Smartphone ve tablet cihazların ortaya çıkmasıyla birlikte, bilgisayar bilimlerinde yeni bir sıçrama yaşandı. Şimdi önümüzdeki 10 yılı şekillendirecek atılımın giyilebilir teknolojiler, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik olduğu söyleniyor. Tüm bunların kesişim kümesiyse elbette yazılımdan geçiyor. Bu nedenle ABD ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede çocukları ve gençleri yazılım dillerini öğrenmeye ve yazılım geliştirmeye teşvik eden programlar başlatılmış durumda. Umarız ülkemizde başlatılan FATİH projesi de sadece çocuklara oynayacakları birer tablet dağıtmak ve yazılı/basılı eğitim dokümanlarını dijital hale geçirmekle yetinmez!
1980 ve 90’ların başında gençliğini yaşayanlar Timex Sinclair 1000, Sinclair ZX8 ve Commodore 64 gibi ev tipi bilgisayarları hatırlayacaklardır. Şimdiki benzerlerine kıyasla inanılmaz ölçüde yavaş ve hafızası son derece düşük bu bilgisayarlarda kod yazmak o dönemlerde bir fenomendi. Bu bilgisayarlarda çalışacaksınız en küçük bir işlemi bile yaptırmak için satırlarca kod yazmanın gerekirdi. Bu alandaki açığı gören ve kod yazmayı daha basit hale getiren veya yenilikçi işletim sistemleri tasarlayan isimler bugün dünyanın en büyük yazılım ve teknoloji şirketleri konumunda.
Ancak bu devler aynı zamanda hazırcı bir zihniyeti de besledi ve 90’ların başından itibaren kod yazmak sadece bilgisayar uzmanlarının, yazılım mühendislerinin veya geek olarak tabir edilen teknoloji hayranlarının uğraştıkları bir iş haline geldi. Aslında bu tren kaçırılmasaydı ve kod yazmak en azından orta öğretimde müfredatın temellerinden birisi haline getirilebilseydi bugün bambaşka bir dünyada olabilirdik. Ancak hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz. ABD ve İngiltere gibi ülkeler, bu konuda Year of Code (Kodlama Yılı) ve Kod Saati gibi projeler geliştirerek [1] gençleri teşvik etmeye çalışıyor.
Peki ama smartphone, tablet ve hatta giyilebilir teknolojilerin önümüze serildiği günümüzde kod yazmaya ve yazılım temellerini öğrenmeye ne gerek var? Çünkü yazılım, yeni dünyanın iletişim dili durumunda! Telefon çağrılarınız bugün 2 kablo arasında değil, yazılım kontrollü ağlar üzerinden taşınıyor; televizyonda size sunulan içerik internet üzerinden sağlanabiliyor; e-ticaret he alanda patlama yapıyor; evinizde kullandığınız beyaz eşyalar bile yazılımlar sayesinde kendi aralarında iletişim kurmaya başlamış durumdalar… Kısacası, yeni dünyanın iletişim dili artık yazılım. Dolayısıyla da çocukları ve gençleri bu alanda ne kadar erken teşvik edebilirseniz o kadar iyi.
Anadolu Lisesi mezunu birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki 90’lı yıllarda tüm Türkiye’de Anadolu Liseleri yaygınlaştırılırken hem öğrenciler hem de bazı veliler eğitim dilinin İngilizce olmasına ne gerek var diyorlardı. Oysa bu dili bilmenin eskilerin deyişiyle en azından kişiye bir “altın bilezik sağladığı” bu okullardan mezun olanları kariyer planlamasında 1 adım öne taşıdığı ortadaydı.
Üstelik dil bilmek sadece daha kolay iş bulmanızı sağlamakla da kalmıyor, içinde yaşadığınız dünyayla iletişiminizi/etkileşiminizi artırmanızı sağlıyor. Dolayısıyla günümüzün geçerli evrensel dili olan yazılım dilini de bu çerçevede değerlendirmek lazım. İşte tam da bu yüzden FATİH projesinin sadece tablet dağıtılan ve yazılı/basılı eğitim dokümanlarının dijital formata dönüştürüldüğü bir proje olmaktan sıyrılması, çocuklarımızı ve gençlerimizi “kod yazmaya” teşvik edebilmesi lazım. Zira geleceğin Türkiye’si ancak bu şekilde kalkınabilir…