Son günlerin en sıcak konulardan birisi “Lara Falay’ın Esrarengiz İntiharı” ve arkasından gelen İnternet tartışmaları. Hatırlanacağı üzere lise öğrencisi Lara Falay bundan kısa bir süre önce Boğaz Köprüsünden atlayarak intihar etmişti. Lara Falay’ı tanıyamadık ama medyadan gördüğümüz kadarı ile aile hayatı, fiziği, çevresi, ilişkileri ile olumlu, uyumlu ve sorunsuz olması gereken bir çocuk.
Ancak bu çocuk, son 6 ayda değişiyor ve sonunda intihar ediyor. Ailesi kızlarının intiharı sonrası, benzer intiharları engellemeye yönelik bir misyonu da üstelenerek gazeteye röportaj veriyorlar. Acılı babası sözlerinin arasında şöyle bir ifade kullanıyor. “İnternet, evin içine akan bir lağım. Her türlü pisliği evin içine taşıyor”.
Olayın öncesinde, 2 yıl kadar önce benzer şekilde intihar giden başka bir çocuk var. Daha öncesinde de beraber ölüme giden 2 çocuk daha… Hepsinde ortak özellik, çocukların düzgün, ilgili aile çocukları olmalarına karşın, son dönem bir takım etkenler altında değişmeleri. Bu etken “internet’te yapılan chat’ler” olarak adlandırılıyor. Gazetelerde bazı “chat kayıtları” yayınlanıyor.
Bu gelişmeler karşısında da (belki zaten hazır bekleyen) devlet yetkilileri harekete geçiyor. “Satanist içeriği” engellemek başlığı ile özetleyebileceğimiz bir çalışmaya girişiyor. Önce ISS firmalar, onların yaklaşımları olmayınca, İnternet Üst Kurulu toplantıya çağrılıyor. Toplantı 13 Şubat 2002 çarşamba günü saat 10:00’da Ankara’da gerçekleşecek.
Toplantının sonuçlarını çarşamba günü göreceğiz. Ancak düşünmeden de edemiyoruz. Daha henüz emeklerken, krizlerin topal bıraktığı, Türk Telekom’un alt yapıyı düzgün oluşturmamakta ısrarı nedeniyle mehter marşı ile bir ileri bir geri giden Türk interneti, bu yolla büsbütün sakat mı kalacak ?
Amacımız, zararlı içeriğin engellenmesini eleştirmek değil. Ya da Lara Falay ve benzeri üzücü olaylardaki ailelere yönelik yorum yapmak değil. Çocuk büyütmenin hele gençliğin ne kadar hassas ve yorucu olduğunu biliyoruz.
Ancak, Ankara’nın çarpık bir icraat için “duygu sömürüsü” yapmaya çalıştığı izlenimini taşıyoruz. Ne de olsa Mayıs 2001’de önümüze sürülen RTÜK kanunun üstünden daha 1 yıl bile geçmedi. Acaba Suudi Arabistan – İran ve Taleban Afganistanı gibi “interneti yasaklayan” ülkeler safında yerimizi almak üzere miyiz?
İnternet artısıyla eksisiyle elimizin altında. Ancak her interneti kullanan intihar etmiyor. İnternet, telefon gibi bir iletişim aracı. Telefon ve GSM hattı üzerinden de satanist görüşmeler, planlar yapılabilir. O zaman Ulaştırma Bakanlığı’nın, telefon şirketlerini (T.Telekom), GSM operatörlerini de toplantıya çağırıp, satanizmi nasıl engelleyeceklerini tartışmaları gerekir.
ISS gibi ticari kuruluşlar, Satanizm, İnternet ve intihar eğilimi, birbirlerinden çok farklı olgular ve kavramlar. Çocuklarımızı, zararlı yayınlardan korumak tabi ki amacımız. Ama bunun, aileler tarafından değil de, devlet eliyle yapılması ne derece sağlıklı? Bu konuda sizler neler düşünüyorsunuz ? Bize yazar mısınız?
Not : Bu konularda Yaman Akdeniz’in geçen hafta yayınlanan röportajını dikkatle okumanızı öneriyorum.