İnternet’imize yeterince sahip çıkabiliyor muyuz? Bize neler getirdiğinin farkında mıyız? Pek değiliz herhalde. Çünkü tepkisiz kalmaya devam ediyoruz. Bunu geçen yıl İnternet’le ilgili uygulamaların RTÜK Kanunu içine komik bir tarzda ilave edilmek istenmesi sırasında da yaşamıştık. Son sansürleme olayında da yaşıyoruz.
Lara’nın intiharı ile başlayan “internet’in sansürlenmesi” tartışması bildiğiniz gibi, İnternet Üst Kurulu’ndan çıkan bir karar ile noktalandı. Freeserver.com’un bloklanması da ilk işaret olarak önümüze geldi. Peki bizi neler bekliyor?
Görüntü maalesef çok parlak değil. RTÜK olayında olduğu gibi, bu sefer de kuru gürültü dışında bir şey yok. Mail listelerinde, özellikle freeserver’dan servis alan kişilerin tepki maillerini gördük ama o kadar. Tepkisiz toplum olmaya aynen devam.. Ne bireysel kullanıcılar ne de Bilişim ve İnternet Sektörünün profesyonel kuruluşları kıpırdamıyor. Belki bunun istisnası birkaç kişi var. Toplumu uyandırmaya çalışıyorlar. Mesela Yurtsan Atakan; köşesinde “Ulaştırma eriştir eleştirme biliştir” başlıklı yazısında konunun farklı bir boyutuna dikkati çekmiş. Üstelik tepkileri www.birlik.com birleştirmek için çağırıyor. Bilidğiniz gibi Yurtsan yıllardır bu konunun bayraktarlarından bir tanesi olarak Hürriyet’teki köşesinde acı gerçekleri dile getiriyor.
Füsun Sarp Nebil : Yurtsan, İnternet konusunda kaç yıldır yazıp çiziyorsunuz?
Yurtsan Atakan : İnternet’le ilgili olarak 1994’den bu yana kesintisiz olarak yazıyorum.
FSN : Peki bu kadar yıldır yazan bir kişi olarak, internet Türkiye’de sizce nasıl şekilleniyor? Yani bilişim devrimi-internet trenini kaçırmayalım diyoruz. Ne yaptık?
Atakan : İnternet’le ilgili ilk gazete köşe yazılarımdan birinde Türkiye’nin İnternet’le olan ilişkisini matbaanın Türkiye’ye geç girişine benzetmiş ve matbaayı ıskalayan Türkiye’nin İnternet’i ıskalamaması gerektiğini vurgulamıştım. İnternet devriminin matbaa devriminden çok çok daha hızlı bir tren olduğunu ve bir yıllık bir gecikmenin bile çok kritik bir gecikme olacağını vurgulamıştım. Matbaa ve İnternet benzetmesi daha sonra pekçok yazar, hatta bakan ve başbakan tarafından bile kullanıldı. Ama ne yazık ki İnternet devrimini yakalamakta yeterince hızlı olamadık.
Gerçi basının İnternet’e ilk başlarda beklenmedik bir şekilde ilgi göstermesi ve tanıtımını yapması sayesinde İnternet’in Türkiye’deki yaygınlaşma hızı diğer pekçok teknolojiye göre çok daha hızlı oldu ancak üniversitelerin ve siyasi otoritenin atıl kalması sonucu dünyayla aynı düzeyde bir hız yakalanamadı.
Üniversiteler ve öğretim görevlileri asıl görevlerini unutup, İnternet’le ilgili araştırmalar yapmak yerine alan adlarının dağıtım bürokrasisini kurmak, İnternet otoriteleri oluşturmak gibi üstlerine vazife olmayan işlere giriştiler. Siyasi otorite ise İnternet’i uzun bir süre yok saydıktan sonra ancak yeni yeni sansürleme girişimleriyle gündemine aldı.
FSN : İnternet tüm dünyada krizdeyken biz de nasıl krizler yaşandı?
