreç içerisinde gerçekleştirilmeli; doğrudan ve dolaylı olarak konu ile ilgili tüm taraflar bu sürece katılabilmelidir.
3- Bilişim ve iletişim teknolojileri doğası gereği “uluslarüstü”dür. Bu nedenle, bilişim ve iletişim teknolojileriyle ilgili olarak yapılacak her türlü hukuksal düzenlemede, diğer ülkelerdeki uygulamalar ile Avrupa Birliği başta olmak üzere çeşitli uluslarüstü platformlarda geliştirilen ve bu alanda geniş çaplı bir (uzlaşma) konsensus oluşturan uluslararası düzenlemeler ve sözleşmeler dikkate alınmalı, ancak bu yapılırken öncelikle ülke çıkarları göz önünde bulundurulmalıdır.
4- Ülkenin yararı için büyük önem taşıyan bilgi toplumuna giden yolun tıkanmaması, ülke içinde dijital uçurumun derinleştirilmemesi gerekir. Yapılacak hukuki düzenlemelerle, bilgi toplumuna giden yolu geliştirici ve teşvik edici bir ortamın yaratılması için çaba gösterilmelidir. Bu çerçeveye, dijital bölünmenin önüne geçecek, teknolojiyi ülkenin her yerine yaymak için teknoloji erişimini kolaylaştıracak, ucuzlatacak ve herkes için ulaşılabilir kılacak teşvik kararları, özelleştirme mevzuatı, kamusal teknoloji erişimiyle ilgili düzenlemeler vb. dahildir.
5- Bilişim ve iletişim teknolojileriyle ilgili her türlü hukuksal düzenlemenin genel yapısı itibariyle; yasaklayıcı, engelleyici, baskı kurucu ya da teknik açıdan uygulanamaz olmamasına büyük önem atfedilmelidir.
6- Ülkenin bilgi toplumuna dönüşmesi, bilişim ve iletişim teknolojilerinin etkin bir biçimde kullanımıyla kamu yönetiminde şeffaflığın ve katılımın sağlanması ve yargı sürecinin şeffaf ve adaletli bir biçimde işleyebilmesi için, temel insan hak ve özgürlüğü olarak kabul edilen “Kamu Bilgilerine Erişim Özgürlüğü”, açık ve net bir şekilde anayasa ile teminat altına alınmalıdır. Ceza hukukunda, “bilgi güvenliği” ile ilgili konularda, hukuk devletinin temel ilkelerini ihlal etmeyecek bir yaklaşım geliştirebilmek için; öncelikle, vatandaşların kamu bilgilerine erişim hakkını temel bir hak olarak düzenleyerek teminat altına alan “bilgi özgürlüğü kanunu”nun; ve bu hakkı, ulusal güvenlikle ilgili hassas bilgilerin uluslararası standartlarda ve çağdaş dünyanın gereklerine uygun olarak sınıflandırıldığı bir yasal çerçeveyle dengeleyen “ulusal bilgi güvenliği kanunu”nun çıkarılması gerekmektedir.
7- Ceza Muhakemeleri Hukukunda uluslararası yetki, araştırma ve soruşturma faaliyetlerini düzenleyen hükümler, maddi objeler temel alınarak, mesken aranması ve telefon görüşmelerinin dinlenmesi ilgili rejimlerin gereklerini yansıtmaktadır. Doğal olarak bu hükümler, Bilişim ve İletişim Teknolojileriyle ilgili suçların araştırılması ve soruşturulmasında yeterli olmamaktadır. Ceza Muhakemeleri hukukunda yapılacak düzenlemeler Bilişim İletişim Teknolojileri alanında gerçekleşen ihlallerin özelliğine uygun hükümler olmalı; zabıta organları ve hukuk uygulayıcılarının teknik bilgi – beceri ve organizasyonel yapı olarak donanımları sağlanmalı; araştırma ve soruşturma faaliyetleri sırasında gerçekleştirilecek gizli izleme ve iletişimin tespit edilmesi ve denetlenmesi faaliyetleri temel insan haklarına, iletişim özgürlüğü ve özel hayata müdahale teşkil ettiklerinden bu faaliyetlerinin hangi hallerde ve nasıl gerçekleştirileceği, hangi sujelerden hangi prosedürlerde yardım istenebileceği kanun tarafından açık olarak belirtilmeli; bu faaliyetler her zaman somut suç şüphesi üzerine, gerekçesi, süresi ve prosedürünün açıkça belirtildiği bir hakim kararıyla hayata geçirilmeli, kuralların yorumunda ceza hukukunun vazgeçilmez ilkesi olan “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi ödün verilmeden uygulanmalıdır.
8 – Bilişim – İletişim Teknolojileri alanındaki ihlallerin ceza hukukunda sınıflandırılması ve politikaların geliştirilmesi yolunda gerçekleştirilecek faaliyetler maddi ceza hukuku ve ceza muhakemeleri hukuku dallarında iki ana başlık altında düzenlenmelidir.
