Mobilfest kapsamındaki toplantılardan birisi de 5G paneliydi. Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen bu paneli yukarıdaki videodan izleyebilirsiniz. Bu videoda konuşulanları siz okuyucularımız için metin halinde de sunuyoruz;
Ömer Fatih Sayan: Zafer bey, 5G’nin uçtan uca sunulabilmesi için siz ne tip kaynaklara ihtiyaç duyuyorsunuz? 5G sistemlerinin AR-GE ve üretimleri yanında sağ kurumları ve bunların operasyonları önemli konular. ULAK olarak bu operasyonu yapmaya siz hazır mısınız? Son olarak, gerek 5G, gerekse öteki teknolojilerle ilgili bilgi üretme ve standartlara dahil olma konusunda vizyon ve icraatleriniz nedir?
Zafer Orhan: Biz ULAK olarak 5G’yi uçtan uca sunabilmek için, takdir edersiniz, en başta insan kaynağına ihtiyacımız var. İnsan kaynağı olmadan hiçbir çalışmayı yapamıyorsunuz. Bizler diğer 5G üreticisi global oyuncularının milyarlarca dolar yatırım yaptığı bu alanda aynı zamanda teknolojik ve teknik altyapıya ihtiyaç duymaktayız. Diğer başlığımız da aslında ekosistem.
Bütün bunlara baktığımız zaman biz Türkiye’de insanların öncelikle telekomünikasyon alanında insan kaynağı taleplerini karşılayabilmek için yoğun bir mühendislik fakülteleriyle işbirliği içindeyiz, onlarla yakın görüşmeler halindeyiz. Bir taraftan da, yetişmiş elemanları bünyemizde tutabilmenin vermiş olduğu zorlukla karşı karşıyayız. Aynı zamanda bunu diğer üretici firmalar da yaşıyorlardır.
Yurtdışının cazibesiyle de elimizdeki yetişmiş insan kaynağını kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. O sebeple insan kaynağı çok önem arz ediyor, 5G’nin uçtan uca yapılabilmesi ve ötesindeki çalışmaları yerinde bulundurabilmek için. Bir diğer konu, bütün bunları yapmak için sahaya götürmeden önce tasarım ekiplerini mutlak suretle test ekipmanlarına ihtiyaçları oluyor, bu test ekipmanları da ciddi maliyetler doğuruyor.
Bizim özellikle ULAK olarak çalışmış olduğumuz Türkiye’nin mühendislik okulu diyebileceğimiz, ARGELA, NETAŞ, ASELSAN gibi şirketlerle yakın işbirliği içerisindeyiz. Onların bütün teknik ekipmanlarından faydalanıyoruz. Bunlar da ciddi maliyetler oluşturuyor. Bir diğer başlığımız da ekosistem. Bizler ULAK olarak, 5G’yi yapabilmek için 4.5G’den aslında bilgi birikiminizin ve saha tecrübenizin olması gerekiyor. Bu nasıl oluyor?
Bu, evrensel diye bahsettiğimiz, evrensel1, evrensel2 projelerinde, ticari sahalarda, Turkcell’in sahalarında, Türk Telekom’un sahalarında ve Vodafone’un sahalarında bizim kendi baz istasyonumuzu koşturuyoruz. Burada aktif sahalarımız söz konusu. Şu an 1750 sahaya eriştik. Bunun hemen hemen 750’ye yakını evrensel1-2 sahalarda, geri kalanı ise ticari sahalarda, 340 sahamız şu anda Turkcell’de aktif durumda. Yaklaşık 10’a yakın saha da Türk Telekom’da, 270 saha da Vodafone’da aktif durumda.
Her gün aslında bir saha aktif olup hizmete geçiyor. Bu bizim için kıymetli. Bu deneyimle beraber zaten 5G’yi tasarlayabilip, yapabiliyorsunuz. Yoksa burada teknolojiyle uğraşan insanlar iyi biliyorlar, lablarda, yazılımlarda yaptığınız prototip olarak ortaya çıkardığınız ürünleri sahaya çıkardığınızda deniz gibi oluyor aslında. Deniz bir anda çok sakin olabiliyor ama sahaya çıktığınız vakit fırtınalar, rüzgârlar, yağmurlar vs. olabiliyor. Bütün bunların gelişmesi için de bu tasarıma ihtiyaç duyuyorsunuz. Biz bundan hareketle, yaklaşık 100 firma bizim ekosistemimiz içerisinde.
Ömer Fatih Sayan: Peki 5G’de nasıl bir iş bölümü yaptınız Zafer bey?
Zafer Orhan: 5G’de şu anda tabii tasarım aşamasındayız. İlyas ve İlhan Bey ile zaman zaman görüşüyoruz. Biz bunu ülkenin değeri olarak görüyoruz. O vesile ile onlardaki ve bizdeki gelişmeleri yakinen takip ediyoruz. Çeşitli zamanlarda da farklı işbirliği görüşmelerimiz oluyor. İnşallah bunlar artarak devam eder, biz o duygu ve düşünce içindeyiz. Bütün bunlarla beraber, uluslararası bir ekosistemle de işçi olmak durumundasınız.
Şu anda VTE diye bahsedilen, “Virtual To Everything” araçtan araca haberleşme mevzusunda uluslararası çip üreticileri ile beraber onların kaynak kodunu bize açmaya kadar gelmiş durumda. Bu da ciddi bir gelişim. Aynı zamanda 5G’nin farklı companentlerini üretme noktasında kendi yerli ekosistemimiz, bunun dışında da bütün bu üreticilerle beraber, Türkiye’de ki milli ve yerli olan çeşitli hocalarla yakın görüşmeler içerisindeyiz. Bütün bunlar aslında 5G’yi yapabilmek için ihtiyaç hâsıl olan başlıklar.
Bütün bunların şu anda ULAK bünyesinde bizim bu bilgilerimiz birikmiş durumda. 2017’de aslında vücuda getirilen ULAK 2013’de proje ile başlayan, şu anda 2021’i bitirmek üzereyiz, ciddi bir birikim oluştu. Çalışanlarımızın AR-GE’ye ihtiyacı var bütün bunları yaparken. Bizim çalışanlarımızın %50’si AR-GE’ye koşuyor. Ciromuzun hemen hemen yarısını biz tekrar dönüp AR-GE’ye yatırıyoruz. Dolayısıyla, uçtan uca düşündüğümüz vakit bu başlıkları zikredebiliriz.
Ömer Fatih Sayan: 5G’yi yerli ve milli imkânlarla ne zaman %100 ya da %100e yakın bir oranla hazırız diyorlar?
Zafer Orhan: İşin uzmanları aramızdalar. Şöyle bakmak gerekiyor, 5G’yi üç temel sacayağına oturtuyorlar. Bütün Dünya böyle yaklaşıyor. Birisi enhanced broadband, geniş banttan bahsediyor. Birisi, makinaların konuşması, diğeri de latency, düşük gecikme hızı. ULAK baz istasyonu şu anda 4.5G ile 28milisaniye hizmet sunabiliyor.
5Gde ise 3-4 milisaniye bekleniyor. Hatta 1ms hedef. Bunu yapabilmek için de 1-0 gibi mühendislik hikâyesine dönüşmüyor. Size kendimden örnek vereyim, uzunca yıllar önce hem transmissionda hem santralde mühendis olarak görev yaptığımız zamanlarda, uluslararası firmaların ürünleri bize geldiği vakit biz onları lablarda deneye deneye geliştirdik.
O yüzden biraz bizlere bu konuda hakikaten sabredilmesi, destek verilmesi, bizi motive edici, sizin evrenselde bize göstermiş olduğunuz hüsnü niyeti hakikaten birçok noktada bekliyoruz çünkü bu çok büyük bir motivasyon, moral oluyor ve başarının önemli bir etkeni oluyor. Fakat şöyle, 2022 yılında inşallah bizler sizlere güzel 5G’nin companentlerinden bahsedeceğiz.