Atakan : İnternet’te yaşanan kriz tüm dünyadan çok ABD’de yaşandı. Nedeni ise çok hızlı yaşanan gelişim sonucunda hemen her konuda çok fazla rakibin oluşmuş olmasıydı. Bu kadar çok rakibin aynı anda yaşaması olanaksızdı ve kriz çıktı.
Türkiye’de ise böylesi bir hızlı yaygınlaşma asla olmadı. Rekabet bir yana, kendi alanında iddialı münferit şirketler dahi çıkmadı. Tek rekabet İnternet Erişim Servisi veren şirketler arasında yaşandı. Bu şirketlere servis sağlayıcı demeye bile dilim varmıyor çünkü verdikleri hizmetin maiyeti erişimden başka bir şey değil.
Devlet nasıl davranıyor? Sizin Üst Kurulu eleştiren yazılarınızı okuruz hep. Üst Kurul ne tür bir işlev üstelendi? Veya nasıl bir işlev üstlenmeliydi?
İnternet Üst Kurulu, eski Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in iyi niyetli bir girişiminin eseriydi. İnternet’in önemini gören ender politikacılardan biri olan Menzir, uzmanı olmadığı bu konuda bilgilenmek amacıyla bir danışma kurulu olarak İnternet Üst Kurulu’nu kurmuştu.
Ancak kurulu oluşturan üyelerin birçoğunun niyeti başından beri farklıydı. Onlar danışman olarak çalışmaktan çok, bir İnternet otoritesi kurmayı amaçlıyorlardı.
Kurulu basına kapatmaya kalkışarak bu niyetlerini gizlemeye çalıştılar. Ancak kurulun basına kapalı olma arzusunu ilk gününden itibaren, peşini bırakmadan eleştirdim. Hatta Radikal’den Serdar Kuzuloğlu ve Aktüel’den Şahin Artan’la birlikte ilk toplantılarından birini resmen bastık. Sonunda bakan ve müsteşarı el koydu, İnternet Üst Kurulu toplantıları basına açıldı.
İnternet Üst Kurulu’nun kurulması iyi niyetli bir girişimdi ancak üye seçimindeki yanlışlıklar, kurulun ölü doğmasına yol açtı. Kurul asıl görevi olan danışmanlık işlevini yerine getirmektense yürütme yasama gibi boyundan ve yetkisinden büyük işlere kalkıştı.
Bünyelerinde kurdukları DNS Çalışma Grubu vasıtasıyla ODTÜ’nün gayrı meşru Alan Adı yönetimi zorbalığına paravan oluşturdular. Danışma kurulu olduklarını unutup kural koyucu bir kurul olarak çalıştılar. Son olarak da yayınladıkları bildiri ile Türk Telekom’un sansürcü girişimlerine destek verdiler.
Halbuki İnternet Kurulu doğru üyelerden oluşmuş bir kurul olsaydı, danışma kurulu olarak çok faydalı olabilirdi. Bu haliyle hızla İnternet’in RTÜK’ü olmaya doğru gidiyorlar.
Partilerin ve Politikacıların internete yaklaşımları nasıl?
Atakan : Partilerin ve politikacıların böyle bir yaklaşımı yok. Bir tek ANAP zaman zaman İnternet’in gelişmesine yönelik politikalar ortaya koydu. Mesut Yılmaz TV’lerden yayınlanan icraatin içinden programının neredeyse tamamını İnternet’e ayıracak kadar ileri bile gitti. Ancak tüm bunlar lafta kaldı. TBMM’de bilişim teknolojilerine yakınlıklarıyla tanınan kimi milletvekilleri bile İnternet konusunda yeterince bilgili değil.
FSN : Türkiye’de interneti kimler kullanıyor sizce ? İnternet cemaatlerini sınıflandırmanız mümkün mü?
Çok dallı budaklı cemaat ağacı var karşımızda ama kaba bir sınıflandırma yapmaya çalışayım. İnternet’i gündemlerine alış tarihlerine göre sıralıyorum:
1- Akademisyenler
2- Gazeteciler
3- İnternet Erişim Sağlayıcılar (İES)
4- Sivil Kullanıcılar
5- Profesyonel Kullanıcılar
6- Resmi Kuruluşlar
7- İçerik sağlayıcılar
8- Gezgin İnternetçiler (Mobil telekom sektörü)
İnternet Cemaatleri olarak adlandırabileceğimiz bu grupların internet’e yaklaşımları nasıl sizce?
