Bugün sektörü yakından tanıyan bir okuyucumuzun, mobil operatörlerin neden baz istasyonları konusunda sıkıntı çektiklerine dair yorumlarını okuyacaksınız. “Telekom Operatörleri Depremde Ne Yaptılar?” dosyamızın önemli bir bölümünü “Baz İstasyonları Konusundaki Bilinçsizliğe” ayırıyoruz.
Bu bölümde, aslında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) sorduğum soruları yayınlayacaktım. Geçen hafta yolladığım sorulara karşı BTK geri dönmemişti. Bu nedenle o soruların cevaplarını ben verecektim. Ancak gece 21.00 civarında BTK’nın bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr.Ömer Fatih Sayan aradı.
Kendisi ile kısa bir sohbet yaptık. Daha sonra yüzyüze görüşelim dedik. Ayrıca BTK’ya gönderdiğim suallerden haberi olmadığını söyledi. Ben de hemen cevap verirlerse 1 gün bekleyebileceğimi söyledim ama bunun kısa bir süre olduğunu söyledi. Bu nedenle, cevaplar için bir süre bekleyecek ve BTK yazımı cevaplar gelince yayınlıyor olacağım.
Bu nedenle bugünkü bölümde, söyleşiler uzantısında gelen maillerden birisini yayınlayacağım. Aslında pek çok başka mail geldi. Onları da yayınlıyor olacağım. Çünkü bazılarında yaşanmış olaylar var.
Aşağıdaki yazı ise, sektörü bilen ama adının gizli kalmasını isteyen okuyucularımdan birisi tarafından yollandı ve deprem zamanı dışındaki “baz istasyonu kurma” sıkıntılarını anlatıyor. Bu baz istasyonu konusunda vatandaşlar olarak kocaman bir sıfır almış durumdayız. Sorgulamadan, bir zamanların 2 devinin (Karamehmet ve Aydın Doğan) kavgasından çıkan “baz istasyonları istemem” savaşı, maalesef bu depremde enkaz altındakilerin pillerini harcamış da olabilir.
Bu nedenle baz istasyonu kurulumunu yeniden anlamak ve değerlendirmek zorundayız. Bu mail ise hem sektörün içinden bir kişinin anlatması nedeniyle önemli, hem şimdiye kadar duymadığınız bazı sorunları duyuyor olacaksınız.
Operatörlerin Baz İstasyonlarını Kurma Sistemi Sıkıntılı, Fiber Sorun ve BTK Taşın Altına Elini KoymuyorEsasen üç konu açısından dikkatinizi çekmek isterim:
1) Operatörlerin BÇO (Bölgesel Çözüm Ortağı) modeli ile saha imalat/montaj/işletme yapması, BÇO modeli, yurtdışı uygulamalarda “Managed Services Operations” olarak isimlendirilen yapı olup, operatörlerin özellikle 1.seviye ve kısmen de 2. ve 3.seviye işleri yaptırdığı sürekli taşeron kullanımıdır. Baz İstasyon sayısı bazında sabit ödemeler ile arıza ve bakımları yapılmakta, ilave imalat ya da montajlar yapıldığında da ekstra ücretler ödenir. Bu model 2001’lerden beri Turkcell, sonra Vodafone ve Türk Telekom’da uygulamaktadır. Operasyonel (işletimsel) iş olması nedeni ile çalışanların elde tutulması (kalifiye olması) son derece önemlidir. Saha bazında detaylar, geçmişe hakimiyet, uygulamadaki tecrübeler son derece gerekli detaylardır. Bu alanın çalışanları, genel olarak sektör dışında çok iş bulamazlar. Hemen her işten (enerji, jeneratör, transmisyon, istasyon modülleri, kule/bina/çatı üzeri çalışmalar, vb) anlayan ve atletik olmaları şart olan teknisyen profillerdir. 