2023 yılında bu daha da olgunlaşacak. Bu ne zaman ticari sahada dönecek diye konuştuğumuz vakitte, belki 2024 yılında olgunlaşacak. Bir ikincisi de, bizim ülkemizin ya da müşterilerin ihtiyacı var mı diye, onu bizden ziyade belki operatörler daha derin konuşacaklardır ama biz üretici olarak bunun 2023-2024 yılında uygun bir şekle gelebileceğini öngörebiliyoruz.
Ömer Fatih Sayan: Bakanlığımız ticari olarak yatırım yapmanın güç olduğu yerlere yine operatörlerimizin ve sizlerin desteğiyle bir fon kuruluyor. Bu fonun adı Evrensel Hizmet Katkı Fonu. Evrensel Hizmet Katkı Fonu’nda, toplam 1750 sahanın, ULAK’ın hemen hemen yarı yarıya evrensel hizmet sahalarında kullanılıyor. Önümüzdeki dönem, 2022-2023 yılında yapacağımız tüm sahalarda 4.5G hizmetini ULAK’ın üretmiş olduğu baz istasyonları ki yaklaşık 1000 tane sahaya denk geliyor. Biz bakanlık olarak, ULAK haberleşeme A.Ş.den karşılanacak, diğer ürünler konusunda da %100 yerli ve milli baz istasyonumuzu kullanacağımızı hatırlatmak istiyorum.
Üretim kısmından operatörlerimize geçecek olursak, ilk sırada Murat Erkan bey, Turkcell’in CEO’su. Hoş geldiniz. Murat Bey, operatör tarafı 5G’ye ne diyor? Türkiye gerçekten hem operatör, hem vatandaş, hem ülkenin en yüksek katma değerle geçmesi için nasıl bir öngörünüz var? Konu 5G olduğunda fiber alt yapı konusu doğal olarak gündeme geliyor, dijital Türkiye vizyonu kapsamında daha nasıl adımları hep beraber adım atabiliriz ve 5G’de de hep konuştuk, yerlilik konusu önemli başlıklardan biri. Bütün bunları kısaca toparlarsanız memnun olurum.
Murat Erkan: Hoş bulduk. Teşekkürler. 5G açık söylemek gerekirse, bir yolculuk ve bu yolculuğun içinde de temel unsurlar var. Bir tanesi, 5G en azından bugün için baktığımızda tüketici tarafında bizim 4-4.5G gibi kapılara dayanıp istenilecek noktada değil. 5G’nin temel değer teklifi aslında endüstriler için, endüstrilerin dönüşümü için daha öncelikli gibi duruyor.
Dünyada da burada endüstriyel uygulamaların öne çıktığını görüyoruz. Tabii bu konuda yerlileşme, yatırımlar, neler yapılıyor dediğimiz zaman da, dünyada da birçok kurum var ki bu konuda gelişimleri destekliyor. Ben hep şunu söylüyorum, bir teknolojide yatırım yapma zamanı ne zamandır, o teknolojide değişim anlarında oluyor. Bizim burada, hatırlarsanız Apple’in, bir anda Nokia Pazar payı %70-80’ken bir anda Apple ortaya çıktı ve şu anda neredeyse Nokia’nın telefonu ortada yok.
Bu değişim anlarını yakalamak, datayla gelişen noktayı yakalamak çok önemli. Benzer bir durum arabada gerçekleşiyor, fosil yakıtlı arabalardan elektrikli arabalara geçiş döneminde yatırım yapmak çok önemli. Biz de ülke olarak burada yatırım yapıyoruz. Buradan şuna bağlamak istiyorum, 5G ve 6G konusunda da iyi bir planlama yapmak, iyi bir dönüşüm zamanı. Neden dönüşüm zamanı diyorum?
Dünyada da son zamanda Çin ve Amerika arasındaki engellemeler, yasaklamalar, kısıtlamalar bu noktada, bu teknolojilerde de ciddi değişim gerektiriyor. Özellikle uç noktadaki cihazlarda artık tek üreticiye bağlı kalmamak için bunu bir miktar parçalara ayırma durumu var. Bunu daha çok Amerika destekliyor, AB’de bu konuda Çin’in hızlı gitmesinin önünde nasıl yapabiliriz diye çalışıyor.
Tam bu noktada Türkiye için fırsat nedir? Bu noktada biz o parçaları ülkemizde nasıl geliştiririz? 5G ve hatta bence hazırlık yapmak için 6G’ye de bugünden çalışmak lazım. Kendimizi burada önemli bir oyuncu nasıl yapabiliriz? Biz Turkcell olarak da Avrupa Birliği’nin 5G noktası tarafında her zaman bu işle ilgili kurumları destekledik hatta bunun çok somut örneğini ULAK ile vermek lazım.
ULAK’ta toplam 3400 baz istasyonu siparişi var. Biz Turkcell olarak 2900’ünü verdik. Ki burada yerlileşme konusunda destek olduğumuzu göstermek amacıyla. Çok erken safhalarında projenin. Şimdi burada artık yavaş yavaş bizim somut ürünlere, 2023-2024 müdür, rekabetçi ürünlere doğru yönelmemiz lazım. Bu yönelmeyi yaparken de sadece bir hedef olmamalı, devamını da, yani sürekliliğini de mutlaka masaya yatırmamız gerektiğini düşünüyorum.
Buradan da 5G geldiği zaman, 5G’nin üç tane önemli değer teklifi var. Birisi gecikme, bu herkesin beklediği konu, diğeri makinalar arası iletişim, burada da cihaz sayısı, normalde 50-100 katına çıkacak cihazları destekleyecek altyapı, üçüncüsü de hız. Bütün bunların üçünü sağlayabilmek için kuvvetli 5G’nin arkasında fiberleşen kuvvetli bir altyapıya da ihtiyaç var. Altyapıyı, arka tarafını kuvvetli yapmazsanız, siz önde ne kadar hızlı cihazlar kullanırsanız kullanın burada handikaplı duruma düşüyorsunuz. O zaman o 5G’nin vaat ettiği şeyi sağlayamıyorsunuz, hatta şu an da var olan teknolojiler daha hızlı karşınıza çıkabiliyor.
Tekrar söylüyorum, bu 3 vaat nedir? Gecikme, hız ve cihaz sayısı. Bunların hepsini biraraya koyduğunuzda da fiber çok önemli bir noktaya geliyor. Bu işleri artık radyolinklerle, havadan yapma imkânınız yok, kuvvetli bir fiber altyapıya ihtiyacınız var. Bugün toplam 3 operatörün baz istasyonu sayısı belki 100.000i geçmez ama 5G ve 6G sonrası muhtemelen 1 milyon üzerinde baz istasyonuna bağlanmak lazım. Bunların %90’ının fiberle bağlı olması lazım.
Bugün 3 operatörün toplam fiberle bağlı baz istasyonu %40’larda ortalama olarak. Dolayısıyla, henüz 100.000 istasyonu %40’la bağlamışken, 1 milyonun üstüne çıkacak istasyonu nasıl %95’e getireceğiz? Bunun ortak bir çalışmayla, ortak bir yaklaşımla çözülmesi lazım. Burada sadece bağlamak dediğim bu arada, bir istasyonu bir fiberle bağlayabiliyorsunuz ama fiber dünyası gereği kesintiler de mümkün, bunu yedekli bağlamanız lazım. Birden fazla fiber ihtiyacınız var bu istasyonda. Hepsine toplu olarak baktığınızda bizim gerçekten ciddi bir fiber yatırıma ihtiyacımız var. Başarılı bir 5G ve ondan sonrasındaki teknolojileri hayata geçirmek için.
