Fransa’nın ulusal sembolleri yüzyıllardır aynı
Biçim, protokol, semboller çok önemli bu ülkede. Okulda, aile içinde, medyada bu semboller hep göğe çıkartılır. Genç nesillere ustaca aktarılır. Uzun süre bu ülkede yaşayanların ezberine de giriyor bu semboller farkında olmadan. Nedir Fransız’ların çoğunluğunun sadakatla bağlı oldukları bu temel semboller?
Ulusal sembollerin başında hiç kuşkusuz 14 Temmuz Bastille Günü’nde, yani Fransız Devrimi’nin en ateşli zamanında 1792’de, Yüzbaşı Rouget de Lisle tarafından emir üzerine bir gecede bestelendiği söylenen ulusal marş La Marseillaise geliyor.
Marsilya’dan yola çıkıp Paris’e, birliklerine katılmaya giden 500 külotsuzun (yani, avamın) sözkonusu marşı çoşkuyla yol boyunca bıkıp usanmadan söylemesi nedeniyledir ki, onları bu halde gören Parizyenler tarafından yakıştırılmış »Marseillaise” ismi bu marşa. Zaman icinde marşın içeriğini ve müziğini değistirmek için (daha aristokratik bir hava vermek için tempoyu yavaşlatmayı öneren Valery Giscard d’Estaing dahil) epey çaba gösteren çıkmış ancak Fransız ulusal marşı bügüne kadar değişmeden gelmeyi başarmış.
Ülkenin en önemli ikinci sembolü: Fransız bayrağı. Üç renkli bayrak Beşinci Cumhuriyet’den kalma bir yadigar. Fransız devrimi sırasında Kral’ın renkleri (beyaz) ile Paris kentinin renklerinin (mavi ve kırmızı) 15 Şubat 1794’de evliliğinden doğmuş bugünkü kırmızı, mavi ve beyaz şeritli bayrak. Bayrağın en durgun havada bile kıpır kıpır dalgalanmasını sağlayacak mekanizma, yüksek direklere asılması, sürekli temiz ve yıpranmamış tutulması ona oldukça haşmetli bir görüntü veriyor. Son yıllarda AB bayrağı ile yanyana dalgalanıyor.
Mars ve bayrak tamam da Marianne’in niye ulusal sembol olarak tanındığını uzun süre anlayamamıştım. Nereye giderseniz karşınıza çıkıyor onun imajı. Belediye salonlarında, mahkeme binalarında hep adeta şeref konuğu. Paris’te Place de la Nation’a bakan bronz heykeli “Cumhuriyet’in Zaferi”ni simgeliyor. Profili ülkenin resmi damgasında yer alıyor. Kağıt parada, pullarda da resimlerini görüyoruz. Kimdir bu kadın? Ressam Daumier’in tablolarında iki çocuğu emziren bir anne, heykeltraş Rude’un Arc de Triomphe eserinde Marseillaise’i seslendiren öfkeli bir savaşçı ya da yine ressam Delacroix’un çizdiği barikatları aşıp insanları özgürlüğe götüren kadın olarak karşımıza çıkıyor.
Anladığım kadarıyla onun temsil ettiği sembole Fransız’ların kayıtsız kalması mümkün değil. Son iki dünya savaşında bazı insanlar tıpkı bir Azize gibi ona tapındılar. Bugün de Marianne her zamanki kadar cazip bir sembol. Hatta resmi büstlere bakınca giderek daha da gençleşiyor. Son otuz yılda Brigitte Bardot, Catherine Deneuve tarafından sembolize edildi. Halihazırda da Inès de la Fressange ve Laeticia Casta bu rolü üstleniyorlar. Vergi yükünden kaçmak için Laeticia’nin Londra’ya göçmesi ve şimdilerde orada mankenlik yapması Fransız ulusal unsurunu hayli incitti.
Fransa deyince genellikle şu üç sözcük yanyana dizilir : « Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ». Fransız Devrimi zamanında Robespierre bu sözcüklerin tüm üniforma ve bayraklara işlenmesini önermiş ama reddedilmiş. Aydınlanma Cağı’nın bir mirası olan bu üç sözcük 1958 anayasasına da girdi; bugünkü Fransa’yı sembolize etmeye devam ediyor.
Yazının devamını Öğütçü’nün Gözüyle – 2 başlığı altında okuyabilirsiniz.