Ne olduğunu bana anlattıklarında, çok da şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü her zamanki olağan olaylar. Yani televole kültürü ile gazetecilik.
Hayır bu satırları yazan ben gazeteci değilim. Eğer gazetecilik bu ise, ben gazeteci de olmak istemem. Çünkü Medya hepimizin bildiği gibi 4.kuvvet. Bu kuvvetin böylesine rastgele kullanılmasına ve ülkemize zarar vermesine çok üzülüyorum.
Rahmetli Üzeyir Garih bir keresinde anlatmıştı. Antalya’da bir kaç yıl önce tecavüze uğrayan Avrupa’lı bir turistin hikayesini gazeteciler yarım sayfalık ve kocaman resimli haberler halinde vermişlerdi. O günden bu yana geçen 5-6 yıl içinde Antalya’dan bu tür haber gelmiyor. Ama o günlerde Avrupa basınında, Türk basınından alıntı bu haberle Türkiye’ye gitmenin ne kadar korkutucu olduğu anlatılıyordu. Oysa, Garih’in söylediğine göre ABD-Florida’da yılda 700 Turist gasp ediliyordu. Yani günde 2 turist. Ama haberler sadece tek kolon ve 5-10 satırlık haberlerdi. Bu nedenle de kimse Florida turistler için tehlikeli demiyordu. Rahmetli Garih bu konuyu gazeteciliğin sadece haber vermek olmadığı, ama bu haberin nelere yol açacağını da düşünmek olduğu yorumuyla bitirmişti.
Ne kadar doğru..
Dün okudunuz sanıyorum. Oksijen’e Yargısız İnfaz başlıklı bir röportaj yaptım.
Bu röportajı niye bir gazeteci değil de, ben yaptım. Çünkü ben bilişim gazetecisi değil, bilişim-telekom sektörü çalışanıyım. Bir mühendisim.
Nedenini zaten sizlere uzun zamandır anlatmak istiyordum. Kısmet bu yazıyaymış. turk-internet.com’u 3 yıl önce yayınlamaya karar verdiğimde 4 nedenim vardı;
- Bilişim Haberlerini gününde yayınlayan, dünya’daki gidişatı izleyen bir yayın yoktu. Yayınlar genellikle basın bültenlerini değerlendirmek şeklindeydi. Ama –örneğin Cezayir depremi sonrası yurtdışı hatlarının kaybolması olayında olduğu gibi– olayları anı anına izleyen ve izleyicilere aktaran bir yayın yoktu. Ben sektörün bir elemanı olarak bu tür yayınlara ihtiyaç duyuyordum,
- Yazılan haberler ayağı yere basmayan haberlerdi. Kendilerini bilişim yazarları sananlar, ağızlarını kocaman doldurarak “abii yaaa adamlar şunu yapmışlar, bunu yapmışlar” diye başka yerlerdekini yazmaktan bu ülkenin sorunlarını göremiyor ve yazmıyorlardı.
- Haberler tek taraflıydı. Oksijen haberinde olduğu gibi, bir nedenle başına bir şey gelen firmanın düşüncelerini anlatabileceği bir ortam yoktu (bilenler bilir, ben bunu Alnet hikayesi ile yaşadım)
- Bilişim haberlerini yazanların pek çoğu da maalesef (burada tabi ki IT Business gibi sayıca çok az bir kaç grubu konu dışı tutuyorum) aslında bilişim-telekom cahili olduğu için konuyu anlamıyorlardı. Bütün boyutları vermeyi başaramıyorlardı.
Benim duyduğum sıkıntıları başkalarının da duyabileceğini düşünerek, daha önce hiç bir yayın grubunda bulunmadığım halde turk-internet.com’u yayınlamaya başladım. Bugün bu kararımdan çok memnunum. Çünkü haberlerimizin güncelliği, vizyon taşıması ve tarafsızlığı nedeniyle, hiç tanımadığım kişilerden bile tebrikler ve destekler alıyorum. Bu kimi zaman bilmemne şehrinin emniyet amirliği oluyor, kimi zaman bir bilgi işlem müdürü oluyor, kimi zaman bir telekom yatırımcısı..
Şimdi, şöyle düşünüyorum… Oksijen olayı iyi bir fırsat. Uzan kısmı bizi ilgilendirmiyor. Ama bilişim sektörü olarak, bu ülkenin entellektüelleri olarak, bu tür bir basına pirim vermeyeceğimizi, mail ve faxlarımızla göstermemiz lazım. Bunu yapabilecek yüreğiniz var mı?