Bu sadece pandemi de de gösterdi, şirketlerin, bireylerin dijital dönüşümünde de önemli. 2008 yılında Turkcell SuperOnline’a geldiğim zaman demiştik ki, her eve 1000 MBit götürmek lazım. Birçok kişi o zaman 4MBit ülkeye yeter, ne 1000MBit’i dediler. Bugün 1000MBit müşterilerimize baktığımızda 10.000MBit istiyorlar çünkü dünya çok hızlı gelişiyor. Hızı da sağlamanın şu anda teknolojik olarak temel yolu da fiber teknolojilerden geçiyor. Bu konuda yatırımı hızlandırmamız lazım, daha fazla yatırım yapmamız lazım. Mümkünse ortak yapmamız lazım. Tabii ki burada kamunun da liderlik fonksiyonu çok önemli, bütün bu yatırımlara liderlik etmesi lazım, hepimiz biliyoruz ki bugün operatör olarak bizim altyapıda yaptığımız yatırımların %70’i dövize bağlı yatırımlar.
Dövize bağlı yatırımları yaptıktan sonra ortaya çıkan ürünleri de tabii bu satılan malın maliyetinden yola çıkarak gittiğimizde de tüketiciye yansıyan tarafı var. Burada maliyet tarafını kontrol altına almanın en temel yollarından birisi de yerlileşmek, daha fazla yerel maliyetlerle yapmak. O zaman gelirlerinizin Türk Lirası olduğu, giderlerinizin döviz cinsten olduğu yatırımlarda da herkesin zorlandığını özellikle bu günlerde çok görüyoruz. Bizim gönlümüzde yatan, gelirlerimiz Türk Lirası olurken, giderlerin de Türk Lirasına yakın ölçülerde olması da en büyük motivasyonumuz diyeyim.
Ömer Fatih Sayan: Biz henüz lansmanını yapmamakla beraber, 5G ile ilgili deneme sahaları ve ticari olarak kullanımını da vatandaşlarımız deneyimlesin diye bazı yerlere 5G kullandırma ile ilgili belirli izinler veriyoruz. Bunlardan bir tanesi İstanbul Havalimanı. İstanbul Havalimanı’nda şöyle bir model, 3 operatörümüz ortak bir şekilde altyapıyı kurduğu ve vatandaşa hizmet verdiği bir sistem. 5G’de de bizim ağırlıklı hedefimiz bu anlamda ortak bir şekilde altyapıyı kurmak.
Engin Bey Vodafone CEO’su. Engin Bey hoş geldiniz. Engin Bey, Vodafone Global bir firma. Birçok ülkede hizmet veriyor. Birçok ülke ile karşılaştırdığımız zaman 5G’ye geçiş süreci dahil olmak üzere, bizim 5G’ye geçişle ilgili Vodafone’un kendi planları nelerdir? Sizler gerek altyapıda, gerek dönüştürücü etkisini 5G’nin hep birlikte biliyoruz. Bu anlamda, yenilikler ortaya çıkaran bir teknoloji 5G. Sizce 5G ülkemize nasıl bir katkı sağlayacak?
Bu noktada bu teknolojiye ilişkin Vodafone’un vizyonu ve planı nedir? Bir diğer sorum, 5G’nin sadece bireyler için değil, birçok sektörde şirketler için de katma değer sağlayacak bir teknoloji. Bu alanda yeni ortaya çıkacak iş modelleri ve gerek üreticilerin gerek tüketicilerin 5G’den nasıl faydalanabileceği noktasında çeşitli çözüm önerileriniz olmalı. Bunlar nelerdir? Son olarak da, Vodafone’un sürdürülebilir ve çevre ile ilgili projeleri de var. Biliyorsunuz, Paris Antlaşmasına imzayı attık, onaylandı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız iklim ile ilgili bir isim de takılmış oldu. Bu noktada 5G ve ileri teknolojiler ile değerlendirdiğimizde bu anlamda, sürdürülebilir çevre anlamında da nasıl bir farklılık oluşturulabilir, sizleri de dinlemek isteriz.
Engin Aksoy: Ülkemizde bugüne kadar dijitalleşme vizyonu konusunda önemli kararlar alındı ve önemli uygulamalar yapıldı. Biz bunlardan, bu vizyonda belirlenen en önemli eylem adımlarından birisinin güçlü bir dijital altyapı oluşturarak Türkiye’deki tüm hanelere yüksek hızlı geniş bant sağlanması ve 5G teknolojisinin hayata geçirilmesi olduğunu düşünüyoruz. Bu zaten sizin liderliğini yapmış olduğu eylem planlarında var.
Bu vizyondan hareketle biz de 2030 yılına geldiğimizde tamamıyla dijital bir Türkiye hayal ediyoruz. Tamamıyla dijital bir Türkiye’de tüm sektörlerin tüm devlet kurumlarının, vatandaşlar dahil tüm bileşenlerin yeni nesil teknolojilere ulaşarak tamamen dijitalleşmiş bir ülkenin içerisinde yer almalarına ve bunun için de adımları tabii ki bugünden atmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Dijitalleşme bildiğiniz gibi ülkenin, ekonominin, kurumların verimliliğini artırıyor. Ekonomik etkisinin yanı sıra, tüm vatandaşların da hem kamu hizmetlerine, eğitime, sağlığa, eşit ve kaliteli bir şekilde katılmasını da sağlıyor. Güçlü bir dijital altyapı içinde bugün olmazsa olmaz bugün 2 tane teknoloji var. 1. 5G teknolojisi ve 2. Fiber. Murat Bey’de bazı konulardan bahsetti, ben aynılarını tekrarlamaktan kaçınmaktan çalışacağım. 5G teknolojisi ve altyapısı bugün dünyada pek çok ülkenin yatırım yapmış olduğu bir alan.
Aslında bugün Dünya’da 76 ülkede ve 180 tane ticari şebekede 5G kullanıma açılmış durumda. Bazı ülkelerde devlet teşvikiyle de altyapı yatırımlarının yapıldığını görüyoruz. Örneğin son olarak pandemiden geri dönüş ve pandemiden AB’nin geri dönüşü için AB ülkelerinin kuvvetli geri dönüşü için AB bir fon ayırdı. 750 Milyar Euro’luk bir fon. Ve bunun %20’sini dijitalleşmeye ayırdı. Bu ayırdığı fonu başvuran altyapı firmaları ve teknoloji firmaları projeleriyle, kamuya yönelik, vatandaşa yönelik projeleriyle bu fondan pay alıyorlar. Çok büyük bir fon. 150 Milyar Euroluk bir fon var şu anda. 5G teknolojisinin biz de ülkemizde de hızla devreye alınmasının ülkemize önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Uluslararası araştırmalara baktığımız zaman 2035 yılına kadar global ekonomiye katkısının 3.8 Trilyon Dolar olması bekleniyor. Ve 23 Milyon da yeni istihdam yaratacak. Türkiye’de de sanayii bakanlığımızın, milli teknolojik hamle stratejisine baktığımızda 5G teknolojisinin Türkiye ekonomisine 10 Milyar Dolar’ı aşkın bir katkı sağlayacağı tahmin ediliyor.
Bizim de büyüme hedeflerimize baktığımızda, Türkiye ile taşıma hedeflerimize baktığımızda, 5G teknolojisini ve en yeni teknolojileri kullanmamız kaçınılmaz. 5G altyapısının kurulması tabii ki çok önemli bir değer zincir de oluşturacak. Bir yandan operatörler, ekipman üreticileri, yazılım üreticileri, içerik üreticileri için önemli fırsatlar getireceği gibi, endüstriler için de çok önemli faydalar sağlayacak. Bugün ülkelere yatırım yapan yabancı şirketler eskiden 2 tane çok temel kriterlere bakarlardı, biri makroekonomik durum, diğeri demografik durum. Artık bunun yanına teknolojik durumu da eklemeye başladılar.