2001’lerde, tecrübeli operatör çalışanlarının bir kısmı, motive edici şartlarla BÇO kadrolarına geçti. İşi yöneten az sayıda ama tecrübeli çalışanlar operatörde kaldı. BÇO’lar, tecrübesiz kadroları yetiştirmiş ve elde tutmayı başarmışlardır. Operatör ve BÇO çalışanlarının özlük hakları birbirine yakınsar nitelikte olmuş ve çalışan bağlılığı yüksek olmuştur. Zaman içersinde, operatörler, özellikle Turkcell ve sonrasında Türk Telekom Mobil, tecrübeli çalışanlarından, genellikle performans nedenli olmayan gerekçelerle ayrılmış, bunların çoğu çalışan rızası dışında gerçekleşmiş, ekiplere yerlerine tecrübesiz çalışanlar katılmıştır. BÇO çalışanları ise pek değişime uğramamıştır. Böylece, saha hakimiyeti BÇO’ya kaymıştır. Dolayısıyla Operatörler BÇO’lara bağımlı hale gelmiştir. 2015’lere geldiğinde, önce Turkcell, birlikteliği nerede ise 15 yılı bulan BÇO’larının faaliyet sahalarındaki işler için, Türkiye’yi 5 ana bölgeye bölerek ihaleye çıktı. 2001’lerden beri yoldaşlık ettiği çözüm ortakları, Huawei ve Ericsson gibi dünya devlerinin aşırı ucuzlattığı fiyatlar sonrası, oyundan çekilmek zorunda kaldı. Devam edenler için ise şartlar çok zorlaştı. BÇO çalışanları ise, özellikle Batı ve Doğu Anadolu gibi iki ana bölgede ihale kazanan Huawei’nin gayri insani olarak değerlendirilen şartlardaki çalışma ortamına transfer olmak zorunda kaldılar. İhaledeki indirim, esasen Turkcell için değerli olması gereken BÇO çalışanlarına, olağan üstü iş yükü olarak geri döndü (Karşılıksız fazla mesai, düşük maaş, düşük yemek ücretleri, vb). 2016-2019 arasında BÇO çalışanları Huawei’den çok şikayetçi oldular. Turkcell’de çalışan Turkcell bodrolu ama daha az tecrübeli ve nitelikleri çok benzer bir çalışan, BÇO çalışanının 3-4 katı kazançlar elde etmeye başlayınca, çalışan psikolojisi bozuldu. Devamında Huawei projeden çıktı ve yeni ihaleyi alan Karel Elektronik daha insani şartlar sağlasa da, gelir makası açılmaya devam etti. Depremde, bölgede gördüğünüz olağanüstü çalışmaların gerçek emekçileri de oldukça zor şartlarda şebekeyi ayağa kaldırmaya uğraşmaktadır. Operatör kadroların planlama grupları işleri atamaktadır, ama gerçekle karşılaşma anını genel olarak BÇO yaşamaktadır. Üç operatörde de durum çok benzerdir. Eski dönemlerde, operatörden gönderilen ödüller çalışanlara dağtılır ve kısmen motive edici olurdu. Ama Huawei ile beraber bu da yok oldu. (Sektör, Turkcell’in ihalesini örnek aldı ve hem Vodafone hem de Türk Telekom benzer ihaleler ile çözüm ortaklığının değerini düşürdü) BÇO çalışanları var güçleri ile, mesai saatleri düzenli fabrikalar ya da belediye şirketleri gibi iş yerlerine kaçıştılar. Doğal sonuç olarak ta, hem operatör hem de BÇO kadrolarında yetkinlikler her geçen gün düşüyor. Belki de, GSM istasyonlarından, tam yıkılmayan ama girilemeyen binalarda bulunanları, belki de sağlıklı akü yedekleri ol(a)madığı için, daha uzun servis verebilecek iken, hemen susmuş ta olabilir; ya da BÇO’lar ve operatör çalışanları tarafından sağlıklı bakımları yapılamadığı, deprem sabitlemeleri olmadığı için az servis vermişliği kontrol edilmesi uygun olabilir. 