Makalenin ilk bölümünü burayı tıklayarak ve ikinci bölümünü burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Amerika’nın Yerleşik Bir Seçim Sistemi Var Mı?
Birçok kişi ABD seçimleri ve onun geleceği ile ilgili analizleri yaptılar. Benim üzerinde duracağım konu ABD’deki dinamizmi ve bunun seçimlere yansımasıdır. ABD seçim kampanyasında bizler medeni şekilde adayların karşı karşıya oturup, birbirlerinin sözünü kesmeden soğukkanlılıkla tartıştıklarına tanıklık ettik. Sonra dünyayı sarsan kriz sürecinde Başkan Bush’un geleceğin başkan adaylarının da davet ederek yetkili kişiler ile ekonomik durumu tartışması benim açımdan büyük devlet olmanın anlayışını ortaya koyması bakımından önemli. Çoğu kişi Obama’nın bir şekilde elemine edileceğini ve bir siyahın başkanlık makamına oturtulamayacağını düşünüyordu. Siyah derililerin neredeyse tamamı bu inanıştaymış. Geçen seçim döneminde All Gore’un daha çok oy almasına rağmen Bush’un seçilmesi doğal olarak insanları kaygılandırmaktadır. Ayrıca bir soru da geriye kalan 5-6 adaydan hiç söz edilmemesidir ki, bizdeki % 10 seçim barajını çağrıştırıyor. Ayrıca ABD mi daha çoğulcu, Türkiye mi diye, yine de ironik bir soruyu sormak gerekiyor.
ABD Danışmanlık Sitemine Önem Veriyor
Bir önemli konu da Başkan Bush Barack Obama’yı arayarak Beyaz saraya çağırması. Sistem yeri geldiğinde söz sahibi yeteneklere danışabilmektedir. Obama’nın seçilmesi için çok ciddi bir danışmanlık sisteminin olduğu ve belirli bir stratejiye dayalı seçimi kazandığı görülüyor. Obama’nın kampanyasına entelektüel düzeyi yüksek, ciddi düzeyde saygınlığı olan kişiler ile çalıştığı görülmektedir. Hatta ekonomiden sorumlu kişinin belirlendiği ve maliye Bakanın mevcut Maliye Bakanı ile çalışmaya başlayarak geleceğe hazırlıklı başladığını görüyoruz. Özelikle Amerikan sisteminde ciddi danışmanların çalışıyor olması sistemin işlevselliğini güçlendiriyor. Bütün bu unsurlar ülkemizde olmayan ince konular. ABD seçim sistemini savunmuyorum ancak kendi sistemlerini kurmuş ve toplumuna benimsetmiş durumdadır.
Açıkçası olgunluk içinde yüksek düzeyde tartışma ile gerçekleşmiş bir seçim anlayışı gördük. Tabii gönül istiyor ki bizde bir birinin üzerine yürüyen siyasiler, bir biri ile konuşmayan siyasiler yerine demokratik teamülleri olan siyasiler ülkemizde de olsun, topluma örnek olsunlar. Ayrıca tabii şu kaygıyı da paylaşmadan edemiyorum, acaba Obama Türkiye’de olsaydı partinin herhangi bir ilçe başkanı olabilir miydi? Eğer genel başkan istemese tabii.
Kişisel Başarılara Önem Veriyor ve Koruyor veya Öyle Yansıtıyor
Bill Gates’in kişisel başarısı halen konuşulurken, Obama’nın başkan seçilmesi ABD’nin kişisel başarıyı engellemediği ortaya çıkmaktadır. Uzun zamandır ABD üniversitelerini izlemekteyim. ABD dünyada en çok bilimsel çalışmansın ve makalenin yapıldığı erişilmez ülke konumunda. Üniversitelerinde her ülkeden yetenekli kişiler her aşamadan yönetimlerde bulunmaktadırlar. Birçok laboratuar, şirket, bölüm, dekanlıklar ve rektörler değişik uluslardan gelmektedirler. ABD’de gördüğüm en önemli konu, kim olursan ol, yetenekli iseniz size hemen kapıları açık tutuyorlar. Mutlaka arka planda bir hesap kitap yapıyorlardır, sisteme zarar vermediği ölçüde kişisel başarıya önem veriyorlar. En azından üniversitelerde benim gördüğüm bu yönde.
Ancak benim açımdan ABD’de kimin seçilmiş olmasından çok, ABD’nin kendi içinde bugüne kadar adam sınıfına koymadıkları derisi siyah insanın bugün iktidara gelebilmiş olmasıdır. ABD’de yakın geçmişe kadar Afrika’dan zorla köle olarak pamuk ve şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere getirtilen göçmenler bugün ülkenin yönetimine gelebilmektedirler. Diğer tarafta bugüne kadar İrlanda kökenli beyazların yönettiği zengin Yahudi tüccarların köşe baslarını tutuğu ülkede ipler bugün bir zamanlar aynı salonda oturulması bile istenmeyen siyah derililerin eline geçmiştir. Bunun temelinde yatan birinci etmen bence Amerika’yı Amerika yapan göç ile ülkeye çekilen dünyanın beyinlerine yetenekleri ölçüsünde öncülük etmesidir.
Bunların yanı sıra McCarticilik de, ABD klasiğidir. Yani Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyen, hele hele eleştirenlere pek makbul gözle bakılmıyor.
Amerika Sistemini Başarı Ölçütleri İçinde Sürekli Taze Kan İle Korumaktadır
Amerika’yı sürekli taze kan ile besleyen ve zenginleştiren beyin göçüne büyük önem vermesidir. Bu konuda iyi bilim adamına gerektiğinde pazarlık yaparak iyi maaşlar ödeyebilmektedir. Örneğin Barack Obama’nın eşi avukat Michelle Robinson Chicago Üniversitesi’nde maaşı yılda 270 bin dolar olan bir iş teklifi alıyor eşi başkan olmadan önce. ABD’nin en temel özelliği farklılıkları ne olursa olsun çalışkan ve başarının bir şekilde sisteme zarar vermediği ölçüde değer görmesidir. Özelikle eğitim ve bilimsel çalışmalarda farklılıklara kapıların açık olduğu görülüyor.
Amerika bu yönü ile sürekli bilim ve araştırma kurumalarını canlı ve dinamik tutmayı başardı ve bu sayede bilim yapabilmektedir. Bu yolla çok sayıda kişi bilimsel ararlaştırma yöneticileri öğrenci. Ben de bir süre Florida Üniversitesinde araştırmacı olarak kaldığım dönemde gerçekten her toplumdan insanın her türlü farklılığa rağmen bilim için çalıştığına tanıklık etim. ABD bugün başarılı ise bu sayede başarılıdır.
Maalesef ülkemizde başarının desteklenmesi ve bundan bir bütün olarak ülkenin faydalanması sağlanamadı. Bizde işe başarılı kişiler değil yakın hemşeri, kendimize biat edecek ve ileride oy verecek kişi işe alınır. Hele üniversitelerimizde yaşanan atama ve öğretim üye ve görevlilerinin alınmasında yaşananlar neden bu durumda olduğumuzun açık resmidir.
Sınırı geçerken imzalatılan belgeleri de, henüz düşünce ve kişi özgürlüklerinin Amerikan çıkarlarından geride kalması gereğini ortaya koyuyor. Bu da Amerikan pragmatizmin bir zaafı olsa gerek.
Bu makalenin son bölümünü pazartesi günü okuyacaksınız…