9 – Bilişim ve iletişim teknolojilerinin ülkede kalıcı bir gelişim ivmesi yakalayabilmesi ve teknoloji-bağımlılığının azaltılabilmesi için büyük önem taşıyan fikri mülkiyet haklarının korunmasına büyük özen gösterilmeli; ancak, bu konudaki düzenlemelerde, kamu yararı, hak sahipliği ve bireysel haklar arasındaki dengelere dikkat edilmelidir.
10 – Bilişim ve iletişim teknolojileri alanında hukuksal düzenlemelere girişilirken, yukarıdaki ilkelerden hareketle ve bilgi toplumunun gelişimi için en uygun hukuksal zeminin kurulması gözetilerek; öncelikler tespit edilmeli; düzenlemeler arasında uyum gözetilmeli ve böylelikle olası uygulama sorunlarının önüne geçilmelidir.
11- Teknoloji ve hukuk koordinasyonunu sağlayabilmek için, yargı sürecinde yer alan tüm tarafların bilişim ve iletişim teknolojileri konusunda eğitimi ve bilinçlendirilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamlı eğitim ve bilinçlendirme çalışmasında, konuyla ilgili akademik kurumlar, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları destek ve işbirliği içinde olmalıdır. Bu eğitim iki farklı düzeyde gerçekleştirilmelidir:
Yargı sürecine katılacak yeni nesillerin eğitimi ve bilinçlendirilmesi için, eğitim kurumlarında gerekli müfredat değişiklikleri yapılmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır. Hakim ve savcılardan kolluk kuvvetlerine kadar yargı sürecinin bütün aşamalarında yer alan tüm görevlilerin konuyla ilgili eğitimleri için özel programlar geliştirilmelidir.
12- Gerek ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, gerekse ortaya çıkan sorunların çözümünde, bilişim ve iletişim teknolojilerinin yapısına ve hukuka uygun çözümler üretilmesi için çalışmak üzere barolarda bilişim hukuku komisyonları kurulmalı; hukuk fakültelerinde doğrudan bu alanla ilgili eğitim veren bölümler açılmalı; özerk bilişim ve iletişim hukuku enstitülerinin kurulması teşvik edilmelidir.
13- Bilişim ve iletişim teknolojileri alanında yaşanan sorunlara yönelik olarak, ihtiyaca cevap verecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yasal düzenlemelerin bir an önce tamamlanmasında yarar vardır. Yapılacak yasal düzenlemelerde tanımlar, yetkilendirilen birimler, bu birimlerin görev ve sorumluluk alanları açık ve net bir biçimde belirtilmelidir. Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki suçların araştırılması, soruşturulması ve kovuşturma aşamasında gerçekleştirilecek olan usuli işlemler sırasında yetkililerce, gerekmediği halde özel hayatın gizliliğinin bozulmasına ve iletişim özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açabilecek uygulamalar yapılması olasılığı göz önünde tutularak; suç soruşturma ve kovuşturma usullerinin neler olduğunun yasalarla detaylı bir şekilde belirlenmesi ve tüm usuli işlemlerin yargıç kararı ile yargı denetiminde bulunduğunun hukuki güvenceye bağlanması esas alınmalıdır.
14- Maddi ceza hukuku kapsamında düzenlenecek ihlaller, Bilişim – İletişim teknolojileri yoluyla üretilen, saklanan ve iletilen bilginin bütünlüğüne, erişilebilirliğine ve gizliliğine yönelik ihlaller olmalı ve sonuçlarının giderilmesi için başka hukuki yaptırımlar olmamalıdır. Kişisel verilerin korunması ve gizlilik, malvarlığına yönelik ihlaller, fikri mülkiyet haklarının korunması, bilgi güvenliği ve bilgi özgürlüğü, 3.kişilerin ve özellikle İnternet Servis Sağlayıcılarının Sorumluluk Rejimi alt başlıkları altında toplanabilen ihlaller kanun koyucu tarafından net bir şekilde tanımlanmalı; sorumluluk sahibi süjeler hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli; cezalandırılacak fiillerin bireysel özgürlükler ve insan hakları normları ile çatışmamasına özen gösterilmeli; ölçülülük ilkesinin bir gereği olarak suç ve onun kanunda gösterilen cezası arasındaki hakkaniyet tesis edilmeli; ve düzenlemeler Bilişim-İletişim teknolojilerinin kendine özgü yapısını yansıtır nitelikte olmalıdır.
15 – Yargı sürecinin içinde çeşitli aşamalarda yer alan görevlilerin eğitilmesine ilişkin programlar uygulanmaya konulmalı, bilişim iletişim teknolojileri alanında delil tespiti, zararlı içeriğin tespiti gibi ihtisas gerektiren konularda özel prosedürler belirlenmeli ve yeniden yapılanma çalışmaları, uzmanlık isteyen konularda ihtisas mahkemelerinin kurulmasına zemin oluşturacak bir biçimde yürütülmelidir.