Dün, Avustralya’da yaşayan Amerikalı bir arkadaşımdan bir e-posta aldım. Dünyanın en yaşanılabilir şehirleri listesinden bahsediyordu. Doğal olarak e-mailinde Avustralya ve Amerikan şehirlerinin, yaşam standartları açısından ne denli öne çıktıklarını anlatıyordu. Merak ettim, acaba bizim yere göğe sığdıramadığımız canımız İstanbulumuz listede kaçıncı sırada yer alıyor diye. Aradım, taradım maalesef bir yerde izine rastlayamadım.
Şehirler; politik, sosyal, ekonomik, çevre, sağlık, eğitim, ulaşım ve kamu hizmetleri, inşaat, eğlence, tüketim mamulleri kategorilerinde ve 39 kritere göre değerlendiriliyor. Arkadaşımın, doğal olarak, Avustralya’yı yorumladığı iletisine bakacak olursak batılılar, şehirlerinde ekonomilerine uygun, çevreye saygılı, kirliliğin en az olduğu, trafik kaygısının yaşanmadığı bir ortam istiyor. Sadece trafiğine bakarak “Kültür Başkenti” İstanbul’un neden listede adından bahsettiremediğini anlamak mümkün.
Bir şehir düşünün, lokasyonuyla, doğasıyla, tepeleriyle, şehri ikiye bölen ve nefes kesici manzaralara olanak tanıyan boğazıyla ve tarihiyle dünyada bir eşi daha olmasın. Ama, aynı şehirde, dünya standartlarında 15 dakika sürecek bir ulaşımın tam 4 kat daha uzun zaman aldığını düşünün. Bunun adı, olsa olsa kabustur.
Mavi Kovalı Arabaların Moskova Turu ve İstanbul
Geçtiğimiz haftalarda ilginç bir haber izledim. Buna göre: Moskova’da “canına tak eden” vatandaşlar, ilginç bir eylem gerçekleştirmişler. Eylemin sebebiyse, forsu olan neredeyse her kesin tepe lambası takarak yoğun trafikte kendilerine özel şerit açmaları.
Eylemciler, araçlarının üstüne yapıştırdıkları mavi kovalarla, sözüm ona kısaca ÇÜK olarak ifade edebileceğimiz çok ünlü kişilerin(VIP) saygısızlıklarını protesto etmişler. Nedendir bilinmez, bu manzara bana pek bir tanıdık geldi.
Kendi haline bırakılmış trafik belirli ölçüde bir kaos yaratırken, saymakta güçlük çektiğim kadar çok araç, üstlerinde uydurma tepe lambalarıyla ve korna-siren karışımı ne olduğu belli olmayan ses ikazlarıyla kendilerine yol açıyor. Böyle bir ortamda sizin, değil 4, normalden 8 kat daha geç eve gitmeniz anormal sayılmaz, sayılmamalı.
Çok uluslu şirketlere, çalışanlarının atamalarında daha adil planlama yapabilmelerinde yardımcı olma amacını taşıyan ve Mercer tarafından gerçekleştirilen “2010 Yaşam Kalitesi” listesinde yer alan şehirlere geri dönecek olursak;
- . Avrupalı şehirler, zirvede hakim pozisyonlarını koruyorlar,
- . Viyana 108.6 puanla zirvenin başında, Bağdat ise 14.7 puanla sonunda yer alıyor,
- . Kış Olimpiyatlarıyla adından bahsettiren Kanada’nın önemli turizm destinasyonlarından Calgary, Eko-şehir kavramı çerçevesinde ilk kez seçilen şehir oldu,
Yaşam kalitesi bakımından en iyiler listesinde yer alan ilk 10 şehir sırasıyla; Viyana, Zürih, Cenevre, Vancouver, Auckland, Düsseldorf, Franfurt, Münih, Bern, Sidney.
İstanbul’u ya da bir başka Türk şehrini, Avrupa ya da en azından Ortadoğu’dan listeye sokabilmemiz için daha yapmamız gereken çok şey olduğu anlaşılıyor. Sadece çayır-çimen ekmekle, ya da lale dikmekle kimseyi kandıramayacağımız çok açık. Bizden söylemesi.