Yani bir yabancı yatırımcı bir ülkeye girecekse o ülkedeki teknolojik altyapısını çok önemsiyor. Çünkü direkt olarak o yatırımın ekonomisini etkiliyor. O ülkede 5G’nin olması, fiberin yaygın olması yapılacak yatırımın geri dönüşünü hızlandırdığı için yatırımcılar için çok önemli bir hale gelmiş durumda. Biz de Vodafone grubu olarak dünya çapında tam 12 ülkede 5G, İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya başta olmak üzere 12 Avrupa ülkesinde 5G teknolojisini canlıya almış durumdayız.
Burada hem altyapıyı sağlıyoruz hem de 5G teknolojilerinden çeşitli servisleri sağlıyoruz. Burada önemli olan faktörün şu olduğunu gördük, spektrum kaynakların doğru kullanılması için güncel, daha iyi, daha hızlı ve kapasite hizmetleri verebilmemiz için yeni frekanslara ihtiyacı var tüm operatörlerin.
Bu noktada biz bakanlığımızın daha önce şifahen paylaşılan takvimle beraber 2023 yılında Türkiye’mize de 5G’nin canlıya alınması programını destekliyoruz. Tabii ki bununla beraber pazarda da 5G’ye uyumlu cihazların, ekipmanların, yazılımların, yerli teknolojilerin hızla hazırlanması da önemli. Bir önemli adım da, az önce Murat Bey’in ifade ettiği gibi fiber.
5G teknolojisinin etkili bir şekilde kullanılabilmesi için fiberin çok yaygınlaşması gerekiyor. Bu konuda da sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde oluşan ortak altyapı fikrini de biz destekliyoruz ve böyle bir oluşum olması halinde Vodafone Türkiye olarak da Türkiye’nin fiber altyapısını geliştirmek adına yapılacak yatırımlara destek olmak ve bunların içinde olmak kararlarında olduğumuzu da burada belirtmek istiyorum.
Bugün 5G dediğimizde çok farklı sektörleri etkiliyor, bireylerin de hayatını etkiliyor. Birkaç örnek vermek gerekirse bunlardan bir tanesi startuplar. Startuplar artık sadece Türkiye’ye hizmet değil, Türkiye’den çıkacak startupların Dünya çapında bir ölçüye ulaşabilmesi gerekiyor, değerlemeler böyle yapılıyor. Sadece Türkiye pazarına hizmet eden startupların çok büyük ölçeklere gelmesi mümkün değil. Unicornlar olması için ülkemizde startupların şirket merkezlerini ülkemizde kurabilmesi için, ülkemizde ürün geliştirmeleri için burada global teknolojilere erişimlere şart.
Global teknoloji de az önce dediğim gibi, şuanda 5G ve fiber. Bir ikinci alan, oyun alanı. Oyun dediğimizde de, daha çok mobil oyunlar tarafı. Mobil oyun hem dünyada hem Türkiye’de çok unicornlar çıkartan bir alan, çok ilgi gören bir alan. Çünkü oyun sadece aslında mobil üzerinde oynadığımız oyunlar değil, o oyunlarla beraber oluşan teknolojiler. Sanal gerçeklik gibi teknolojiler.
Bildiğiniz gibi geçen hafta Facebook da kendince bir vizyon paylaştı, metaverse vizyonu. Buna baktığımızda da içinde daha çok sanal gerçeklik gibi konuları görüyoruz. Bunların hepsi de ileri teknolojilerle mümkün. Bugün görüntülü konuşma, görüntülü zoom gibi, teams gibi veya WhatsApp üzerinden görüntülü konuşma gibi konular acaba gerekli mi diye 4G çıkarken hepimiz konuşuyorduk, ya tamam 4G gelecek ama görüntülü konuşma çok mu önemli diyorduk, bugün öyle bir imkânın olmadığını hayal bile edemiyoruz ve sadece 5 yıl öncesinden bahsediyorum.
Bugün de sanal gerçeklik gibi uygulamalardan bahsettiğimizde 5 sene sonra eminim bu uygulamaların hayatımızın ne kadar önemli parçası olduğunu ve bunlarsız aslında çok geri kaldığımızı göreceğiz. Dolayısıyla bizim bugünden çok hızlı bir şekilde adımlarımızı atmamız gerekiyor.Tabii ki endüstriler tarafında da bu çok önemli sayın bakanımın söylediği gibi.
Burada 3 tane ana başlık var. Birisi nesnelerin internetiyle dijitalleşme, ikincisi yapay zekâ ile kişiselleştirme, yani firmaların, üreticilerin yapay zekâyı kullanarak kişilere özel ürünler hazırlayabilmesi. Üçüncüsü de robotik sistemlerle otomasyon. Yani 3 tane ana başlık var endüstride kullanılan. Bunların 3üde aslında ancak 5G ile etkili bir şekilde mümkün.
Öte yandan kullanıcıların hayatında da aslında akıllı ev teknolojileri, sağlık hizmetleri gibi pek çok alanda da 5G verimliliği sağlayacak. Öte yandan bir yandan da tüm bunları yaparken tabii ki tüketici de çok dijitalleşti. Tüm ihtiyaçları tüketici dijital kanallardan en hızlı ve etkili, kolay şekilde karşılamak istiyor ve dijital kanallardan karşılamak istiyor. Bu anlamda da tabii ki 5G ve fiber veya da farklı teknolojileri konuştuğumuzda tüketici perspektifini unutmamamız gerekiyor.
Tüketici dijitalden bu ihtiyaçlarını karşılamak isterken tüketicinin de o ihtiyaçlarına rahat ulaşabilmesi için uygun düzenlemelerin olması gerekiyor. Biz 5G’nin hem endüstrileri geliştireceğine, hem kişilerin ve toplum hayatını geliştireceğine inanıyoruz. Sayın bakanımın sorduğu bir soru da sürdürülebilirlikle ilgiliydi. Tabii biz bu konuda yine teknolojinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Smarter 2030 raporuna göre dijital teknolojilere erişimdeki %5lik artış, dünyada karbon salınımını %1.6 oranında azaltıyor. Teknolojiyi kullanmak orada da çok önemli. Bizim burada Vodafone grubu olarak bir taahhüdümüz var. 2040 yılına kadar tüm dünyada karbon salınımını 0a indirmeyi hedefliyoruz. 2025 yılına kadar da tüm operasyonlarımızdan kaynaklı çevre etkisini yarıya indirmeyi hedefliyoruz.
Amaç odaklı bir şirket olarak biz 3 tane ana başlıkta faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Bir tanesi, dijital birleşmeyi kullanarak toplumun sosyoekonomik gelişimi, diğeri kapsayıcılık, yani toplumda geri kalan kesimlerin, kadın, çocuk, engelli gibi kesimlerin teknolojileri kullanarak ileriye gidebilmesi, üçüncüsü de sürdürülebilirlik. Hepimiz artık dünyamızda yaşanan, gezegenimizde yaşanan son dönemdeki olumsuz gelişmelerden dolayı bu konuda çok daha fazla farkındalığa sahip olduk.
Biz de Türkiye’de somut adımlar atıyoruz bu konuda. Şu anda tüm bizim enerji ihtiyacımızı bu yıl itibarıyla tamamını biz 515Gw/saat elektriğin %100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyoruz artık. Yani tüm enerji alımımız bu kaynaklardan yapılıyor. Tüm şebeke atıklarımızı ya yeniden kullanmayı, ya yeniden satmayı ya da geri dönüştürmeyi taahhüt ediyoruz.