Atakan : Akademisyenler tam olarak uyuyorlar. Teknolojik araştırmalardan ve katkılardan vazgeçtim, İnternet’le ilgili doğru düzgün istatistiki bir çalışma bile yok elimizde.
Gazeteciler ilk başlarda görevlerini çok iyi yaptılar. Türk İnternet kullanıcı sayısı henüz onbini bile bulmamışken, basında İnternet’le ilgili periyodik sayfalar açılmıştı. Ancak şu anda İnternet’in iyi yanlarından çok kötü yanlarını ön plana çıkartan olumsuz bir rüzgar esiyor. Bu rüzgarın geçici olacağını umuyorum.
İnternet Erişim Sağlayıcılar çok pısırık davranıyorlar, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışıyla hareket ediyorlar. Çok ender durumlarda ortak tepki gösteriyorlar.
Sivil kullanıcılar fazlasıyla apolitik. İnternet’i iş amaçlı kullanan profesyonel kullanıcılar ironik bir şekilde aynı zamanda İnternet amatörleri. İnternet’i tanımıyorlar, sağladığı olanakların farkında değiller, en iyi şekilde yararlanma yollarını bilmiyorlar.
Resmi kuruluşlar çok iyi niyetli girişmelerde bulunuyorlar. Ne yazık ki yeterli kaynağa sahip değiller. Resme kuruluşlar içinde İnternet konusunda en iyi çalışanı Genel Kurmay, en kötü çalışanı ise Milli Eğitim Bakanlığı.
İçerik sağlayıcılar bir, iki başarılı örnek dışında yerlerde sürünüyorlar. Akademisyenlerle birlikte İnternet’in en zayıf halkasını oluşturuyorlar.
Gezgin İnternetçiler yeni umut kapısı olarak gözüküyor. Şu anda en fazla yatırımı yapan onlar. Ancak bu yatırımlar da yeterince bilinçli yapılmıyor.
FSN : Son 1 yıl icinde 2 olay yasadik. Biri RTUK Kanunu gelismeleri digeri son UST Kurul kararı. Bu konularda sivil orgutler nasıl davrandı?
Atakan : RTÜK kanunu gelişmelerinde sınıfı orta dereceyle geçmeyi bildiler. Tepki çok daha önce, kanun hazırlanmadan önce gelmeliydi ama geç de olsa etkili bir tepki gösterildi.
İnternet Kurulu kararına çok az tepki geldi. Sansür çok uzun zamandır geliyorum diyordu. Türk Telekom ilk sinyali V-Pop uygulamasıyla vermişti. İkinci sinyali erişim sağlayıcılara uyguladığı tarifelere yaptığı zam ve TT-Net aboneliğine uyguladığı dampingle verdi.
Bu uygulamaların gerçek amacının sansüre zemin hazırlamak olduğunu en başından beri, defalarca yazdım. Tepkisizlik sonucunda bugünlere gelindi. Bundan sonra tepkilerin çok büyük bir hızla aratacağını sanıyorum. Daha önce “Ya yap, Ya devret” kampanyası için kullandığım www.birlik.com adresinde, İnternet cemaatlerininin de desteğiyle bu hafta içinde yeni bir kampanya başlatacağız.
FSN : Sizce Devlet Bilişim ve İnternet konusunda nasıl davranmalı?
Atakan : Devlet yasal boşlukları, İnternet’in gelişimini engellemeyecek çağdaş yasalarla doldurmalı. Hükümet İnternet’in herkese ulaşmasını sağlayacak politikalar üretmeli ve uygulamalı.
FSN : Sizce Sivil Orgutler ne yapmalılar?
Atakan : En iyi çalışan onlar. Belki biraz daha erken ve hızlı tepki verebilmeliler.
FSN : Sizce kullanıcılar neler yapmalılar ?
Atakan : Kullanmaya devam. Kullanım tecrübesi, zorlukları aşma yollarını bulmayı da beraberinde getiriyor.