Kayıtdışı sektörün kayıt altına alınması ülkemizin en temel ekonomik önceliklerinden biri olmalıdır. Kayıtlı sektörde yer alan kurumlar, giderek genişleyen kayıtdışı sektörden, onun yarattığı haksız rekabetten, ekonomiye ve çalışma hayatına yaptığı olumsuzluklardan dolayı büyük rahatsızlık duymaktadır. Kayıtdışı sektör 1980’li yıllardan sonra filizlenip büyümüştür.Ancak ülkemizde bu sektörün bugün eriştiği boyut çok büyümüştür. Türk ekonomisinin %45’i kayıt dışı ve ancak %55’i kayıt altındadır. Türkiye bu açıdan Dünyanın en kötü (ekonomide kayıtdışı oranı en çok) 6. ülkesi konumundadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu oran ’lerin altında iken Türkiye’de bunun 2 katından fazla olması ülkemizde kalkınmayı engeller boyutlara gelmesine neden olmaktadır.
Ülkemizde kayıtdışı ücretli istihdamı 2000 yılının ortalarında 2.5 milyon olduğu bu rakamın yabancı/ithal kaçak işçilerle 4 milyonu aştığı tahminleri yapılmaktadır. Kayıtlı işçi sayısının da 6 milyon olduğu düşünüldüğünde ülkemizde işçilerin %40’ı kayıtdışıdır. Ülkemizde açık ve gizli işsizlerle kayıtdışı çalışanların sayısı 9 milyon kişiye ulaşmaktadır. Devlet kuruluşlarında da kayıtdışı istihdam taşeronlaşma ile çığ gibi artmaktadır. Bu sosyal felaketin ana nedeni üretken işgücünü yaratacak reel sektörün ihmali ve kayıt altındaki işletmelere aşırı vergi yükleri ve girişimciliği engelleyici bürokrasidir.
Bugünkü genç nesil uluslar arası küresel düşünen, objektif ve akılcı nesildir. En önemli sermayemiz girişimci genç neslimiz olduğumuzu unutmamalıyız. “Sermayenin ve beyinin vatanı yoktur, dikkat etmezseniz kaçırırsınız”. Bu vatan bizimdir, istemeyen gitsin diyebilen kişilerde aç karınlarıyla bu vatanda yaşayamazlar ancak sürünürler. Küreselleşen dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu gençlere, profesyonellere ve bilime değer verilerek başarılabilir.
Kayıtdışı sektör ve kayıtdışı istihdam:
Küreselleşen dünyada ekonomik başarının sırrı girişimcilikle başarılabilmektedir. Girişimcilik üretim, yatırım, ihracat ve işgücünün kaynağıdır ve uluslar arası rekabet gücünün en önemli faktörüdür. Girişimciliğin gelişmesi için de devletin, vergi ve prim yüklerinde azaltma, bürokrasiyi en aza indirme ve çalışma hayatını esnekleştirmeye ihtiyacı vardır. Kayıtlı işletmeler üzerindeki yükler attıkça, kayıtdışı sektör ve kayıtdışı istihdam gelişerek büyümektedir.
2000 yılı içinde işverenlerin istihdama ilişkin yasal yükümlülüklerinin, toplam işgücü maliyeti içindeki pay .9’dan %22’lere çıkmıştır. Bu oranın %15’ler mertebesine geri çekilmesinde yarar vardır. Türkiye OECD ülkeleri içinde en fakir ülke olmasına karşın vergi yükü ABD, Japonya gibi zengin ülkelerden daha çoktur. Dünyada bir çok ülkede vergi yükünün GSYİH’ya oranı azalırken Türkiye’de son 15 yıldır %15’lik artışla %31’lere tırmanmıştır.
Ülkemizde bürokrasi kolaylaştırıcı/yol gösterici ve hizmete yönelik olmayıp cezacı yaklaşımdadır. Girişimciye potansiyel suçlu gözüyle bakılmaktadır. İşletmeler zamanlarının beşte birini bürokrasiye ayırmak zorundadırlar. En ufak bir yatırım için bile yüzlerce imza gerekebilmektedir.
Türkiye kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı istihdamı önlemek için:
Girişimciye değer vermeli, istihdam yaratan ve üretim/ihracata yönelik işletmeler üzerindeki bürokrasiyi azaltıp sadeleştirmeli, bunların vergi yükleri azaltılmalıdır. Çalışma mevzuatı esnekleştirilip, kamu kuruluşları arasında koordinasyon kurulup, geliştirilmelidir. Toplum her konuda şeffaf olarak bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir. E-devlete geçilmelidir. İşci-işveren arasındaki çalışma barışı ve işbirliği sağlanmalıdır. Devlet cezacı değil özendirici olmalı, etkin ve saydam yapıya kavuşmalıdır. Kayıtdışında çalışanların kayıtlı ekonomiye dahil edilmesi halinde bütçe açıkları öneml ölçüde azaltılabileceği gibi SSK’da düzlüğe çıkabilir. Ayrıca ek üretim ve ek istihdam yaratan işletmeler teşvik ve kredilerle ödüllendirilmelidirler. Sonuç olarak, iyi bir gelecek, güçlü bir ekonomi ile kurulabilir. Bu nedenle, üretime ve yatırıma öncelik veren, sosyal adalet ilkesini gözeten kayıtlı ekonomik yapının işletilmesine yönelik köklü adımların kararlı biçimde atılması gerekmektedir.
Kaynaklar TİSK, DİE ve OECD verileri