5 tane teknoloji merkezimiz var. Bunların 2 tanesine güney santrali yatırımı yaptık. Önümüzdeki yıl içerisinde geri kalan 3 tanesine de güney santrali yatırımı yapacağız ve kendi enerjimizi de üretmeye başlayacağız. Burada tabii ki yine yapay zekâ gibi teknolojileri de kullanıyoruz. Örneğin veri merkezlerimizde yapay zekâ destekli dijital termal yöntemi kullanıyoruz ve enerji tasarrufunu, enerji kullanımını %30 oranında azaltıyoruz.
Bir yandan aslında teknolojileri kullanarak enerji verimliliği sağlarken, öte yandan da tüm kaynaklarımızı yenilenebilir kaynaklardan kullanarak kendi operasyonlarımızdan kaynaklı çevre etkisini sıfıra indirmeyi hedefliyoruz. 2025 yılına kadar yarıya, 2040 yılına kadar da sıfıra indirmeyi hedefliyoruz. Bunun da yaptığımız işin bir parçası olarak önemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Tabii tüm bunların hepsini de dediğim gibi teknolojiyle desteklendiğinde mümkün. Bu konuda yapılacak Türkiye’deki yerli ekosistem çalışmalarını da destekliyoruz.
Ömer Fatih Sayan: Türk Telekom CTO’su Yusuf Bey’e geçmek istiyorum. Yusuf Bey, Türk Telekom olarak 5G ile ilgili hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? 5G’nin 4.5G’den farkı nedir? Geçtiğimiz günlerde Türk Telekom 5G altyapısıyla uzaktan bir ameliyat gerçekleştirildi. Bu uzaktan yapılan ameliyatla ilgili, gerekse 5G’nin sağlayacağı dikey sektörlerde ne gibi değişimler meydana gelecek? Sizlerin üreticilerimizden beklentileri nelerdir? Ortak hedefler doğrultusunda taraflar arasında iş birliğini daha fazla nasıl artırabiliriz?
Yusuf Kıraç: Aslında 5G’yi farklılaştıran iki temel şu anda bir tanesi daha yüksek hız, diğeri de gecikme. Dünya üzerinde olgunluğuna baktığımızda yüzün üzerinde operatör şu anda geçti, baktığımız zaman 1.5 milyonun üzerinde dünyada baz istasyonu kurulu. Bunun yaklaşık %70’i, 1 milyona yakını Çin’de.
Peki, niye 5G’ye geçiliyor? Burada biz iki ilim görüyoruz. Bir tanesi, Avrupa ülkelerinin artık mevcut frekansları bitmiş, yatırım yapmak istiyorlar, dolayısıyla da yatırım yaparken 5G teknolojisini kullanıyorlar. Bir tanesi ise, bizim ilgimizi daha çok onlar çekiyor, ekosistemle birlikte liderlik yapmak. Özellikle Güney Kore, Japonya gibi ki burada adam cihazını, IoT, diğer uygulamalarını geliştiriyor.
Bu uygulamalara baktığımızda aslında Türkiye hazır mı değil mi geçebilir mi sorularına çok rahat cevap verebiliriz. Evet, bugün itibariyle Türkiye 5G’ye geçebilir. Yeterince döviziniz, paranız varsa, ithal sistemleri alarak çok rahat 5G’ye geçebilirsiniz. Hatta şu an Türkiye’nin 3-4 önemli noktasında 5G hazır, sadece şalteri kaldıracağız.
Fakat bizim hem, bakın, 5G’nin 4G’de bir farkı olabilmesi için, oradaki uygulamaları, yani 5G ile birlikte bazı aslında teknolojiler hayatımıza geliyor. Bunlar nedir? Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik dediğimiz, bulut üzerinden hizmet verilebilecek, bununla birlikte yapay zekâ, makine öğrenmesi dediğimiz gibi paralel teknolojileri birleştirmemiz lazım.
Biz de açıkçası 5G’nin Türkiye’de özellikle endüstri alanında hızlı ilerleyebileceğini düşünüyoruz. Bu alanda Türk Telekom olarak biz ne yapıyoruz? Yaklaşık 3 yıldan beridir çok yoğun dikey sektörler dediğimiz endüstrideki alanlara yoğunlaştık.
Eğitimden tutun, enerjiye, sağlığa kadar. 4 tane somut örnek vereceğim, bir tanesi eğitim alanında bulut üzerinden 3 boyutla sanal gerçeklikle bir eğitim içeriği. Bunu Çanakkale Üniversitesi’ndeki gençlerle yaptık. Nanotech diye bir şirket, daha sonra bu şirket uluslararası Barselona’daki Dünya Mobil Kongrede inovasyon ödülleri aldı. Eğitim inanın ki, fizik belki çok korkulacak bir şey değil ama öğrencilerin %80’i korkutucu bir şeydir. Emin olun, temel fizik kavramlarını orada 3 boyutlu ve anatomiyi o kadar rahat 3 boyutlu gözlüklerle rahat anlayacak şekilde koyuyoruz ki, somut öğrenme kabiliyetini çok ciddi geliştiriyor.
Bir diğeri, eğlence alanında. Evinizde oturarak ileride şunu seyredeceksiniz: 360 derecede bir statta ya da herhangi bir basketbol sahası. Biz Türk Telekom Fenerbahçe maçını, Fenerbahçe basketbol sahasında 360 derece sanal gerçeklikle seyrettirme case’i de yaptık. Bir üçüncü casemiz, bunu yakın zamanda yaptık, çok önemsiyoruz. Sahada bakım arıza gideren teknik elemanımızın sanal gerçeklik gözlükleriyle merkezdeki platformla arkadaşımızla en ince ayrıntısına kadar işaretleyip arıza burada, şu soketi çıkartıp şuraya tak gibi bir yeteneklik.
Bu nereye kaydırılabilir? İleride arabanızda kendinize ait artırılmış sanal gerçeklik gözlüğünüz var, yolda gidiyorsunuz, arabanız arızalandı, merkezdeki şeye bağlanarak, çok rahat sizi yönlendirerek herhangi bir mekanik arızaya sahip olacaksınız. En son, sağlık alanında.
Aslında o sektör 4 yıl önce bize geldi. Buradaki yaptığımız şey, yine bir yerli firmayla, bir interaktif bir platform. Bu platform üzerinde biz, Türkiye’nin farklı şehirlerinden hatta yurtdışından bir hocanın bağlanarak canlı ameliyatla karşılıklı görüşmelerini yorumlayarak, en ince ayrıntısına kadar, çünkü o yüksek bant genişliği ve gecikmeyi düşürdüğünüz andan itibaren ayrı bir dünyaya giriyorsunuz.
Bu açıkçası, hoca şu anda bizden bu hizmeti vermemizi istiyor. Bu alanları da açıyor. Peki, tüm bunları yaparken aslında, biraz önce de söyledim, çok rahat, biz bazen uluslararası kaynaklardan sunumlar alıyoruz, dünya nereye gidiyor, kim 5G’ye geliyor diye. O sunumları alırken telaşlanıyoruz çünkü her taraf geçmiş 5G’ye.
Aslında öyle bir şey yok. Daha dünyada 1.5 milyon baz istasyonu var ve bunların %70i Çin’de. Çünkü üretiyor. Dolayısıyla da bizim yerli ürün üzerinde çok sıkı durmamız lazım. Burada 2 tane büyük şirketimiz burada. ULAK ile önce başlayalım. Bir ürün sahaya çıkmadan, test edilmeden, kullanılmadan gelişmiyor. ULAK gerçekten üzerinde çok büyük bir emek var, biz de çok büyük emek verdik. Şu anda gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki artık o arayı kapatmaya başladı.
Özellikle, önümüzdeki aydaki yeni revizle birlikte, tahmin ediyorum, o şey tamamen biraz daha azalacak. Biz şu anda sahada tamamen ULAK ile hizmet veriyoruz 4.5G. Dün bir karar aldık, 6. Şehrimize vereceğiz. Gtent’e geleceğim. Aslında Gtent üyelerinin hepsi Türk Telekom sayesinde varolmuş şirketler. Dolayısıyla bizim için de sürdürülebilirlik çok önemli. Biz full destek veriyoruz. Gtent üyelerinden birkaç örnek vereceğim, aldığımız sadece katma değerler bakın yüksek ürünler bunlar. Burada ilk defa Türkiye’de 5G altyapısıyla hizmet verecek online charging platformunu, Gtent üyelerinin biriyle şu anda bitirdik. Prepaid’e başlıyoruz. Kendileri de buradaki şeyi bitirmekle birlikte dünyada ikişirkete daha, Kanada ve Katar satmaya başladılar. Bir ürün Turkcell’de, Türk Telekom’da, Vodafone’da kullanılıyorsa Dünya’nın her yerinde kullanılabilir. O referans onlar için, dünyanın her yeri için geçerli oluyor. Dolayısıyla da, eğer biz burada olgunlaştırdığımız her ürünü sürdürülebilirlik anlamında yurtdışına sattığımız andan itibaren bu iş tamam demektir. Aksi takdirde sadece yurtiçinde olacak bir ürünün sürdürülebilirliği mümkün değil ölçek ekonomisi anlamında. Dolayısıyla da yerli ürün ve üretim anlamında desteklerimiz devam ediyor. Hatta biz, onun dışında kendimiz inisiyatif aldık. Şu anda şirket içerisinde sağ olsunlar arkadaşlarımız kendi yılsonu hedeflerine yerlilik hedefleri aldılar. Enerjiden tutun, kort sistemler, en çok para ödediğimiz, baz istasyonlarına, sabitte sahaya kurduğumuz, müşteriye götürdüğümüz broadband, her ikisini yerlileştirmeyle alakalı programımız var. SPSS(2:18:45)sistemleri de dâhil, bizim için olmazsa olmaz yerli ürünlerden birinci öncelik siber güvenlik. Siber güvenlikte çok şükür %44’e ulaştık şu anda. 2023 yılında %65 seviyelerine getirmek istiyoruz çünkü siber güvenlik bir ülke güvenliğiyle direkt bağlantılıdır. Bunu yapmadan aslında yerlilikten bahsedemeyiz. Son olarak, Türkiye altyapı olarak hazır mı, değil mi, bu konuda gerçekten çok polemik yapılıyor. 5G’ye geldiğimizde baz istasyonlarımızı mutlaka fiberle bağlamamız lazım. Her ne kadar yıl sonu olsa da bu hafta itibariyle biz Türkiye’nin %90’ını sokaklarında sahaya kadar fiberlerimizi bitirdik. Sene sonu %92 yakalayacağız. Bu şu anlama geliyor, ortalama 50-100 metre mesafelerle baz istasyonlarına bağlanabileceğiz. Bir ilginç rakam daha vermek istiyorum, bakın Verizon Amerika’daki operatör yatırım planını açıkladı bu yıl. Diyor ki, “Önümüzdeki 3 yıl ben bir yatırım yapacağım, 4G ve 5G baz istasyonlarımın önümüzdeki 3 yıl sonunda %50sini fibere geçireceğim” diyor. Bugün itibariyle Türk Telekom’un LTE, yani 4.5G baz istasyonlarının %50si fiber şu anda. Fiberimiz var, doğrudur, bunun paylaşılması konusunda, yani şu şeyi ayıralım, operatörlerin fiberleri olmayabilir ama ülkenin fiberi var. O zaman bunun paylaşılmasıyla alakalı, burada servis verilmesiyle alakalı çözüme odaklanmamız lazım. Katılıyorum ben, kesinlikle mükerrer yatırım. Zaten kaynak sıkıntımız var. Kaynaklarımızı etkili kullanmamız lazım. Dolayısıyla buradaki kaynakları kullanırken operatörler arasındaki iş birliğine biz çok önem veriyoruz. Mutlaka biz de hatta şu anda yeni kurduğumuz standalone sahalarda eğer Vodafone’un sahası varsa kesinlikle biz de oraya gidip kiralamak istiyoruz. Gidip de mükerrer yatırım yapmak istemiyoruz. Burada iş birliği çok önemli. Kesinlikle ona katılıyorum. Özet olarak, panik yapmaya gerek yok, herhangi bir şeyde gecikmiş bir durumumuz yok. Ülke her an 5G’ye geçecek düzeyde. Tüm iş operatörleri, kort sistemleri, diğer sistemler hemen hemen hazır. Ama geçerken özellikle bu gecikmeyi düşürecek non-standalone değil de standalone network’e geçmek önemli. Hala olgunlaşmadı. Engin Bey’in bahsettiği o 170 şeyden sadece %10’u hala standalone network üzerinde yatırımlarını bitirdi ya da bitirmek üzere hizmet vermeye çalışıyor. Eğer biz gerçekten 4G’yi 5G’den ayırıp 5G’ye gerçekten 4G farklı olacaksa mutlaka standalone networke gecikmeyi düşürecek şeylerde bulunmamız lazım. Son olarak 6G’ye geçişle alakalı, aslında 5G’ye geçişle alakalı bir aslında 5G’nin hız ve gecikmenin dışında getirdiği bir şey daha var. Sanallaşma, yani baz istasyonlarının da sanallaşması. Bu çünkü başka bir iş planı çıkaracak bize. Bugün buradaki tüm operatörler aynı baz istasyonlarından hizmet alıyor, herhangi bir kalite etkiyi gözetmeden ama yeni gelen esnek şeyler, slicing teknolojileriyle istediği bant genişliğini alacak, istediği önceliği vs. gibi bunları alabilecek teknolojiler hem 5G’de hem 6G’de. Bu konuda bizim biliyorsunuz, Netsia şirketimiz, ben de yönetim kurulu üyesiyim Silikon Vadisi’nde. RICK dediğimiz, remote intelligence control, yani bu baz istasyonunu sanallaştıracak Juniper’a bir satışını yaptık. İnşallah yakın zamanda Türkiye’de bunun ilk saha uygulamasını, test uygulamasını yapmak istiyoruz. Dünyadaki satılan her üründe de Türk Telekom artık payını alacak, lisans olarak.
Ömer Fatih Sayan: İlyas Bey, biraz önce Yusuf Bey’in bahsettiği bazı teknolojiler, sizin de ortağı olduğunuz firmaca üretildi. 5G burada, bundan sonra ne yapacağız diyor ama tabii ki en az 20 sene kullanılacak bir teknolojiden bahsediyoruz ve bu çalışmaların adeta daha başlarında sayılıyoruz.
Siz yerli ve milli 5G cihaz ve yazılımlar üreten firma temsilcisi olarak bugüne kadar gelmiş olduğunuz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bunun devamını getirmemiz için neler gerekli? 5G altyapısını yapan, ürünlerini geliştiren, kendilerini dünyaya kanıtlamış dev şirketler de bu operatörlerimize mal satmak için yarışıyor. Bu operatörlerimize sizi seçmeleri için önemli sebep olarak ne söyleyebiliriz?
Ve GTent’in 5G ve sonrasında global oyuncu olması için ne tür planlarınız var? 5G konusunda yerel şirketlerle nasıl iş birliği yapıyorsunuz ve ekosisteminizle ilgili bazı bilgileri paylaşarak 5G’ye biz yerli milli imkânlarla en üst düzeyde sizce ne zaman geçebiliriz?
