2001 yılının olumsuz koşulları günlük gazetelerden, dergilere ve sektörel yayınlara kadar çok çeşitli yayın organlarında enine boyuna ortaya konuldu. Bu genel durumun Bilgi Teknolojisi (BT) pazarına yansımaları da, BT yayınlarında tartışıldı ve neredeyse tam bir görüş birliğine varıldı: BT sektörü, krizden en ağır yara alan iş alanlarından birini oluşturuyordu.
Bu tespitin göstergeleri de ortadaydı. Araştırma şirketleri henüz kesin rakamlar elde edilmemiş olsa da 2001 yılı BT pazarı büyüklüğünün, 2000 yılına göre en az yüzde 50 daraldığını belirtiyorlar. Gerçek canlanmanın ancak 2003 yılından itibaren başlayacağı tahmin ediliyor.
Evet, bunlar doğru ama tablo eksik. Hayatın, birbirine karşıt eğilimleri aynı anda içinde barındırabilen karmaşıklığını göz önüne aldığımızda, 2001 yılında Türkiye BT sektörüne ilişkin mümkün olduğunca gerçeğe en yakın tabloyu elde edebilmek için, yalnızca var olanı değil, potansiyel gelişme eğrilerini de görebilmek gerek. Gerçekten de pazar büyük bir daralma yaşıyor, çünkü kuruluşlar yatırımlarını ya durdurdu, ya da minimuma indirdi. Doğal olarak bilgi sistemleri altyapılarına yönelik yatırımlar da bundan payını aldı.
Ancak BT sektörünün gelişmesi için çok önemli bir zemin de bu süreçte oluşuyor ve güçleniyor. Bu tespitimizin dayandığı gerekçeleri şöyle sıralayabiliriz:
Bütün bu faktörler, Türkiye’de BT açısından büyük bir potansiyelin varlığına işaret ediyor. Dolayısıyla 2002 yılından SAS Institute Türkiye olarak biz oldukça umutluyuz. Henüz Türkiye pazarının objektif olarak sunduğu potansiyelin çok altında bir performans göstermesi, başka bir deyişle eksiklikler, ileriye yönelik büyük gelişme olanaklarına işaret ediyor.
Örneğin günümüzün yüksek verimliliğe ve yüksek rekabet gücüne sahip kuruluşların bile, müşteri ilişkileri alanında önemli eksikliklerinin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bir sorunu müşteriden önce görme, kârlı müşterilerine yönelik özel çözümler sunma, hangi müşterisinin hangi hizmetlerinden yararlandığını bilme gibi çok önemli konularda yetersiz kalan kuruluşlar, müşteri ilişkileri yönetimine daha fazla yatırım yapma ihtiyacını giderek daha fazla kavrıyorlar.
Perakende sektörünün hızla gelişmesi de veri analizinin ve buna bağlı olarak veri madenciliğinin önemini artırıyor. Yurtdışında tüketiciler Internet, mağaza ve katalog gibi farklı satış kanallarını kullanabiliyor. Her alışverişte farklı bir satış kanalını tercih eden müşteriyi tanımak da güçleşiyor.
Bu sorun, Internet kullanımının hızla arttığı Türkiye’de de kısa zamanda ortaya çıkacaktır. Çözüm, farklı kanallardan gelen bilgilerin entegre bir şekilde değerlendirilmesi. Gerek Internet üzerinden, gerekse mağazalardan gelen verileri işleyerek müşteriye ilişkin kapsamlı bir resim elde edilmesini sağlayan Analitik Müşteri İlişkileri Yönetimi bu açıdan kuruluşlara benzersiz üstünlük kazandırıyor.
Böyle bir gelecek projeksiyonunda SAS Institute Türkiye’nin dünya lideri olduğu Veri Madenciliği, Veri Ambarı, Karar Destek Sistemleri ve Analitik Müşteri İlişkileri Yönetimi alanındaki ürünlerine olan talebin yükselişe geçeceğine inanıyoruz. .
2001 yılında tüm olumsuz koşullara rağmen büyüme başarısını gösteren SAS Institute Türkiye, “Akıllı kurum” yaratmada, basit bir üretim tahmin planlamasından, sofistike risk yönetimine uzanan geniş bir yelpazedeki performans yönetimi araçlarından aldığı güçle çok daha başarılı bir 2002 yılına hazırlanıyor.
Kısacası kayıplarımıza bakıp yakınmaktansa, pazarın doğru bir analizi temelinde koşulların bize sunduğu olanakları görebilmeli ve bunları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum.