Türk dünyası ve davranışları her ortamda çok benzer ve tipik. Futbolda milli takım teknik direktörünün kendisine ve milli takıma inanmayan, devamlı olumsuz eleştiri yapan kişilere karşı kullandığı “ … sadece rakip takim İrlanda’yı değil içimizdeki Iralanda’lıları da yeneceğiz” cümlesi hemen her dalda geçerli görünüyor.
Telekomünikasyon tüm dünyada hızla yükselen ve İnternet’in getirdiği rüzgar ile şişen yelkenlerinin verdiği kuvvetle parlayan bir sektördür. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde en çok kazanan, en büyük yatırımları yapan ve en parlak elemanları çalıştıran sektördür. Milenyum başında aşırı şişen borsa değerlerinin düşmeye baslaması, tüm dünyada lisanlama ücretlerine ödenen fahiş bedeller ve gereğinden çok yapılan yatırımlar yüzünden duraklama sürecine girmişşe de bu durum geçici olup, toparlanma kısa sürede başlayacaktır.
Ülkemizde ilk GSM lisanslarının verilmesi ve çok kısa sürede ulaşılan ekonomik büyüklük herkesin gözlerini kamaştırdı. Yeni lisanların 2.5 milyar ABD doları gibi çok yüksek olması ve hemen her sermaye gurubunun bu alana yatırım yapması bu nedenledir.
Ancak her işimizde olduğu gibi telekomünikasyon konusunda da yeterince açık ve hedefe kilitli hareket edemiyoruz. Ne zaman önümüze bir fırsat çıksa, muhakkak bir engel yaratmayı ve fırsatı kaçırmayı beceriyoruz. Hala kendi içine kapalı devletçilik anlayışı ile hareket ederek, büyük resmi yada ormanı görmeyi beceremiyoruz.
Tüm dünyada serbest yatırım alanı seçilen Telekomünikasyon sektörü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dünya Ticaret Teşkilatına taahhüdü gereği 2003 yılı sonunda tam rekabete açılacak ve isteyen her kuruluş gereken izinleri alarak serbestçe yatırım yapacaktır. Bu taahhütle ilgili kanun çıkmış, serbest rekabette sorunları çözecek, gereken izinleri verecek ve kamu yararını gözetleyecek kuruluş, Telekomünikasyon Kurumu kurulmuş, kadrolaşmış ve kendi çalışma esaslarını belirleyen tüzükleri çıkarmaya baslamıştır. Ancak bu işler hiç te hızlı gitmemektedir. Normalde tüm yasal izinleri vermesi gereken Kurum, kurulalı yaklaşık iki yıl olmasına rağmen henüz hiç bir izin verememiştir. Sektör hala dört GSM lisansı ve bir hakim operatör, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’den oluşmaktadır. Diğer tüm kuruluşlar TT ile sözlesmeleri sayesinde birer oyuncu durumundadırlar. Örneğin uydu operatörleri, kablo TV operatörleri, Internet Servis sağlayıcılari ve 0900’lü hatların işletmecileri bu durumdadır. Sayıları yüzün üstünde olan bu sirketler çeşitli sebeplerle faaliyetlerini zorluklarla devam ettirebilmektedir. Özellikle TT ile gelir paylaşımı anlaşması yapan firmalar çok zor durumdadır.
Tüm bu zorlukların yanında birde “içimizdeki Irlandalılar..” başka sorunlar da çıkartmaktadır. Özellikle TT yönetimi son bir yıldır TT’nin satılmamasi ve her tür hizmeti elinde tutmak amacı ile hakim pozisyonlarını kötüye kullanmakta, daha önce verdiği izin, gelir ortaklığı yada baska her tür anlaşma aleyhine ve kendi lehlerine faaliyetleri hızlandırmaktadır. Kendi yarattığı şirketlerin faaliyet alanına çok ucuz ve hatta maliyetinin altına satışlar yapmakta, oluşan zararı ise telefon hizmetlerine sürekli zam yaparak çıkartmaktadır. En son olay ise ISS’lerin derneği TISSAD’in şikayeti üzerine Rekabet Kurumunun aldığı tedbir kararını uygulamamış ve Rekabet Kurumu tarafından günde bir milyar TL cezaya çarptırılmışlardır. TT bu cezaya Danıştay’da itiraz ederek son kararı uzatmaya çalışırken, öte yandan ISS’lerin ana girdilerine yeniden zam yapmış ve kendi ISS’i TTNET’in son kullanıcı fiyatını yılda yirmi milyon liraya düşürmüştür.
Türk halkının sırtından çıkan paralar ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından güçsüzleştirilen sektör şirketleri, Türk sermayesi tarafından kurulmuş, işletmelerinde yüksek nitelikteki Türk personeli istihdam eden şirketlerdir. Sektör, 2003 yılına bu şartlarda çok güçsüz girecektir. Bu güçsüzlük gün geçtikçe belirgin hale gelmektedir. Hızla fiyatların düşmesi, şirket kazançlarını törpülemiş, elemanlara ödenen ücretleri düşürmüş, yapılan işten kar ederek yeniden yatırıma dönüştürme çabaları yaşama savaşına dönüşmüştür. Ülkemizdeki son ekonomik kriz ile de sektör elemanlarını batıdaki şirketlere kaptırmaya baslamıştır.
Bu olumsuzluklar sonucu küçük ve ekonomik gücü az şirketlerle gelecek 2003’te sektörü bekleyen, “gerçek Irlandalıların” ülkeye girip yatırım yapması, güçsüz Türk şirketlerini ele geçirip piyasaya hakim olmalarıdır. 2003’te gelecek “gerçek Irlandalılar”, tahkimleri, yüksek yatırım ve yaptırım!!! güçleri ile TT’yi zaten olması gereken büyüklüğe (küçülmeye) döndürecekler ve pastadan kreması bol paylarını alacaklardır. Içimizdeki Irlandalıların ne yaptıklari ancak 2004 – 2005’te ortaya çıkacak ancak iş işten geçecek ve Türke Türk propogandası yapmanın hiç bir zenginlik getirmediği o zaman görülecektir.