İlyas Karaduman: Kısaca aslında şundan bahsetmek istiyorum. Biz yabancı firmalarda ürün geliştiren ekiplerdik. 2007 senesinde ayrıldık. Aslında bu ayrılmanın arkasında ürün geliştirmenin yapılabildiğini çok net bir şekilde gördük. Yani o senelere kadar, daha önce birkaç kez denenmiş ama en azından bizim dönemlerimizde daha çok yabancı firmaların tekelinde işler devam ediyordu, halen tam kırmış değiliz ama en azından onu kırmak için uğraşıyoruz. Biz, yerli ve milli ürün geliştirelim, ekosisteme katkıda bulunalım, ürün geliştirmenin ne demek olduğunu bütün mühendis arkadaşlarımıza anlatalım. Mühendis arkadaşlarımızın hepsini düzgün yönlendirelim düşüncesiyle aslında yola çıkan bir firmayız. Bu vesileyle şu anda gelmiş olduğumuz noktayı ben gururla sizlere de sunmak istiyorum. Haberleşme sektöründeki yerlilik oranlarının düşük kalmasından ziyade aslında bunu yükseltilmesi için ne yapılması gerekiyor gibi düşüncelere geldiğimizde burada aslında BTK’nın ve Ostim’in öncülüğünde başlamış olan aslında ciddi bir ekosistem buluşmaları gerçekleştirildi ve bu buluşmalar sonucunda bu oranın yükseltilmesi için neler yapabiliriz konuşulurken 5G yapılabilir mi yapılamaz mı tartışmaları başladı. Aslında sektörde bulunan çoğu kişilerden bizim başlangıçta almış olduğumuz geri dönüşler, “5G ile uğraşmak bir hayal, 5G yapılamaz, tamam deneyin ama bu iş olmaz” derken, çok ciddi şekilde hem Sanayi ve Teknoloji bakanlığı, hem BTK, Ulaştırma ve Haberleşme bakanlığı, hem de TÜBİTAK olmak üzere ciddi destekler vererek bize güvenlerini ortaya koydular. Şu anda gelmiş olduğumuz noktada burada gururla oturuyorum. Ürünlerimizi ortaya çıkardık, bize güvenenlerin yüzünü kara çıkarmadık çok şükür. Alnımız açık bir şekilde de size ifade ediyoruz. Ürünlerimiz prototip seviyesinde şu anda hazır. Bu hazır olan ürünleri geliştirmek, ürünleri bitirdik diye bir şey maalesef bizim sektörümüzde söz konusu değil. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Ürünler gelişmeye devam ediyor, bunu sürdürmemiz gerekiyor, bir ürün yaptım bitirdim demekle olmuyor. 5G’de de bu geçerli, 5G’nin releaseleri var farklı farklı, release 15 ile başladık, 16sı geldi, 17si geldi sonrasında 6G gelecek. Bu sürecin sağlam ve güvenilir bir şekilde sürdürülebilmesi gerekiyor. Bu güveni bizim ürünleri almasını istediğimiz operatörlere de göstermemiz gerekiyor. Hem ürünlerimizin kalitesinin teknik seviyesinin onlar için yeterli olması, hem de bunun arkasında duracağımızın garantisini bir şekilde gösterebilmemiz için. Dolayısıyla biz şu anda gelmiş olduğumuz noktada ürünlerimizi yapabileceğimizi, bu işi yapabileceğimizi 5G ekosisteminin içerisine artık yerli oyuncularla, farklı farklı oyuncularla aslında genişletebileceğimizi, bu sektörün sadece haberleşme sektörü olarak anılması değil, bütün sektörlere, bütün sanayiye hitap edecek bir aslında teknoloji olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bu ekiplerin içerisine buradaki arkadaşlar başta olmak üzere herkesi ben davet ediyorum. Bu konuda hep beraber çalışmamız gerekiyor. 2. Konu burada yapmış olduğumuz ürünleri yaparken sadece bizim eforumuz aslında geçerli olmadı. Operatörlerimizin çok ciddi destekleri oldu bizi. Bu operatörlerimizin teknik anlamdaki destekleri bize inanılmaz bir ivme kazandırdı. Ürünlerimizin bu kadar hızlı sürede bu kadar az eforla, yani yurtdışındaki global üreticilerin koymuş olduğu eforlarla karşılaştırdığımızda çok düşük eforlar olmasına rağmen, o eforlarla yarışabilecek hale gelmemiz de operatörlerimizin bize kattığı katma değer yadsınamaz. Dolayısıyla, buradaki bu sürecin teknik anlamda devam etmesi bizim için olmazsa olmaz kurallardan bir tanesi. Çünkü gerçekten inanılmaz bir çarpanla bize fayda sağlıyor. Son olarak şunu söylemek istiyorum, ben operatörlerimizi teknik arkadaşlar gerçekten inanılmaz destek oluyor, devletimiz destek oluyor, biz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, bu hepimize ekstra bir motivasyon vererek aslında bu motivasyonu artırarak ve ekosistemi büyüterek aslında bu işlere devam etmemizin ne kadar doğru olduğunun göstergesi. Burada ürettiğimiz ürünleri sadece Türkiye’ye satarak bir yere ulaşamayız bunun farkındayız. Dolayısıyla, bizim asıl hedefimiz ihracat yapmak. Global alanda söz sahibi olmadan buradaki ürünlerle yapmış olduğumuz AR-GE faaliyetlerini ve ürünlerin sürdürülebilirliğini ilerletemeyeceğimizin farkındayız. Bununla ilgili de Gtent olarak çalışmalara başladık. Yurtdışında 5G anlamında ihalelere girmeye de başladık. İnşallah 5G ürünlerimizi yakın zamanda yurtdışında da konumlandırmaya başlayacağız. 5G ihalesine ne zaman hazır olursunuz sorusuna gelecek olursak, aslında 5G ihalesinin neresine hazır olmamız gerektiği çok önemli. Yani operatörlerimizin isteği, yüksek hız bant genişliğiyse, release 15’e hazır olmamız demek. Milyonlarca cihazın bir arada haberleşmesi bir sonraki release demek, gecikmelerin milisaniyeler mertebesine gelmesi ondan sonraki release demek dolayısıyla aslında operatörlerimizin ve sektörün beklentisine göre aslında bu hedef, yani duran hedefe ateş etmiyoruz, kayan hedeflere ateş etmeye çalışıyoruz. Buradaki beklentiyi set edip aslında o beklentiye hazır olmamız gerekiyor. Şu anda bizim ürünlerimiz release 15’de, hazır. Zaten buradaki arkadaşların hepsinin de bizim standımıza bekleyip o deneyimlemeyi yapmayı isterim ben. Release 16’ya 2022, release 17’ye de 2023 senesinde hazır olacağız inşallah. Operatörlerimizin satın almalarından beklentimiz ise teknik arkadaşlarımızın yapmış olduğu desteklerin satın alma tarafından da bizlere verilmesi diye ufak bir cümle ile bitireyim.
