Bu makalenin ilk bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Kaynak kodu politikaları değil uygulama tutarlılığı.
NVIDIA gibi şirketlerin lisans uygulamaları hakkında insanlar ne düşünürse düşünsünler, günümüzde Linux’ta kullanılan bir dizi kapalı kaynak uygulaması mevcut ve nedendir bilinmez ama bu uygulamaların pek çoğu kod açıklığı konusunda oldukça kısıtlayıcı olsalar da kimse onlar hakkında kötü konuşmuyor. Bu uygulamalara örnek olarak insanın aklına hemen Skype geliyor.
Skype uygulaması, diğer platformların yanı sıra Linux kullanıcıları için de muhteşem bir VoIP deneyimi sunmakta. Bu VoIP yazılımı net telefon görüşmelerinden canlı video oynatımına kadar tüm VoIP özelliklerini destekliyor. Dolayısıyla da hem Linux hem de Windows’ta kullanılan Ekiga gibi diğer açık kaynak alternatiflerin hazır erişimine rağmen evlerinde Linux kullanan insanların çoğu VoIP uygulaması olarak Skype’ye sıkı sıkıya sarılıyorlar.
Her ne kadar Ubuntu gibi Linux dağıtım kanallarında “Ekiga” adlı açık kaynak uygulaması otomatik olarak kurulu olsa da kullanıcıların çoğu VoIP uygulaması olarak Skype’yi tercih ediyorlar. Bu bireylerin pek çoğu da Skype’nin nasıl lisanslandırıldığına aldırmıyor. Tek bildikleri tüm diğer platformlardaki kullanıcıların da Skype kullandığı.
Skype neredeyse her platformda kullanılabiliyor. Diğer taraftan Ekiga ise ilk olarak Linux için tasarlanmıştı ve daha sonraları Windows’u da kapsayan sürümleri yayınlansa da OS X kullanıcıları hala bu uygulamayı kullanamıyorlar.
Skype için anahtar faktör kullanıcılara sağladığı uygulama tutarlılığı. İnsnlar da bu yüzden Eliga gibi açık kaynak alternatiflerini araştırma zahmetine girmiyorlar. Oysa Ekiga pek çok kişinin düşündüğünden çok daha fazla “seçenek” sunuyor. Örneğin Eliga diğer protokollerin yanı sıra SIP’yi de desteklerken Skype kendi protokol periyodunu destekliyor. Kullanıcı sayısına bağlı olarak ve belki de pazarlama yüzünden Skype kullanıcıları iletişimlerinde hangi VoIP protokolünün kullanıldığını pek de önemsemiyorlar.
“Açık Uygulama” olarak kalmak
Bu yazının Linux’a veya açık kaynağa bir saldırı yazısı olmadığını anlamanızda fayda var. Aksine bu yazı daha çok yazılım kullanılırlığı ve uygunluğuna bağlı olarak bir uyandırma çağrısı olarak algılanmalı.
Linux platformuna karşı sunulan her meydan okumanın açık kaynak yazılımları tarafından kabul edildiği ve yenildiğini görmeyi ben de isterim. Ancak patentli MP3’lerin, şifreli DVD’lerin, 3-D hızlandırılmış hazır sürücü modüllerinin ve kapalı kaynak Windows kablosuz sürücüleri için paketlemelerin olduğu bir dünyada yaşıyorsanız kapalı kaynağın son derece gerçek olduğunu ve hangi işletim sistemini kullanırsanız kullanın varlığını sürdüreceğini anlamak çok zor değil.
Ve işte en büyük engel: Herhangi bir işletim sistemi platformundaki kapalı kaynak uygulamasında yeterli kabulü görmüş bir değer söz konusu ise, kullanıcılar da memnuniyetle bu değerin bedelini ödeyeceklerdir.
Belki de kullanıcıların Linux için satın aldığı kapalı kaynak yazılımları arasındaki en iyi örnek spesifik bir video düzenleme uygulamasıydı. MainActor adını taşıyan ve şimdilerde sunumu durmuş olan bu ürün KDENLive gibi yarısı çalışan açık kaynak alternatiflerinden sıkılan Linux kullanıcıları tarafından oldukça fazla benimsenmişti.
Ortalama kullanıcılar için en az direnç sağlayan uygulamalardan birisiydi. Söz konusu uygulama tüm yeterlilik düzeylerindeki kullanıcılara hem kullanıcı dostu olan hem de mantıklı bir biçimde video düzenleme fırsatı sunmaktaydı. Bu uygulama piyasaya ilk sunulduğunda mevcut olan açık kaynak alternatifleri, Linux’a yeni geçen kitleler için yeterli öğreticiliği olmayan veya yetenekli kullanıcıların ciddi uygulamaları için ise yeterince komplike olmayan uygulamalar olarak göze çarpmaktaydı.
Kapalı kaynak kodları günümüz Linux dağıtımları için tehdit oluşturuyor mu?
Masa-üstü Linux bilgisayarlarda kapalı kaynak kullanımı meselesini düşünürken aklınızda bulundurmanız gereken ilk şey Linux çekirdeğinin saflığını koruduğu – ve korumaya devam edeceği – ve bu uygulamaların genel kanının aksine Linux’a bir saldırı olmadığıdır.
Yani hiçbir tescilli kod bir anda en üst düzey kernel geliştirmelerinde ortaya çıkıp Linux’u yok etmeyecek. Bildiğimiz Linux’a yönelik gerçek anlamda bir tehdit oluşması mümkün değil.
İşletim sistemini oluşturan en önemli kod parçasının açık kaynak lisansı ile belgelendirilmemiş bir kod ile çakışmasını engelleyen korumaları mevcut. Tabi ki bunu söylerken bazı dağıtımların söz konusu çekirdek kodu alarak üzerine ne isterlerse koyduğunu da belirtmek gerek. Ancak söz konusu bu dağıtımları kullanmamayı seçenler üzerinde bunun bir etkisi olması kesinlikle düşünülemez.
Sonuç olarak yine de kapalı kaynağın varlığını sürdürdüğünü görmek gerekiyor. Linux kullanıcıları olarak çoğumuz gündelik hayatlarının bazı bölümlerinde bu kodlara yer veriyor. Ve evet halihazırdaki Linux bilgisayar dünyası için bu kodların çok önemli bir yerinin olduğunu inkar etmek mümkün değil. Bu olgu karşısında nasıl tepki vereceğimiz ise her bir Linux kullanıcısının kendi kendisine çözmesi gereken bir mesele.