Epsilon’un Kurucusu ve Genel Müdürü Dr. Sedat Özkol “Türkiye’nin temel ekonomik gücünün içerisinde, çok dinamik bir sektör olmasına rağmen, KOBİ’ler kanayan bir yaradır” dedi. Özkol, turk-internet.com’dan Serap Naz Başar’ın sorularını yanıtladı.
Epsilon’u tanıyabilir miyiz?
Özkol: Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Epsilon artık sadece danışmanlık firması değil, bir proje kuruluşudur, adımızı sanal ortama dönüştürerek e-Epsilon yaptık. e-Epsilon, bilişim,iletişim projelerinin sistem entegratörüdür.
e-Epsilon ne gibi faaliyelerde bulunuyor?
Özkol: Bir tarafta ürün, sistem, hizmet ve çözümlerin sahipleri, bir tarafta sunucular, diğer tarafta o hizmet ve çözümleri almak isteyen, ya da almış olup, sorgulama ve karşılaştırma ile karar vermek isteyen kurum ve kuruluşların yetkili temsilcileri bulunuyor. Epsilon bunların arasında bir köprü oluşturuyor.
Bilişim,iletişim sektörü ile ilgili olarak, kurumların; ürün, sistem, hizmet ve çözümlerini, hangi koşul, referans ve kalitede, hangi süre ve bedellerde verdikleri konusunda bilgi birikimine sahibiz. Bundan dolayı sistem yaklaşımımızı paylaşıyor, sanayi ve kamu kuruluşlarına “eğer siz herhangi bir alanda, bilişim,iletişim teknolojileri çözüm arayışı içindeyseniz veya varolan çözümünüzü ölçümlemek, geliştirmek, yenilemek istiyorsanız Epsilon ile görüşmenizde yarar var” diyoruz.
Daha önce KİT Yatırımlar Genel Müdürlüğü yapmıştınız. KOBİ’ler hakkında bilgi sahibi olduğunuz için görüşlerinizi almak istiyoruz.
Özkol: Hem inşaat hem de endüstri mühendisi olarak, 40 yıllık meslek hayatım boyunca birçok küçük ve orta boy işletmeyi görmek ve onlarla çalışmak imkanı buldum. Kurucusu olduğum Epsilon’da (15 kişinin çalıştığı bir kuruluş olduğu için) bir KOBİ.’dir. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün kurallarına göre biz küçük boy işletmeyiz. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Yatırımlar Genel Müdürü olarak çalıştığım dönemlerde, özellikle yan sanayi boyutunda KOBİ’lerin sorunlarını görmek, izlemek ve çözüm bulmak durumuyla karşı karşıya kalmıştım. Bu yüzden KOBİ’lerle ilgili bilgi sahibiyim diyebilirim.
Türkiye’nin, temel okenomik gücünün içerisinde çok dinamik bir sektör olmasına rağmen, KOBİ’ler kanayan bir yaradır. (Özellikle imalat sanayindeki KOBİ’ler). Anadolu kaplanlarının büyük bir çoğunluğu da bu işletmeler arasından çıkmıştır. Bunlar Türkiye ekonomisine büyük katkıları olan kuruluşlardır. İmalat sanayimizdeki istihdamın yaklaşık % 50’sini küçük ve ortaboy işletmeler sağlıyor.
Toplam katma değerimiz içerisindeki payları nedir?
Özkol: Bütün olanaksızlığına rağmen, ülkemizdeki toplam katma değerin % 30’unu KOBİ’ler üretiyor. (imalat sanayinde). Büyük kuruluşlardan daha da fazla arayış içerisinde olabiliyorlar. Buna rağmen KOBİ’lerimiz gerek teknoloji yatırımları için, gerek ileri atılımlar için gerekli sermaye veya kredi taleplerini ilgili bankalardan alamıyorlar. KOBİ’lere hizmet için kurulmuş olan Halk Bankası bile kredilerin hemen hemen tümünü büyük kuruluşlara vermekteydi. Büyük bankaları hortumlayanlar arasında KOBİ’ler yoktur, zaten yapamazlar çünkü kredi alamıyorlar. Aldıkları kredi toplam krediler içerisinde % 4 oranında. Üvey evlat muamelesi görüyorlar, fakat politik söylem ile hep öne çıkartılıyorlar.
Kamu kurum ve kuruluşlarının, KOBİ’ler ile ilgili şu an için ya da ileriye yönelik ne tür girişimleri var
Özkol: Kosgeb hayırlı bir gelişim. Sanayi Bakanlığı’nın özel girişimleri ve kobi.net var. Bütün bunlara baktığımızda, güzel çalışmlar olmalarına rağmen yine soruna çözüm getirici boyutlar olmadığını görürüz. Çünkü bunlar, KOBİ’lere dışarıdan empoze edilmeye çalışılan çözümlerdir, halbuki bu çözümlerin KOBİ’lerin içinden çıkması gerekir. Onlarla beraber olmayanlar, onları tanımayanlar çözüm getiremezler. Bunlar bürokratların, politikacıların bildiği şeyler değil, bu yüzden bizzat KOBİ’lerin içinde olmak gerekiyor. İleriye yönelik olarak devletten, kamu kurum ve kuruluşlarından ilgili meslek odalarından alabilecekleri hizmetler bunlar.