Ömer Fatih Sayan: İlhan Bey’e geçmek istiyorum, sorulara gelecek olursam, geleneksel bağımsızlık anlayışının teknoloji odaklı olduğu ve bağımsız olanın neredeyse teknolojiyi üretme kabiliyetine sahip olmakla ölçüldüğü bir dönemdeyiz. HTK olarak, teknolojiyi yerli ve milli olarak üretme çalışmalarında bulunarak esasında çok önemli ve zorlu bir görev üstleniyorsunuz. Bizlerle birlikte yoğun bir şekilde çalışıyorsunuz ancak panelimizi takip edenler açısından bilgilendirmek amacıyla öncelikle sormak istiyorum,
HTK nedir? Nasıl kuruldu? Neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duyuldu? Hangi faaliyetleri yürütüyor? HTK’nın sektör için önemi ne? Bakanlığımız ve BTK’nın da desteği ile 2018 yılında bir kısmı 14 üyeniz 3 mobil operatörünün de proje paydaşı olduğu uçtan uca yerli ve milli 5G haberleşme şebekesi projesi başlatıldı. Bu projenin ilk fazında gerçekleştirilmesi hedeflenen ürünleri geçtiğimiz Haziran ayında BTK’nın da ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikle kamuoyuna hep birlikte tanıttık.
Bu kapsamda özellikle, yerli milli ürünler kullanılarak oluşturulan uçtan uca 5G şebekesi üzerinden ticari 5G telefonlar aracılığıyla çeşitli 5G arama ve veri aktarımı senaryoları test edilmiş oldu Haziran ayında. Mevcut ticari 4.5G mobil şebekelere bağlanabilen yerli ve milli baz istasyonları üzerinde de çeşitli demo gösterileri yapıldı. Şu an ürünlerinizdeki son durum ne?
Bu ürünleri işletmecilerimizin şebekelerinde ne zaman görebileceğiz ve son olarak da HTK bünyesinde müşterek çalışma süreci ve koordinasyonun yerli üreticilerimize neler kazandırdı, ülkemizin elektronik haberleşme sektörüne katkısı ne oldu ve HTK’yı büyütmek ve sektörü kapsayıcı hale getirmek için ne çalışmalar yürütüyorsunuz?
İlhan Bağören: HTK’nın kuruluşunda tabii ki siz mimarlarındandınız. Sizin BTK başkanlığınız zamanında BTK yönetimi ve Ostim tarafından başlatılan bir inisiyatifti. 120ye yakın firmamızın katılmasıyla hızla başladı. İlyas Bey gibi ben de 40 yıla yakın global Telekom pazarında ürünler geliştirmiş firmalar yönettim. HTK’nın kuruluşuyla ülkede çok önemli teknolojik birikim olduğunu ama bunu ticarileştirme ve ürünleştirmede zorluk çektiğimizi görünce, HTK’ya önemli efor harcamaya başladık ve 5G projesini başlatmaya, bu birikimin olduğuna karar verdik. 3 operatörümüzün önemli destekleriyle neler yapılacağına karar verildi ve bu yapılacakları hangi firmalarımız burada destek verebilir araştırmasıyla bir takım kuruldu. Burada yer almak isteyen bütün firmalarımıza da HTK yönetimi olarak yer verildi. Sağ olsun TÜBİTAK TEYDEP tarihindeki en büyük desteği verdi ve 2018 başında 5G ürünlerin geliştirmesine başlandı. Operatörlerimizde burada paydaştı ve gerçekten bizler kadar heyecanla bu projeye destek verdi arkadaşlar. 2018 yılının başında aslında Covid’den de 3 ay uzayarak Eylül sonunda prototiplerimiz ortaya çıktı. Haziran ayında da prototipleri başarıyla gösterdik. Gördük ki gerekli destekler verildiği zaman önemli bir motivasyon sağlanıyor. Katkı sağlanıyor ve elemanları bulabiliyoruz. Yani bu HTK 5G projesinde yer alan firmalarımızın hepsi söyleyebilir ki çok büyük motivasyon yaratıldı ve bu süre zarfında birçok firmamız kan kaybı yaşarken, sadece bu projenin parçası olmak birçok mühendisimiz için çok çok büyük bir motivasyondu. Aynı motivasyonu dediğim gibi operatörlerdeki teknik arkadaşlarımızda da gördük. Hikâyenin güzel tarafı buraya kadar. Daha sonra maalesef bu desteklerin devam edilmesinde zorlandık. Yeni planlanan destekleri hayata geçiremedik. Öncelikle sağ olsun TÜBİTAK SAYEM desteği planladı, bu projenin devamı olarak, ticarileşme olarak. Bugünlerde de sanayi bakanlığının önümüze koyduğu bir hamle desteği var ancak bu destekleri hayata geçirmekle zorlanıyoruz. Burada en büyük problemimiz savunma sanayi firmalarıyla sivil sektör firmalarının bir araya gelememesi. Bir araya gelemediği için de bu destekleri verecek devlet kurumlarının maalesef ilerleyememesi. Bahsettiğim SAYEM desteği sonunda firmalar anlaşamadığı için sonunda iptal edildi. Hamlede de benzer bir zorluğu sanayi bakanlığı bekliyor çünkü savunma sanayi ayrı, sivil sektör ayrı teklif verdi. Aslında savunma sanayi firmalarıyla da hiçbir problemimiz yok. Yani, HTK 5G projesinde HAVELSAN başarıyla yer aldı ve bizim sivil firmalarla birlikte başarıyla çalıştı, çok güzel ürünler ortaya çıktı ancak savunma sanayi yönetiminin müdahalesiyle bu işi durdurdu ve 50 milyon liraya yakın emek, yetişmiş mühendisler ve geliştirilmiş ürünler çöpe gitti. Benzer anlaşmazlık yaşanıyor. Burada savunma sanayinin bu sektörde lider olma sevdası maalesef önümüzü kesiyor. Her destek başvurusunda ayrı ayrı başvuruyoruz, devlette bizi maalesef bir arbitrasyon yapmakta zorlanıyor. Burada tabii savunma sanayiinin liderlik iddiasının arkasında 4.5G’de yaratmış oldukları başarı hikâyesi var. Tabii bu başarı hikâyesini incelersek, bardağın dolu tarafına bakarsak gerçekten 3000’e yakın olacak önümüzdeki seneki ihaleyle. 3000’e yakın baz istasyonunda önemli bir ithal ikamesi yaşanmış olacak. Önemli sayıda mühendis 2013 yılından beri 4-5G konusunda kazanım sağlıyor ama ülkemizin olmak istediği liderlik durumu için yeterli midir bu? Maalesef değil. Şu anda ülkemizde de rekabetçi bir çözüm ortaya çıkmış değil savunma sanayinin yaptığı geliştirmelerden. Ülkemizin 5G geleceğini bu vizyona mı teslim etmeliyiz, özel sektörün önünün kesilmesine izin vermeli miyiz? 3 senelik çalışmalar boşa mı gitsin? Bu kararı devlet yetkililerimizin bir an evvel vermesi gerekiyor çünkü bu destekler, bu kavga ile verilemedikçe şeyi azalıyor, düşüyor. Özel sektör firmalarımız maalesef savunma sanayi gibi güçlü değil. Kendi kaynaklarıyla 5G’yi destekleyebilecek durumda değiller. Bir an evvel bu desteklere ihtiyacı var. Bu destekler verilmedikçe de savunma sanayinin karşısında sivil sektör, sanki bir yarış varmış gibi yarışı kaybeder durumda. Burada bir an evvel desteklerin verilmesi lazım. Bize gelen güzel haber Ulaştırma bakanlığının AR-GE bütçesinin devreye sokulacağını umuyoruz önümüzdeki zamanda. Bunun da sivil sektörün önünü açacağını umuyoruz. Bu destekler verildikçe ben kalifiye eleman bulmak, operatörlerimizle yakın çalışmak konularında çok çok iyimserim. Bu destekler verildikçe biz gerekli takımı kurduk, kurarız. Yani yurtdışından da arkadaşlar getirdik, projemizde kullandık, yeter ki bu destek verilsin. Dediğim gibi 9 aydır bu destek olmadığı için firmalarımız güç kaybediyor. Proje durmaktan kötü geriye doğru gidiyor. Bu konuda uyarılarımı yapmak isterim.