Dünya ekonomistleri, koronavirüs salgınının dünya ekonomisini ciddi bir şekilde etkileyeceği konusunda hemfikir. Ancak bu sınırlı görüş alanında, farklı senaryoları ve tehditleri anlayabilmek şirketler için değerli bir avantaj. Küresel strateji ve pazarlama danışmanlık şirketi Simon-Kucher & Partners, talep değişiklikleri ve sosyal mesafe önlemlerinin farklı sektörler üzerindeki etkilerinden yola çıkarak, küresel ekonomi üzerine değerlendirme yaptı.
Koronavirüs salgınının küresel ekonomiyi hangi boyutlarda tehdit ettiği üzerine değerlendirme yapan Simon-Kucher & Partners üst düzey yöneticileri, şirketlerin kriz dönemi ve sonrasını içeren süreçte yaşayabileceği dört ana senaryo belirledi. ‘Gelişenler’, kriz öneminde tüketici davranışları lehine gelişerek en avantajlı konumda olanlar. ‘Bunalanlar’, artan talep koşullarına kıyasla kalite ve hizmet standardını korumakta zorlanan şirketler. ‘Durağanlaşanlar’, konvansiyonel kriz dönemlerinde de yaşanan talep düşüşlerine duyarlı şirketler. ‘Tehdit altındakiler’ ise insanlar arası teması gerektiren ve dijital karşılığı düşük hizmetlerin sunulduğu sektörler olmaları nedeniyle krizin en fazla etkilediği şirketler olarak öne çıktı.
Tüketici tercihlerindeki değişimlerin müşteri talebi üzerindeki etkisi ile birlikte, sosyal mesafe ve sağlık önlemlerinin satış ve teslimat üzerindeki etkilerini de inceleyen Simon-Kucher & Partners uzmanları, her sektörün üzerindeki etkiyi kapsamlı bir model ile değerlendirdi.
Uzmanlar, kullandıkları puanlama modeli ile sektörlerin “kriz haritası” üzerindeki konumunu belirledi ve sektörlerdeki gelişmelerin dünya ekonomisine olan etkisini hesapladı. Bu hesaplara göre Simon-Kucher, dünya ekonomisinin 50 trilyon $ değerindeki %58’lik bölümünün tehdit altında olabileceğini belirtiyor.
Bu rakam, salgının oluşturduğu ekonomik şokun boyutunu gözler önüne seriyor ve günümüzde sıkıntılarından sıkça söz edilen turizm ve konaklama sektörünün bu konuda yalnız olmadığını kanıtlıyor. Tehdit altındaki sektörler arasında otomotiv, üretim, ihtiyaç-dışı tüketici ürünleri, endüstri ve makine ürünleri, lojistik, inşaat ve reklam da bulunuyor.
Simon-Kucher & Partners Türkiye Yönetici Ortağı ve Global Yönetim Kurulu Üyesi Mert Terzioğlu, şöyle konuştu;
“Bazı endüstriler işlerini askıya alarak birkaç ay dayanabilir, ama bu duruma bir-iki yıl dayanabilecekleri şüpheli. Tehdit altındaki şirketler, bütün iş modellerini yeniden düzenlemek zorunda. Müşteri deneyimini yeniden tasarlamalı, yeni gelir modelleri bulmalı ve “koronavirüslü” bir dünyada işe yarabilecek yeni katma değerli teklifleri geliştirmeliler. Bunların yanı sıra, önümüzdeki iki yıl boyunca gelecek vaat etmeyen iş modellerini durdurmak ve başka alanlarda değerlendirilebilecek varlıklarını belirlemek yapılması gerekenler arasında.”
Değerlendirmede, piyasa modelindeki temel sıkıntılardan, talepteki azalmalardan etkilenen ‘Durağanlaşan’ sektörlere de yer verildi. Bu kategorideki şirketler, dünya ekonomisinin 12 trilyon $ değerindeki %14’lük bir bölümünü oluşturuyor. Fazla talep artışına yetişmekte zorlanan “Bunalanlar” kategorisindeki sektörler ise, dünya ekonomisinin 14 trilyon $ tutarındaki %17’lik bir bölümünü oluşturuyor.
Küresel ekonomi için bir umut ışığı var
Küresel ekonominin 9 trilyon $ tutarındaki %11’lik bir bölümü için işlerin oldukça iyi durumda olduğunu belirten uzmanlar, talep değişikliklerinin ecza, telekomünikasyon, yazılım, internet ve medya şirketlerinin işlerini arttırdığını ifade ediyor. Simon-Kucher & Partners CEO’su Andreas von der Gathen, bu konuyu şöyle yorumladı;
“Salgına karşı alınan önlemler, bu şirketlerin artan talebe yanıt vermesi, yeni müşteri segmentleri oluşturması ve farklı fiyat-ürün birleşimleri geliştirmesi için engel oluşturmadı. Başarılı şirketler, kriz haritamızdaki en cazip noktada yer alıyor. Ancak çoğu şirket, bu noktaya şans eseri düştü”
Önümüzdeki 2-3 yıl içinde, dünya çapındaki iş kollarının inişli-çıkışlı bir dönem geçireceğini ve ekonomik zararın en belirgin resminin kriz bittikten sonra ortaya çıkacağını belirten Simon-Kucher uzmanları, o zamana kadarki bu tahmin edilemez dönemi “yeniden doğan kriz” olarak tanımlıyor.
Simon-Kucher & Partners CEO’su Mark Billige ise şunları söyledi;
“Bu durum, hiçbir öncül örneğini görmediğimiz çift yönlü bir kabus yaratıyor. Esneklik ile kastettiğimiz; dayanıklı fırsat tasarımı, satış, gider yönetimi ve fiyatlama kararlarının daha öncesinde görülmedik hız ve esneklik ile piyasalar düzelene kadar defalarca tekrar alınması.”