2) Mobil şebekenin olmazsa olmazı GSM Baz İstasyonlarının kurulmasında yaşanan zorluklarda, BTK ya da devletin elini taşın altına koymaması, Yıllarca GSM istasyonları kurmaya çalıştı operatörler. Sağlık endişeleri nedeni ile halk, genel olarak istemedi istasyonların yakınlarında olmasını. Silah çeken, ateş eden,taş atan,balta ile saldıran,baz istasyonunu elektiriğini sürekli kesen,vb.. Çok zor oldu tutunmak. BTK ya da Ulaştırma Bakanlığının lisansını işleten operatörlere, bu konuda devlet kolaylaştırıcı desteği sağlamadı. Operatörler, mahalleye geldiklerinde dayak yememek için arabalardan logolarını dahi sildirdi. Belediyeler de, genel olarak karşı çıktı. Karşı çıkmıyorsa da, eğer halktan bir tepki gelirse anında halktan yana bir davranış sergiledi ve, bir de belediyeler ile mücadele edildi. Belediyeler, bina üzerine ya da başka yere, baz istasyonu kurulması durumunda, harç geliri elde etmek amacını sürekli hissettirdi. Depremde de görüldü ki, kule tipi istasyonların hepsi ayakta kaldı, ama bu tip istasyonları şehirlere kurmak nerede ise imkansızdır ülkemizde. Belediyeler, siluleti bozduğunu düşünerek müdahale eder, halk istemez,kamuya ait arazi ise eğer izin süreçleri yıllar sürer,vb.. Orman,mera,mezarlık,camiler,… Bunlara kule ya da istasyon kurmak nerede ise imkansızdır ülkemizde. (Bu arada, yol kenarlarında, dağlarda gördüğünüz, aynı yerde toplanmış her operatörün ayrı ayrı kulesi de ayrı bir milli kaynak israfı konusudur, kule paylaşımları son yıllarda başlamıştır, ayrıca konuşulması şarttır. ) Bunun sonucunda, esasen, istenildiği şekilde sağlıklı ve yedekli kapsama planlaması yapılamadı, doğru şebeke kurulumu hedeflerine tabii ki ulaşılamadı. Birçok, trafiği yüksek olduğu için binaların arasına kurulmak zorunda olan baz istasyonları, “gizleme” model ile “kaçak” bir şekilde kuruldu(Tam performans alınamadı tabii). Beyaz eşya servisi vb kıyafetlerinde BÇO ekipleri gitti bakımlarına. 3) Fiberleşmede pazar hakimlerinin hegamonyasının devam etmesi, kolay ve alternatifli çözümlerin bir türlü sunulmaması, Nasıl ki, ilk başlarda kulesi çok olan bunları paylaşmak istemedi ise, TT de, fiber/bakır yer altı güzergahlarını paylaşmaktan sürekli kaçtı. Ayrıca TT, 2000’li yıllarda, binalarında yer alan diğer operatör sistemlerine öyle astronomik kiralar uyguladı ki, maliyetleri göze alarak taşındı firmalar(Bir milli kaynak israfı daha oluştu-gelişen teknoloji nedeni ile küçülen sistemler sonrası, TT binalarının çoğu “boş” durumdadır. Çoğu da teknik işletmeye çok uygundur aslında). BTK üzerinden yapılan sözleşme ile bir operatöre ait altyapılardaki boş borulardan diğer operatörler kablo geçirebilmekteler. Ama bu konuda da sürekli isteksizlik ve zorluklar mevcut. Böyle olunca, tabii ki, farklı operatör fiber kabloları çok kolay yayılamıyor. Sürekli kazarak altyapı yapmak ise, büyük ekonomik güçleri gerektirirken, diğer tarafta hakim işletmecilerde atıl kapasiteler bulunabilmektedir. Belediyeler de bu konuda, esasen, çukurlar nedeni ile halkın mağduriyetini istemese de, ödenecek harçlar nedeni ile kazıları tercih etmektedirler.. Birçok belediye, kentlerdeki yer altı şebekelerini imal edip bunları kiralar ile kullandırabilecek iken, maalesef yapmamaktalar, ve her gelen kazmak/bozmak durumunda kalmaktadır. Alternatif fiber hatları ve servislerin oluşabilmesi için devletin “ortak altyapı” ve belediyelerin “belediye altyapısı” çözümleri çok gereklidir. |