Asgari yatırımla nasıl bir entegrasyon uygulayabilirler?
Özkol: Bir kurum biraz gelişmeye başlayınca, muhasebe, personel, stok-envanter vb. bölümleri oluşuyor, bu bölümler parça olarak da çalışabiliyorlar. Diyelim ki bir yazılım, bir sistem veya oradaki yöneticinin kendi kafasından getirdiği bir metod uygulanıyor. Ama biraz daha geliştiklerinde bütün bu departmanları entegre olarak çalıştıracak bilişim çözümleri gündeme geliyor. Bilgisayar donanımları, belirli bilgisayar yazılımları bütün departmanları kendi aralarında veri, dosya paylaşacak ve karar mekanizmalarını oluşturacak bir iletişim boyutuna götürmek mümkün olabiliyor. Bunlar çok büyük yatırımlar değil. Hatta bunların büyük bir bölümü uygulama servis sağlayıcı boyutunda gerçekleşebilir (satın almak değil, bir anlamda kiralamak). İstanbul Sanayi Odası, Türk Mühendis Mimar Odalar Birliği veya Makina Mühendisleri Odası biraraya gelerek , neden bir üretim ve kurumsal kaynak planlaması bilişim çözümü üretmiyorlar.
Sizce bunun nedeni nedir?
Özkol: Bunu bilemiyorum ama üretilmeli diyorum, bu web ortamlı bir MRP çözümüdür. Örneğin; KOBİ’lere, yazılımla iligili çok basit eğitimler ve erişimle ilgili şifreler verilebilir. Sanayi Bölgelerinde ve diğer yerlerde onu kullanmayı öğrenebilirler. Tek bir PC’de bile bunu yapmak mümkündür. Ondan sonra belki nitelikli bilgisayar uzmanlarımız da, kendileri açık kodlar üzerinden böyle bir yazılıma katkıda bulunabilirler. Hepimiz biliyoruz ki Linux Fillandiya’lı bir öğrenciydi, Linux işletim sistemi onun vasıtasıyla ortaya çıktı. O işletim sistemine, dünyanın her yerinde binlerce bilişimci katkıda bulunuyor, sürekli gelişiyor ve büyüyor. Bu bir paylaşım ve kamusal bir proje ise, kamu nitelikli bir meslek odası olan ISO, MMOB, KOSGEB, kobi.net mühendislik yönü ağır basan bir proje üretilebilir.
Nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?
Özkol: Teknik ve basit uygulamaları içeren temel bir MRP çözümü üretilebilir. Bu muhasebe yazılımı gibi bir pakettir, kurum kendi içerisinde yavaş yavaş uygulamaya başlar ve artık bilişim teknolojilerinden, yazılımlardan, internete çıkmaktan korkmaz. “Biz bunun içerisinde şöyle bir yapılanmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz” şeklinde bir mail yollar, onun üzerine sistemin tasarımı daha ileri boyutlara da gidebilir.
Siz bu kurumlara teklif sundunuz mu?
Özkol: Hayır… Bu konuda büyük ölçekli BAAN ve diğer MRP firmaları var. “Böyle bir talep varsa o talebi karşılmaya var mısınız?” diyorum. Biz o ölçekte bir MRP, ERP firması olsaydık, bu işi kamu yararına yapardık. Böylesine bir yatırım, kuruma imaj kazandırır ve başlangıçta salt gider gibi gözüken bu çalışma çok daha nitelikli bir kara da dönüşebilir. Çünkü toplum, kurumların bu tarz hizmetine daha fazla saygı ve sempati duyar. Bütün giderleri içerisinde belki % 1 tutacak olan yazılımı üretip, KOBİ’lere hediye etmek kendisinin piyasadaki karlılık oranını aşağıya çekmez. Onları canladırmak, daha üretken hale gelmelerine katkıda bulunmak, hem kurumun toplumsal sorumluluk imajını yükseltir, hem de geri dönüş bağlamında kendisinin de hiç düşünmedigi yaklaşımlarla karşı karşıya kalır. Bu hayali bir proje değildir.
İstanbul Sanayi Odası bunu istese yapar, Sn. Hüsamettin Kavi İnşaat Mühendisi ve değerli bir sanayicidir. Bu yüzden Türkiye’nin bu konudaki sorunlarını çok iyi bilmektedir.
Kendisi ile bu konu hakkında görüştünüz mü?
Özkol: Henüz fırsat bulamadım, belki kendisine konuyu anlatsam sahiplenir. Önümüzdeki günlerde Makine mühendisleri Odası’na gidip onlarla da konuşacağım. Birçok yere, “buyrun bunu yapın biz de yardım edelim” diyeceğim. Sahip çıkıldığı taktirde bir kaç ay içerisinde gerçekleşecek bir projedir. Öte yandan, “KOBİ’lere özgü birtakım ürünlerimiz var” diyen, ama gerçekte olmayanların kulağına karsuyu kaçırtır, bu da başka birşey. “Bunlar bizim pazarımızı kapatıyor, binlerce KOBİ’yi nasıl oluyor da böyle bir paylaşım modeli üzerinden kullanıyorlar” deyip tedirgin olanlar olabilir.